Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Kim Kimdir ? - Biyografiler
Filozoflar
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="iLk_NuR" data-source="post: 122576" data-attributes="member: 9172"><p><strong>Doğum tarihi: </strong>30 Eylül 1207, Belh, Afganistan</p><p><strong>Ölüm tarihi ve yeri:</strong> 17 Aralık 1273, Konya</p><p><strong>Defnedildiği yer: </strong>Mevlana Müzesi, Konya</p><p><strong>Ebeveynleri: </strong>Bahaeddin Veled, Mümine Hatun</p><p></p><p><span style="font-size: 18px">Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuştur. </span></p><p></p><p>[ATTACH=full]1463[/ATTACH]Mevlâna'nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında "Bilginlerin Sultânı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahâeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur. Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'den ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü'I-Ulemâ 1212 veya 1213 yılllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'den ayrıldı. Sultânü'I-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaştılar. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır. Sultânü'I Ulemâ Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâ'be'ye hareket etti. Hac farîzasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldiler. Karaman'da Subaşı Emir Mûsâ'nın yaptırdıkları medreseye yerleştiler. 1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'l-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldılar.</p><p></p><p><strong>Mevlana Hazretleri Evleniyor</strong></p><p>Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlı iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi. Bu yıllarda Anadolunun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti'nin egemenliği altında idi. Konya'da bu devletin baş şehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı Alâeddin Keykubâd idi. Alâeddin Keykubâd Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi.Bahaeddin Veled Sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. Sultan Alâeddin kendilerini muhteşem bir törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler.</p><p></p><p><strong>Babası Ölüyor</strong></p><p>Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak, Selçuklu Sarayının Gül Bahçesi seçildi. Halen müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı'ndaki bugünkü yerine defnolundu.</p><p></p><p><strong>Mevlana Hazretleri Tedris'e Başlıyor</strong></p><p>Sultânü'I-Ulemâ ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Vaazları kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu. Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkûbî ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalıştılar.Hayatını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 Pazar günü Hakk' ın rahmetine kavuştu.</p><p></p><p>Mevlâna'nın cenaze namazını Mevlâna'nın vasiyeti üzerine Sadreddin Konevî kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevî çok sevdiği Mevlâna'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine, Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Sıraceddin kıldırdı. Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu. "Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir"</p><p></p><p>“Gençlik yıllarında Mevlana'yı tanıyan Annemarie Schimmel, hayatını, kendi ifadesiyle, sadece İslam tasavvufunun değil, genel olarak mistisizmin de bu en büyük şairine hasretmiştir adamıştır. Bugün ise ilmi ve şahsiyeti Mevlana'nın yörüngesinde kemal derecesine ulaşmış bu büyük alim, Avrupa'da ve hayatta bütün dünyada Mevlana'yı en iyi bilenlerden biri, belki de birincisidir. Tercümesini sunduğumuz bu eser, hem Mevlana'nın dehasını göstermesi bakımından hem de bizim fikir ve ruh iklimimizde kıvamını bulan büyük bir Avrupalı alimin derinliğini göstermesi açısından fevkalade önemlidir. Elinizdeki eserde Schimmel, Mevlana'nın sembollar dünyasında seyahat ederek onun dünya görüşünü, aşk anlayışını, şiire bakışını ve dua hakkındaki ince fikirlerini kendi şairane üslubuyla sunmaktadır. Kitap baştan sona Mevlana'nın kullandığı sayısız mecaz ve espirilerle adeta bir dantel gibi dukunmuştur. Mevlana hakkında yazılan her kitap şüphesiz kazançtır. Ancak Schimmel'in bu kitabı, Mevlana'nın bildiğimiz veya bildiğimizi zannettiğimiz fikirlerini yeni mana boyutlarıyla önümüze açmaktadır. O bakımdan bu eser, Mevlana'yı anlamak isteyenler için vazgeçilmez bir kılavuzdur.”</p><p></p><p></p><p><strong>Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin Eserleri</strong></p><ul> <li data-xf-list-type="ul">Mesnevi</li> <li data-xf-list-type="ul">Büyük Divan (Divan-i Kebir)</li> <li data-xf-list-type="ul">FihiMa-fih (Ne Varsa İçindedir)</li> <li data-xf-list-type="ul">Mecalis-i Seba (Mevlana’nın 7 Vaazı)</li> <li data-xf-list-type="ul">Mektubat (Mektuplar)</li> </ul><p>Eserlerinin orijinal dili Farsçadır. Mevlana’nın bilinen en ünlü eseri 1278 yılında tamamladığı Mesnevi’dir. Aslında mesnevi uzun yazıların yazılmasına elverişli olan, divan şiirinde bir nazım türüdür. Ancak Mevlana 6 ciltten oluşan bu eserine Mesnevi adını vermiştir. En eski Mesnevi nüshasına göre beyit sayısı 25618’dir. Rivayete göre Mevlana’nın Mesnevi beyitlerini, sema ederken, yürürken, otururken, gezerken söylediği, Hüsamettin Çelebi’nin ise sürekli yazdığı belirtilmektedir. Mevlana’nın “Birlik Dükkanı” olarak nitelendirdiği bu eserinde İran, Hint, Yunan, Roma mitolojisi; erenlerin kıssaları, aşıkların masalları, halk öyküleri, Allah aşkı, peygamberlerin mucizeleri ve melekler gibi sayısız birçok konudan bahsedilmiştir. Eserde akla gelebilecek hemen hemen her konu anlatılmış, ayet ve hadislerle de desteklenmiştir. Birçok yabancı dile çevrilmiştir.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="iLk_NuR, post: 122576, member: 9172"] [B]Doğum tarihi: [/B]30 Eylül 1207, Belh, Afganistan [B]Ölüm tarihi ve yeri:[/B] 17 Aralık 1273, Konya [B]Defnedildiği yer: [/B]Mevlana Müzesi, Konya [B]Ebeveynleri: [/B]Bahaeddin Veled, Mümine Hatun [SIZE=5]Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuştur. [/SIZE] [ATTACH type="full" align="right" alt="mevlana.jpg"]1463[/ATTACH]Mevlâna'nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında "Bilginlerin Sultânı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahâeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur. Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'den ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü'I-Ulemâ 1212 veya 1213 yılllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'den ayrıldı. Sultânü'I-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaştılar. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır. Sultânü'I Ulemâ Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâ'be'ye hareket etti. Hac farîzasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldiler. Karaman'da Subaşı Emir Mûsâ'nın yaptırdıkları medreseye yerleştiler. 1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'l-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldılar. [B]Mevlana Hazretleri Evleniyor[/B] Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlı iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi. Bu yıllarda Anadolunun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti'nin egemenliği altında idi. Konya'da bu devletin baş şehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı Alâeddin Keykubâd idi. Alâeddin Keykubâd Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi.Bahaeddin Veled Sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. Sultan Alâeddin kendilerini muhteşem bir törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler. [B]Babası Ölüyor[/B] Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak, Selçuklu Sarayının Gül Bahçesi seçildi. Halen müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı'ndaki bugünkü yerine defnolundu. [B]Mevlana Hazretleri Tedris'e Başlıyor[/B] Sultânü'I-Ulemâ ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Vaazları kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu. Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkûbî ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalıştılar.Hayatını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 Pazar günü Hakk' ın rahmetine kavuştu. Mevlâna'nın cenaze namazını Mevlâna'nın vasiyeti üzerine Sadreddin Konevî kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevî çok sevdiği Mevlâna'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine, Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Sıraceddin kıldırdı. Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu. "Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir" “Gençlik yıllarında Mevlana'yı tanıyan Annemarie Schimmel, hayatını, kendi ifadesiyle, sadece İslam tasavvufunun değil, genel olarak mistisizmin de bu en büyük şairine hasretmiştir adamıştır. Bugün ise ilmi ve şahsiyeti Mevlana'nın yörüngesinde kemal derecesine ulaşmış bu büyük alim, Avrupa'da ve hayatta bütün dünyada Mevlana'yı en iyi bilenlerden biri, belki de birincisidir. Tercümesini sunduğumuz bu eser, hem Mevlana'nın dehasını göstermesi bakımından hem de bizim fikir ve ruh iklimimizde kıvamını bulan büyük bir Avrupalı alimin derinliğini göstermesi açısından fevkalade önemlidir. Elinizdeki eserde Schimmel, Mevlana'nın sembollar dünyasında seyahat ederek onun dünya görüşünü, aşk anlayışını, şiire bakışını ve dua hakkındaki ince fikirlerini kendi şairane üslubuyla sunmaktadır. Kitap baştan sona Mevlana'nın kullandığı sayısız mecaz ve espirilerle adeta bir dantel gibi dukunmuştur. Mevlana hakkında yazılan her kitap şüphesiz kazançtır. Ancak Schimmel'in bu kitabı, Mevlana'nın bildiğimiz veya bildiğimizi zannettiğimiz fikirlerini yeni mana boyutlarıyla önümüze açmaktadır. O bakımdan bu eser, Mevlana'yı anlamak isteyenler için vazgeçilmez bir kılavuzdur.” [B]Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin Eserleri[/B] [LIST] [*]Mesnevi [*]Büyük Divan (Divan-i Kebir) [*]FihiMa-fih (Ne Varsa İçindedir) [*]Mecalis-i Seba (Mevlana’nın 7 Vaazı) [*]Mektubat (Mektuplar) [/LIST] Eserlerinin orijinal dili Farsçadır. Mevlana’nın bilinen en ünlü eseri 1278 yılında tamamladığı Mesnevi’dir. Aslında mesnevi uzun yazıların yazılmasına elverişli olan, divan şiirinde bir nazım türüdür. Ancak Mevlana 6 ciltten oluşan bu eserine Mesnevi adını vermiştir. En eski Mesnevi nüshasına göre beyit sayısı 25618’dir. Rivayete göre Mevlana’nın Mesnevi beyitlerini, sema ederken, yürürken, otururken, gezerken söylediği, Hüsamettin Çelebi’nin ise sürekli yazdığı belirtilmektedir. Mevlana’nın “Birlik Dükkanı” olarak nitelendirdiği bu eserinde İran, Hint, Yunan, Roma mitolojisi; erenlerin kıssaları, aşıkların masalları, halk öyküleri, Allah aşkı, peygamberlerin mucizeleri ve melekler gibi sayısız birçok konudan bahsedilmiştir. Eserde akla gelebilecek hemen hemen her konu anlatılmış, ayet ve hadislerle de desteklenmiştir. Birçok yabancı dile çevrilmiştir. [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Atatürk'ün doğduğu şehir?
Cevapla
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Kim Kimdir ? - Biyografiler
Filozoflar
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî
Top