• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Sadrazam

Suskun

V.I.P
V.I.P
384px-Kara_Mustafa_Pasha.jpg


Merzifonlu Kara Mustafa Paşa
(1634/1635 – 25 Aralık 1683)​
Osmanlı padişahı Avcı Mehmet zamanında 3 Kasım 1676- 15 Aralık 1683 tarihleri arasında yedi yıl bir ay oniki gün sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır.

II. Viyana Kuşatması ile özdeşlemiş olan sadrazamdır ve kuşatmanın hüsranla sonuçlanması üzerine idam edilmiştir.


Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Avusturya seferine çıktıktan sonra diğer önde gelen paşalarla savaş divanı kurup Yanıkkale (bugün Macaristan sınırları icinde kalan Győr-Moson-Sopron şehri) mi yoksa Viyana üzerine mi gidilmesini tartışmıştır. Birçok paşanın bu sene Yanıkkale'nin alınıp seneye daha iyi hazırlanılarak Viyana'nın üzerine gidilmesi fikrine karşı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Viyana üzerine gidilmesine karar vermiştir ve bunun üzerine Osmanlı ordusu Viyana'yı kuşatma altına almıştır. Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın amacı şehri vire (teslim) ile ele geçirmek böylece yeniçerilerin şehri yağmalamalarını önleyerek Viyana hazinelerini korumak idi. Böylece kuşatma uzadı. Bu da Polonya kralı Jan Sobieski komutasındaki haçlı ordusunun vakit kazanarak Viyana'nın imdadına yetişmesine sebep oldu. Haçlı ordusunun Viyana önlerine gelmesi üzerine askerleri siperlerden çıkararak kuşatmayı kaldıran sadrazam, savaş pozisyonu aldı. Haçlıların ilk saldırısı üzerine Osmanlı hatları yarıldı ve askerler kaçmaya başladılar. Bunun üzerine sadrazam ordunun tüm ağırlıklarını geride bırakarak Belgrad'a çekildi. Viyana bozgunu üzerine Sultan IV. Mehmet bir hatt-ı şerifle kapıcılar kahyasını Belgrad'a göndererek Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'yı idam ettirdi.
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Vakfı (Oruç Oğlu Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Vakfıyyesi) hem Osmanlı İmparatorluğu hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin en taşınmaz zengini olan vakıflarının başında gelir. T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Vakıflar Müdürlüğü kayıtlarına göre vakıf, ailenin erkek soyundan gelen tek kolu tarafından yönetilmiştir. Vakfın Osmanlı İmparatorluğu-Türkiye Cumhuriyeti Dönemi arasındaki geçiş periyodu yöneticileri şu şekildedir: Mülkiye Nazırı Ahmed Asım Bey (Doğumu İstanbul,1844). Ahmed Asım Bey'i Suriye'de ve farklı illlerde de devlet görevinde bulunmuş oğlu Mehmed Nebil Bey (Doğumu İstanbul, 1888) izlemiştir. Aile, soyadı kanunu ile Merzifonlu Kara Mustafaoğlu soyadını almış ve Vakıf son olarak ünlü Türk ressam ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde görev almış olan Mehmed Nebil Bey'in oğlu Doğan Yılmaz Merzifonlu Karamustafaoğlu (Yılmaz Merzifonlu olarak ünlenmiştir.) tarafından yönetilmiştir. Vakfın son mütevellisi olan Doğan Yılmaz Merzifonlu Kara Mustafaoğlu'nun Vakıf'ı 1976 yılında Vakıflar Müdürlüğü'ne teslim etmesi ile birlikte, vakıf mülklerine ilişkin her türlü hak Vakıflar İdaresi'ne devredilmiştir. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Ailesi'nin soy adı, Doğan Yılmaz Merzifonlu Karamustafaoğlu'nun tek kızı olan Abide Tuğçe Hanım'ın evlenmesi ile son bulmuştur.

402px-Kara_Mustafa_Ibret_Tasi.jpg

İbret Taşı, Edirne

1634 (H. 1044) yılında Merzifon'un ilçeye en yakın köylerinden biri olan Marınca (Narinciye-Bahçekent-Karamustafapaşa) Köyünde dünyaya gelen Kara Mustafa Paşa, sipahi ileri gelenlerinden Oruç Bey'in oğludur. Annesi Abide Hatundur. Raşit Tarihinde anlatılanlara göre uğranılan yenilginin acısını belki de çok fazlasıyla ödetebilecek güçte olan bu şanssız Sadrazamın öldürülmesiyle Osmanlının Avrupa'daki “Fetih Dönemi” de kapanmış oldu. Sayın A. Aziz TAŞAN'ın “Dünden Bugüne Merzifon” adlı kitabının 100. Sayfasının sonuna not olarak aldığı; Kara Mustafa Paşa tarafından idam ettirilen, Budin Beylerbeyi Koca Arnavut Uzun İbrahim Paşanın idam öncesi sözleri: “Padişah, yenilgi ve bozgun nedeniyle böyle güçlü bir Sadrazamı öldürülerek cezalandırmayı sakın düşünmesin. Bu işin iyi bir şekilde sonuçlandırılması yine onun güçlü yönetimine verilmelidir. Çünkü, çevresindeki ve yönetimindeki pek çok makam sahibine ancak o sözünü dinletebilir. Gayretli bir Sadrazamdır. Ondan başka hiçbir Sadrazam bu karışıklığın ve düşman saldırılarının önünü alamaz.”

Hakkında Yorumlar

"Cevdet Paşa tarihi” de Kara Mustafa Paşanın öldürülmesini şöyle değerlendirmektedir: “O zaman düşmanları, eğer Sadrazam Kara Mustafa Paşa yaşarsa gelecek yıl yanlışlarını düzeltir, bu yenilgiyi düşmana ödetir ve parlayıp yükseklerde uçar, bizde onunla baş edemeyiz.” Düşüncesiyle onu katlettirdiler. Ama böyle bir devlet adamının yerini kimin doldurabileceğini düşünmediler. Kişisel kin ve çıkarlarını devlet çıkarlarından üstün tuttular. İhanet ettiler. O da sonuçta bir insandı. Yanlışları olabilirdi. Öldürülmesi ise daha büyük bir yanlıştır.”
Edirne'deki mezarın kitabesinde şunlar yazılıdır: Ser-I Serdar-ı Ekrem Sadrazam Mustafa Paşa Edip rihlet cıvar-ı evliyada eyledi meva Kusuru yoğ iken say-ü gazade min vech-i nevan Şehidü hem sait oldu firdevs-i ebed sükna 1095-1684 (A. Aziz TAŞAN) Türkçesi: Başkomutan, Sadrazam Kara Mustafa Paşa, çevresini ermişlerin sardığı bir makama gitti. Çok çaba gösterdiği savaşta yaptıklarından ötürü suçu yokken öldürüldü. Şimdi ebediyen kalacağı, Cennetin Altıncı Bahçesinden sesi duyulan bir şehir oldu.

Kara Mustafa Paşa'nın Kişiliği

Tarihçiler Kara Mustafa Paşayı korkusuz, atak, kararlı, kendini beğenmiş, saplantılı, saltanat ve gösterişe düşkün bir devlet adamı olarak tanıtırlar. Onu bu özelliklerde biri olarak tanıtmakta, düşünce ve işbirliği içindedirler. Yabancı devletlerden gelen büyükelçilere karşı gösterdiği sert, itici davranışlarıyla ünlendirirler. Bazı tarihçilerimiz ise onu okumamış, kültürsüz, bilgisiz olarak tanıtmaya çalışmakta, acımasızca saldırmaktadır. Okumamış, bilgisiz, kültürsüz birisi olduğu düşünülemez; çünkü, Sadrazam Köprülü Mehmet Paşanın oğlu Fazıl Ahmet paşa ile birlikte eğitim gördüğü bu konuyla ilgili tüm kaynaklarda belirtilmektedir. Ayrıca estetiğe, sanata ve dinler tarihine karşı devasa bir ilgisi vardır. İnşa ettirdiği devasa kütüphane ve kervansaraylar, görev almış olduğu makam ve aile kayıtları da bunun bir kanıtıdır. Sertliği, kendini beğenmişliği, kişiliğinden ve mevkiinin getirdiği özellikler olarak düşünülmelidir. Ancak bu özellikleri hiçbir zaman devlet çıkarlarını kendi kişisel çıkarlarının altına düşürmemiştir. Dürüstlüğü ve cesareti ona "Kara" sıfatını kazandıran başlıca özellikleridir. Ailesinde kendisinden sonra birçok devlet adamının yer alması da bu karakterin bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Uğradığı tek ve son başarısızlık Viyana Kuşatması'nda aldığı yenilgidir. Bilindiği gibi Viyana'yı Kanuni Sultan Süleyman da kuşatmış ama alamamıştır. Kara Mustafa Paşa'nın böylesine zor ve güç bir işe girişimi bile alkışlanacak bir davranıştır. İşin sorumluluğunu yalnızca ona yüklemek ise acımasızlıktır. Savaş başarıyla sonuçlanıp Viyana alınsaydı Osmanlının gelmiş geçmiş en önemli Sadrazamı olarak tarihe geçmeyecek miydi? Kuşkusuz onunda pek çok devlet adamında olduğu gibi, kusurlu yönleri vardır. Şunu da belirtmek gerekir: Osmanlılar döneminde kırk kadar Sadrazam ölümle cezalandırılmış; ancak, hiçbiri hakkında Kara Mustafa Paşa konusunda olduğu kadar yazılmamış, tartışılmamış ve konuşulmamıştır. Saltanat düşkünlüğünü sarayındaki savurganlık ve gösterişli yaşantıyı tarihçilerin bazıları abartarak anlatmaktadır. Bununla beraber kibirliliği sayesinde Tatar Hanını dinlemeyip saldırıda geç davranması Osmanlının gerileme döneminin başlangıcı olarak bilinir. Bunun içindir ki ençok adından bahsedilen sadrazam olmuştur. Bunun haricinde padişahla yaraşır ve hatta yer yer onu aşan bir zenginliğinin olması, Avcı Mehmed'in, başından beri Sadrazam'ın düşmanı olan Tatar Hanı'nı dinleyerek Sadrazam'ı idam ettirmesine yol açan başlıca sebeplerden biridir.

Kara Mustafa Paşa'nın Sarayının Harcamaları

Fransa Kralı XIV. Louis'nin elçisi Marquis de Nointel İstanbul'dan Paris'e yolladığı raporda Kara Mustafa Paşanın sarayını ve harcamalarını şöyle anlatmaktadır:

Sarayın harem dairesindekiler:
Hazinedar, Silahtar, İki Çuhadar, Mühürdar, Kaftancı, Kilercibaşı, Kahvecibaşı, Peşkircibaşı, İbriktar, Şarkıcı, Şamdancı, Seccadeci, Kitapçı, Divitçi, Mendilci, Sofracı, Berberbaşı, Hamamcıbaşı, Dellakbaşı, Tırnakçı ve yüzyirmibeş İçoğlan.

Sarayın Dışındaki adamları: Kahya Bey, Büyük Tezkereci, Kapıcılar Kayhası, Padişahla iletişimi sağlayan Telhisçi, kırk Saraç, otuzaltı Seyis ve bunların başı olan Miharur, Vekilharç, yirmibir yardımcısı olan Aşçıbaşı, kırk Küçük Ağa, Arpa Emini, Sancaktar, Tuğcular, yirmibeş Mızrakçı ile başları savaş zamanlarında kendisinden ayrılmayan iki özel alay. Ahırında 500 cins at, kırk tanesi Paşanın seçme binek atlarıdır. Yük taşıyan beşyüz deve ve yüzelli katır ile altmış kısrak, dört saltanat arabası, iki yataklı mahfe, saraydaki adamları için dört takım çadır, dışındaki adamları için ikiyüzden çok beylik çadır.

Tımar ve zeamet gelirleri dışındaki özel varlığı: İstanbul'da bir saray, iki bahçe, Edirne'de iki saray ve iki çiftlik, Merzifon'da bir konak, para olarak da ikiyüzellibin sikke değerinde mücevher.

Günlük Mutfak Giderleri: Günde beşyüz okka ekmek, ikiyüzonaltı okka et, yüzyirmi okka pirinç, otuzsekiz okka yağ, oniki okka şeker, oniki okka süt, on okka un, yüz okka sebze, on okka kahve, yetmiş tavuk, yüzyirmi yumurta vb.” (Bir okka = 1,282 Kg'dır.) (Not: Bu rakamların ne denli sağlıklı olduğu bilinemez.)

Ahmet Refik Bey de bu konuda şunları yazıyor: “ Saraydaki tereyağları, gülsuları, zağferan giderleri çok para tutuyordu. İstanbul, Edirne, Yenişehir ve Merzifon'da sarayları, çiftlikleri vardı.” Selahattin Batu'nun “Türk Atları ve At yetiştirme Bilgisi” adlı kitabının 86. Sayfasında: “Ahırlarında beşyüz küheylan, asker ve hizmetlileri için altıyüz at, paşa bir yere göç ettiğinde eşyalarını taşıyan, beşyüz katır ve beşyüz deve, Merzifon'da büyük bir hara ve kırk saraç ile elli at bakıcısı vardı."

Viyana Kuşatması sonrasındaki bozgun sırasında otağını yağma eden ve Kara Mustafa Paşanın değerli çadırını ele geçiren Leh Kralı Sobieski, eşi Mari Kazmir'e yazdığı mektupta çadırda gördüklerini şöyle anlatıyor: “Osmanlı Sadrazamı, Alman İmparatorunun şatosundan alınan devekuşu yeniden Hıristiyanların eline geçmesin diye başını koparttırmış. Sadrazamın çadırındaki değerli takıları anlatamam. Yağmadan payıma düşenleri saymakla bitiremedim. Bir elmas kemer, iki elmas saat, çok değerli dört-beş kılıç. Beş tane yakut mink ve incilerle süslenmiş tirkeşler, yorganlar, halılar, binlerce ufak tefek eşya, dünyanın en değerli samur kürkleri. Askerler birçok değerli elmas kemer elde ettiler. Bunlar neye yarayacaktı bilmiyorum. Çünkü, Osmanlılarda böyle bir gelenek yoktu. Som altından bir çekmece vardı ki içinde gizemli resimlerle süslü ve parşömen kağıdı kalınlığında üç altın sayfa bulunuyordu. Büyük hazineye gelince; bunun ne olduğu belli değil. Sadrazam çadırlarına önce girdim ve orada hazinenin yağma edildiğini gösteren bir belirti göremedim. Bu durumda hazine ya Osmanlı askerlerine dağıtılmış, ya orduyla birlikte getirilmemiş, ya da savaş öncesi cephe gerisine gönderilerek güvence altına alınmıştır.”
“Merzifon Vakıflar Yönetimindeki Vakfiyesinde”, toplumsal yaşamda ortaklaşa kullanılması için değişik yerlerde yaptırarak kullanıma sunduğu yapıların türü ve sayısından söz edilirken Süleymaniye Camii yöresindeki sarayın ve içindekilerin kısa bir tanıtımı vardır ve üç sayfaya yakın tutmaktadır. Sarayının büyüklüğü ve görkemi şaşırtıcı boyutlardadır.

Atatürk'e göre Kara Mustafa Paşa

Yıl 1933, Mustafa Kemal Atatürk, Ankara Konservatuvarını gezmektedir. Bir sınıfa girer, ders tarihtir, konu da Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın 2. Viyana Kuşatmasında aldığı yenilgidir. Öğretmen Merzifonlu ile ilgili olumsuz sözler kullanmaktadır. Paşanın bozguna uğradığından ve Osmanlıların bundan sonra gerilemeye, toprak yitirmeye başladığından söz etmektedir. Mustafa Kemal, öğretmenin bu sözlerine sinirlenerek: “- Öğretmen Bey, Öğretmen Bey! 173.000 kişilik bir orduyu İstanbul'dan alıp Avrupa'nın göbeği olan Viyana önlerine götürmek her komutanın yapabileceği bir iş değildir. Bu büyük tarih olayını, o büyük adam gerçekleştirmiştir. Viyana'yı Padişah, Kanuni Sultan Süleyman kuşatabilmiştir. Merzifonlu onun derecesinde büyük bir adamdır. Siz nasıl olur da böyle bir başkomutanı kötülersiniz? Gençler! Merzifonlu değerli bir komutandır. Bunu böyle biliniz. Bu şekilde yenilenler, yenik sayılmazlar.” demiştir.

Tarihçilerin yorumu

Kişiliği ile ilgili olarak bazı tarihçilerin yazdıkları

Raşit Tarihi: “Ulusun yönetilmesini, din işlerini ve bunların inceliklerini iyi bilen, doğru yolda, çabalı, cömert, ağırbaşlı, yasaların uygulanışında Aristo gibi davranan biri idi.”

Hadiketül-Vezüra: “Dekaik-i ümur-u alema vakıf, akil, reşid, gayyur, fehim, kerim ve vakur bir vezir-i sahipşuur idi. Ancak tevhir-i male meyl ile meşhur idi. Rahmetullahi Teala.” (Din işlerinin inceliklerini iyi bilen, akıllı, doğru yoldan ayrılmayan, çabalı, anlayışlı, cömert, ağırbaşlı, bilinçli bir vezir idi. Ancak; dünya malına düşkünlüğü ile ünlü idi. Allah Rahmet Eylesin.) "

Netaicul Vukuat: “Maktulün (Kara Mustafa Paşa) uğradığı başarısızlık, yanlışlık hoş görülür cinsten değilse de güçlü, yararlılıkları görülmüş, onurlu bir kişi olduğundan yerinde bırakılması gerekirdi. Tarih yazarları giderilmesi olanaksız bir kayıp olduğu görüşünde birleşmektedir."

Kamus-ul Alam: “ H. 1095'de her şeyin başı ve önü olan devlet fermanı ile (savaşta) kötü önlemler aldığı için suçlanan kusurlu bulunan (Kara Mustafa Paşa) akıllı, ileri görüşlü, onurlu, cömert bir insandı. Mal toplamaya düşkündü. Öldüğünde elli yaşlarında idi. "

Hadikat-ül Cevami: “ Müşarünileyn dekaik-i umür-ü aleme vakıf, akil, gayyur, kerim ve sahip-i şuur bir vezir olup lakin vakar-ı ve tevfir-i male rağbeti ziyade idi.Şerefli, sıhrıyete dahi nail olmuştur.Rahmetullah-ü aleyh.”

Sicil-i Osmani: " Kara Mustafa Paşa savaş konusunda uzman idi. Sadrazamlık günleri gaza ve harb ile geçmiştir. Viyana'ya kadar dayanmış, ancak alması günlük bir olay durumuna gelmişken Polonyalılar ve Almanların yardıma gelmesiyle sonuçsuz kalmıştır. Bu nedenle çok üzülmüş ve kaygılanmıştır. Zeki, önlem almayı bilen, ağırbaşlı birisi idi. "
 
Top