• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Mekke Ne Zaman Fethedildi? Mekke'nin Fetih Tarihi Ne Zaman?Mekke'nin Fethi Neden 1 Ocak'ta Kutlanır?

Enda

Neylersin!!!
V.I.P
Ülkemizde son yıllarda Mekke'nin fetih tarihi 10 gün önceye çekilerek Miladi 31 Aralık/ 1 Ocak'ta kutlanmaya başlandı. Bu kutlamalar kimi zaman "alternatif yılbaşı kutlaması" adı altında yapılıyor. Oysa Mekke'nin fethi, tarihi kaynaklara göre; (İbn İsh,k, İbn Hiş,m, Bel,zûrî, V,kıdî, İbn Esir, İbn Kesir, Taberî gibi pek çok tarihçinin ittifakla verdiği tarih) Hicrî takvime göre 20 Ramazan 8'de (Hicretin 8. yılı) gerçekleşmiştir. Bu Hicri tarih Mil,dî takvime uyarlanınca 11 Ocak 630 tarihi elde edilir.

MEKKE'NİN FETHİ TARİHİ NEDİR? Peygamberimiz (sav), Mekke'nin kan dökülmeden fethedilmesini istiyordu. Bu amaçla Hicretin 8. yılı olan 630 yılında, Ramazan ayının 10. günü 12 bin kişilik büyük bir orduile Medine'den çıktı ve gizlice Mekke şehrini kuşattı. Bu ani kuşatma karşısında Mekkeli müşrikler neye uğradıklarını şaşırmışlar ve savaş hazırlığını bile yapamamışlardı. Mekkeliler korkularından şehri savunamadılar ve Müslümanlar hiç kan dökülmedenArabistan'ın en büyük, en kutsal şehrini savaşsız fethettiler. Bundan sonra Mekke halkının tamamı Müslüman oldu ve İsl,m dînini kabul ettiler. Peygamberimiz (sav) Mekke'deki eski düşmanlarına karşı çok iyi davrandı. Mekke, bu tarihten sonra yeni bir dönemi yaşamaya başladı.

Kabe etrafında yaklaşık olarak 360 civarında put vardı. Bunların en büyüğü olan "Hubel", Kabe'nin üstüne konulmuştu. Diğerleri Kabe'nin etrafına ve içine yerleştirilmişlerdi. Hz. Muhammed (sav) fetihten sonra tüm putları yıkmıştır. Allah'ın mübarek kıldığı, İslam dininin merkezi olan bu belde, böylelikle şirkten, putperestlikten ve bütün diğer hurafelerden arındırılmış yeni bir hayata kavuştu.

Mekke alındıktan sonra çevredeki diğer bütün Arap kabileleri de İslam dinine katıldı. Böylelikle İslamiyet büyük bir güç kazandı. Fetihten sonra Mekke'nin ekonomik ve sosyal durumu da değişmiştir. İhtiyaçların temini için gereksinim duyulan kervan faaliyetlerine olan bağımlılık ortadan kalktı. Mekke'de Kuran ahlakının hakim olması ile birlikte şehrin elde ettiği gelirler ihtiyaç olan yerlere adil bir sekilde paylaştırılıyor ve böylelikle Mekke'nin ihtiyaç duyduğu her şey sağlanıyordu. Mekke artık Hac zamanlarında hareketli ve canlı günler yaşıyordu. Bu zaman zarfında çok yoğun bir ticari faaliyete de sahne oluyordu.

Mekke'nin Fethi Neden 1 Ocak'ta Kutlanır?
Mekke'nin Fethi'nin 31 Aralık gününü 1 Ocak gününe bağlayan tarihte kutlanmasının sebebi; yılbaşı kutlamaları yerine Mekke'nin Fethi'nin kutlanarak Müslüman her insan, Hristiyanlar için önemli olan bir gün olan yılbaşı gününün kutlaması yerine Mekke'nin Fethi'nin kutlamalıdır.Mekke'nin fethi ,islam tarihi kaynaklarına göre ramazan ayının 20 Ramazan 8 H./11 ocak 630 m. tarihnde fethedilmiştir.Hüdeybiye anlaşmasının bozulması ile Başlayan hadise mekkenin fethi ile sonuçlanmıştır.Hudeybiye Barış Anlaşması, Müslümanlarla Kureyş arasında yapılmıştı. Anlaşma şartlarına göre, diğer Arap kabileleri, iki taraftan birinin himayesine girmekte, anlaşıp birleşmekte serbesttiler.

Buna göre, Huzaa kabilesi, Müslümanların Beni Bekir (Bekir oğulları) kabilesi de Kureyş'in himayesine girmişti.Hicretin 8'inci yılı Şaban ayında, Beni Bekir kabilesi, Peygamberimizin himayesinde bulunan Huzaa kabilesine ansızın bir gece baskını yaptı.Esasen iki kabile arasında öteden beri düşmanlık vardı. Bu baskında Beni Bekir, Kureyşten yardım ve teşvik görmüş, hatta İkrime, Safvan ve Süheyl.. gibi ileri gelen bir kısım Kureyş gençleri baskında bizzat bulunmuşlardı. Baskın sonunda Huzaalılardan 23 kişi ölmüş, sağ kalanlar Harem-i Şerif'e sığınarak kurtulabilmişlerdi.
Müslümanlığın temeli, "Tevhid İnancı" dır. Tevhid İnancı'nın, yeryüzünde en büyük abidesi, Mekke'deki Kabe'dir. Ancak bu kutsal yer, putlarla doldurulmuş, putperestliğin merkezi haline getirilmişti. İslam güneşi doğalı 20 yıl olmuştu. Artık, Mekke'nin şirkten kurtulması, Kabe'nin putlardan temizlenmesi gerekiyordu.
Rasulüllah (s.a.s.), Hicretin 8'inci yılı, Ramazan'ın 10'uncu Pazartesi günü 10 bin kişilik muazzam bir ordu ile Medine'den çıktı.(319) (1 Ocak 630) Yolda katılan birliklerle, ordunun sayısı daha sonra 12 bine yükselmişti.(320) O gün Rasulüllah (s.a.s.) ve ashabı oruçluydu. Yola çıktıktan sonra oruçlarını bozdular.


Rasulüllah (s.a.s.)'ın amcası Abbas Müslüman olmuş, fakat Müslümanlığını gizliyerek Mekkede müşrikler arasında kalmıştı. Böylece Mekke'deki haberleri gizlice Rasulüllah (s.a.s.)'e ulaştırıyordu. Artık Mekke'de yapılacak iş kalmamıştı. Hicret için Mekke'den çıktı, fakat yarı yolda Fetih Ordusuyla karşılaştı. Eşyasını çocuklarıyla Medine'ye gönderip O da orduya katıldı. Rasulüllah (s.a.s.) Abbas'ın gelişinden memnun oldu.

Peygamberlerin sonuncusu ben oldum, muhacirlerin sonuncusu da sen; diye iltifatta bulundu.
Mekke'ye bir konak (yaklaşık 16 km.) mesafede "Merru'z-zahran" denilen yerde karargah kuruldu. Rasulüllah (s.a.s.), ortalık kararınca burada ordu mevcudunun sayısınca ateş yakılmasını emretti. Böylece, ordunun haşmetini Kureyş'e göstermek istiyordu.

Yollar iyice tutulduğu için, İslam ordusu Merru'zahran'a gelinceye kadar Mekkeliler hiç bir haber alamamışlardı. Müslümanların yaklaştığını duyunca ne yapacaklarını şaşırdılar. Ebu Süfyan durumu anlamak, Müslümanlar hakkında bilgi edinmek istiyordu. Yanına bir kaç kişi alarak, Mekke'den çıktı. Uzakta yanmakta olan ateşler, hacıların, Arafatta arefe gecesi yaktıkları ateşlere benziyordu. Merakla ateşlere doğru ilerledikleri sırada Rasulüllah (s.a.s.)'ın muhafızları tarafından yakalanarak Peygamber Efendimizin huzuruna getirildiler, Rasulüllah (s.a.s.)'a karşı en çok kin besleyen Mekke'nin resi Ebu Süfyan burada müslüman oldu. Artık Mekke fethedilmiş demekti. Belki hiç mukavemet görülmeyecekti.


Hz. Abbas:

  • Ya Rasulallah, Ebu Süfyan övünmeyi sever, iftihar edebileceği bir lütufta bulunsanız, demişti. Rasul-i Ekrem:
  • Her kim Ebu Süfyan'ın evine girerse, emniyettedir. Her kim kendi evine kapanır, ordumuza karşı koymazsa, emniyettedir. Her kim Harem-i Şerif'e girerse, emniyettedir. Ebu Süfyan bunu ilan etsin, buyurdu. Daha dün, İslam düşmanlarının lideri olan kişi, bugün Rasulüllah'ın emirlerini tebliğ etmekle iftihar edecek, şeref kazanacaktı.

Merru'z-zahran'dan hareket edileceği sıra Rasulüllah (s.a.s.) Hz. Abbas'a:
- Ebu Süfyan'ı yolun dar bir yerine götür, İslam ordusunun ihtişamını görsün, diye emretti.
Hz. Abbas, Ebu Süfyan'ı, ordunun geçeceği dar bir geçit yerine oturttu. Mücahidler sırayla alay alay Ebu Süfyan'ın önünden geçtikçe Ebu Süfyan'ın yüreği burkuluyor, geçen her kafilenin hangi kabile olduğunu soruyordu. Hz. Abbas:
  • Bunlar Gıfar kabilesi, şunlar Cüheyne.. diye geçen kabileleri bir bir anlattıkça Ebu Süfyan:
  • Şaşılacak şey, bunlarla benim aramda ne düşmanlık var ki , buraya kadar gelmişler, diye hayretini ifade ediyordu. Bir ara:
  • Ya Abbas, kardeşinin oğlunun saltanatı ne kadar da büyümüş, dedi. Hz. Abbas:
  • Hayır, bu saltanat değil, nübüvvettir, diye cevap verdi.
Nihayet, Ebu Süfyan'ın daha önce benzerini görmediği bir birlik geçti. Bunlar, ensardı. Başlarında Sa'd b. Ubade sancağı taşıyordu. Son gelen birlik, sayıca hepsinden azdı. Bu birlikte Rasulüllah (s.a.s.) ile ensar ve muhacirlerden en yakın arkadaşları vardı. Rasulüllah (s.a.s.)'in sancağını Avvam oğlu Zübeyr taşıyordu.
Ensar alayı, Uhud ve Hendek Savaşları'nda müşrik ordusunun başkomutanı Ebu Süfyan'ın önünden geçerken Sa'd b. Ubade:
  • Ey Ebu Süfyan, bugün en büyük kıtal günüdür, bu gün Kabe'de kan dökmenin helal kılındığı gündür, demişti. Ebu Süfyan Sa'd'ın sözlerini Rasulüllah (s.a.s.)'a nakletti. Hz. Rasulüllah (s.a.s.):
  • Sa'd yanlış söylemiş, bugün Cenab-ı Hakk'ın Kabe'yi yücelteceği gündür. Bugün Kabe'nin tevhid elbisesine bürüneceği gündür, buyurdu.(323) Sa'd'ın kan dökmesinden endişelendiği için, hemen Hz. Ali'yi gönderdi, ensar sancağının Sa'd'dan alınıp oğlu Kays'a verilmesini emretti.(324)
Müslüman mücahidlerin geçit resmini baştan sona seyreden Ebu Süfyan, Mekke'nin tesliminden başka çare olmadığını anladı. Hz. Abbas'tan ayrılarak, hemen Mekke'ye döndü. Harem-i Şerif'e vardı. Heyecan içinde kendisini bekleyen Mekkelilere yüksek sesle hitabetti:
- Muhammed (s.a.s.) , karşı koymamıza imkan olmayan bir ordu ile geliyor:
  1. Her kim Ebu Süfyan'ın evine gelirse emniyettedir.
  2. Her kim silahını bırakır, evine kapanırsa emniyettedir.
  3. Her kim, Harem-i Şerif'e sığınırsa emniyettedir. Ey Kureyş, Müslüman olunki, selamet bulasınız...
Ebu Süfyan'ı dinleyenler, şaşırıp kaldılar. Her gün Müslümanlığın aleyhinde bulunan bu adam, şimdi herkese "müslüman olun", diyordu. Herkeste bir telaş başladı. Kimisi küfrediyor, kimisi bağırıp çağırıyor, kimi de mukavemet için hazırlanıyordu. Çoğunluk ise Ebu Süfyan'ın sözlerine uyup evlerine çekildiler. Bir kısmı da Harem-i Şerif'te ve Ebu Süfyan'ın evinde toplandılar.

- Mekke'ye Giriş (20 Ramazan 8 H./11 Ocak 630 M.)

Rasulüllah (s.a.s.), Mekke'ye girmeden önce, "Zi Tuva" denilen yerde durdu. Ordusunu dört kısma ayırıp her birinin gireceği yerleri tayin etti. "Sakın savaşa girmeyin, saldırıya uğrayıp mecbur kalmadıkça kan dökmeyin..." diye tenbihte bulundu.
Sekiz yıl önce, yurdundan üç kişilik bir kafile ile nasıl ayrılmıştı, şimdi nasıl bir ihtişamla dönüyordu. Rasulüllah (s.a.s.) devesinin üstünde bütün bunları düşünüyor, mağrur bir fatih gibi değil, son derece mütevazi bir halde, başı secde eder gibi, devenin boynuna yapışmış, tesbih, tehlil ve dua ile, Cenab-ı Hakk'ın sonsuz lütuflarına şükrederek ilerliyordu.
Bütün birlikler, kan dökmeden Mekke'ye girdiler. Yalnızca Velid oğlu Halid'in komuta ettiği birlik tecavüze uğradı. Kureyş'in azılılarından Ümeyye oğlu Safvan, Amr oğlu Süheyl ve Ebu Cehil'in oğlu İkrime bir çete kurdular. Halid'in birliklerini Mekke'ye girerken ok yağmuruna tutarak iki müslümanı şehid ettiler. Bu durumda Halid, saldırganlar üzerine hücum ederek, bir hamlede onüç tanesini öldürdü, diğerleri dağılıp kaçtılar.
Rasulüllah (s.a.s.) kan döküldüğünü duyunca üzüldü. Fakat, tecavüzün müşriklerden başladığını öğrenince:
- İlahi takdir böyleymiş, buyurdu.
Rasulüllah (s.a.s.) çadırını Kinaneoğulları yurdunda "Hacun" denilen yerde kurdurdu. Mekke Devri'nin 7'inci yılında, Kureyş müşrikleriyle Kinaneoğulları burada küfr üzerine anlaşmışlardı(325). Bu anlaşma gereğince müslümanlar üç yıl muhasara altında çok acı günler yaşamışlardı.
Rasulüllah (s.a.s.) çadırında gusledip 8 rek'at "duha namazı" kıldı, sonra, devesine binerek, Kabe'ye geldi. Yol boyunca Fetih Suresi'ni okuduğu işitiliyordu.(326) Deve üzerinde, ihramsız olarak Kabe'yi tavaf etti. Elindeki ucu eğri değnekle hacer-i Esved'i istilam etti.
 
Top