Mavi Kardan Adam

Ömrümün en güzel yılbaşı hediyesini aldım önceki gece... ikiye katlanmış bir kağıdın içinde karalıydı.
"2003" yazıyordu ak kapakta, yukarıdan aşağıya... her rakam ayrı renk kalemle pastellenmişti.
İç sayfada eli süpürgeli, mavi bir kardan adam gülümsüyor, yanı başında, yeni öğrenilmiş eğri büğrü harfler, eksik dişli bir çocuk ağzı gibi konuşuyordu:
"Sevgili babacığım! Sana hediye alamamak beni üzdü. Ama senin en iyi hediyenin ben olduğumu biliyorum ve yeni yılını kutluyorum."
* * *

O an cümle kasveti dağıldı "Benden sonrası tufan" diye diye, savaş tehdidiyle çekip giden yılın...
Yeni gelen, gür çiçekli bahçelere açıldı.
İki satır kırık yazı ve güzelim çocuk kokusu körpe saç diplerinin, kömür gözlü "mavi kardan adam"ı geri hayata çağırdı.
* * *
"Seneye ‘yıl’ denmesi çok yerinde" diyor Çetin Altan usta, dünkü yazısında; "Nasıl yılmazsın ki, gelip giderlerken içlerinden bir tanesi sana mutlaka kıyacaktır".
"Yılödırmayan, bu mutlak, bu mütemadi, bu mucizevi devir teslim törenidir.
Yıldan yıla, anadan kıza, babadan oğula...
Tagore’a göre "Her yeni çocuk, Tanrı’nın insandan hâlâ umudunu kesmediğinin göstergesidir".
Umut, her doğumda yeniden yeşerecektir.
İşte o yüzden, o yılbaşı gecesi bebeğimi, dudağının kenarında belli belirsiz bir tebessümle uyku ülkesine uğurlarken, söz verdim kendime:
İkiye katlanmış bir resmin içinde elinde süpürgesiyle havai gülümseyen mavi kardan adam; ben,
...ne kadar kıyıcı olursa olsun yılmayacağım senelerden; böyle yürekten "baba" dedikçe bana "en iyi hediyem"...


can dündar...
 
Top