Masumiyet karinesi Nedir?

Suskun

V.I.P
V.I.P
Masumiyet karinesi

Masumiyet karinesi, suçsuzluk ilkesi veya uluslararası hukuk terimi olarak presumption of innocence; suç kesinleşmediği sürece kimsenin hükümlü sıfatıyla değerlendirilemeyeceğini ifade eden, temel hukuk doktrini.

Evrensel hukuk kurallarına göre, bir kişinin masum olduğunun kanıtlanmasına gerek yoktur; kişinin suçluluğunun kanıtlanamamış olması yeterlidir.

Bunun için masumiyet karinesinin temelini, hukukta hüküm giydirmenin yalnızca iddia edilen suçların kanıtlanmasıyla mümkün olduğu gerçeği oluşturur. Bu da hüküm giymemiş kimsenin suçlu sayılamayacağı veya suçlu olarak lanse edilemeyeceği ilkesini; yani masumiyet karinesini doğurur. Masumiyet karinesi evrensel bir yargı doktrini olup; İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nde yer almaktadır. Buna bağlı olarak bu bildiriye taraf olan ülkeler, yasalarında bu doktrine yer vermek durumundadır.


Masumiyet karinesinin kökleri Eski Roma'ya kadar uzanmaktadır. Ancak bu kavram gerçek değerini, 18. yüzyıl Avrupa'sında bulmuştur. Bu yüzyıla kadar Avrupa'da, özellikle düşünce suçlarının cezalandırılmasında kanıtların ikrar yoluyla elde edilmesi ve yargılama öncesinde işkence yapılmasına duyulan tepki; bu kavramın oluşmasının düşünsel temelini oluşturmuştur.


Sözcük kökeni ve ortaya çıkışı

350px-07CFREU-Article48.jpg

Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi'nin 48. maddesi suçsuzluk ilkesinden bahsetmektedir.​

Bu kavram, Türk Ceza Hukuku'nda masumiyet karinesi adıyla anılır. Sözlük anlamı olarak masumiyet suçsuzluk anlamına gelir. Karine ise ipucu anlamı taşır. Buradan hareketle "masumiyet karinesi"nin sözlüksel anlamı suçsuzluk işaretidir. Ancak Osmanlıca bir hukuk terimi olan bu ibarenin yerine günümüzde "masumluk veya suçsuzluk ilkesi" kullanımları da mevcuttur.

Masumiyet karinesi köklerini Eski Roma hukuku'ndan alır. Bu ilke Eski Roma hukukunda Ei incumbit probatio qui dicit, non qui negat deyişiyle ilkeleştirilmiştir. Daha sonra ise İngiliz örfî hukukunda "bir gerçeğin kanıtlanma yükümlülüğü kişi merkezlidir" biçimiyle kullanılmıştır. Ayrıca, İtalya, Polonya, İspanya, ve Fransa ceza hukuku maddelerinde bu kavram Latince özdeyişten türeyen deyimsel türevleriyle yer almıştır.

Hukuksal süreçte suçsuzluk ilkesi

Masumiyet karinesi, yalnızca bağımsız yargı organlarını değil; idari makamları da kapsar. Ancak kanaate bağlı kararlar veren, bazı özerk hukuklar (spor hukuku gibi) bunun istisnasıdır. Bu ayrılık, yargı organlarının yalnızca suça ceza verebilmesinden kaynaklanır; çünkü şüphelinin masum olup olmadığı araştırılmaz ve kişi suçlu olsa bile suçu delillendirilemedikçe hükümlü olamaz. Kanaate bağlı idari ceza veren kurumlarda ise suçun işlendiğinin alenen görülüyor olması; müeyyide uygulamak için yeterlidir.

Kişinin ifade verip, savcılığa sevkedilmesiyle başlayan yargı sürecinde; şüphelinin tutuklama talebiyle mahkemeye gönderilip, tutuklanması; hukuksal olarak kişinin hükümlü olduğu anlamına gelmez. Tutuklama, işlendiği varsayılan suç eylemi üzerinde güçlü şüpheler bulunduğu anlamına gelse de; mahkeme süreci bitip, kişi hüküm giyene kadar hukuki olarak kişi masumiyet karinesinin koruması altındadır. Şüpheli suçu işlese dahi, delil yeterliliğinin sağlanamaması veya toplanan delillerin hukuki yollarla elde edilmemesi gibi gerekçelerle, tutukluluk sürecinin sonunda şüphelinin serbest kalabileceği gerçeği; masumiyet karinesinin tutuklama sürecini de kapsamasının nedenidir. Örneğin, İtalya'da işlenen bir cinayette polisin delilleri yanlış topladığı gerekçesiyle; zanlının beraat etme durumu ortaya çıkmıştır.

Kişi yargılama sürecinde hüküm giydirilmeden, kamusal haklarından yararlanma hakkına sahiptir. Onun için kişi tutuklu olsa dahi çalıştığı resmî kurumlar vs. kişinin suçu sabitlenene dek masum olduğu ilkesini gözetmek zorundadır. Bu konuda AİHM'in 10 Şubat 1995'te verdiği kararda:"Sanık için bir güvence olarak kabul edilen masumiyet karinesinin, yalnızca ceza yargılaması sırasında değil; aynı zamanda bütün resmi makamlar düzeyinde de gözetilmesi kabul edilmektedir. Bu nedenle, ceza yargılaması kesin mahkûmiyet hükmü ile sonuçlanmamış kişiye karşı, başka resmi görevlilerin suçlu gözüyle bakıp bu şekilde davranmaları “masumiyet karinesi”nin çiğnenmesi anlamına gelir." ifadelerine yer verilmiştir.

Suçsuzluk ilkesinin uygulanmasındaki bazı sorunlar

Hukuksal olarak yargılamanın makul bir süresi vardır; yargılamanın bu süre içerisinde tamamlanması ve hükmün verilmesi gerekir. Ancak mahkemenin belirlenen süre içerisinde kararını açıklamaması durumunda, kişiler tutuklu bulunsalar bile üzerilerindeki yaptırım kalkar ve serbest bırakılırlar. Bu durumda hukuki bakımından iki temel sorun doğar. Bunlardan birincisi masumiyet karinesiyle doğrudan bağlantılıdır. Bu durum tutuklu kişilerin eğer suçsuzsa tutukluluk süresi boyunca yaptırıma maruz kalmış olmasını ifade eder. İkinci sorunsa, yargılama bitirilemediğinden eğer kişiler suçlu olsa bile serbest bırakılmalarıdır.

Zaman aşımı sorunu ve suçsuzluk ilkesi arasındaki bağlantı ve bu konuda ortaya çıkan sorunlar güncel olarak hukuksal bir sorun niteliğinde olup; özellikle bazı ülkelerdeki tutuklama süresinin uzunluğunun masumiyet karinesini ihlal edip etmediği konusunda çeşitli tartışmalar yapılmaktadır.Bunun tersi bir durum olarak, kamu vicdanında suçlu olarak görülen kişilerin zaman aşımıyla serbest kalmaları da; çeşitli tartışmaları doğurmuştur.

Kamuoyunun ve basının yakından ilgilendiği davalarda; kamu vicdanının bağımsız yargı organlarından ayrı olarak gelişmesi ve henüz hüküm giymemiş kişilerin toplumda suçlu olarak algılanması da suçsuzluk ilkesinin sorgulandığı durumlardan biridir.
 

Top