YoRuMSuZ
Biz işimize bakalım...
Yazar: M. Talat Uzunyaylalı
Buram buram Tarih kokan bir kitap...
Biz, Osmanlıyı gerektiği gibi bilmiyoruz. Tanımıyoruz, araştırmıyoruz. Ama onun hakkında doğru-yanlış, çok çeşitli hükümler verebiliyoruz. Hâlbuki geçmişimizi iyi bilmeden bugünü ve geleceği yaşamak, bilmek, değerlendirmek hem yanlış, hem eksik bir yöntem oluyor. Oysa yarınlara ulaşırken geçmişin tüm olayları, yol gösterici, örnek verici olarak bize gereklidir. Nene Hatun gerçek bir karakter. Bir kadın kahraman. Onun yaşamı ve yaptıkları muhteşem tarihimizden sadece bir kesit. Ama bu kesitte Nene Hatun’un yaptıkları, yaşadıkları insanı şaşırtacak bir çizgide.
Ünlü Türk kadın kahraman Nene Hatun’un yaşam öyküsü M. Talat Uzunyaylalı tarafından nihayet romanlaştırıldı.
‘Efsane Kadın Nene Hatun’ adıyla Nesil Yayınları ( 0 212 551 32 25 ) tarafından yayımlanan romanda, 93 Harbi olarak bilinen, 1877–1878 Osmanlı Rus Harbi, o tarihteki Erzurum şehri ve Erzurum insanı roman sanatının evrensel dilliyle başarılı bir şekilde anlatılıyor.
Nene Hatun, savaşın başladığı Nisan 1877’de yirmi yaşlarında, iki çocuklu bir gelindir. Erzurum’un Pasinler ilçesine bağlı Çeperli köyünde eşi Nalbant İbrahim ve kaynatası Sıhhiye Fatih Çavuşla birlikte oturmaktadır. Rusların Kars’ı ele geçirerek batıya doğru ilerlemesi üzerine ailesiyle birlikte yüzlerce aile gibi onlar da Erzurum’a göç etmek zorunda kalır. Rusların, Erzurum’un müdafaası için kurulan Deveboynu istihkâmları ve Aziziye tabyalarına kadar ilerlemesi üzerine şehir halkıyla beraber buradaki savaşa katılan ve büyük yararlılıklar gösteren Nene Hatun’un yaşam öyküsü insana ve savaşa dair pek çok şeyi bize, bizi adeta soluksuz bırakarak, anlatıyor.
Nene Hatun, kaynatası Sıhhiye Fatih Çavuş ve eşi Nalbant İbrahim temel karakterleri ve pek çok yan karakter etrafında kurgulanan romanda, 1877–78 yıllarında, Ermenilerin de yaşadığı, Fransa, İngiltere ve İran gibi çeşitli ülkelerin konsolosluklarının ve temsilcilerinin bulunduğu, tarihi İpek Yolu üzerindeki stratejik öneme sahip Erzurum’daki soysal, ekonomik ve kültürel yaşam başarılı bir şeklide anlatılıyor.
Psikolojik çözümlemelerin, iç konuşmaların yer almadığı, ‘Gösterme’ yöntemiyle yazılan Efsane Kadın Nene Hatun romanı, okuyucuya, muhteşem bir tarihi film izlemiş tadı veriyor. Efsane Kadın Nene Hatun romanını okuyucu kendini olay yerindeymiş hissine kapılarak bir solukta okuyabiliyor.
Tarihi roman yazmak, tarihi olayları kelimelerle göstermek zordur. Çünkü Tarihi roman, detay demektir. Anlatılan çağ, o çağa ait insan ve mekân ilişkileri gerekli detay bilgilerine sahip olunamadan elbette başarılı bir şekilde betimlenemez ve anlatılamaz. M. Talat Uzunyaylalı, uzun yıllar belge ve bilgi toplayarak yazdığı Efsane Kadın Nene Hatun romanında bu zoru başarıyor. Son yıllardaki Türk edebiyatına kazandırılan en güzel romanlardan biri Efsane Kadın Nene Hatun.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ‘Annesiydi’
Savaşarak Erzurum’a giremeyen Ruslar, daha sonra anlaşma yoluyla şehre girdiler ve kısa süre sonra da yine anlaşma gereği şehirden çıkmak zorunda kaldılar. Fakat 93 Harbi sonunda Kars ve Ardahan Ruslar’a bırakıldı. Bu iki serhat şehri bir daha ancak, Doğu Fatihi unvanına da sahip, Kazım Karabekir Paşa tarafından, 1918 yılı bahar aylarında kurtarılabildi.
Nene Hatun ve ailesi, savaştan sonra Çeperli’ye dönmediler, Erzurum’a yerleştiler. İlerleyen yıllarda eşini ve diğer yakınlarını kaybeden Nene Hatun, yaşamını çocuklarıyla devam ettirdi. Son büyük acıyı Çanakkale Harbi’nde oğlu Yusuf’u şehit vererek yaşadı.
1916 yılında Rus işgaline uğrayan Erzurum’da, 1917 yılında başlayan ve 1918 yılı şubat-mart aylarına kadar devam eden, Ermeniler tarafından gerçekleştirilen Müslüman soykırımının da şahidi oldu, Nene Hatun. Kaynaklar, 12 Mart sabahı Ilıca’dan Erzurum’a doğru hareket eden Türk ordusu önünde tutunamayan son Ermeni çetelerinin şehirde ayakta kalmış birkaç binayı ve camiyi de ateşe vererek kaçarken, Karskapı’da, elindeki satırla, Ermenilerin peşinden koşanların önünde, yine onun gittiğini yazmaktadır.
Cumhuriyetle birlikte Nene Hatun, artık bir daha savaş yüzü görmedi, ancak bu kez de fukaralığın pençesinde bir yaşama mahkûm oldu. Belediyeden aldığı ekmek yardımıyla ayakta kalmaya çalıştı yıllarca. Bu istihkakının kesilmesi üzerine, yakınındakiler, TBMM’ne bir dilekçe yazarak, kendisinin savaş gazisi olduğunu, yeniden ekmek verilmesi için belediye nezdinde tavassut istediler.
1952 yılında 3. Ordu ve Valiliğin girişimleri sonucu Aziziye Tabyası’nın kuzey yanına, ‘Aziziye Tabyası Abidesi’ dikildi. Temsili bronz levhalar ve mezarlarla Türk kahramanlığı canlandırıldı. Abidenin sağ tarafında dört temsili mezar üstüne sıra ile asker, gençler, kızlar ve ihtiyarlar diye yazıldı.
Nene Hatun, o günlerde, 93 Harbi’nin yaşayan son bir iki kişisinden biri olarak, yeniden hatırlandı. 1954 yılında 3. Ordu Komutanı Nurettin Baransel Paşa, Nene Hatun’u evinde ziyaret ederek, elini öptü ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Nenesi olduğunu kendisine ifade etti. 1955 yılında ise Yılın Annesi seçildi Nene Hatun.
Kore Zaferinden sonra Erzurum’a gelen NATO Başkomutanı General Riçey, Nene Hatun’u ziyaret ederek elini öptü ve şu açıklamayı yaptı: “Birçok milletler, kahramanlarını sadece kahramanlık sanatı olan ordularının içinde ararlar ve ancak böyle bulurlar. Türklerde ise hakiki kahramanlar, akla gelmeyen mütevazı köşelerin iddiasız sakinleridir. Buna ihtiyaçları da yoktur. Çünkü kahraman olarak yaratılmışlardır. Nene Hatun’un elini bu hisle öpüyor ve onu tanımış olmakla iftihar ediyorum.”
Ölümü 93 Türk-Rus Harbi’nde Erzurum’un müdafaasında kadın erkek, şehir halkının Aziziye tabyasını geri almak için yaptıkları kahramanca hücuma iştirak etmiş ve büyük yararlılıklar göstermiş olan Nene Hatun, 22 Mayıs 1955 günü, tedavi gördüğü Numune Hastanesi’nde, saat 13.00’de vefat etti.
Ölümünden birkaç gün önce bir soğuk algınlığı sonucu zatürreeye yakalanan Nene Hatun, derhal hastaneye kaldırıldı. Bizzat valinin nezareti altında Erzurum’un bütün doktorları, şanlı Aziziye tabyası hücumunda hayatta kalan ve Türk ordusunun Nenesi sayılan bu kahraman kadını en büyük ihtimamla tedavi ettiler, fakat ilerlemiş yaşı nedeniyle tedavi sonuç vermedi.
Türk kahramanlığının ve vatan müdafaası azminin sembolü olan bu Türk kadınının cenazesi askeri merasimle kaldırıldı.
Cenaze Türk bayrağına sarılı olarak Numune Hastanesi’nden alınarak, saat 11.00’de Lalapaşa camiine getirildi. Burada cenaze namazı kılındıktan sonra Nene Hatun’un naaşı top arabasına nakledildi. Bu esnada askeri bando ve bir askeri kıta top arabasının önünde bulunuyor ve bando matem havası çalıyordu.
Top arabasını, ellerinde Nene Hatun’un fotoğrafı bulunan iki kız öğrenci takip etti. Bunların arkasında sıra ile Nene Hatun’un 73 yaşındaki oğlu ile torunu, daha arkada Erzurum’da bulunan vekiller, vali, belediye reisi, 3. Ordu Müfettişi generaller, gazeteciler, askerî ve sivil erkân yer aldı.
Siyasi parti temsilcileri, esnaf kuruluşları, öğrenciler ve binlerce Erzurumlu cenaze alayını takip etti. Cenaze alayına katılmayan binlerce Erzurumlu ise yol boyunca dizilerek yaşlı gözlerle bu kahraman Türk anasının cenazesini selamladılar.
Cenaze alayı, Lalapaşa camiinden merhumenin evinin bulunduğu Karskapı’ya kadar yaya olarak, Karskapı’dan itibaren ise araçlarla cenaze arabasını takip ederek Aziziye Şehitliği’ne gidildi. Aziziye tabyasında cenaze, top arabasından alınarak Aziziye Şehitlerinin metfun bulunduğu şehitliğe defnedildi.
Nene Hatun’un mezarına Büyük Millet Meclisi Reisi Refik Koraltan’ın ve çeşitli müesseselerin gönderdiği müteaddit çelenkler konuldu.
Daha sonra, Vali, Belediye Reisi, Erzurum Kadınlar Birliği Başkanı, bir kurmay yarbay ve gençlik adına da bir genç Erzurumlu birer konuşma yaptılar.
Hatipler, konuşmalarında, 1877’nin tarih panoramasını çizerek Nene Hatun’un yararlıklarını anlattılar. Hazır bulunanların gözyaşlarını tutamayarak dinledikleri bu kahramanlık destanının anlatılmasından sonra bir manga asker tarafından havaya üç el silah atılarak merasime son verildi.
Akıcı bir üslupla yazılan Efsane Kadın Nene Hatun, ‘Çılgın Türkler’ furyasından sonra tarih bilincimizin daha da gelişmesi için mutlaka okunması gereken bir roman.
Buram buram Tarih kokan bir kitap...
Biz, Osmanlıyı gerektiği gibi bilmiyoruz. Tanımıyoruz, araştırmıyoruz. Ama onun hakkında doğru-yanlış, çok çeşitli hükümler verebiliyoruz. Hâlbuki geçmişimizi iyi bilmeden bugünü ve geleceği yaşamak, bilmek, değerlendirmek hem yanlış, hem eksik bir yöntem oluyor. Oysa yarınlara ulaşırken geçmişin tüm olayları, yol gösterici, örnek verici olarak bize gereklidir. Nene Hatun gerçek bir karakter. Bir kadın kahraman. Onun yaşamı ve yaptıkları muhteşem tarihimizden sadece bir kesit. Ama bu kesitte Nene Hatun’un yaptıkları, yaşadıkları insanı şaşırtacak bir çizgide.
Ünlü Türk kadın kahraman Nene Hatun’un yaşam öyküsü M. Talat Uzunyaylalı tarafından nihayet romanlaştırıldı.
‘Efsane Kadın Nene Hatun’ adıyla Nesil Yayınları ( 0 212 551 32 25 ) tarafından yayımlanan romanda, 93 Harbi olarak bilinen, 1877–1878 Osmanlı Rus Harbi, o tarihteki Erzurum şehri ve Erzurum insanı roman sanatının evrensel dilliyle başarılı bir şekilde anlatılıyor.
Nene Hatun, savaşın başladığı Nisan 1877’de yirmi yaşlarında, iki çocuklu bir gelindir. Erzurum’un Pasinler ilçesine bağlı Çeperli köyünde eşi Nalbant İbrahim ve kaynatası Sıhhiye Fatih Çavuşla birlikte oturmaktadır. Rusların Kars’ı ele geçirerek batıya doğru ilerlemesi üzerine ailesiyle birlikte yüzlerce aile gibi onlar da Erzurum’a göç etmek zorunda kalır. Rusların, Erzurum’un müdafaası için kurulan Deveboynu istihkâmları ve Aziziye tabyalarına kadar ilerlemesi üzerine şehir halkıyla beraber buradaki savaşa katılan ve büyük yararlılıklar gösteren Nene Hatun’un yaşam öyküsü insana ve savaşa dair pek çok şeyi bize, bizi adeta soluksuz bırakarak, anlatıyor.
Nene Hatun, kaynatası Sıhhiye Fatih Çavuş ve eşi Nalbant İbrahim temel karakterleri ve pek çok yan karakter etrafında kurgulanan romanda, 1877–78 yıllarında, Ermenilerin de yaşadığı, Fransa, İngiltere ve İran gibi çeşitli ülkelerin konsolosluklarının ve temsilcilerinin bulunduğu, tarihi İpek Yolu üzerindeki stratejik öneme sahip Erzurum’daki soysal, ekonomik ve kültürel yaşam başarılı bir şeklide anlatılıyor.
Psikolojik çözümlemelerin, iç konuşmaların yer almadığı, ‘Gösterme’ yöntemiyle yazılan Efsane Kadın Nene Hatun romanı, okuyucuya, muhteşem bir tarihi film izlemiş tadı veriyor. Efsane Kadın Nene Hatun romanını okuyucu kendini olay yerindeymiş hissine kapılarak bir solukta okuyabiliyor.
Tarihi roman yazmak, tarihi olayları kelimelerle göstermek zordur. Çünkü Tarihi roman, detay demektir. Anlatılan çağ, o çağa ait insan ve mekân ilişkileri gerekli detay bilgilerine sahip olunamadan elbette başarılı bir şekilde betimlenemez ve anlatılamaz. M. Talat Uzunyaylalı, uzun yıllar belge ve bilgi toplayarak yazdığı Efsane Kadın Nene Hatun romanında bu zoru başarıyor. Son yıllardaki Türk edebiyatına kazandırılan en güzel romanlardan biri Efsane Kadın Nene Hatun.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ‘Annesiydi’
Savaşarak Erzurum’a giremeyen Ruslar, daha sonra anlaşma yoluyla şehre girdiler ve kısa süre sonra da yine anlaşma gereği şehirden çıkmak zorunda kaldılar. Fakat 93 Harbi sonunda Kars ve Ardahan Ruslar’a bırakıldı. Bu iki serhat şehri bir daha ancak, Doğu Fatihi unvanına da sahip, Kazım Karabekir Paşa tarafından, 1918 yılı bahar aylarında kurtarılabildi.
Nene Hatun ve ailesi, savaştan sonra Çeperli’ye dönmediler, Erzurum’a yerleştiler. İlerleyen yıllarda eşini ve diğer yakınlarını kaybeden Nene Hatun, yaşamını çocuklarıyla devam ettirdi. Son büyük acıyı Çanakkale Harbi’nde oğlu Yusuf’u şehit vererek yaşadı.
1916 yılında Rus işgaline uğrayan Erzurum’da, 1917 yılında başlayan ve 1918 yılı şubat-mart aylarına kadar devam eden, Ermeniler tarafından gerçekleştirilen Müslüman soykırımının da şahidi oldu, Nene Hatun. Kaynaklar, 12 Mart sabahı Ilıca’dan Erzurum’a doğru hareket eden Türk ordusu önünde tutunamayan son Ermeni çetelerinin şehirde ayakta kalmış birkaç binayı ve camiyi de ateşe vererek kaçarken, Karskapı’da, elindeki satırla, Ermenilerin peşinden koşanların önünde, yine onun gittiğini yazmaktadır.
Cumhuriyetle birlikte Nene Hatun, artık bir daha savaş yüzü görmedi, ancak bu kez de fukaralığın pençesinde bir yaşama mahkûm oldu. Belediyeden aldığı ekmek yardımıyla ayakta kalmaya çalıştı yıllarca. Bu istihkakının kesilmesi üzerine, yakınındakiler, TBMM’ne bir dilekçe yazarak, kendisinin savaş gazisi olduğunu, yeniden ekmek verilmesi için belediye nezdinde tavassut istediler.
1952 yılında 3. Ordu ve Valiliğin girişimleri sonucu Aziziye Tabyası’nın kuzey yanına, ‘Aziziye Tabyası Abidesi’ dikildi. Temsili bronz levhalar ve mezarlarla Türk kahramanlığı canlandırıldı. Abidenin sağ tarafında dört temsili mezar üstüne sıra ile asker, gençler, kızlar ve ihtiyarlar diye yazıldı.
Nene Hatun, o günlerde, 93 Harbi’nin yaşayan son bir iki kişisinden biri olarak, yeniden hatırlandı. 1954 yılında 3. Ordu Komutanı Nurettin Baransel Paşa, Nene Hatun’u evinde ziyaret ederek, elini öptü ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Nenesi olduğunu kendisine ifade etti. 1955 yılında ise Yılın Annesi seçildi Nene Hatun.
Kore Zaferinden sonra Erzurum’a gelen NATO Başkomutanı General Riçey, Nene Hatun’u ziyaret ederek elini öptü ve şu açıklamayı yaptı: “Birçok milletler, kahramanlarını sadece kahramanlık sanatı olan ordularının içinde ararlar ve ancak böyle bulurlar. Türklerde ise hakiki kahramanlar, akla gelmeyen mütevazı köşelerin iddiasız sakinleridir. Buna ihtiyaçları da yoktur. Çünkü kahraman olarak yaratılmışlardır. Nene Hatun’un elini bu hisle öpüyor ve onu tanımış olmakla iftihar ediyorum.”
Ölümü 93 Türk-Rus Harbi’nde Erzurum’un müdafaasında kadın erkek, şehir halkının Aziziye tabyasını geri almak için yaptıkları kahramanca hücuma iştirak etmiş ve büyük yararlılıklar göstermiş olan Nene Hatun, 22 Mayıs 1955 günü, tedavi gördüğü Numune Hastanesi’nde, saat 13.00’de vefat etti.
Ölümünden birkaç gün önce bir soğuk algınlığı sonucu zatürreeye yakalanan Nene Hatun, derhal hastaneye kaldırıldı. Bizzat valinin nezareti altında Erzurum’un bütün doktorları, şanlı Aziziye tabyası hücumunda hayatta kalan ve Türk ordusunun Nenesi sayılan bu kahraman kadını en büyük ihtimamla tedavi ettiler, fakat ilerlemiş yaşı nedeniyle tedavi sonuç vermedi.
Türk kahramanlığının ve vatan müdafaası azminin sembolü olan bu Türk kadınının cenazesi askeri merasimle kaldırıldı.
Cenaze Türk bayrağına sarılı olarak Numune Hastanesi’nden alınarak, saat 11.00’de Lalapaşa camiine getirildi. Burada cenaze namazı kılındıktan sonra Nene Hatun’un naaşı top arabasına nakledildi. Bu esnada askeri bando ve bir askeri kıta top arabasının önünde bulunuyor ve bando matem havası çalıyordu.
Top arabasını, ellerinde Nene Hatun’un fotoğrafı bulunan iki kız öğrenci takip etti. Bunların arkasında sıra ile Nene Hatun’un 73 yaşındaki oğlu ile torunu, daha arkada Erzurum’da bulunan vekiller, vali, belediye reisi, 3. Ordu Müfettişi generaller, gazeteciler, askerî ve sivil erkân yer aldı.
Siyasi parti temsilcileri, esnaf kuruluşları, öğrenciler ve binlerce Erzurumlu cenaze alayını takip etti. Cenaze alayına katılmayan binlerce Erzurumlu ise yol boyunca dizilerek yaşlı gözlerle bu kahraman Türk anasının cenazesini selamladılar.
Cenaze alayı, Lalapaşa camiinden merhumenin evinin bulunduğu Karskapı’ya kadar yaya olarak, Karskapı’dan itibaren ise araçlarla cenaze arabasını takip ederek Aziziye Şehitliği’ne gidildi. Aziziye tabyasında cenaze, top arabasından alınarak Aziziye Şehitlerinin metfun bulunduğu şehitliğe defnedildi.
Nene Hatun’un mezarına Büyük Millet Meclisi Reisi Refik Koraltan’ın ve çeşitli müesseselerin gönderdiği müteaddit çelenkler konuldu.
Daha sonra, Vali, Belediye Reisi, Erzurum Kadınlar Birliği Başkanı, bir kurmay yarbay ve gençlik adına da bir genç Erzurumlu birer konuşma yaptılar.
Hatipler, konuşmalarında, 1877’nin tarih panoramasını çizerek Nene Hatun’un yararlıklarını anlattılar. Hazır bulunanların gözyaşlarını tutamayarak dinledikleri bu kahramanlık destanının anlatılmasından sonra bir manga asker tarafından havaya üç el silah atılarak merasime son verildi.
Akıcı bir üslupla yazılan Efsane Kadın Nene Hatun, ‘Çılgın Türkler’ furyasından sonra tarih bilincimizin daha da gelişmesi için mutlaka okunması gereken bir roman.