KOŞULSUZ TESLİMİYET

yilmaz27

Ne Mutlu Türküm Diyene
Site Yetkilisi
Süper Moderatör
BİR BUYURAN VARSA BAŞINDA,

GERÇEK ÖZGÜRLÜKTEN BAHSETMEK ZORDUR.



BU BAĞLAMDA,
KAFALARIN KASVETLİ VE SOĞUK EVLİLİKLERİ YANINDA,

KALPLERİN SICAK - ÖZVERİLİ - DURU BAKIŞLI - İÇTENLİKLİ

EVLİLİKLERİ YEĞDİR.



KALPTEN VE SINIRSIZCA SEVEN

KENDİNİ ALABİLDİĞİNE ÖZGÜR HİSSEDER,

RUHU DA BEDENİ DE TAŞAR ve

ORTAYA "DOSTLUK" ÇIKAR.



DOSTLUKLAR BAĞIŞLANAN DEĞİL

KAZANILAN ŞEYLERDİR,

VE DOSTUN KAPISINDAN

KORKAKLAR - BİRŞEYLER UMANLAR - ÖVÜNMEYİ SEVEN

YA DA ÖVÜLME BEKLENTİSİ OLANLAR GİREMEZLER.



ÇÜNKİ DOSTLUKLAR

SADECE AYNI RUH - KALP

MERTEBESİNDE OLANLARI BİRLEŞTİRİR,

VE KARŞISINDAKİNE

"AŞK OLSAYDI ARAMIZDAKİ,

AŞKLA SEVSEYDİN BENİ,

ZAMANLA BİTERDİ VE

NE YAZIK OLURDU BE DOSTUM"

DEDİRTİR...



***



"Tutku" denilen şeyin, insanın yüreğindeki en derin - en korunaklı - en gizli yerden açığa çıkan, ve sınırı - limiti - hacmi olmayan bir cömertlik - vericilik duygusunun kontrolünde olduğunu düşünmeye başladı Kelimelerin Sihirbazı (KS) ekrandaki iletiyi tekrar tekrar okurken…

Diyordu ki MSN'de ansızın beliren mesajda;

"- Selam Sihirbaz. Hani birgün gelse ve ölesiye aşık olduğum adamla evlensem - çoluk çocuğa karışsam - üstüne üstlük onları büyütüp de torun torba sahibi olsam, ve evliliğim boyunca zerre kadar mutsuzluk da yaşamasam kocamla; geriye dönüp baktığımda, o mutlu yıllar boyunca; sen beni her çağırdığında koşa koşa sana, ama sadece sana gelişimden, senin beni bir et parçası olarak görüp becerdikten sonra gönderişinden hiç pişman olmayacağım gibi; sevgili ve çok değerli kocamı da aldatmışım gibi hissetmem hiç.

Vallahi de hissetmem, billahi de hissetmem.

Çünki, hiç görmemiş olsam da yüzünü - fotoğrafını, yazılarının her satırıyla "kendimi kaybediyormuşcasına başkalaşan ben", seni, dünya üzerindeki hiçbir varlıkla aynı teraziye koyarak boy ölçüştüremem.

O "mana boyutunda", seni tartabilecek yapıda bir terazi var mıdır zaten onu da bilemem."...

Kendini bir an 1725 yılında Venedik'te doğup da yüzlerce kadını tesirinde bıraka bıraka ünlenen Giovanni Giacomo Casanova gibi hissetse de;

"Güldürme lan, bu suratla sen ve Kazanova olmak, ne alaka? :D" şeklinde söylenerek;

"acaba oldukça basit - saf - cahil bir kadınla mı karşı karşıyayım, yoksa "Delilik" denilen ruhi ve güçlü yeteneğin bilgelikten daha ağır basabileceğinin farkındalığındaki bir dişiyle mi başbaşayım?" biçimindeki fikir sorgulamalarını bırakıp, detayları kendisinden öğrenmek üzere, 18'ine henüz yeni girmiş olan "genç kız Emine" ile sohbete girişti...

Birine methiyeler düzmek ve ona yaranmak çabasıyla hareket eden kişinin asıl amacının, o kişiden bir beklentisi olması ya da ondan kazanç sağlaması insanların doğasında varken;

KS'nin yazılarını okumaya başlamadan önce "beyninin havasının tamamen puslu ve anlam veremediği sıkıntılar içinde" olduğunu söyleyen Emine, kendini çok zorlasa da içinden çıkamadığı - karabasanlarla dolu - sabahın ayazlarında bile terlemesine yol açan - ve sanki bileğine bağlanmış da günyüzüne çıkmasını engelliyormuşcasına karanlık yalnızlıklarda onu boğup duran kurşunvari ağırlıklardan kurtulmasına vesile olan bu yazıların;


onu o kötü düşten uyandırdığını - hayata karşı olan bütün tedirginlik ve ürkekliğini çekip aldığını - güveni sıfıra inmiş halde, hızla, bilinmeyen çıkmazlara sürüklenirken, altında kıvranıp durduğu yorganı üzerinden çekiverdiğini, ve mavi bir gökyüzüyle yeniden göz göze getirdiğini "hiçbir çıkar ummadan" anlatabiliyordu KS'ye.

Samimiydi, çünki, 16'sı ile 18'i arasını "aşk sandığı" birliktelikler yüzünden akıl hastanelerine gide gele geçirmiş, yaşadığı buhranlar kalıcı hale dönüşürken sevdiği adamın da çekip gidişiyle birlikte, Bakırköy'deki hastane tarafından isminin önüne "Deli" lakabı takılarak mimlenmişti.

O mimi resmi kayıtlardan kaldıramayacak olsa da, yaşadıklarının "her an bir diş daha kopararak canını yakan kelepçelere dönüşmesinden" kurtulmasının, ve "azap vericiliği çok yüksek olan karışık duygularından kolayca sıyrılmasının" tek sebebi KS'nin sihirli kelimeleriydi…

"- Herşeyi anlarım da, daha konuşmamızın girizgahında ortaya attığın bu aptalca fedakarlığa inan benim bile aklım ermiyor, ve, ben tarafından soluk aldırmaz birşekilde büyülenmişsin de, yine benim uğruma "en kötü akibetlere dahi koşa koşa gidebilecekmişsin" gibisindeki bu davranışın dehşete düşürüyor, ne diyeceğimi şaşırıyorum.

Kaldı ki sana, sen yaştaki gencecik bir kıza, çok güzel de olsa, hiçbir söz vermedim, vermem.

Zaten sözlerin de ne fiziki ağırlığı - ne şekli - ne de bağlayıcılığı vardır, ve, bir zaman sonra hem "söz veren" hem de "verilen sözlere güvenen" muhakkak aldanır." yazdı KS Emine'ye ve sohbet koyulaştı.

"- Al işte! Ailem beni deli sanıyor, sen ise sümüklü bir kız çocuğu!

Oysa ikisi de değilim, ve hem fiziki anlamda hem de beyin düşünüldüğünde tam manasıyla bir yetişkinim ben!" diyerek KS'yi iyice bunaltıp da peşini asla bırakmayacağının sinyallerini verirken Emine;

kısıklığına rağmen içindeki şimşeklerin besbelli olduğu gözleriyle DevilofHacker giriverdi sahneye ve;

"- Yaz telefon numaranı ve o övündüğü fiziğindeki her uzvun santim santim fotoğrafını çekip göndermesini iste. Beyninin fotoğraflarını sen zaten çekersin milim milim :)

Kadınları kaçıran bu taktik daha önce de hep tuttu biliyorsun :D" diyerek şeytani bir kahkaha attı...

Babası eski bir sabıkalı ve öfkeli bir adam olduğundan;

kızkardeşi - annesi - kendisi heran baskı altında yaşayıp giderken tanıştığı bir oğlanı çok sevip de onunla evlenmek istemesi karşısında "ev hapsi" uygulamak gibi bir yönteme başvurunca;

Emine de o delikanlıyla kaçmış, kısa süre de Beyoğlu'nun arka sokaklarındaki bir otelde "aşk'ı olan gencin" onlara "yeni hayat" kurabileceği umuduyla yaşamış, korkup vazgeçen ve onu yalnız bırakan delikanlıdan sonra ağına düştüğü depresyonun etkisi biryandan örselerken "çocuk kalpliliğini", öbür yandan yıldırıcı baba - doktor ikilisinin dayatmalarıyla "bu dünyada 50'li yaşlarına dek ne hali varsa görmüş kadar" olgunlaşan birisine dönüştüğünü;

topuklarının pembeliğinden saç uçlarının kırıklığına varıncaya kadar çok net biçimde çekilmiş fotoğraflarını MMS olarak gönderince yüzlerce kare olarak;

birbirlerine şaşkın şaşkın bakan DoH ve KS, Emine'nin hiç de şakası olmadığı kadar aynı derecede "Olgun ve Ağır" bir beyin taşıdığını farketmiş;

yıllardır bir amatör fotoğrafçılık kulübüne de üye olduğunu ise, yirmisine varmamış dinçliğinin - tenindeki ışıl ışıl zerafetin - gürbüzlüğü ve sapasağlamlığının damarlarında taşıdığı tertemiz kandan kaynaklandığını ve bütün organlarının yepyeniliğinin de "profesyonelce fotoğraflanabilmesinin nedenini" sorduğunda öğrendi KS.

Öyle ki;

yaşının 18 oluşuna rağmen "çok iyi gelişmiş bir kumral güzeli" olduğu o fotoğraflardan "sanki karşısındaymışcasına" anlaşılabiliyordu.

Gerçekten de fotoğraf çekme işinden iyi anlıyordu.

Üstelik o resimleri göndererek anında; KS'ye bahsettiği sevgi - dostluk - muhabbet besleme olayında hiç de maske kullanmadığını;

KS'yi bir ömür "seçme" ve bunda da gerçekten "sadakatle hareket etme" bağlamında hem samimi hem de kararlı olduğunu gayet net biçimde ispat ediveriyordu.

"Dost yoluna post olmalı" sözünü de "hakkını tastamamına vererek" doğruluyordu...

FGCM'nin Dragos'taki evinde geçirilen 3 günün sonrasında şiddetli bir kavga çıktı küçük bir meseleden dolayı, ve KS;

"- Bu kadın birgün beni çıldırtacak!

Zaten bunca yılı birlikte geçirişimizin yegane sebebi 2-3 ayda bir görüşüyor oluşumuz, ve affetmiş olsam da;

Halis denen gençle "birşeyler yapıp yapmadığı" konusundaki takıntımın öfkesini benliğimden birtürlü atamazken, neden benim üstüme üstüme geliyor yahu aptal saptal konularla, of ulan off!" diye söylene söylene içinden, kapıyı çarparak kendini sokaklara attı.

Küçük bir ilanda gördüğü "Güvenlik görevlisi ev arkadaşı arıyor" yazısı ise onu Beşiktaş'a, Ihlamur parkı civarına sürükledi.

Sakin mizaçlı bir günündeyse, telefonuyla oynaşırken, gözüne Emine'nin numarası çarptı.

"Acaba?" diye düşünüp, "İstanbul'da ve Beşiktaş'tayım. Eğer yanıma gelecek olursan, seni Karakartal heykelinin oradan alırım" şeklinde bir SMS attı.

"Sanırım bütün o mangalda kül bırakmaz sohbetler fos çıktı. Neredeyse 1 saat oldu ki, SMS'imi bile yanıtlamadı" diye içinden geçirirken;

gür - inatçı - yanlardan kırmızı kordelalar ile sıkıca boğulmuş saçları ve topacık kumral yüzündeki çocuksu gülümseyişiyle Emine'nin olduğu MMS ile acele toparlandı, BKM'ye doğru hızlı adımlarla yol aldı.

Çünki o MMS'in not kısmında "Kartal'ın yanındayım :)" yazıyordu, ve bu sıcak mesaj, o çocuk irisi samimi kız tarafından yollanmıştı...

Bu sahneyi ve detaylarını MSN'de laflarken çok hayallemişler çok konuşmuşlardı, ancak şu an, yürekleri "bir koşu atının kalbi kadar hızlı çarparken", soluk bile almadan, ve, gerçekten yaşıyorlardı.


MSN'de birçok kez "sen tam kucaklıksın" dediği Emine'yi dizlerine çırılçıkplak şekilde oturtan KS, önlerindeki masada duran ve loş odaya ateş kızılı ışıklar saçan laptop ile facebookta gezinen Emine'nin "artık omuzlarına dek inen ve bir ipek örtüyü andıran siyah saçlarındaki ve gülen gözbebeklerinin ekranda farkedilen yansıması eşliğinde";

onun diri memeleri başta olmak üzere tüm vücudunu yoğururcasına okşuyor, kulağına da, "- Seni kucağımda bütün gece sevebilirim. Bacaklarının arasından süzülen ıslaklığa ve çıldıracak gibi oluşuma rağmen, içine girip de hiç becermeden, şu büyük zevkin tadını sabahlara kadar yaşayabilirim.

Çünki, şu minicik karnında - şu sıcacık baldırlarında - şu cezbeden ayaklarında ve kıkırdak diriliğindeki memelerinde dolaşan parmaklarım seni bana akıtmaya yetip artıyor, müthiş keyif veriyor, ve ben senin içine akmasam da olur aletimden." diye fısıldıyordu.

KS'nin kucağındayken ayakları yere değmemesine rağmen, çok ani bir refleksle zıplayarak onun aletini tek hamlede içine alıveren Emine, KS'nin sözleriyle kızarıp "daha bir narinleşen daha bir güzelleşen" yüzündeki küçücük ağzından inlemeyi andıran derin bir "ohhh" sesi çıkardı ve bu ses;

kadın parfümeri endüstrisinden hiç yardım almadan "gül ve menekşe" karışımını andıran doğal kokusunu odanın her yanına bulaştıran şu 18'lik tazenin "teslim olduğu KS'ce becerilmekten aldığı enerji ve canlılığı" ispatlar cinstendi.

Kucağındaki eşsiz güzelliğe hayatında ilk kez seks yaparmışcasına sıkı sıkı sarılan KS, ensesinden kavradığı Emine'nin başını kendine çevirdi, ve ilk karşılaşmalarında "hayatça alaya alınmış - tuhaf ve derin birsürü acı aktarılmış" o maviş gözlere yeniden baktı.

Orgazmın arefesindeki o gözlerde şimdi, Stawn Fanning isimli yaşıtının da henüz 18 yaşındaki bir üniversite öğrencisiyken geliştirdiği ve dünya çapında ünlendirerek "övünç denizi" haline getirdiği Napster'den elde edilen onur - gurur - memnuniyet - başarının yaşattığı kıvancın taşıdığı "yorgunluk ve doygunluğun" tamamına yakını vardı sanki.

Kıvrana kıvrana, inleye inleye, çok derin ve sevecen temaslar eşliğinde boşaldılar.

Sonra birdaha, birdaha, birdaha ve birdaha.

Taa ki cinsel organları keyiften eriyene kadar, bıkmadan usanmadan, sarılarak boşaldılar…

Henüz "çok kullanılmış ve eskimiş olgun kadın" edasına varmamış teninde meltem rüzgarlarının kokusunu taşıyan Emine;

sanki sözler çıkarken dudaklarını yakarmış korkusuyla;

hiç ama hiç konuşmadan KS ile;

elbise denilen ve masum güzelliğini örtüveren şeyleri giyindi, gitti.

Nasılsa "kocasından bile öte gördüğü erkeğine" yalnızca bir çağırma mesafesindeydi ve kelimelere ne hacetti.

Onu arzuladığını birşekilde belli etmesi, seslere ve sözlere hiç ihtiyaç duymadan koşup gelmesine, kendini ona tüm benliğiyle sunuvermesine yeterdi...



***alinti Kelimelerin Sihirbazi
 

Top