Köşe Yazarı Olmanın Kuralları

Papatya

V.I.P
V.I.P

Senelerdir köşe yazarlarını yakından izledim.
Tabii ki yapabildiğim kadarıyla kendimi de izledim. Bugün geldiğim noktada gazetede başarılı bir köşe yazarı olabilmenin altın kurallarını yazabilecek duruma geldiğimi sanıyorum.

Şunu da söylemeliyim; bu yazıyı genel yayın yönetmeni makamına sığınarak değil, bir köşe yazarı olarak yazıyorum. O nedenle polemiklere açığım, hatta bunu isterim de...


KÖŞE YAZARI OLMAK VE KURALLAR...


Gazetede ilk yazınızda medyada var olduğu söylenen 600 küsur yazardan şikayet ederek yazı serüveninize başlamayın. Bu konu artık gerçekten baymış durumda.

Size verilmiş köşeden BENİM köşem, yazınızın bulunduğu sayfadan da BENİM sayfam diye bahsetmeyin. Şunu unutmayalım; bizlerin olan bir şey yok burada, bizler sadece kiracıyız. Bu yerler geçici kiracılar olarak bize tahsis edilmiş durumda o kadar.

Megalomani iyi bir şeydir.
Megaloman olmayan iyi yazar da olamaz. 2 numaralı maddede belirttiğim konuyu bilseniz de, bu megaloman olmanıza engel değildir.

Başka bir yazar sizi eleştirdiğinde veya saldırdığında sakın ha hemen ağlamaya başlayıp otoritelere şikayete koşmayın. Elinde yazma imkanı bulunan bir insanın kendisi aleyhine yazı yazdı diye başka bir yazarı mahkemeye vermesi bence bir yazar için en utanılacak şeydir. Eğer şövalye ruhu taşımıyorsanız bu işi hemen bırakın ve ticarete atılın.

Sakın ama sakın ha başkasının yazısını genel yayın yönetmenine şikayet etmeyin. Hele o genel yayın yönetmeni aynı zamanda bir yazarsa bunu düşünmeyin bile.

İşini düzgün yapan bir yazarsanız, yazılarınız beğeniliyor, okunuyor, paylaşılıyorsa, herkesin sizi sevmesi mümkün değildir. Sadece sevenleri olan bir yazar, yazar değildir.

Halkı severek de yazar olunamaz, çünkü bu memlekette halk kendisinden hiç hoşlanmamaktadır. Kendisini sevmemekte olan bir insana ‘sen iyisin hoşsun’ diyen yazılar yazarsanız karşılığında sadece küfür yersiniz.

Her durumda her şeye muhalif ol. ‘İyi şeyler olunca överim’ de diyen yazarlara bakma, onlar yalakalığa kılıf bulmuş durumdadır

Halk bunu anlamaz diye düşünüp bazı konuları yazmamazlık etme, anlamazsa anlamasın ne olur yani... Sadece halkın anladığı konuları yazarsanız sıkıcı olursunuz. Şunu bilin ki halk da kendinden fevkalade sıkılmaktadır.

Hayatta yazarlık onuruna uygun yazı diye bir şey yoktur. Her konu yazılabilir, hatta yazılamaz sanılan konuda yazmak varsa yazarlık onuruna daha uygundur, tek kriter hangi konuda olursa olsun iyi yazı yazmayı başarabilmektir.

Hayatı ve kendinizi çok ciddiye almayın, böyle davrananlar ya anal ya da oral retentive olacakları için yazı mazı yazamazlar veya yazsalar da ancak mektup yazabilirler.


Hayatı ciddiye almamak laubalilik değildir. Bunun böyle olduğunu sananlar da yazar olamazlar.

Okuyucularınızdan ve gazete yöneticilerinden övgü almak sizi mutlu etmesin, şunu bilin ki bu övgüler yazarlığınızın yanlış yönlere gitmesine neden olur. Kendisiyle kimsenin ilgilenmediğinden şikayet eden bir insan, karakter olarak yazarlığa müsait değildir. Yazarlık, insanı yalnızlığa iten, itmesi gereken bir meslektir.

Yazarlık işinin de bir sonu vardır. İlla da başkalarının size artık yazamadığınızı söylemesini beklemeyin, iyi yazarsanız iyi de bir okuyucu olmalısınız, kendi yazınızı okuduğunda tatmin olmuyorsanız işi noktalamanın zamanı çoktan gelmiş demektir, lüzumsuz ısrara gerek yok. Bizim sektör bu durumda olan insanlarla doludur. Bunların çoğu da ciddi konularda yazarlar ha!

Polemikler bir yazarın ateşleyicisidir. Polemiğe girmeye yüreğiniz yetmiyorsa, yazar da değilsiniz demektir. Polemik sanatını beceremeyenlerden ya yazar hiç olmaz ya da onlar ‘Ağır’ yazar olabilir.

Bana şöyle yaptılar, böyle davrandılar diye ağlaşmak bir yazara yakışmaz. Yazar kendi ağlamasını yazısında yapar ve de başkalarını ağlatır.

Kaynak: Akşam


 
Top