KOÇ BURCU … Adrenalin Tanrısı’nın HAS EVLADI

_nehir_

Schrödinger'in Kedisi ♕
Özel üye
Ateş grubunun Öncüsü olan KOÇ, adrenalin tanrısı MARS’ın has evladıdır. Eski kültürlerde yeni bir yılın başlangıcı olarak kabul edilen bahar ekinoksu – bizim coğrafyamızda kutlanan adıyla Nevruz – KOÇ Burcunun da başlangıç günüdür. Zaten KOÇ da ”başlangıç” adı altında aklınıza gelecek ne varsa hepsinin vücut bulmuş halidir! Heyecan, bilinmezlik, cesaret, samimiyet, deneyimsizlik, kararlılık, mücadele arzusu, kaygısızlık, kişisel tercihlere öncelik verme, otoriteye başkaldırma, uyumsuzluk, sabırsızlık, merak, tutku, kendine güven ve yola teslimiyet…

KOÇ kafaya koyduğunu ne pahasına olursa olsun yapan insanların burcudur! Koçlar kimseden yana ya da kimseye karşı olmaya çalışmazlar. Onların yaşamları kendi tercihlerini hayata geçirmeye odaklıdır. İstemek ve yapmak onlar için yaşamın ta kendisidir. Önce yapar, düşünmeyi ise sonuç alma aşamasına bırakırlar. Zaten o aşamada da düşündükleri şey, yola devam etmek veya engelleri ortadan kaldırmak için başka ne yapabilecekleri olur :)

Siz onlara düşman olmadığınız ve yollarına çıkmadığınız sürece onlar size düşman olmazlar. Hatta keyifli bir rekabetten hoşlanabilirler ve arkasında kötü niyet aramazlar. Ama sırf birini sevdikleri için, onun önüne geçmekten de kendileri alakoymazlar! Çünki onlara göre hayat bir yarıştır ve kazanmak için gerekeni yapmak normaldir…

Sevdikleri, hoşlandıkları, gözlerine kestirdikleri, arzu duydukları her meyveyi dalından taze taze koparıp almak ister, bekletilmekten, engellenmekten, hele de mahrum bırakılmaktan ASLA hoşlanmazlar. Onların olanı sonsuza kadar malımsar ama biraz da kıymetini bilmeden davranır, kaybettiklerinin ise bir ömür peşinde olur ve kimseye yedirmemek için ellerinden geleni yaparlar. O yüzden Koçların nezdinde değerli olan biraz da peşinde koşulandır ;)

Hızlı hareket etmeyi sever, içlerinde olanı da tutmaz hemen orada söyleyiverirler. O yüzden biraz patavatsız ve boşboğaz oldukları bilinir :) Ama yalanları dolanları pek yoktur… Kalp kırdıklarını siz söylemeden anlamaz, söylenince de ”Ya Pardon!” demeyi yeterli sayarlar. Çünki onlar hiçbirşeyin üzerinde uzuuun uzun durmayı sevmezler.

Ailelerine ve köklerine bağlıdırlar. Aidiyet duyguları güçlüdür. Kan bağına büyük değer verir, herşeyden vazgeçer ama ne olursa olsun yakın akrabalarından, hele de çocuklarından asla vazgeçmezler. Uzağa gitseler de evlerine dönmeyi sever ve kendilerine güvenli bir merkez üssü oluşturmayı severler. Kendilerinden bildikleri şeylere el uzatılınca horozlanır, uzanan eli kesmeden ya da en azından ısırmadan rahat etmezler.

Evlerinde çocuk gibidirler. Tembellik eder, bakılmak, doyurulmak, şımartılmak ister, mızmız ve talepkar olmaktan adeta zevk alırlar. Ayrıca hasta olunca da hiç çekilmezler. Burçlar içinde nezleden ya da burnunda çıkan sivilcenin zonklamasından ölen tek tür Koç’tur :)

Başlamayı bilir, bitirmekten korkarlar. Herşeyin ucunu açık bırakmayı, ve geri döndüklerinde herşeyi bıraktıkları gibi bulmayı severler. Huzurlarının bozulmasından, özel hayatlarına burun sokulmasından da hiiiç hoşlanmazlar. ”Ne yaptın, ne zaman yapacaksın, niye bitirmedin” gibi sıkıştırma ve sorgulamalar karşısında huzursuz olup kepenkleri kapatır, müdahale edilince suskun ve huysuz bir hale bürünür ve kimseyi işlerine karıştırmazlar.

Aşk için yaşarlar :) Kanlarının akış hızını yükselten insanları büyülemekten büyük bir zevk alır ve gönül kazanmayı hayatlarının zaferi olarak görürler. Aşık olunca ışıl ışıl parlarlar. Romantizmden pek anladıkları söylenemez. Ama arzu ettikleri kişiyi elde etmek için son derece cömert ve gösterişli davranır, kaleye bayraklarını dikene kadar her türlü atraksiyonu yaparlar. Reddedilmeyi ise tam anlamıyla GURUR MESELESİ haline getirirler.

Aşk onlar için temelde SEKS’tir. Seks ilişkilerinde şehvetli, kuralsız, edepsiz, sınırsız, eh biraz da sadakatsiz olabilirler. Ama onları tam anlamıyla tatmin eden aşıklara tuhaf bir bağ ile bağlanır ve son derece de kıskanç davranırlar. Yani her Koç’un içinde bir kedi yavrusu yaşar. Ne seninle – ne sensiz tadında ilişkiler onların en fazla tahrik oldukları durumlardır. ”Bayıra karşı yatır beni… Tırmala beni kaşı beni” gibi bir türküyü de olsa olsa Koç burcu bir Roman-vatandaşımız yazmıştır :) Höt denmedikçe hoyratlaşır, höt denince de hayret verici bir şekilde kuzu gibi olurlar. Kaybetmenin kıyısında gezinmekten, risk almaktan, olay çıkmasına neden olacak hareketleri bile bile yapmaktan adeta keyif alırlar. Ve sonunda daima hoş karşılanmak isterler :)

Kendi rutinlerine pek bağlıdırlar ama başkalarının rutinlerine dahil olmak onları krize sokar! Dikkatleri kolay dağılabilir. O yüzden kendini tekrarlayan değil, sürekli bir meydan okumaya dönüşen işler yapmaları gerekir. Bir şeyin direksiyonunda olmak onlar için bir tutkudur :) Zaten bisikletten başlayıp, uçağa kadar motoru olan herşeyi kullanmayı ister, hız sınırını aşmayı da pek severler.

Üstleri veya eşitleri ile değil, kuralları kendilerinin belirlediği koşullarda çalışmak ve yaşamak isterler. Hüküm altında çalıştıkları, başkalarına tabi oldukları zaman depresyona girerler. O yüzden patronlarına patronluk taslar, çalıştıkları ortamda kendi sistemlerini kurup, krallıklarını ilan eder, sırf emir almaktan kurtulmak için, herşeyi kendileri düşünüp kendileri yapmak hatta bir de üstlerine kendi vazifeleri olmayan konularda akıl vermek isterler.

Rekabetçi oldukları için sorumluluk aldıkları zaman sinirli ve gergin olur, eksik iş yapmaktan, başarısız olmaktan, kusurlu duruma düşmekten nefret ederler. Hem kendilerini hem de etraflarındaki insanları yer bitirirler. Yetersiz oldukları konularda mutlaka arkalarını toplayacak birilerini bulur ve bazı şeyleri onlara yıkmaya bayılırlar. Çalıştıkları ortamlarda despot davranırlar. Hata bulunca da, yapanı doğduğuna pişman ederler. Öte yandan ekiplerindeki insanlara aynı zamanda kol kanat gerdikleri, sorunlarıyla ilgilendikleri, yardımsever davrandıkları ve onlara söylenen lafı kendisine söylenmiş kabul ettikleri için, garip bir şekilde sevilirler ve güven oluştururlar.

Ortaklıklarında ve evliliklerinde, kendilerini dengeleyecek insanlarla birlikte olmak isterler. Ustaca çekilip çevrilmeleri, proje olarak ele alınıp çaktırmadan yönetilmeleri gerekir. Onlar kükreyince alttan alıp gibi yapıp, sonra da yine herşeyi bildiği gibi yapan partnerler onlar için idealdir. Bütün istedikleri ”HAYIR” sözünü duymamaktır ve kılıfına uydurulmuş bir açıklama ile servis edilen şeyleri bir biçimde sindirirler. Ne kadar küstah ve bağımsız görünseler de, aslında alıştıkları ve bütünlük duygusunu yaşadıkları insanları kaybetmek onları çok ürkütür ve son noktada mutlaka işbirliğini ayakta tutacak bir manevra yapmaya, beklenmeyecek bir ödün vermeye yatkın olurlar. Zaten Koçlar’ın arada bir hadlerinin bildirilmesine ihtiyaçları vardır!

Kaynak bulmak konusunda başarılı, kullanmak konusunda ise sınır tanımazdırlar! İster kendilerine ister başkaların ait olsun, onların kullanım mesafesinde duran herşeyi hızla tüketir ama kendi kaynaklarını da başkalarının kullanımına açmaktan kaçınmazlar. Ne kadar bağımsız görünseler de, bağımlılık ilişkilerine yatkındırlar! Yapma deyince yapar, gitme deyince gider, fakat git deyince dururlar. Onlar sadece gitmek istediklerinde yeterli hareket alanına sahip olabilecekleri kadar uzun bir iple bağlanmak isterler. Zaten deli damarları tutup sizin enerjinizi tüketircesine davranmaya başladıklarında, kendinizi biraz geri çekmeniz yerinde olur. O zaman sakinleşirler. Çünki kendilerini yapayalnız ve alışveriş yapacak bir candan yoksun bulmak onları pek rahatsız eder. Ne yapar eder, bir yaren bir yoldaş bulur, onunla oyalanırlar. Koçlar ilişkilerle öğrenen ve dönüşen insanlardır.

İlk yapan olmak onlar için dayanılmaz bir zevktir. Hedef koymayı, imkansızla uğraşmayı, kuralları hiçe saymayı, yenilikler icat etmeyi, herkesi hayret içinde bırakmayı, risk almayı pek severler. Çünki bu dünyaya bir şeyleri dönüştürme misyonu ile geldiklerine dair içsel bir bilgileri vardır.

KOÇ Mars’ın has evladıdır diye başlamıştık söze. Haritamızdaki Mars, hayatta kalma güdümüzdür. İçimizdeki savaşçıdır. Amacı saldırmak değil, varlığımızı sürdürmemizi sağlayacak manevraları yapmamızı sağlamaktır. Koçlar da birer savaşçıdırlar. İçinde yaşadıkları toplumları ayakta tutmaya ve harekete geçirmeye çalışırlar. Aslında onların en derin arzuları kendilerini adayacak bir amaç bulup o yolda ömürlerini feda etmektir! O yüzden birçok çılgınca işin altında onların imzaları bulunur. Eğer DNA’larında taşıdıkları o fedai genini tatmin edecek bir amaç bulamazlarsa, buldukları şeye sarar ve dibine kadar gitmeden bırakmazlar. Bu da hem onların güzelim enerjisini ziyan eder, hem de sardıkları şeye yazık olur :)

Koçlar bulundukları alanlarda ilkleri yapmaktan ve baş güreşmekten zevk duyarlar. Leonardo Da Vinci gibi bir dahi, Tarantino, Tarkovsky, Coppola gibi sıradışı yönetmenler, Verlaine ve Baudelaire gibi sosyal kurallara meydan okuyan edebiyatçılar, kulağını kesen ünlü ekspresyonist ressam Vincent Van Gogh, Eric Clapton gibi bir rock ilahı, Herbert Von Karajan gibi bir orkestra şefi, ünlü feminist yazar Erica Jong, Steve McQueen, Christopher Walken, Alec Baldwin, Alec Guiness, Robert Downey Jr. gibi ünlü aktörler, Ali McGraw, Bette Davis gibi fark yaratan kadın oyuncular, savaş sanatlarını sinemaya taşıyan Jackie Chan, Steven Segal gibi dövüş ustaları, bilinen Koç ünlülerinden bazılarıdır. Koçlar incelikli politikacılardan çok Bismarck, Krutschev, gibi asker kökenli devlet başkanları ve Colin Powell gibi kumandanlar çıkartırlar. Ancak Amerikan Özgürlük Bildirisinin babası olarak bilinen Thomas Jefferson da bir Koç’tur.

Koç adeta sürekli BEN VARIM demek için yaşar. Öğrenmesi gereken hayat derslerinden biri var olmak için uzlaşmak gerektiğidir.


Koç ÖNCÜ olmak ister. Ancak kitleleri peşine takmak için, ne çılgın olmak yeter, ne de şehit olmak… En iyi liderler kitlelerin arzu ve ihtiyaçlarını temsil etmeyi bilen ve onları hizmetkarı olarak gören değil onlara hizmet edenlerdir. Dolayısıyla Koç’un kendini adayacak bir amaç ararken, onu desteklemesi ve sonuçlardan fayda görmesi beklenen insanların neye ihtiyacı olduğunu ve neye hazır olduklarını da dikkate alması gerekir.

Koç’un bir zaafı da başarıyı kişisel hırs haline getirmesidir. Bir mücadelede sonuç kadar araçlar ve yöntemler de önemlidir. Bazen Koçlar kendilerini kaybeder ve elde edilenlerin değerinden çok daha büyük bedellere yol açan zaferler kazanırlar. Her Koç’un en büyük zaferi aşırı şişkin olmaya pek müsait olan EGO’suna karşı kazanacağı zafer olacaktır.

KOÇ’ların kazanmaları gereken en zorlu öğreti ise HERŞEY’in onların istediği zamanda ve tam istedikleri şekilde değil, evrenin büyük planına uygun zamanda ve ihtiyaç duyulan şekilde oluşacağıdır. Evden kaçan haylaz öğrenci, sabır, uyum ve teslimiyet derslerini aldığı zaman, herkesten daha uzağa gitmek için çıktığı yolu bir usta olarak tamamlayacaktır…

ALINTIDIR.
 
Top