Kınası Kurumuş Kız.

BeReNN

Alyam?
Özel üye
“Seviyorum !”
Kınası Kurumuş Kız.

“Seviyorum”

“Teğmen seni çok seviyorum”

Bir an durup düşündü. Ellerine baktı.Düğününde yakılan kınanın rengi hiç solmamıştı. Kına çoktan kurumuştu ama solmamıştı. Gülümsedi..İçindeki heyecan yanaklarına yansıdı. Yanakları kıpkızıl oldu. Teğmenin saçlarını okşayan elini tutar gibi yaptı. Utandı.Biri kendini o halde görse “Bu taze gelin de deli midir ? Nedir ?” derdi.

“Aman be !” dedi.

“Desinler..Diyen desin..Ben kocamı deliler gibi seviyorum.”

Hızla salon tarafına geçti. Duvar aynasında kendine baktı baktı.Güzel bir kız idi. Zaten komşuları da öyle söylerdi.

“Kız Pınar boyu devrilesi ! Seni alacak oğlan vallahi cennete gider! Kız seni öpen oğlan kırk yıl fazladan yaşar”

Pınar'ın kanı hızlandı. Sıcak bir sıvının kalbine doğru aktığını hissetti. Aynaya meydan okur gibi başını dikleştirip

“Teğmen ömür boyu sana layık bir eş olacağım. Çünkü seni çok seviyorum.”

“Seni seviyorum !” derken görünen **** gibi beyaz dişlerini iyice aynaya yanaştırdı. Komik bir hal alması için iki elinin işaret parmakları ile dudaklarını iki yana gerdi.

“Muuu !” dedi

Sonra ardı sıra bir kahkaha attı.

Gülüşü o kadar güzeldi ki hoşuna gidip bir kahkaha daha attı. Oysa nedendir bilinmez hayat da fazla gülmemişti. Ne zaman ki Teğmen ile evlendi dünyası değişmiş yaşama tutunma ve yaşamı sevme duygusu beynini kavramıştı.

Aynanın karşısından uzaklaşıp mutfak tarafına geçiyordu ki tekrar dönüp kendine bir daha baktı. Evet emindi. Sonsuza değin onun karısı olarak kalacaktı. Avuç içindeki kurumuş kınayı “Amin !” der gibi yüzüne sürdü.

“Tanrım ! Kem gözlerden bizi koru”

Osmaniye ye gelin olarak geleli fazla olmamıştı.Tanıdığı insan iki elin parmakları kadar bile yoktu. Birkaç subay eşi bir de pazarda görüp sevdiği Kürt kızı Zelo..Zelo on iki yaşında gözleri yeşil saçları üzüm karası ve Ağustos güneşi gibi sıcak bir kızdı.Nedendir bilmiyordu ama bu kıza içi ısınmıştı. Zelo Kasap Haso'nun yedi çocuğundan en küçüğü idi. Zelo su gibi bir kızdı. Okul sonrası Pınar'a gelir sanki iki öz kardeş gibi sohbet ederlerdi.

“Pınar abla ?”

“He canım”

“Biliyon mu sen çok güzelsen”

“Yok be !”

“Valla güzelsen”

“A bi tanem sen benden daha güzelsin”

Deyince Zelo kızın gözlerinde Güneş doğar etrafını aydınlatırdı.

Sonra güzel gözleri Pınar'ın ellerinde ki kınaya takılır

“Pınar abla”

“Evet canım !”

“Kınan ne çoh gözel bana da yakan”

“Tabiî ki yakarım. Yarın pazardan alayım. Sana söz”



Pınar

“Allah Allah !” dedi ” Bu kız nerdeyse bir hafta oldu gelmedi.Kınasını da almıştı. Yoksa hasta mı ? En iyisi yarın bir ziyaretine gideyim. Evlerini bilmiyordu ama çabuk öğrenirdi. Mutlaka bir şey oldu. Yoksa Zelo Kız gelirdi” diye düşündü.



Mutfak tarafından gelen düdüklü sesini duyunca oraya koştu.Ocağın altını söndürdükten sonra pencereden dışarı baktı. Hava çoktan kararmıştı.

“Teğmen birazdan gelir” diye düşündü. “Canımın içi birazdan gelir.”

“Ya ona bişey olursa ?”

Yanıtını kendi verdi

“Hayır ! Hayır ! Ona bir şey olursa ben de yaşayamam.”

Gözlerinin akına bir an gölge düştü.Güzel yüzünü bir karamsarlık kapladı.Ama bu durum fazla sürmedi.Kapı çalınmıştı.

Sevinçle kapıya koşup açtı.

“Canımın içi hoş geldin !” dedi.

Ona hasretle sarılıp yanaklarından öptü.

Teğmen karısına gülümsedi.

“Pınarcığım şu tozlu elbiselerimi çıkarmama müsaade eder misin”

“Olsun” dedi “Seni bu halinle daha çok seviyorum.”

Teğmen bir daha gülümsedikten sonra karısının kollarında usulca sıyrılıp banyo tarafına doğru yürüdü.

Pınar kız bir süre Teğmenin ardından baktıktan sonra aklına onun elbiselerinin balkonda ki askıda olduğu geldi. O banyodan çıkmadan ütülemeliydi.

Balkona geçip elbiseleri özenle toplayıp çamaşır sepetine koydu. Sonra başını kaldırıp gök yüzüne baktı. Yıldızlar dünden daha fazla şavkıyordu. Hava dünden daha güzeldi. Ciğerlerini doldururcasına bir nefes aldı.

“Memleketimin batısı gibi Doğusu da güzel” diye düşündü.” Bir de şu gurbetlik olmasa”

Akşamın alaca karanlığına acaip bir sessizlik hakimdi.Sokakta ne araba ne de insan sesi vardı. Korktu. Çamaşır sepetini almak için tam eğilmişti ki korkunç bir ses kulak zarını patlattı. Kınalı parmakları ile kavradığı çamaşır sepeti elinden düştü. Taş toprak ve barut kokusu balkonu kapladı. omzundan sıyrılıp inen sıcak bir sıvı bileklerinden kınalı parmaklarına aktı. Pınar Gelin “Bu da nedir ?” dercesine avucuna dolan kana anlamsızca baktı. Kınasının üstünde ince bir kan tabakası oluşmuştu. O an durumu anladı. Vurulmuştu..Oysa güzel günler görecekti. Teğmenine çocuklar doğuracak Zeliş kız onlara oyunlar öğretecekti.

“Pınar abla sen yeter ki çocuk doğur he valla ben onlara ne oyunlar öğreterem neler..”

“Teğmenim !” dedi “Teğmenim ! Nasip bu kadarmış.”

Teğmenin sepetteki elbiselerini kanlı elleri ile kavrayıp yüzüne doğru çekip olanca hasretiyle kokladı.

Elbiselerde Teğmenin kokusu vardı.

Can kokuyordu.

Memleket kokuyordu.

Elbiseler kan kokuyordu.

Kanlı kınalı ellerine son defa baktı.

“Neden ? Bu düşmanlık bu vahşet neden ? Ölüm bu acelen neden ?”

Kürt kızı Zeliş öldüğüme çok üzülecek diye düşündü. Zeliş çok üzülecek..

Pınar Gelin bir an Teğmenin bir taraftan bağıran ve ağlayan sesini duyar gibi oldu.

Teğmen ona sarılıyor bir şeyler söylüyordu. Ama Pınar Gelin Teğmenin söylediği hiçbir lafı duymadı.

Kanlı dudaklarını zorlukla aralayıp

“Teğmenim ! Seni çok sevmiştim !“ diyebildi

.”Seni ne çok sevmiştim ! ”

Kan sıçramış güzel yüzü Teğmenin kollarına düştü. Bir daha da kalkmadı.

Hava o gece Osmaniye de çok ağırdı. O gece tüm ebabil kuşları yuvalarında Kınası kurumuş Gelin için yas tuttu. O gece tüm ebabil kuşları yavrularına kardeşçe nasıl yaşamak gerektiğini anlattılar. O gece tüm ebabil kuşları kınası kurumuş kız için şafağa kadar ağladılar.

O gece yıldızlar insanın vahşetinden utandı.. Ve onlar bulutların ardına saklanıp ebabil kuşları ile birlikte "Kınası kurumuş kız" için ağladılar.
 
Top