Kendine Dışardan Bakmak

Çağlayağmur

👪
Süper Moderatör
Kişisel gelişim kitaplarında bize mutlu, başarılı olmanın yolları gösterilir. Basmakalıp cümlelerle sihirli formüller verilir. “Olayları değiştiremiyorsan bakış açını, bakış açını değiştiremiyorsan yerini değiştir.” “Olumlu düşün, olumlu sonuçlansın.” “Kendine iyi davran” gibi sözler. Her genelleme içinde istisnaları barındırır. Hatta bu bile. Kişisel gelişim kitaplarındaki genellemeler olumlu hedeflere yöneltir bizi. Bize yaşama, başarma, mutlu olma şevki vermek için doğru da bir yaklaşımdır bu. Bize mutluluğa götürmeyi hedefleyen ışıklı levha gibi bu sözlerin yanıltıcı taraflarını dikkate almadan tamamen olumlu sonuçlara ulaşmamız mümkün değildir.

Kendine dışarıdan bakmak kavramı güzel, fantastik bir yaklaşım gibi görünmektedir. Ama günlük hayatımızda kendimize sık sık dışarıdan bakıyoruz. Yalnız bunu bilinçli bir seçim olarak değil, hayatın doğal akışı içinde yaşıyoruz. Hayatımız geleceğe doğru akarken maziye dönen, günlere, anılara zaman zaman bir seyirci gibi bakarız. Bazen hüzünlenir bazen neşeleniriz. Geçmiş, sıkıntılardan arınmış seyirlik bir filme dönüştüğü için anıları “nerde o günler” diye arar hale geliyoruz. Eski bir dostumuzla görüşmenin en güzel yanı ortak geçmişi bir filmi izler gibi yeniden hatırlamaktır. Eski fotoğraflara bakmak da kendimize, mazimize dışarıdan bakmaktır. İnsana keyif verir.
İnsanın kendine dışarıdan bakması, kendine çeki düzen vermek, ya da yaşadığı bir dramı komediye çevirmek için bir yöntem olarak kullanılabilir. Zaman zaman aynaya bakma ihtiyacı da insanın kendine dışarıdan bakmasının somut bir sonucudur. Ayna bizim halimizi yansıtır. Kendimizde göremediğimiz bir ayrıntıyı gösterir. Zor anlarımızda aynaya tatsız bir suratla bakıp sonrada dil çıkararak bir eğlenceye dönüştürdüğümüz olmuştur. Kötüye giden durumlarda ayna bir kendine gelme noktası olabilir. Aynaya bakmak mecazi anlamda insanın dışarıdan kendine bakması olarak da değerlendirilebilir.

Bir Çin atasözü bu durumu güzel özetler. “Eğer işler kötüye gidiyorsa bir aynaya bakın.” Benim bu yazıda üzerinde durmak istediğim, insanın bir olayı bizzat yaşarken aynı zamanda kendisine seyirci gibi dışarıdan bakabilmesinin mümkün olduğudur. Seyirci rolünü oynarken bazen bir bilge, bazen bir komedyen rolünde olması hayatı anlamlı ve eğlenceli yapacaktır. İnsan hayatın doğal akışı içinde yaşarken başından geçen olayların aktörüdür. Sıkıntıyı, kaygıyı, korkuyu, sevinci bizzat yaşar. Yaşadığımız bir olay seyirci konumuna düştüğümüzde acılarından arınır hatta eğlenceye dönüşür. Bir atasözümüz vardır. “Seyirciye dövüş kolaydır” diye.
İnsanın kendine dışarıdan bakması konusu birçok düşünürün ilgi alanında olmuştur. Bu konuda Charlie Chaplin “Hayat yakından bakıldığında trajedi, uzaktan bakıldığında komedidir” demiş. George Campell’de “Mizahı anlayıp geliştirmek için bir adım geri atmalısınız. Olayla aranızda biraz mesafe oluşturduğunuzda gerçekte ne olup bittiğini anlarsınız” diyerek dışarıdan bakmanın mizah açısından önemini vurgulamıştır. Carol Burnett “Komedi, üzerinden zaman geçmiş bir trajedidir” der

Diyelim ki bir bayan sokakta giderken köşe başında durmuş dilenciye para vermek istiyor elini çantasına attığında farkında olmadan küçük bir kapkaççının elini yakalıyor. Birden irkiliyor. Çocuk ise ani bir hareketle elini kurtarıp “ben bir şey yapmadım abla” diye bağırarak kaçıyor. Bu kişi olayın sıcak anında korku, şaşkınlık, heyecan duyar. Sonra, diyelim arkadaşlarıyla buluştu. Artık olayı bir komedi filmi gibi anlatabilir. Çünkü olayın aktörüyken daha sonra seyircisi olmuştur artık.

Yaşadığımız bir olayın önce aktörü sonra seyircisi olmak doğal ve kolaydır. Ama bir olayı yaşarken eş zamanlı olarak bir seyirci olmak kendine dışarıdan bakabilme yöntemini iyi bilmekle ilgilidir. Komedyenler kendine dışarıdan bakma konusunda ehildir. Yaşadıkları olayları trajik bile olsa kendine dışarıdan bakarak komediye çevirebilmektedirler. Kişisel gelişimde sık kullanılan anahtar bir cümle vardır. Birileri yapıyorsa sen de yapabilirsin.

Örneğin bir komedyen gösteri yaparken fıkra anlattı ve anlattığı fıkraya kimseyi güldüremedi diyelim. Hemen kendisine dışarıdan bakar ve “Böyle bayat fıkra anlatırsan kimseyi güldüremezsin aptal adam ” diyerek zor durumu neşeli duruma dönüştürebilir. İnsanın kendine dışarıdan bakması insanı çeşitli ruh hallerine ulaştırabilir, ama ben burada insanın kendine dışarıdan bakmasının neşeye yol açacağını vurgulamak istiyorum. Bizler genellikle kendi halimize değil başkalarının hallerine güleriz. Kendimize dışarıdan baktığımızda da bir başkasına gülüyormuş gibi bir ruh hali doğar. Kendimizdeki duruşu ve yönü de görmüş oluruz.

Diğer yandan, insanın farklı iki mesleğinin olması kendine dışarıdan rahat bakmasını sağlayan unsurlardan biridir. Eskiden padişahlara mutlaka bir sanat öğretirlermiş. Kişi bir mesleğin şapkasına takarak, öbür mesleğine dışarıdan bakabilir. Onun için yönetici konumunda olanların hobi olarak bile olsa bir sanatla, meslekle ilgilenmeleri kendine dışarıdan bakmalarını kolaylaştıracaktır. Bu durum yöneticinin yerini, yönünü ve hedefini belirlemesinde önemli rol oynayacaktır. İnsanın kendine dışarıdan bakmasının nasıl mümkün olacağının kapılarını araladık sayılır. Bunun faydalarını da şöyle sıralayabiliriz. Kendi komedimizi kendimiz üretmiş oluruz. Hayatı bir eğlenceye dönüştürmenin güzel bir yöntemi gibi düşünmeliyiz.
Çağımızda bireyin yalnızlığı derinleşmektedir. Bu yöntem, yalnızlık duygusunun bastırılmasında önemli bir rol oynar. Çünkü hem aktörüz artık hem seyirci. Bir çeşit insanın kendine karşı empatik ilişki kurması gibi. Kaygılı, başarısız, korkulu anlarımızın daha rahat atlatılmasını sağlayacak bir terapi yöntemini keşfetmiş oluruz.
Mutluluk kendimizin ürettiği bir şeydir. Mademki kendimize dışarıdan bakarak acı veren şeyleri kahkahaya dönüştürmek mümkün. O halde kendimize iyi bakalım ama dışarıdan olsun.

Alıntı...
 
Top