Kastamonu Efsaneleri

Suskun

V.I.P
V.I.P
Kastamonu'nun bilinen tarihi M.Ö.6 y.y. da Perslerin eline geçmiştir.M.Ö.4.y.y.da Büyük İskender Anadolu ile birlikte Kastamonu topraklarını da Makedonya'ya katmıştır. İskender'den sonra yöreyi ele geçiren Pontus Krallığı M.Ö.1.y.y. da Romalılar tarafından ortadan kaldırılmıştır. Uzun yıllar Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan Kastamonu M.S.395 yılında İmparatorluğun ikiye bölünmesi ile bütün Anadolu gibi Bizans İmparatorluğu.'na kalmıştır.

kastamonu2.jpg

Fakat Kastamonu'nun en ilgi çekici bölümü sanırım rivayetleri. Kastamonu adı nereden geldi? Rivayete göre; Bizans tekfurunun güzel kızı Moni Türk Komutanına aşık olması ve bununla gerçekleşen hikayesi. Türk Komutanının da Moni'ya aşık olması ve "Kastım Moni" yani Moni'yi almak istiyorum demesi. Karşılıklı olan sevgileri ile Moni'nin kalenin anahtarını Türk Komutanına vermesi. Bunun üzerine rivayetlerin çeken tarafı.

Kalenin yaklaşık 120 metre yükseklikte oluşu; ulaşım yönünden kolay olması Kastamonu'yu panaromik açıdan izlenebilecek en iyi yer konumunda bulunmasını sağlar. Kele içerisinde sarnıçlar kaçış tünelleri ile "Bayraklı Sultan" olarak anılan türbe bulunmaktadır. "Bayraklı Sultan" neden? Yunus Mürebbi adlı nalbant çırağı fetih sırasında komutana "komutanım bayrağı ben dikmek istiyorum" demiş. Buna karşılık komutan izin vermemiş. Ve Yunus Mürebbi "Dün gece rüyamda Hz. Muhammedi gördüm. Yarın yanıma gel ama bayrakla gel" dediğini söylemiş. Komutanın gözleri dolmuş ve kabul etmiş. Kaleden dökülen kızgın yağlara ve oklara rağmen bayrağı kaleye dikmiş ve okla vurulup şehit olmuş. Öldüğü yere mezarı yapılmış. Halk arasında da "Bayraklı Sultan" olarak anılmış.

Kastamonu efsanevi şehir. Görmek ile bakmak arasındaki farklılığı bilene tanımayı ve keşfetmeyi bilene....

Ve Kastamonu'nun rivayete eşlik eden diğer bir yapısı Kastamonu Saat Kulesi. Zamanın valisi Abdurrahman Paşa Kastamonu'ya büyük bir saatin alınması için masrafı belediyeden karşılanmak üzere İstanbul'a saraya sipariş vermiş. İdare meclisi ile Belediye meclisinin almış olduğu karar gereğince 26 Ağustos 1301 (1885)tarihinde padişah tarafından saat kulesi Kastamonu'ya sürgün edilmiştir.

Kastamonu bunun yanısıra ilgi odağını doğal güzellikleri efsanevi hikayeleri ile görülmeye değer....ALINTI

Kastamonu Adının Efsanesi​

Bir gün Bizans hükümdarı, yorucu bir mücadeleden sonra birkaç Türk askerini esir almış ve onları Kastamonu Kale’sindeki zindana attırmış. Bizans hükümdarının “Moni” adında güzeller güzeli bir de kızı varmış. Güzeller güzeli Moni zindana atılan Türk askerlerinden birine gönlünü kaptırıvermiş. Güzeller güzeli Moni, ne yapıp etmiş, onun aşkıyla yanıp tutuşur bir vaziyette gecenin bir yarısı kalenin anahtarını aşık olduğu Türk askerine vererek, askerlerin kaçmalarına sebep olmuş. Durumun farkına varan Bizans hükümdarı, güzeller güzeli kızı Moni’yi saçından kavramış ve Kalenin arkasındaki uçurumun eşiğine getirmiş. Kızına kötü kötü bakmış ve uçurumdan aşağı hopbadanak atıvermiş. Son olarak kızının arkasından seslenmiş: “Kastın ne idi Moni”

Hikayedeki “Kastın ne idi Moni” sözü, halk arasında, zaman içinde bir takım değişikliklere uğramış ve bugün il adı görevini üstlenerek “Kastamonu” halini almış.

Bayraklı Sultan Efsanesi​

Bayraklı Sultan ,Kastamonu Kalesi'nin batı burçlarında bir yatır türbesidir. Kastamonulular buraya mum yerine bayrak dikerler.Buna ilişkin anlatılanlar şöyledir:

Kastamonu Kalesi Selçuklular'ca kuşatılmıştır. Kuşatma uzamış yiğitlerin sabrı tükenmiştir. Günün birinde toplanır karar alırlar: Ertesi gün güneş doğmadan kaleye saldırı düzenlenecek ,ne olursa olsun kale alınacak, bayrağı kaleye ilk diken yiğide armağan edilecektir.

Ertesi sabah zorlu bir saldırıya girişilir.Öğleye doğru savaş iyice kızışmıştır.Bu sırada ünlü yiğit Yunus Mürebbi Haykırır:"Ardımdan gelin,Beni kollayın.bu kaleye sancağı ilk ben dikeceğim." ok gibi fırlayıp elindeki ipi burcun sivri dişlerine takar,kaşla göz arasında burca tırmanır.Koynundan kılıcını çıkarıp yiğitçe dövüşür.Ardındakiler de burca çıkar.Vuruşmaya başlar.Yunus Mürebbi sancağı kaleye dikmiştir.savaş bitmiş sancak kalede dalgalanmaktadır.Ama Yunus Mürebbi görünmez.Adamları onu bulduklarında ,kanlar içinde yatmaktadır.Bedenine sakladığı sancağı hala sımsıkı tutmaktadır.Bu yüzden adı Bayraklı Sultan olur.Halk dileği gerçekleşsin diye ona bayrak adar.

Şaban-ı Veli'ye ilişkin Efsane​

Şaban -ı Veli küçük yaşta ana babasını yitirmiş iyi yürekli bir kadın onu yanına almıştır. Mahalle Mektebi'ni bitiren Şaban İstanbul'a gidip bilgisini geliştirmek için kadıncağızdan izin alır. Yollara düşer. İstanbul'da bir medreseye girer. Tüm zamanını okumakla geçirir. Kendini ilme verir. Sürekli bir arayış içindedir. Ona yol gösterecek düşüncelerini aydınlatacak birine gereksinme duyacaktır. Sıkıntılı gecelerin birinde bir ses duyar." Sılaya dön, kurtuluş oradadır."

Ertesi gün birkaç mollayla yola çıkar. Önce Bolu'ya uğrayıp övgüsünü işittiği Hayreddin Tokadi'yi ziyarete gidecek oradan Kastamonu'ya dönecektir. Bolu'da Tokadi'nin Dergahı yanında konakladıklarında zikir sesleri mollaları çeker. Gitmek isterler.: Şaban Veli:

"Onların yanına gideriz ama etkileri çekicidir. İlahi aşkı büyük olanlar, çevresindekileri de çeker. Bizi buraya bağlayabilirler" diyerek onları uyarır ama mollalar ısrar edince giderler. Zikir bittiğinde Şaban-ı Veli oradan ayrılamaz. Mollaları gönderir. Kendisi yıllarca Hayreddin Tokadi'ye hizmet eder.

Olgunluğa erişince Kastamonu'ya dönmek ister. Günlerden sonra Kastamonu yakınında yaşlı bir çınarın oyuk gövdesine yerleşir. Kastamonu'da Şeyhlik postunda oturan İsa Dede Efendi, bir türlü kente gelmesini sağlayamaz. Yıllarca bu kovukta yaşar. Sonunda ısrarlara dayanamaz, kovuktan çıkar, kente yönelir. Çınarda arkasından gelmektedir. Şaban Veli: " Oldu mu ya, oldu mu ya? ben ki bunca zaman sürdüğüm manevi sefaya senide ortak ettim. Yaşadığı güzellikleri seninle paylaştım. Sen de şimdi benim gizlerimi seninle paylaştım. Sen de şimdi benim gizlerimi ele veriyorsun " ,diye ağaca çıkışır. Ağaç olduğu yerde kalır. Şaban Veli'de Seyit Sünnet Mescidi'ne yerleştirilir. Kısa zamanda kente çok sevilir, sayılır, mescit onu dinlemeye gelenler le dolar, taşar. Caminin adı da Seyit Şaban olarak kalır.

Şeyh Hafız Mustafa Efendi'ye ilişkin efsane​

Çorum tekkesi şeyhi Bahri Efendi 'yi ziyaret etmek ister.Yolda Şeyh'e soracağı kimi sorular aklından geçmektedir. Şeyh'i yazı yazarken bulur. Selamlayıp yanına varır. Mustafa efendi ona yazdıklarını gösterir. Bunlar yolda aklından geçirdiği soruların cevaplarıdır.

Hafız Mustafa Efendi'nin ölümünde dinsel gerekleri yerine getirenlerden biri , daha önce onun ardından konuşmuştur. Ölüyle yalnız kaldığında, Mustafa Efendi adamın bileğini sıkıca kavrar. Adam çok korkar, Dışarıya fırlayıp ,"Babanız yaşıyor" ,diye oğlunu çağırır. İçeri giren oğul, babasının ölü olduğunu görür. Adama korkmadan görevini yapmasını söyler. Mustafa efendi yaşarken ardından konuşana gereken dersi vermiştir.
 
Top