• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Kalbi Temiz Ördekler..

nazenin

MiKRoSKoBiKCaNLı
Özel üye
Biraz uzun ama sonuna kadar mutlaka okuyun
ben çok beğendim.



Memlekette ne çocuklar var, küvette oynamaya plastik ördek bulamıyor! Alın size en canlısından beş tane ördek… Evde bir sevinç, bir coşku dalgası esti, zannedersin ki Fenerbahçe Türkiye Kupasını aldı!

Ne zamandır bizim kızlar “Baba evde hayvan besleyelim!” deyip duruyorlardı. İlk başta bu istek masum bir soruydu:

- Baba bize köpek alır mısın?

- Kızım evde köpek besleyemeyiz ki!

- Peki baba kedi beslesek nasıl olur?

- Olmaz kızım…

- Ama neden?

- Evde canı sıkılır bir tanem…

- Biz onunla hep oyun oynarız baba…

- Peki kızım sen ve kardeşin iki hafta boyunca evden hiç çıkmayın olur mu?

- Ama bu haksızlık baba…

- Yaaa!

Ben zannettim ki bu makul cevap meseleyi halletmiştir. Ama çocuk da mantık ne arar! Kafeste kuş dediler; “Olmaz!” dedim. Akvaryumda balık dediler; “A ah!” dedim. Hatta ve hatta evde koyun besleyelim bile dediler; ben de “E yuh artık!” dedim. Baba sevgisiyle idare etsinler istedim. Birbirinden güzel esprilerle geçiştirmeye çalıştım durdum:

- Kızım işte ben varım ya! Ne yapacaksınız başka hayvanı?

- ….!

Espriden anlamadılar, somurtup oturdular karşıma. Baba yüreği işte, dayanamadım. Baktım böyle olmayacak. Gittim, sevimli hayvanlarla dolu ne kadar çizgi film varsa topladım getirdim eve.

Hay aklıma tüküreyim! Daha kötü oldu!

Çizgi film seyrede seyrede, ilk başta tatlı bir kaşıntı hâlindeki bu heves kaşına kaşına tahriş olmuş yaraya döndü. Kendimden başka bir hayvan bulup eve getirmek artık bir babalık vazifesi oldu…

Kafeste kuş, akvaryumda balık beslemek bu hayvanlara haksızlık olacaktı ya hani! “Kuluçka makinesinde gözlerini dünyaya açan, anne-baba yetimi gariban kümes hayvancıklarını evlat edinelim bari!” deyip beş tane ördek yavrusu aldım.

Eve bir gelişim var ki sormayın.

- Memlekette ne çocuklar var, küvette oynamaya plastik ördek bulamıyor! Alın size en canlısından beş tane ördek…

Evde bir sevinç, bir coşku dalgası esti, zannedersin ki Fenerbahçe Türkiye Kupasını aldı!

“Pek iyi oldu, ne iyi ettim! Sorumluluk duyguları gelişir, çocuklar merhameti, şefkati öğrenirler.” dedim…

Ama “çocukça bir heves” neymiş onu da öğrendim. Duşa kabinde ördek yüzdürüp saç kurutma makinesiyle kurutmak onlar için pek eğlenceliydi… Fakat bebeğin altını değiştirir gibi, kolinin altına serdiğimiz gazete kağıtlarının kirlendikçe değiştirilmesi, hayvancıkların yeminin suyunun devamlı kontrol edilmesi gibi ağır işler ortaya çıkınca bizimkilerin heves balonları söndü gitti.

Kötü mü oldu? Yok, zaten yaz tatili sebebiyle arkadaşların, öğrencilerin her biri bir yere gidip de İstanbul nöbeti bize kalınca… Dedim ki:

“Ördekler benden dîvânesini, ben de bu ördeklerden daha sevimlisini bulamam ya!” Vakvaklardan yeni bir sohbet grubu kurmuş saydım kendimi ve başladım onlarla hasbihale… Ziya Paşa`nın beytini de kendi hâlime uyduruverdim:

Nâdânlar eder sohbet-i vakvakla telezzüz

Ördeklerin hem demi dîvâne gerektir…

Her akşam bir yandan hayvancıkların yemini suyunu verdim bir yandan da temizliği ve sâir hizmetlerini yerine getirdim. Zâten Şâh-ı Nakşıbend Hazretleri de hayvanata hizmet etmiş bu yolda… Biz dahi ol hazretin ardınca gidelim dedik… Hem tasavvuf menâkıbına âcizâne bir katkımız olurdu Vakvâkîzâde Hazretleri olarak. (Bu niyetim, mahviyet ve derin tevâzuuma bir halel getirmez inşallah!)

Birinci Sohbet

Sıcak bir günün öğleden sonrasında ördeklerin de susamış olduklarını der-hâtır ederek su kaplarına su doldurdum. Onlar su içedursunlar. Ben de balkonun zeminine döktüğüm suyu çek-pas vasıtasıyla çekip balkonu temizlemekle nefsimi tahkîr ederken ördeklerden ikisi balkonun su giderindeki pis suyu içmeye başladılar… Gördüğüm bir yanlışı hemen düzelteyim dedim:

- Ulan ne yapıyorsunuz siz! Tertemiz su dururken şu necis su içilir mi?

- Sahip unuttun herhalde hayvanız biz! Neredeyse bardakla su içirmeye kalkacaksın! Biz kirli, temiz, helal, haram bilmeyiz. Ne bulsak içeriz.

Pis su içen diğer ördek de girdi araya:

- Bizim bir Vakvak Paşamız vardır şöyle der kendileri:

Bed asla necâbet mi verir hiç dubleks villa

Zer-duz kümese koysan hayvan yine ördektir

- Bak bak bak… Olur mu hiç öyle şey!

- Niye olmayacak vak vak vak! Siz de tertemiz içecekler varken nerde ne mundar içki varsa içmiyor musunuz? Hani biz hayvanız ya, biz de akıl yok! Size ne oluyor?

Ördeklerle yaptığım ilk sohbet denemesinin sonunda karşımda helâli haramı, temizi kirliyi bilmeyen hayvanlar olduğunu kabul etmek mecburiyetinde kaldım.

- Yarasın o zaman, dedim çaresizlikle.

İkinci Sohbet

Yorgun argın eve döndüm. “Leğene doldururum suyu, salarım ördekleri içine, onlar yüzer ben seyrederim. Onlar serinler ben keyfederim.” diyordum.

O da ne! Birbirinden aç tam dört ördek aynı anda “vak vak” diye bana bağırıyor. Ben de onlara bağırıyorum tabi:

- Ne yaptınız lan balkona? Ulan pislik götürüyor her yeri! Tabakhâneye dönmüş ulan burası!

- Abi sen ne verdiysen yedik içtik, sonrası mâlum yani.

- Allah aşkına bu ne pisliktir kardeşim ya!

- Öyle deme sahip, bizim kalbimiz temiz!

- Kalbiniz mi temiz? Hay senin ördek kalbine! Baksana balkonun hâline bir! Tutmuş bir de kalbimiz temiz diyorsunuz!

Hepsi bir ağızdan gülmeye başladılar:

- Vak vak vak vak..

- Ne gülüyorsunuz? Kendi pisliğinize mi?

- Hayır sahip! Senin saflığına…

- Nedenmiş o!

- Arkadaş taklit yapmayı çok sever de! “Kalbimiz temiz” derken insan taklidi yapıyordu… Hani bazı insanlar var ya! Abdest yok, namaz yok, yol yordam bilmez, usul nedir, gusül nedir habersiz… Sonra da hani derler ya! “Bizim kalbimiz temiz!” İşte onların taklidini yapıyordu, sen ciddi zannettin.

Ördeklerin bile gülüp dalga geçtiği ağlanacak hâlimizi düşüne düşüne temizledim balkonu. Salatalık kabukları ve marulla bir salata yaptım. Önlerine koyarken onlardan da söz aldım:

- Sahip söz! Balkonu bir daha bu kadar kirletmeyeceğiz…

Üçüncü Sohbet

Bugün bizimkiler yine tatlı tatlı yüzdüler leğenden deryâlarında. Sonra da bir yandan güneşlenip bir yandan tüy temizliğine başladılar. Arada bir minnacık kanatlarını çırpınıp keyif yapıyorlardı. Kanatları dikkatimi çekti.

Arkadaş taklit yapmayı çok sever de! “Kalbimiz temiz” derken insan taklidi yapıyordu… Hani bazı insanlar var ya! Abdest yok, namaz yok, yol yordam bilmez, usul nedir, gusül nedir habersiz… Sonra da hani derler ya! “Bizim kalbimiz temiz!” İşte onların taklidini yapıyordu, sen ciddi zannettin.

- Siz neden uçamıyorsunuz yaban ördekleri gibi?

Ördeklerin en ehl-i irfân takılanı bir beyit daha patlattı Vakvak Paşa`dan:

“Uçmak hayali bu koca cisme gerekmez

Zira bu kanatlar bu kadar sıkleti çekmez”

Aldığım cevap pek hoşuma gitti. Başladım “ahi ahi” diye keyifle gülmeye… Ördeklerden biri beni tatlı tatlı süzüp dedi ki:

- Hayırdır sahip pek bir keyfe geldin! Ne oldu cennetle mi müjdelendin?

- He ya! Neden olmasın? Bak bu kadar kahrınızı çekiyorum!

Bizim ehl-i irfan ördek bir kapak daha geçirdi:

- Ben şuncacık kanatla şu hantal cismimi uçuramıyorum. Sen sırtında dağ gibi günah varken, hangi ibadetle tâatla böyle yüksekten uçuyorsun? Hayret vallahi!

Diğerleri de ona katıldılar: Vah vah vah..

Bu ördek beni korkutmaya başladı. Bakışı hiç tekin değil. Keşfi falan mı açıldı ne!? Boynumu büküp yanlarından ayrılmayı gururuma yediremedim. Baktım balkon yine pislenmiş, hazır bahaneyi buldum ya bastım fırçayı…

Söz verdiler. Bir daha kirletmeyecekler.

Dördüncü Sohbet

Balkonun hâli geçenki günden de fenâ. Yorgunluk ve stres ise hadden efzûn. Siz misiniz bunu yapan! Bu sefer onları en ağır şekilde rencide edecektim. Sanki hayvanlar rencide olabilirmiş gibi!

- Bildiğim gördüğüm bir şey varsa, ördekten daha pis bir hayvan yoktur!

Ehl-i irfan ördeğim mânidar bir bakış attı ve tane tane konuşmaya başladı:

- Bu pislik var ya! Seninle aramızdaki farktır.

- Hadi oradan be!

- Evet! Bu pislik bizi senden üstün kılar…

- Yok daha neler!!

- Evet! Ördeğin yediği nanenin kokusu, gizli kalmaz, iki dakikada ortaya çıkar. Senin yediğin nanelerin kokusu ahirette çıkacak. Allah`ın bir hikmeti işte canım! İşlediğiniz günahın kokusu dünyada çıksa, yanınızda hiçbir hayvancağız barınamaz bee! Sen şu bir kova suyla çek-pası kaybetme sakın! İşe yarayacağını zannetmem ya! Kalbindekiler “pırt!” diye çıkınca lazım olur, aranır durursun.

Beşinci Sohbet

Bugün keyfim yerinde. Ördeklerin yemi bitmişti, gittim iki paket daha satın aldım. Kim bilir ne kadar sevinecek hayvan oğlu hayvanlar!

Eve geldim keyfim yerinde dursa ya! Balkon Türk ekonomisine dönmüş. Yine birileri yemiş yemiş, memleketin içine etmiş.

Neyse bunlar hayvan değil mi ya! Çilemiz dolsun deyip başladım balkonu temizlemeye…

Onlar da başladılar yemlemeye… Ben tam balkonu temizledim derken, ördekler de tabiatları icabı çıkarmaya başladılar.

- Yahu yapmayın elverir artık be ya! Daha şimdi temizledim.

Yemleyenlerden birisi kafasını yem kabından çıkarmadan cevap verdi:

- Tamam tamam… Söz bir daha yapmayacağız.

- Bu ne biçim söz! Yem yer gibi sözünüzü yiyorsunuz. Kafanı bile kaldırmadan tıkınıp duruyorsun; ama yaptığın pisliğe sıkılıp kafana taktığın bile yok!. Ha bire, “bir daha yapmam söz!” diyorsun… Ulan bu tevbenin ardından ne çıkacağı belli! Bak işte, yine yaptın! Aha o da yaptı… Hadi durma bari sen de yap! Anaaa! Yeter bee!

En korktuğum ördek kafasını yem kabından kaldırdı. Ters ters bana bakıp:

- Ördeğin tevbesi bu kadar olur, sen de ayıbımızı görmeyiver, dedi.

- Böyle özür, böyle tevbe kabul olunmaz ama! “Yapmayız bir daha!” dediğiniz şeyi bilmem kaç kere daha yaptınız!

- İyi o zaman! Sen de tevbelerinin kabul olmasını istersen ördek gibi tevbe etme! Bir de başkalarının özrünü kabul et ki bir gün senin özrün de kabul olunsun…

Ördeklerin içli içli vah vah`larını bırakıp ardımda çekildim bir köşeye. Ördek kadar aklım varmış, ördekler talan etti neyleyim…
 
Top