Sardunyalar evin bir parçası olarak yaşarlar.
Köyde beyaza boyanmış bir tenekede,şehirde bir saksıda.Eve bağlı bir çiçektir.
Sardunyalar susuz kalsa, ışıksız kalsa uzun süre direnir hayatta kalmak için. Kimsenin umuru olmaz. Göz ucuyla bakıp geçildiğinden, yaprakları parlaklıklığını yitirirken fark edilmez. Ancak sarardığında şikayet edilir. Sanki sarı yapraklar sardunyanın suçudur. Hatta dalını kırsanız o kırık dalda bile çiçek vermeye çalışır.
Çocuk yapıp evliliğini kurtarmaya çalışan kadınlar gibi... Çiçekler arasında hiç ilk olmaz onlar, sessizce aşağılanır nedense.
Hızla ürerler, dallar çiçek sunarlar makbule geçmez. Kimse bir ziyarete giderken kucak dolusu bir sardunya ile gitmez. Giderken gül daha uygundur. Nankörlüğü yoktur. Bir avuç toprak sunduğunuzda her dalı çiçek verecektir. Bu özelliği yüzünden arsız tabir edilir nankörlerde... Mis kokan yaprakları, hiç güzel kokular arasında sayılmaz. O evin çiçeğidir, bir de demirbaşı.
Övmeye ne gerek var? Hatta bahçede dikilmiş olanlar, ilk fırsatta sökülür atılır, yerine genç dallar dikilir.
Fakir çiçeğidir bazı tariflerde adı. Para olsa orkide dikerdik değil mi abi? Ne kadar su versek onunla taşıyan, kanaatkar çiçeğimiz yeterince sevmeyiz? İncecik diktiğimiz dal kısa zamanda tombul bir görüntüye dönüştüğü için mi acaba?
Belediyeler neden bir ayda solan çiçekler eker parklara, bilmezler mi sardunyayı? Elbet bilirler. Her yerdedir sardunyalar. Erik ağacı ile incir ağacını ayıramıyanlar bile tanır sardunyayı... Herkes bilir ama, adam yerine koymaz.
Sardunyalar kadına en benzeyen çiçektir bence...
Hep çiçek veren, direnen en uzun dayanan evlerimizin sessiz neşesi.
Sevgili sardunyalar,sizi seviyorum, kendinizi sevin.
Çünkü çok güzel ve özelsiniz.
Bunu hiç kimsenin size söylemesine gerek yok.
SİZ AÇMAYA devam edin..
Alıntı
Sevgiyle kalın..