BİR KADIN GİDERSE EVDEN HERŞEY GİDER.. MUTFAKTAKİ TIKIRTILAR GİDER.GÜLE GÜLE DİYEN- HOŞGELDİN DİYEN SES GİDER.. EVDEKİ SES --NEFES GİDER. BİR KADIN GİDERSE HAYATINDAN BİR ANNE GİDER.... BİR EŞ GİDER..!! BİR KADIN GİDERSE HAYATINDAN DOST GİDER..ARKADAŞ GİDER.. HERŞEY GİDER..!! HAYATINIZDAKİ KADINLARA SAHİP ÇIKIN..!
Bir Kadın Giderse Evden Her şey Gider.
Mutfaktaki Tıkırtılar Gider.
Güle Güle Diyen, Hoşgeldin Diyen Ses Gider.
Evdeki Ses , Nefes Gider.
Bir Kadın Giderse Hayatından Bir Anne Gider.
Bir Eş Gider. . .
Bir Kadın Giderse Hayatından Bir Dost Gider.
Arkadaş GİDER.
BİR KADIN Giderse Hayatından,
Her şey GİDER
KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.
Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde "yetim-öksüz" kalan çok olur:
Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...
Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.
Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.
Sık sık boynunu büker "sarıkız".
O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.
Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.
O canımın sıkıldığı gün telefonda "Sana gelen bana gelsin" diyen sesini hiç unutmamıştım.
Yine ıslandı göz pınarlarım, ben dahi yetim kaldım.
Sözcükler yetim kaldı.
Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır.
Kapı eşiğindeki "Dikkat et..." duyulmaz, annesi gitmiştir "geç kalma"nın.
Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.
Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. Ve bir kadın gittiğinde pek çok "yetim" bırakmıştır arkasında.
En çok güvendiğin
Sevginin ve güzelliğin adı gider
Ağzının tadı gider
Her halinden gereksi kuşkun gider
Aşkın gider
Balkon kapısından yalnızlık dolar
Saksıdaki şebboy solar
Bakmaz geriye bir daha
Kapıyı çarpar gider
Issız gecelerde sesin gider
Kalırsın soluksuz
Bir kadın giderse!
Peşinde öksüz ve yetimleri çok olur. Meselâ…
Mutfakta tabaklar, tencereler, özenle yerleştirilmiş baharatlıklar, çaydanlık.
Kavanoz kavanoz reçeller.
Buzdolabına hazırlanan kışlıklar. Sabah karanlığında yaptığı tıkırtılar. Salondaki perdeler, koltuklar, konsol üzerine bırakılan çerçeveler.
Bir kadın giderse!
Sulamayı unutulan çiçekler, özenle asılan çamaşırlar öksüz kalır.
Bir kadın giderse!
Teki kalmış kahve fincanının kıymetinin anlamını bilen olmaz.
Bir kadın gittiğinde!
Bu kadın asla benden vazgeçmez” dediğin an, bir daha dönmemek üzere gittiği gündür.
Sevse bile gider, kalbine gömse bile gider, ama asla arkasına bakmadan gider. Erkeklerden farkı budur kadınların gidişlerinin.
Yankesici kadar sinsi, palyaço kadar samimiyetsiz erkek, her daim kendine güvenir. Aklına birçok zaman kadının kendisini terk edeceği bile gelmez.
Kadın hayatta tek başına var olamaz ve mutlu olamaz" düşüncesini aklınızdan atmadığınız zaman mutlaka gider.
Bazen de aslında kadın kendi gitmez; erkek onu yalnız bırakır, kadının bir duygusal bağı kalmaz ve ilk yol sapağında kadın gider.
Bir kadına yapılacak en kötü şey, kendisini değersiz hissettirmektir.
Savaşmak bazen yorar kadını.
Kötü günümde yanımda olmadığın zaman senden vazgeçtim.
Canın sıkıldığında ve bu sıkıntılarını benimle paylaşmadığını gördüğüm zaman senden vazgeçtim.
Gözlerime baktığında , daha önce baktığın gibi kalbinle bakmadığını hissettiğim zaman senden vazgeçtim.
Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek nedenini sen olduğunu hissettiğim zaman senden vazgeçtim..
Ama en önemlisi senin benden çoktan vazgeçtiğini hissettiğim zaman senden vazgeçtim.
Kadın evden çıktı. Kapıyı kilitledi. Nedensiz yere bir vapura bindi. Karşıya geçmek için bir nedeni yoktu oysa. Yok yere Avrupa’dan Asya’ya geçecekti. Bir kıta değiştirmek her gün işine yetişme gayretindekiler için ne denli sıradansa o gün o kadın başka bir kıtaya geçerek hayatında çok şeyi değiştirdi. Nedensiz yere vapura bindi. Vapurun yamacında bir yere ilişti. Koşar adım vapura kendini atan insan yığınını izledi. Sonra sahile çevirdi bakışlarını. Banklarda oturmuş elindeki ekmek arası bir hapisten ibaret hayatının her lokmasını çiğnerken kendi kendini yiyen, diğer elindeki meyve suyuna benzer posası alınmış konsantre yaşamıyla dalgaların kıyıya attığı tokatları dalgın hülyalarına katık eden kendisi gibi dertli insanları izledi.
Kadın hiç gitmeyecekmiş gibi sever ama yeri gelir hiç sevmemiş gibi gider.
Kadın o gün soru sordu? Ben bulunduğum bu noktayı seviyor muyum? Mecbur muyum? Sevmemeli miyim yoksa? Kadın yanıt aradı. Dogmalarına şöyle afili bir tokat attı. Sendeledi, kendine geldi. Hacıyatmaz fütursuzluğunda her yenilgiye rağmen yenilgiyi yok sayarak eski haline dönen hayat tekerrürü kanıyla ve canıyla karşısına dikildi. Kadın baktı. Baktı. Aynaya bakmayı da sevmezdi, hiçbir hayati tehlike olmadığı halde film şeridi gibi gözünün önünden geçen benliğine donuk bakışlarını gönderdi. Korktu
Bir Kadın Giderse Evden Her şey Gider.
Mutfaktaki Tıkırtılar Gider.
Güle Güle Diyen, Hoşgeldin Diyen Ses Gider.
Evdeki Ses , Nefes Gider.
Bir Kadın Giderse Hayatından Bir Anne Gider.
Bir Eş Gider. . .
Bir Kadın Giderse Hayatından Bir Dost Gider.
Arkadaş GİDER.
BİR KADIN Giderse Hayatından,
Her şey GİDER
KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.
Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde "yetim-öksüz" kalan çok olur:
Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...
Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.
Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.
Sık sık boynunu büker "sarıkız".
O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.
Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.
O canımın sıkıldığı gün telefonda "Sana gelen bana gelsin" diyen sesini hiç unutmamıştım.
Yine ıslandı göz pınarlarım, ben dahi yetim kaldım.
Sözcükler yetim kaldı.
Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır.
Kapı eşiğindeki "Dikkat et..." duyulmaz, annesi gitmiştir "geç kalma"nın.
Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.
Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. Ve bir kadın gittiğinde pek çok "yetim" bırakmıştır arkasında.
En çok güvendiğin
Sevginin ve güzelliğin adı gider
Ağzının tadı gider
Her halinden gereksi kuşkun gider
Aşkın gider
Balkon kapısından yalnızlık dolar
Saksıdaki şebboy solar
Bakmaz geriye bir daha
Kapıyı çarpar gider
Issız gecelerde sesin gider
Kalırsın soluksuz
bir kadını ortadan ikiye böl…
yarısı annedir,
yarısı çocuk,
yarısı sevgili
yarısı aşk...
duyanlar bunu bilmez,
görenler anlamaz bunu!
yarısı rivayettir,
yarısı gece.
Bir kadın giderse!
Peşinde öksüz ve yetimleri çok olur. Meselâ…
Mutfakta tabaklar, tencereler, özenle yerleştirilmiş baharatlıklar, çaydanlık.
Kavanoz kavanoz reçeller.
Buzdolabına hazırlanan kışlıklar. Sabah karanlığında yaptığı tıkırtılar. Salondaki perdeler, koltuklar, konsol üzerine bırakılan çerçeveler.
Bir kadın giderse!
Sulamayı unutulan çiçekler, özenle asılan çamaşırlar öksüz kalır.
Bir kadın giderse!
Teki kalmış kahve fincanının kıymetinin anlamını bilen olmaz.
Bir kadın gittiğinde!
Bu kadın asla benden vazgeçmez” dediğin an, bir daha dönmemek üzere gittiği gündür.
Sevse bile gider, kalbine gömse bile gider, ama asla arkasına bakmadan gider. Erkeklerden farkı budur kadınların gidişlerinin.
Yankesici kadar sinsi, palyaço kadar samimiyetsiz erkek, her daim kendine güvenir. Aklına birçok zaman kadının kendisini terk edeceği bile gelmez.
Kadın hayatta tek başına var olamaz ve mutlu olamaz" düşüncesini aklınızdan atmadığınız zaman mutlaka gider.
Bazen de aslında kadın kendi gitmez; erkek onu yalnız bırakır, kadının bir duygusal bağı kalmaz ve ilk yol sapağında kadın gider.
Bir kadına yapılacak en kötü şey, kendisini değersiz hissettirmektir.
Savaşmak bazen yorar kadını.
Kötü günümde yanımda olmadığın zaman senden vazgeçtim.
Canın sıkıldığında ve bu sıkıntılarını benimle paylaşmadığını gördüğüm zaman senden vazgeçtim.
Gözlerime baktığında , daha önce baktığın gibi kalbinle bakmadığını hissettiğim zaman senden vazgeçtim.
Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek nedenini sen olduğunu hissettiğim zaman senden vazgeçtim..
Ama en önemlisi senin benden çoktan vazgeçtiğini hissettiğim zaman senden vazgeçtim.
Kadın evden çıktı. Kapıyı kilitledi. Nedensiz yere bir vapura bindi. Karşıya geçmek için bir nedeni yoktu oysa. Yok yere Avrupa’dan Asya’ya geçecekti. Bir kıta değiştirmek her gün işine yetişme gayretindekiler için ne denli sıradansa o gün o kadın başka bir kıtaya geçerek hayatında çok şeyi değiştirdi. Nedensiz yere vapura bindi. Vapurun yamacında bir yere ilişti. Koşar adım vapura kendini atan insan yığınını izledi. Sonra sahile çevirdi bakışlarını. Banklarda oturmuş elindeki ekmek arası bir hapisten ibaret hayatının her lokmasını çiğnerken kendi kendini yiyen, diğer elindeki meyve suyuna benzer posası alınmış konsantre yaşamıyla dalgaların kıyıya attığı tokatları dalgın hülyalarına katık eden kendisi gibi dertli insanları izledi.
Kadın hiç gitmeyecekmiş gibi sever ama yeri gelir hiç sevmemiş gibi gider.
Kadın o gün soru sordu? Ben bulunduğum bu noktayı seviyor muyum? Mecbur muyum? Sevmemeli miyim yoksa? Kadın yanıt aradı. Dogmalarına şöyle afili bir tokat attı. Sendeledi, kendine geldi. Hacıyatmaz fütursuzluğunda her yenilgiye rağmen yenilgiyi yok sayarak eski haline dönen hayat tekerrürü kanıyla ve canıyla karşısına dikildi. Kadın baktı. Baktı. Aynaya bakmayı da sevmezdi, hiçbir hayati tehlike olmadığı halde film şeridi gibi gözünün önünden geçen benliğine donuk bakışlarını gönderdi. Korktu
Kadın Dediğin Bir Eliyle Dünyayı, Bir Eliyle Beşiği Sallar
Son düzenleme: