Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Mitoloji
Kabala nedir
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="dderya" data-source="post: 785246" data-attributes="member: 112565"><p><span style="font-size: 18px"><strong> Kabala Saklı Bilgelik Geleneği </strong></span></p><p></p><p><em><strong>Z’ev ben Shimon Halevi</strong></em></p><p><em><strong>Çeviren: Ekrem Ülkü – Onur Ülkü</strong></em></p><p></p><p><em><strong>Başlangıç:</strong></em></p><p></p><p><em><strong>Adam ve Hayat ağacı aynı projeyi (taslağı) içerir. Bu düşünce (tasarım) kitabın ilk bölümü “Genesis”teki (Başlangıç) “Tanrı insanı kendi suretinde (tıpkısı) yarattı,” formülasyonundan ileri gelmektedir.</strong></em></p><p><em><strong>Kabalistik geleneğe göre Tanrı, Hiçlik mevcudiyetinin (hakikatinin) –içinde Tanrı’nın (karşıt olarak) her şey ve hiç olduğu– boşluğundan, tezahür etmemiş mevcudiyetin (hakikatin) ilk oluşumunu (halini) yarattı.</strong></em></p><p><em><strong>Bu sonsuz dünyadan, sonsuz ışıktan oluşan –ortasında ilk taç olarak adlandırılan boyutsuz bir nokta bulunan– bir âlem kristalize oldu (billurlaştı).</strong></em></p><p><em><strong>Tezahür etmemiş mevcudiyetin bu üç oluş sureti, pozitif evren için negatif arkatasarım olacaktır. Bu pozitif evren, ışımanın arketipik (ilkörnek) dünyasına doğru gelişmek için ilk taçtan (boyutsuz ilk noktadan) yayılmıştır.</strong></em></p><p><em><strong>Bu tezahür tam olarak bittiğinde artık o, başlangıçtaki (ve) evrensel insan olarak adlandırılan Adam Kadmon’dur.</strong></em></p><p><em><strong>Yaratıcının on görünüşünden ibaret olmasına karşın Adam, evrenin “yaşayan bir kopyası” ve “yaratıcının yansıması” olduğu için, “içindeki birliğin” ve “işleyen bütünlüğün” sembolüdür.</strong></em></p><p><em><strong>Bu tezahür etmiş dünyada Adam Kadmon’un fonksiyonu, hakikatin tezahür etmemiş yanına karşı “sürekli bir karşıt güç” vazifesi görmektir.</strong></em></p><p><em><strong>Bu süreç “tam şimdi”dir, “bu an”dadır ve her bir an “evrensel drama”nın değişime uyum sağlamasıdır (uyumudur). Bu denge sürecinin boyutu o kadar kapsayıcıdır ki, en muazzam kozmik olaydan boşluğun kıyısındaki en ufak olguya kadar bütün olanları içine alır. Onda (her şey) varlık ve (hiç) yokluğun kutupları arasında süzülen tüm hakikat (varoluş, mevcudiyet) barınır.</strong></em></p><p><em><strong>Her şeyden önce şunun üzerinde düşünülmelidir; göreli (rölatif) dünya hiç durmayan (son bulmayan) bir hareketle (devinimle) var olmaktadır, fakat buna rağmen “mutlak”, içine nüfuz eden bir suskunluk, sessizlik ve boşluk olarak her zaman onun içinde bulunur ve onu kapsar.</strong></em></p><p></p><p><em><strong>Kabbalah:</strong></em></p><p></p><p><em><strong>Kabbalah, Yahudiliğin “içsel” ve “mistik” görünümü olup, kutsal simgeleri, evrenin doğasını ve insanın kaderini Yahudi terimleriyle açıklayan bir öğretidir.</strong></em></p><p><em><strong>Vahiy yoluyla tebliğ edildiğine inanılan bu bilgiler, ketumiyet geleneğine bağlı olarak, asırlarca dışarıya sızdırılmadan gelmektedir.</strong></em></p><p><em><strong>Değişik yörelerde ve farklı çağların spiritüel ve kültürel gereksinmelerine göre, mitolojik ve metafizik formlar halinde periyodik değişimlere uğramıştır. Uzun ve geniş alana yayılan evren tarihi de Kabala’nın etkisini taşımaktadır.</strong></em></p><p></p><p><em><strong>Manifestasyon:</strong></em></p><p></p><p><em><strong>Tanrı Tanrı’dır. Hiçbir şey onunla kıyaslanamaz. Tanrı Tanrı’dır.</strong></em></p><p><em><strong>Kabala’da Tanrı Ayın diye adlandırılır.</strong></em></p><p><em><strong>Ayın’ın İbranice anlamı “yokluk”tur (hiçbir şey), Tanrı için ise “varoluşun ötesinde” olarak kullanılır.</strong></em></p><p><em><strong>Ayın ne alttadır ne üstte, ne durur ne hareket eder, Ayın hiçbir yerde değildir.</strong></em></p><p><em><strong>Tanrı “mutlak yokluk”tur.</strong></em></p><p><em><strong>Ayınsof; “sonu olmayan” demektir. Tanrı’nın her yerde olan unvanıdır.</strong></em></p><p><em><strong>Ayınsof, Ayın’ın “bir’den sıfır’a” kadar olan halidir. Ayınsof zaten “var olmuş olan” Tanrı’dır, “mutlak her şey”dir. Ayınsof’un özellikleri yoktur, çünkü varoluşta açığa çıkar ve varoluş aynı zamanda sondur.</strong></em></p><p><em><strong>Kabala’nın sözel geleneği “varoluşu” şöyle açıklar: “Tanrı kendini göstermek istedi.” Yazılı geleneklerde, var olmaktan önceki durum “yüz yüze devamlı bakmaz”, tam özgürlük ise “Tanrı’nın her şeyi geri çekmesi” yani Ayınsof’un geri çekilmesi, aynanın içindeki görüntünün dışarıya çıkması şeklinde açıklanır.</strong></em></p><p><em><strong>Zimzum’un bu eylemi ise Rabbinicol (bilgenin) söylediğinde gizlidir. Buna göre, Tanrı’nın yeri dünyadır, ancak dünya Tanrı’nın yeri değildir.</strong></em></p><p><em><strong>Kutsal davranışlar aşağıdaki sembollerle ifade edilir: Örneğin, boşluğu çevreleyen Ayınsof veya sonsuz ışıktan yayılan huzmeler çevreden merkeze akar. Bu kav veya kutsal arzu huzmeleri 10 değişik yayılma katmanından dağılır.</strong></em></p><p><em><strong>Başka bir bilge söyleyişine göre, dünya 10 kutsal sözle adlandırılır. Orta çağlardan beri bu 10 katman sefirot olarak bilinmektedir.</strong></em></p><p></p><p><em><strong>Sefirah sözcüğünün hiçbir dilde tam karşılığı yoktur, bunun kökü cipher ve saphire sözcüklerine dayanır. Bazıları sefirot’u kutsal güçler ve kutsal akımlar olarak görür, bazıları da kutsal yönetimin alet ve araçları olarak niteler. Mistikler ise bunları Tanrı’nın 10 yüzü, eli ve hatta elbiseleri olarak ifade ederler.</strong></em></p><p><em><strong>Sefirot arasındaki ilişki üç kapalı kutsal prensip tarafından yürütülür.</strong></em></p><p></p><p><em><strong>Bunlar, yani Zahzarot:</strong></em></p><p></p><p><em><strong>· İlk isteğin gizli parlaklığı,</strong></em></p><p><em><strong>· Merhamet</strong></em></p><p><em><strong>· Adalet’tir.</strong></em></p><p></p><p><em><strong>İstek dengeyi sağlar, merhamet genişletir ve adalet yayılmanın akışını zorlar. Böylece bunlar 10 kutsal davranışı kesin bağlı örnekler şeklinde organize ederler.</strong></em></p><p><em><strong>Dördüncü olarak söylenen örnekse, “her şeyin ortaya çıkmaya dayandığının modelidir” (paradigma). Bu da Tanrı’nın imajı olarak adlandırılır, fakat genellikle “hayat ağacı” olarak bilinir. Her sefirah, dönüşte bir Zahzarot’un bölgesel etkisiyle yayılır, bu nedenle 10 sefirahı açığa çıkaran akım, “şimşek çakması” gibi “zigzag” şeklinde görüntü verir. Merkez noktadan (denge) sağ yöne (genişleme) ve sol yönedir (zorlama). Bu yüzden Zahzarot, hayat ağacındaki diyagramda dikey sıralamayı yükseltir ki bunlar “sütunlar” olarak bilinirler.</strong></em></p><p><em><strong>Eşitlikten (zerafet, istek) dolayı merkezde, merhametten (aktif güç genişlemesi) dolayı sağda, sertlikten dolayı soldadır.</strong></em></p><p><em><strong>Karşılıklı ilişkiler dördüncüyü ağaca, tüm varoluşun altına koyarlar ve böylece sefirot’un özellikleri bilginin dallarında zaman dilimleri olarak görülürler. Bunların ana tanımı Tanrı’nın sıfatları gibi olduğu halde, insan tecrübesinin zaman dilimleri olarak da tanımlanabilirler, çünkü biz Tanrı’nın imajında görünürüz.</strong></em></p><p><em><strong>İnsanın gelişmesi metodu Kabala’da sıkça geçer ve saf soyutlukların açıklanamadığı metafizik alanlarda bu sembolik dile rahatlıkla başvurulur.</strong></em></p><p><em><strong>Boşluğun ucundaki ilk sefirah İbranice “keter” (taç) olarak adlandırılır ve bu açığa çıkma olmuşu, olanı ve olacağı kapsar.</strong></em></p><p><em><strong>Burası ilk yayılmanın ve son dönüşün yeridir. Kutsal sıfatının doğası gereği Tanrı’nın adı olarak belirtilir ki bu geleneksel olarak “Ben, Ben’im” şeklinde ifade edilir.</strong></em></p><p><em><strong>Işık huzmesi dengenin bu noktasından yayılır, merhametin etkisi altında, güç ve genişleme ikinci sefirahı açığa çıkarır, bu da hokhmah’dır (akıl, hikmet, bilgelik). Kutsallık ve insan aklının aktifliği, öz bilgisi insanoğlu tarafından deha, ilham veya vahiy olarak nitelenir.</strong></em></p><p><em><strong>Üçüncü sefirah güç, şekil ve eylemsizliğin açığa çıktığı binah’dır (anlayış). Bu pasif, yansıtıcı ve kavrama kapasitesi olan akıldır. İnsanda sağduyu ve gelenek içinde açığa çıkar. Binah solda</strong></em></p><p></p><p><em><strong>olup güç sütununun başında bulunur, keter’in altındaki denge sütununa temas eder, ağaçtaki bu noktada denge kesindir.</strong></em></p><p><em><strong>Bu nokta Ruah Ha Kodesh’tir, kutsal ruh olarak 3 yüksek sefirahın altını örter, ortaya, açığa çıkmamış olarak, fakat açılmanın içinde yer alır. Ağaçta sefirah olmayan daat (vahiy) ile işaretlenmiştir. Mutlaklık direkt olarak varoluşun içine girer. İnsanoğluna göre daat, Tanrı’dan başka bir yerden gelmeyen bilgidir. Daat sadece görünmekle kalmaz aynı zamanda bilinir de. Bu bilinme, binah’tan gelen derin düşünmekten, yani aklın açığa çıkmasından bu yönüyle farklıdır. Yüksek sefirahların çocuğudur, yalnızca gözetlemek değil, aynı zamanda “olmak”tır.</strong></em></p><p><em><strong><em><strong>Işık daat’ın hemen altından merhametin sütununa girer ve tekrar gücün sütununa döner ve bir sefirot çift olarak tanımlanır. Bu katta duygular hâkimdir ve yüksek aklın farkıdır. Aktif ve iç duygunun sefirası hesed (merhamet), pasif veya dış duygunun sefirası gevurah’dır (adalet). Bu sefirahların tamamlayıcı özellikleri olarak da hesed’de aşk, hoşgörü, cömertlik ve gevurah’da disiplin ve ayırt etme özellikleri söylenebilir. Bu duygusal katta, karşıt sefirotik prensiplerin operasyonu sırasında yönlerden birine ağırlık verilmesi günlük yaşantıda kendini açığa vurur, her insanın yaşamında buna göre hüküm (gevurah) veya merhametin (hesed) etkisi izlenebilir.</strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong>Parlak ışık, merhametin (hesed) geniş hoşgörülü yönteminden hükmün (gevurah) yapıcı yöntemine girer ve tekrar dönerek aşağı dereceye geçer, burası “denge”nin sütunudur. Burada merkezi sefirah olan tiferet (güzellik, süs, ziynet) vardır. Bu ağacın kalbidir ve direkt olarak merhamet ve güç sütununun tüm sefirahlarıyla ilişkilidir. Merkezdeki tiferet kalplerin kalbidir. Merhamet ve hüküm ile birlikte, kutsal ruhun üçlemesini oluşturan “merhamet–hüküm–ruh” (güzellik), yüksek sefirahlar olan hikmet ve anlayışla birlikte “tanrısal ruhun” büyük üçlemesini yaparlar ve bu üçlemenin ortasında da Ruah Ha Kodesh vardır. İnsan psikolojisinde tiferet “kendi”dir, şahsın çekirdeği, esasıdır. Ancak bu, günlük benliğin arkasındaki Ben’dir. Adalet (gevurah), merhamet (hesed), anlayış (binah) ve hikmet (hokhmah) yüksek merkezlerinin genelde pek farkında olunamayan etkilerini odaklar.</strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Tiferet’in (güzellik) altından, parlak ışık ile tamamlayıcı özellikler ortaya çıkar. Bunlar da merhamet ve güç sütunlarında en alttadır. Aktif genişleyici taraf nezah (zafer), pasif ve sıkıştırılmış taraf ise hod ’dur (ihtişam). Geleneksel olarak bu özelliklerin İbrani isimleri zafer ve parlaklık (görkem) olarak tercüme edilir. Bu kutsal değerler Tanrı’nın misafirleri rolünü üstlenirler ve kutsal isteği yapmak üzere gönderilirler. İnsanda “vital–psiko–biyolojik” olaylar olarak görülür. Bunlar aktiflik, içgüdü ve atılganlık nezah (sonsuzluk) veya pasiflik bilme ve kontroldür, hod (yansıma).</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Denge sütununda ve bu iki pratik sefirot’un arasında ve altında yesod (temel, asıl) vardır. Peş peşe giden diğer sefirotlar gibi o da daha öncekileri kapsar ve bundan dolayı birçok özelliklere sahip bir komplekstir.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>İlki üretken oluşudur. Görüleceği gibi bu noktadan itibaren ağacın devamı (gelecek ağaç) ortaya çıkar.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>İkinci olarak geri dönüşlüdür (yansıma) ve burada doğrudan tiferet’in (güzellik) altındadır. Resmin resmi (imajın imajı) olarak kavranabilir ve “ağaç kendini görür, yesod asıl ayna içindeki aynadır.” Bu iki tamamlayıcı görev şunu ifade eder: Onun temeli (kaynağı) saf ve sağlam olmalıdır, bundan dolayıdır ki seksüel saflığın (temizliğin) iç manası bu sefirah ile bağlantılıdır. Bizde ise “Ego” ve “Şuur”un alt bölümüne tekabül eder, burada biz kendimizi görürüz. Bir insanın kendi gerçek değerlerini diğer insanlara gösterebilmesi ancak tiferet’e projekte olmasıyla olanaklıdır. Dünya hakkındaki idraklerimizin çoğunluğu ve irade–istek ile ilgili aletlerin çoğunluğu burada yerini alır.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>En alttaki sefirah malkut (krallık), keter’in (taç) tamamlayıcısıdır. Burada parlayan ışık yere iner ve “Tanrının madde içindeki varlığı” olan şehina’yı tesis eder. Ağaç tamamlanmıştır. Kök, gövde, dallar ve meyve, ağacın varlığa ulaşmasını sağlar veya irade, akıl, kalp, vücut veya tanrısal istek, tanrısal akıl, tanrısal kalp ve tanrısal vücut olarak da ifade edilebilir. Dört unsur yani toprak, su, hava ve ateş insan bedeninde de bulunmaktadır ki bunlar aynı zamanda malkut’un dört katmanıdır; katılar, sıvılar, gazlar ve radyasyonlar olarak, işte bizi canlı tutan bunların birbiriyle reaksiyonlarıdır.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Buraya kadar sefirot’un genel temasını görmüş bulunuyoruz. Sefirot’un üçü aktif olan sağ taraftaki “merhamet” sütununda, diğer üçü pasif olan sol taraftaki “güç” sütununda ve diğer dördü (sefirah olmayan daat da dâhil olmak üzere) merkezdeki “denge” ve “zarafet” sütununda yer alır. Bunların ilişkileri zigzag şeklinde ya da daha gerçekçi olarak 22 alanda gösterilir, bunlar üçlülerin oluşturduğu üçgenler (konfigürasyon) şeklinde konumlandırılabilir.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Yukarıdaki açıklamalardan en ince metafizik ve mitolojik şekillendirme çıkar. Değişken sefirot takımyıldızlarının çalışması birçok bölümlerden oluşmuştur ve her sefirahtaki anlık dinamizm, minyatür ağacın damarlarındaki özsu akışına benzetilebilir.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>“Rabbi İshmael der ki: Bütün arkadaşlar (inisiyeler) onu, evinin ortasında ister aşağı, ister yukarı gidebileceği ve kimsenin onu engelleyemeyeceği bir merdiveni olan bir adama benzetirler.”</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>“Öğretisi: saklı kitap, dengede tartılanı anlatan kitaptır, bunun için önceden bir denge (evren) vardır. Yüz yüze devamlı bakmaz.” (Zohar XIII. yy.)</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>“Yokluktan 10 sefirot. Dokuz değil on. On bir değil on. Aklınla anla ve aklında anla, soruştur ve anlamları hakkında uzun uzun düşün, böylece yaratıcı tahtına döner.” (Sefer Yezirah, Babylonia VI. yy.)</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Dört Dünyanın Sembolizması:</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Hayat ağacı belirmenin (türemenin) kutsal dünyasını teşkil eder ve varoluş ilk önce buradan başlar. Bu dünya Azilut’tur. (Azilut İbranice yakınlık demektir.)</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Azilut dünyasının doğasında, var olan bütün dinamikler ve kurallar tam olarak mevcuttur, çünkü orası saf iradenin (isteğin) olduğu yerdir. Kutsal varoluş, büyük kozmik çemberlerin</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>dizilişi boyunca yaratılış, en yüksek gök kubbeden en küçük parçaya kadar uzayda halka halka yayılacaktır. Sonsuzluktan şu ana, çağlardan haftalara ve oradan da günlerin sonuna vardığı zaman her şey tam olur. (Uzayda ve zamanda hareket olmadığı sürece hiçbir şey olmaz ve olmayacaktır.)</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>İsaah’a göre “Herkes benim adımla çağrılana dek ki ben onu zarafetim için yarattım, ona şekil verdim yani onu yaptım.” Çağrılmak, yaratılmak, şekil vermek ve yapmanın dört evresi, kutsal kitapların ve Kabalanın içinde sık sık yinelenir, bunlar en eski hayat ağacında (Azilut’ta) bulunurlar ve sembolik olarak ağacın kök, gövde, dal ve meyveleri ile ifade edilirler. Bu dört evre tetragrammaton (dört kutsal harf) veya Tanrı’nın en özel ismi YHVH’nin dört harfiyle de açıklanabilir.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Dört dünya aynı zamanda en alt sefirah olan malkut (krallık) ve tüm sefirahların kaynağından çıkışlardaki 4 evreyi de simgeler.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Örneğin:</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>1. Katman “ateş” ile birleşmiştir, keter’e en yakın olandır ve sembolik olarak da “saf istek”tir (irade). Tanrısal Çağrı.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>2. Katman (dünya) “hava” ile birleşmiştir. “Akıl”dır. Tanrısal Yaratma.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>3. Katman “su” ile birleşmiştir, “duygusal” vurgulama olarak belirtilmiştir ve değişen biçimlerdir. Tanrısal Şekillendirme.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>4. Katman “toprak” ile birleşmiştir, hareketin “dil”idir. Bu daha önceki evrelerin pratik tamamlanmasıdır. Tanrısal Yapma.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Her katman bir üsttekinin özelliklerini ve aktivitelerini kapsar, böylece her alttaki katman da daha kompleks ve kaynaktan daha uzaktır. Azilut kendi içinde tamamıyla realize olmamıştır (gerçekleşmemiştir). Öyle ki, bu bir eve sahip olmaya benzer, düşünülmüş ama henüz prensipte karar verilmemiştir. Şekil olarak dizayn edilmiş ve projenin tohumu oluşmuştur. Azilut’un doğasında var olan dört evre gibi bunlar kendilerini dört büyük kademede gösterirler, her biri kendi içinde bir dünyadır. Yaradılışın kozmik oluşumu (hava) beriah’tır. Azilut’ta (ateş) düşünülen, yetzirah’da şekillerin (sıvı) olma dünyasıdır, hareketlerin (katı) dünyası ise assiyah’tır.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Her katmanın (tabakanın) kendi ağacı vardır, her dünya kendi içinde Azilut ağacının oluşumunu ve her biri kendi içinde kendi gerçekliğini taşır. Bu idrakin merkezi ile bir dünya ve diğerleri arasındaki ilişkinin anlaşılması Kitab-ı Mukaddes’te İbrani bahislerinde konu edilir. Tevrat’ta “benim ismimle çağırın” sözü Azilut’un özüdür, bu sözün anlamı şudur: “Her sefirah bir diğerini bir Tanrı ismiyle bağlar.”</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Keter (taç)’in ismi “Ehyeh Asher Ehyeh”dir, “Ben Olan Ben” veya “Ben Benim” demektir. Bu bütün var olanların başlangıcı ve sonudur. hokhmah (hikmet) ve binah (anlayış), YHVH ve Elohim’dir. Eski inanışa göre bunlar merhamet ve Tanrı’nın görünüşüdür. Tiferet (güzellik), YHVH Elohim adıyla anılır, yukarıdaki üç sefirahın alanlarının merkezinde yer alır ve “Tanrı’nın yaratıcılığıdır.”</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Sefirotun diğerlerinin de kendilerine ait isimleri vardır. Genesis’in (yaratılış) açılış cümlesine dayanarak diğer sefirahların adları bazı kabalistler tarafından Elohim olarak kabul edilir. “Baraşit Bara Elohim” cümlesi “Başlangıçta Elohim yaratıldı,” demektir. Elohim sözcüğü çoğuldur ve burada yaratılma oluşumu Tanrı’nın özellikleri olarak başlar, kutsal isimler olarak somutlaşır ve yaratılış dört olarak adlandırılır.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Genesis’in ilk bölümü, yaratılışın daha önce var olan kutsal dünyadan (hayat ağacının kökü) açılımı olarak anlaşılmalıdır (filizlenme). Bu konu, Yahudilerin ezoterik kozmogonisinde (evrenin oluşumunu inceleyen bilim) sıkça rastlandığı halde, İncil’le ilgilenen kişilerin çoğu tarafından halen bilinmemektedir.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Yüzyıllardır tartışılan “yaratılışın yokluktan 4’e gelmesi” olayı, bu konunun kapsamına girmektedir. Bu tartışmalar, daha önceden var olan kutsal yayılmanın bilinmemesinden kaynaklanmaktaydı. Daha önceki varoluş açıklaması ise “Tanrı evreni yaratmadan, şekillendirmeden ve yapmadan önce Tora ‘ya (öğreti) danıştı,” şeklindeydi.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Yaratma, iradesinin oluştuğu zaman başladı yahut “Ben Benim” dediği zaman başladı, bu çağrı Azilut ağacının kalbinden yayılır ve Azilut ağacı tiferet’tir. Burada yaratıcı Tanrı, Azilut’un üç aşağı katmanından yeni ağaç ve yeni dünyayı yaratır, şekillendirir ve yapar. Beriah’ın bu dünyası Kitab-ı Mukaddes’e göre yaratılışın 7. gününde açılmıştır.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Birinci günde nezah, hod ve malkut’un oluşturduğu Azilut üçlüsü, beriah ağacının en yüksek üçlüsü olur. Bunlar yaratıcı hikmet, anlayış, güzellik veya hokhmah, binah ve tiferet’tir. Yaratılışta bu olaydan şöyle söz edilir. Gökkubbenin yukarıdaki sular ve aşağıdakilerin arasında bölünmesidir, buna “bölünmüş dünya” denir.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Sonraki 5 gün yaratılış ağacının adım adım açılmasıdır. Her katman sefirahlara bağlanır. Bu, yaratıcının en alttaki beriatik sefirahta (malkut–kingdom) son günde dinlenmesine kadar sürer. Böylece iş mükemmel bir şekilde biter.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Kabalistler buna “Edom’un Kralları” adını verirler. Edom’un Kralları Kitab-ı Mukaddes’e göre, İsrail’deki krallardan önce hüküm sürmekteydiler. Söylendiğine göre, onların başarısızlık nedeni, bir sütunun veya bir sefirahın aşırılığıydı. Başlangıçtaki yaratılış, ancak dengede olursa başarılıdır. Yaratılışın (Genesis) 2. faslında tüm olay tekrarlanmış gibidir. (Ayet 1:27 ve Allah insanı yarattı: “Vayivra Elohim et ha adam”) (Ayet 2:7 ve Allah insana şekil verdi: “YHVH Elohim vayitzer et ha adam”)</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Edebi olarak, şekil verdi ve yarattı kelimeleri arasında çok fark vardır. 2. bahis sefirotik ağacın diğer ve daha kompleks işleriyle ilgilidir. Buna da “Olam ha yezirah” denir: Şekillenme dünyası. Bu dünyanın özelliği devamlı değişen fenomenlerdir. Tanrısal irade ile yaratmanın dinamiğinin birlikte çalışmasıdır. Bir fikir olarak dizayn bölümünde, mimarın isteği (Azilut), yaratmak için karar verme (beriah) ile karşılaştırılabilir. Beriah’da yapının inşasından önce detaylar belirlenir. Yezirah, farklılık ve karmaşıklığın egemen olduğu yerdir. Burada yaratıkların beriatik ruhları değişik katmanlarda yer alır ve onların türleri burada belli olur (at, köpek vb). Yezirah dünyası Eden bahçesidir, burada hem erkek, hem de dişilik özelliği olan</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>(androgynous) insan yaratılmıştır (Genesis 1:27). Beriah’da cinsiyetler kesinlikle belirlenmiş, Âdem ile Havva olarak ayrılmıştır ve erkeklik ile dişilik yansımaları diğer sütunlara yayılır.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Dördüncü dünya assiah’dır, bir üstteki alttakini üreterek, yani yezirah dünyasından ortaya çıkar. Genesis bu konudan “Eden’den akan ırmak” olarak bahseder. Hayat ağacının içinde doğal olan dört katmanın ve ayrılmış dört dünyanın da tekrarıdır. Yapmanın veya element ve hareketin bu en alt dünyası, bizim Âdem ve Havva olarak yaşadığımız dünyadır. O kendini evrende ortaya çıkarır ve biz onu duyularımızla deneyleriz. Bu deneyleme onun katılığı, sıvılığı, gazlığı ve radyoaktif özellikleri iledir. Bu da güç ve şeklin, sol ve sağ sütunların özellikleridir. Bunlar fenomenlerin doğal kanunları altındaki etkileşimlerinden daha fazlasının farkındadırlar ve tüm varoluşun içinden geçen yüksek dünyaların fiziksel alanları olarak görülürler. Bazı fizikçiler atom–altı çizelgeye dayanarak, bütün bu sonsuz galaksinin ardında başka tür bir evren bulunabileceğini söylerler. Bu belki katı olmayacaktır veya bir bilimsel kozmos olabilir. Şu andaki en dünyevi görüş, doğal dünyanın bilgisini taşıyan diğer boyutların bilincinde olmak ve bunu doğaüstü bir realite içinden geçirmektir.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Dört dünya varoluşun her yerine sinmiştir. Şematik olarak, Yakub’un el merdiveni ile bir dünya ağacının sonsuz yapısından yükselmesi olarak görülebilir. Böylece Tanrı’nın iradesi ve bütün var olanları birbirine bağlayan akış, yayılan her şeyin içindedir. Her durumdaki yüksek dünyanın tabanı alttaki dünyanın “vahiy” (daat) olarak temelini oluşturur. Bu planda görülür ki, sefirotun sıralanışı, eksen üzerinde açılışı ve böylece bu uzun hat yahut tanrısal iradenin kav’ı bütün dünyaların etrafını sarar. Dört dünya birçok şekillerde gözlenebilir. Aynı merkeze ait geometrilerden (biçimlerden) Âdem’in antropomorfik benzerliği veya salonların veya bahçelerin kutsal tepelerinin ardı ardına gelmesi gibi… Şu unutulmamalıdır ki, hiçbir imaj gerçeği zapt edemez; bir portrenin, ne kadar derin anlamı olursa olsun, bir kişinin yalnızca bir görünüşünü yakalayabildiği gibi… Kabala, gerçeklik konusunu açıklayan tüm formları değiştirmiştir. Onun amacı varoluşun bir imaj haline getirilmemesi ve bir “sonsuzluk” olarak düşünülmesidir. Ne yazık ki Ortodoksluk bu prensibi hiç anlayamamış ve çoğu zaman gereksiz formaliteler uygulamıştır.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Bu dünyanın sakinleri olarak Tachutonim hakkında da bir şeyler bilmemiz gereklidir. Tachutonim, assiyah veya doğa krallığının altında oturanlar, biz kendimizden geçtiğimizde, bizim “yukarı dünyalardaki parçalarımızdır.”</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Elyonim, yani yukarıda oturanlar, normal duyularla hissedilemez, fakat mantıki olarak varlıkları farz edilir ve insan doğaüstü bir müdahaleyi denerse bunu hissedebilir. Yukarı dünya, başka realitelere göre ayarlanmış yaratıklarla doludur. Bu yaratıklar Kabala’da melekler ve baş melek olarak gösterilmiştir. Veya balık ve kuş olarak gösterilir (Genesis, 1:26). Bunlar şekillenmenin yeziratik dünyasında yüzerler, yaratılmanın beriatik dünyasında uçarlar.</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>Kozmik resmi (biçim) tamamlamak için Kabala’da kelippot veya kabukların dünyası olarak bilinen bir konu vardır, bu “şeytanın” veya tahrip edici varlığının “yaratılmış evrende tanınmasıdır.” Geleneğe göre, bir önceki dünyanın kalıntıları, halen var olan yaratıcı tarafından ayıklanmıştır. Bunların görevleri, her iki makrokozmik ve mikrokozmik katmanlarda, iyiliği denemek ve anlamını kanıtlamak için müdahale etmektir. Şeytani güçler</strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p><p><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong><em><strong>kötülük olarak ortaya çıkar, fakat Job’un kitabında görüldüğü gibi “Şeytan” (deneyici) “Tanrı’nın oğullarından biridir.” O kozmik görevli olarak kaos’un güçlerini evrenin dengesini bozmak için kullanır. Bu eylem aşağı üç dünyanın katmanında olur ve tam olmayan şeylerin tamamlanmasını sağlar. Bu şeytani yaratıklar veya scheddim, insanlık için korkunç bir zıtlık oluşturur ve bu da insanların akıllarını çabucak etkiler. Bundan dolayı Âdem Tanrı’nın görüntüsü olarak “serbest iradeye” ve “seçime” sahiptir. İyiliği ve kötülüğü yayar, bu da insanoğlunun diğer ayrıcalıkları ve görevlerinden biridir.</strong></em> </strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></strong></em></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="dderya, post: 785246, member: 112565"] [SIZE=5][B] Kabala Saklı Bilgelik Geleneği [/B][/SIZE] [I][B]Z’ev ben Shimon Halevi[/B][/I] [I][B]Çeviren: Ekrem Ülkü – Onur Ülkü[/B][/I] [I][B]Başlangıç:[/B][/I] [I][B]Adam ve Hayat ağacı aynı projeyi (taslağı) içerir. Bu düşünce (tasarım) kitabın ilk bölümü “Genesis”teki (Başlangıç) “Tanrı insanı kendi suretinde (tıpkısı) yarattı,” formülasyonundan ileri gelmektedir.[/B][/I] [I][B]Kabalistik geleneğe göre Tanrı, Hiçlik mevcudiyetinin (hakikatinin) –içinde Tanrı’nın (karşıt olarak) her şey ve hiç olduğu– boşluğundan, tezahür etmemiş mevcudiyetin (hakikatin) ilk oluşumunu (halini) yarattı.[/B][/I] [I][B]Bu sonsuz dünyadan, sonsuz ışıktan oluşan –ortasında ilk taç olarak adlandırılan boyutsuz bir nokta bulunan– bir âlem kristalize oldu (billurlaştı).[/B][/I] [I][B]Tezahür etmemiş mevcudiyetin bu üç oluş sureti, pozitif evren için negatif arkatasarım olacaktır. Bu pozitif evren, ışımanın arketipik (ilkörnek) dünyasına doğru gelişmek için ilk taçtan (boyutsuz ilk noktadan) yayılmıştır.[/B][/I] [I][B]Bu tezahür tam olarak bittiğinde artık o, başlangıçtaki (ve) evrensel insan olarak adlandırılan Adam Kadmon’dur.[/B][/I] [I][B]Yaratıcının on görünüşünden ibaret olmasına karşın Adam, evrenin “yaşayan bir kopyası” ve “yaratıcının yansıması” olduğu için, “içindeki birliğin” ve “işleyen bütünlüğün” sembolüdür.[/B][/I] [I][B]Bu tezahür etmiş dünyada Adam Kadmon’un fonksiyonu, hakikatin tezahür etmemiş yanına karşı “sürekli bir karşıt güç” vazifesi görmektir.[/B][/I] [I][B]Bu süreç “tam şimdi”dir, “bu an”dadır ve her bir an “evrensel drama”nın değişime uyum sağlamasıdır (uyumudur). Bu denge sürecinin boyutu o kadar kapsayıcıdır ki, en muazzam kozmik olaydan boşluğun kıyısındaki en ufak olguya kadar bütün olanları içine alır. Onda (her şey) varlık ve (hiç) yokluğun kutupları arasında süzülen tüm hakikat (varoluş, mevcudiyet) barınır.[/B][/I] [I][B]Her şeyden önce şunun üzerinde düşünülmelidir; göreli (rölatif) dünya hiç durmayan (son bulmayan) bir hareketle (devinimle) var olmaktadır, fakat buna rağmen “mutlak”, içine nüfuz eden bir suskunluk, sessizlik ve boşluk olarak her zaman onun içinde bulunur ve onu kapsar.[/B][/I] [I][B]Kabbalah:[/B][/I] [I][B]Kabbalah, Yahudiliğin “içsel” ve “mistik” görünümü olup, kutsal simgeleri, evrenin doğasını ve insanın kaderini Yahudi terimleriyle açıklayan bir öğretidir.[/B][/I] [I][B]Vahiy yoluyla tebliğ edildiğine inanılan bu bilgiler, ketumiyet geleneğine bağlı olarak, asırlarca dışarıya sızdırılmadan gelmektedir.[/B][/I] [I][B]Değişik yörelerde ve farklı çağların spiritüel ve kültürel gereksinmelerine göre, mitolojik ve metafizik formlar halinde periyodik değişimlere uğramıştır. Uzun ve geniş alana yayılan evren tarihi de Kabala’nın etkisini taşımaktadır.[/B][/I] [I][B]Manifestasyon:[/B][/I] [I][B]Tanrı Tanrı’dır. Hiçbir şey onunla kıyaslanamaz. Tanrı Tanrı’dır.[/B][/I] [I][B]Kabala’da Tanrı Ayın diye adlandırılır.[/B][/I] [I][B]Ayın’ın İbranice anlamı “yokluk”tur (hiçbir şey), Tanrı için ise “varoluşun ötesinde” olarak kullanılır.[/B][/I] [I][B]Ayın ne alttadır ne üstte, ne durur ne hareket eder, Ayın hiçbir yerde değildir.[/B][/I] [I][B]Tanrı “mutlak yokluk”tur.[/B][/I] [I][B]Ayınsof; “sonu olmayan” demektir. Tanrı’nın her yerde olan unvanıdır.[/B][/I] [I][B]Ayınsof, Ayın’ın “bir’den sıfır’a” kadar olan halidir. Ayınsof zaten “var olmuş olan” Tanrı’dır, “mutlak her şey”dir. Ayınsof’un özellikleri yoktur, çünkü varoluşta açığa çıkar ve varoluş aynı zamanda sondur.[/B][/I] [I][B]Kabala’nın sözel geleneği “varoluşu” şöyle açıklar: “Tanrı kendini göstermek istedi.” Yazılı geleneklerde, var olmaktan önceki durum “yüz yüze devamlı bakmaz”, tam özgürlük ise “Tanrı’nın her şeyi geri çekmesi” yani Ayınsof’un geri çekilmesi, aynanın içindeki görüntünün dışarıya çıkması şeklinde açıklanır.[/B][/I] [I][B]Zimzum’un bu eylemi ise Rabbinicol (bilgenin) söylediğinde gizlidir. Buna göre, Tanrı’nın yeri dünyadır, ancak dünya Tanrı’nın yeri değildir.[/B][/I] [I][B]Kutsal davranışlar aşağıdaki sembollerle ifade edilir: Örneğin, boşluğu çevreleyen Ayınsof veya sonsuz ışıktan yayılan huzmeler çevreden merkeze akar. Bu kav veya kutsal arzu huzmeleri 10 değişik yayılma katmanından dağılır.[/B][/I] [I][B]Başka bir bilge söyleyişine göre, dünya 10 kutsal sözle adlandırılır. Orta çağlardan beri bu 10 katman sefirot olarak bilinmektedir.[/B][/I] [I][B]Sefirah sözcüğünün hiçbir dilde tam karşılığı yoktur, bunun kökü cipher ve saphire sözcüklerine dayanır. Bazıları sefirot’u kutsal güçler ve kutsal akımlar olarak görür, bazıları da kutsal yönetimin alet ve araçları olarak niteler. Mistikler ise bunları Tanrı’nın 10 yüzü, eli ve hatta elbiseleri olarak ifade ederler.[/B][/I] [I][B]Sefirot arasındaki ilişki üç kapalı kutsal prensip tarafından yürütülür.[/B][/I] [I][B]Bunlar, yani Zahzarot:[/B][/I] [I][B]· İlk isteğin gizli parlaklığı,[/B][/I] [I][B]· Merhamet[/B][/I] [I][B]· Adalet’tir.[/B][/I] [I][B]İstek dengeyi sağlar, merhamet genişletir ve adalet yayılmanın akışını zorlar. Böylece bunlar 10 kutsal davranışı kesin bağlı örnekler şeklinde organize ederler.[/B][/I] [I][B]Dördüncü olarak söylenen örnekse, “her şeyin ortaya çıkmaya dayandığının modelidir” (paradigma). Bu da Tanrı’nın imajı olarak adlandırılır, fakat genellikle “hayat ağacı” olarak bilinir. Her sefirah, dönüşte bir Zahzarot’un bölgesel etkisiyle yayılır, bu nedenle 10 sefirahı açığa çıkaran akım, “şimşek çakması” gibi “zigzag” şeklinde görüntü verir. Merkez noktadan (denge) sağ yöne (genişleme) ve sol yönedir (zorlama). Bu yüzden Zahzarot, hayat ağacındaki diyagramda dikey sıralamayı yükseltir ki bunlar “sütunlar” olarak bilinirler.[/B][/I] [I][B]Eşitlikten (zerafet, istek) dolayı merkezde, merhametten (aktif güç genişlemesi) dolayı sağda, sertlikten dolayı soldadır.[/B][/I] [I][B]Karşılıklı ilişkiler dördüncüyü ağaca, tüm varoluşun altına koyarlar ve böylece sefirot’un özellikleri bilginin dallarında zaman dilimleri olarak görülürler. Bunların ana tanımı Tanrı’nın sıfatları gibi olduğu halde, insan tecrübesinin zaman dilimleri olarak da tanımlanabilirler, çünkü biz Tanrı’nın imajında görünürüz.[/B][/I] [I][B]İnsanın gelişmesi metodu Kabala’da sıkça geçer ve saf soyutlukların açıklanamadığı metafizik alanlarda bu sembolik dile rahatlıkla başvurulur.[/B][/I] [I][B]Boşluğun ucundaki ilk sefirah İbranice “keter” (taç) olarak adlandırılır ve bu açığa çıkma olmuşu, olanı ve olacağı kapsar.[/B][/I] [I][B]Burası ilk yayılmanın ve son dönüşün yeridir. Kutsal sıfatının doğası gereği Tanrı’nın adı olarak belirtilir ki bu geleneksel olarak “Ben, Ben’im” şeklinde ifade edilir.[/B][/I] [I][B]Işık huzmesi dengenin bu noktasından yayılır, merhametin etkisi altında, güç ve genişleme ikinci sefirahı açığa çıkarır, bu da hokhmah’dır (akıl, hikmet, bilgelik). Kutsallık ve insan aklının aktifliği, öz bilgisi insanoğlu tarafından deha, ilham veya vahiy olarak nitelenir.[/B][/I] [I][B]Üçüncü sefirah güç, şekil ve eylemsizliğin açığa çıktığı binah’dır (anlayış). Bu pasif, yansıtıcı ve kavrama kapasitesi olan akıldır. İnsanda sağduyu ve gelenek içinde açığa çıkar. Binah solda[/B][/I] [I][B]olup güç sütununun başında bulunur, keter’in altındaki denge sütununa temas eder, ağaçtaki bu noktada denge kesindir.[/B][/I] [I][B]Bu nokta Ruah Ha Kodesh’tir, kutsal ruh olarak 3 yüksek sefirahın altını örter, ortaya, açığa çıkmamış olarak, fakat açılmanın içinde yer alır. Ağaçta sefirah olmayan daat (vahiy) ile işaretlenmiştir. Mutlaklık direkt olarak varoluşun içine girer. İnsanoğluna göre daat, Tanrı’dan başka bir yerden gelmeyen bilgidir. Daat sadece görünmekle kalmaz aynı zamanda bilinir de. Bu bilinme, binah’tan gelen derin düşünmekten, yani aklın açığa çıkmasından bu yönüyle farklıdır. Yüksek sefirahların çocuğudur, yalnızca gözetlemek değil, aynı zamanda “olmak”tır. [I][B]Işık daat’ın hemen altından merhametin sütununa girer ve tekrar gücün sütununa döner ve bir sefirot çift olarak tanımlanır. Bu katta duygular hâkimdir ve yüksek aklın farkıdır. Aktif ve iç duygunun sefirası hesed (merhamet), pasif veya dış duygunun sefirası gevurah’dır (adalet). Bu sefirahların tamamlayıcı özellikleri olarak da hesed’de aşk, hoşgörü, cömertlik ve gevurah’da disiplin ve ayırt etme özellikleri söylenebilir. Bu duygusal katta, karşıt sefirotik prensiplerin operasyonu sırasında yönlerden birine ağırlık verilmesi günlük yaşantıda kendini açığa vurur, her insanın yaşamında buna göre hüküm (gevurah) veya merhametin (hesed) etkisi izlenebilir. [I][B]Parlak ışık, merhametin (hesed) geniş hoşgörülü yönteminden hükmün (gevurah) yapıcı yöntemine girer ve tekrar dönerek aşağı dereceye geçer, burası “denge”nin sütunudur. Burada merkezi sefirah olan tiferet (güzellik, süs, ziynet) vardır. Bu ağacın kalbidir ve direkt olarak merhamet ve güç sütununun tüm sefirahlarıyla ilişkilidir. Merkezdeki tiferet kalplerin kalbidir. Merhamet ve hüküm ile birlikte, kutsal ruhun üçlemesini oluşturan “merhamet–hüküm–ruh” (güzellik), yüksek sefirahlar olan hikmet ve anlayışla birlikte “tanrısal ruhun” büyük üçlemesini yaparlar ve bu üçlemenin ortasında da Ruah Ha Kodesh vardır. İnsan psikolojisinde tiferet “kendi”dir, şahsın çekirdeği, esasıdır. Ancak bu, günlük benliğin arkasındaki Ben’dir. Adalet (gevurah), merhamet (hesed), anlayış (binah) ve hikmet (hokhmah) yüksek merkezlerinin genelde pek farkında olunamayan etkilerini odaklar. [I][B]Tiferet’in (güzellik) altından, parlak ışık ile tamamlayıcı özellikler ortaya çıkar. Bunlar da merhamet ve güç sütunlarında en alttadır. Aktif genişleyici taraf nezah (zafer), pasif ve sıkıştırılmış taraf ise hod ’dur (ihtişam). Geleneksel olarak bu özelliklerin İbrani isimleri zafer ve parlaklık (görkem) olarak tercüme edilir. Bu kutsal değerler Tanrı’nın misafirleri rolünü üstlenirler ve kutsal isteği yapmak üzere gönderilirler. İnsanda “vital–psiko–biyolojik” olaylar olarak görülür. Bunlar aktiflik, içgüdü ve atılganlık nezah (sonsuzluk) veya pasiflik bilme ve kontroldür, hod (yansıma). [I][B]Denge sütununda ve bu iki pratik sefirot’un arasında ve altında yesod (temel, asıl) vardır. Peş peşe giden diğer sefirotlar gibi o da daha öncekileri kapsar ve bundan dolayı birçok özelliklere sahip bir komplekstir.[/B][/I] [I][B]İlki üretken oluşudur. Görüleceği gibi bu noktadan itibaren ağacın devamı (gelecek ağaç) ortaya çıkar.[/B][/I] [I][B]İkinci olarak geri dönüşlüdür (yansıma) ve burada doğrudan tiferet’in (güzellik) altındadır. Resmin resmi (imajın imajı) olarak kavranabilir ve “ağaç kendini görür, yesod asıl ayna içindeki aynadır.” Bu iki tamamlayıcı görev şunu ifade eder: Onun temeli (kaynağı) saf ve sağlam olmalıdır, bundan dolayıdır ki seksüel saflığın (temizliğin) iç manası bu sefirah ile bağlantılıdır. Bizde ise “Ego” ve “Şuur”un alt bölümüne tekabül eder, burada biz kendimizi görürüz. Bir insanın kendi gerçek değerlerini diğer insanlara gösterebilmesi ancak tiferet’e projekte olmasıyla olanaklıdır. Dünya hakkındaki idraklerimizin çoğunluğu ve irade–istek ile ilgili aletlerin çoğunluğu burada yerini alır. [I][B]En alttaki sefirah malkut (krallık), keter’in (taç) tamamlayıcısıdır. Burada parlayan ışık yere iner ve “Tanrının madde içindeki varlığı” olan şehina’yı tesis eder. Ağaç tamamlanmıştır. Kök, gövde, dallar ve meyve, ağacın varlığa ulaşmasını sağlar veya irade, akıl, kalp, vücut veya tanrısal istek, tanrısal akıl, tanrısal kalp ve tanrısal vücut olarak da ifade edilebilir. Dört unsur yani toprak, su, hava ve ateş insan bedeninde de bulunmaktadır ki bunlar aynı zamanda malkut’un dört katmanıdır; katılar, sıvılar, gazlar ve radyasyonlar olarak, işte bizi canlı tutan bunların birbiriyle reaksiyonlarıdır.[/B][/I] [I][B]Buraya kadar sefirot’un genel temasını görmüş bulunuyoruz. Sefirot’un üçü aktif olan sağ taraftaki “merhamet” sütununda, diğer üçü pasif olan sol taraftaki “güç” sütununda ve diğer dördü (sefirah olmayan daat da dâhil olmak üzere) merkezdeki “denge” ve “zarafet” sütununda yer alır. Bunların ilişkileri zigzag şeklinde ya da daha gerçekçi olarak 22 alanda gösterilir, bunlar üçlülerin oluşturduğu üçgenler (konfigürasyon) şeklinde konumlandırılabilir. [I][B]Yukarıdaki açıklamalardan en ince metafizik ve mitolojik şekillendirme çıkar. Değişken sefirot takımyıldızlarının çalışması birçok bölümlerden oluşmuştur ve her sefirahtaki anlık dinamizm, minyatür ağacın damarlarındaki özsu akışına benzetilebilir. [I][B]“Rabbi İshmael der ki: Bütün arkadaşlar (inisiyeler) onu, evinin ortasında ister aşağı, ister yukarı gidebileceği ve kimsenin onu engelleyemeyeceği bir merdiveni olan bir adama benzetirler.”[/B][/I] [I][B]“Öğretisi: saklı kitap, dengede tartılanı anlatan kitaptır, bunun için önceden bir denge (evren) vardır. Yüz yüze devamlı bakmaz.” (Zohar XIII. yy.)[/B][/I] [I][B]“Yokluktan 10 sefirot. Dokuz değil on. On bir değil on. Aklınla anla ve aklında anla, soruştur ve anlamları hakkında uzun uzun düşün, böylece yaratıcı tahtına döner.” (Sefer Yezirah, Babylonia VI. yy.)[/B][/I] [I][B]Dört Dünyanın Sembolizması:[/B][/I] [I][B]Hayat ağacı belirmenin (türemenin) kutsal dünyasını teşkil eder ve varoluş ilk önce buradan başlar. Bu dünya Azilut’tur. (Azilut İbranice yakınlık demektir.)[/B][/I] [I][B]Azilut dünyasının doğasında, var olan bütün dinamikler ve kurallar tam olarak mevcuttur, çünkü orası saf iradenin (isteğin) olduğu yerdir. Kutsal varoluş, büyük kozmik çemberlerin[/B][/I] [I][B]dizilişi boyunca yaratılış, en yüksek gök kubbeden en küçük parçaya kadar uzayda halka halka yayılacaktır. Sonsuzluktan şu ana, çağlardan haftalara ve oradan da günlerin sonuna vardığı zaman her şey tam olur. (Uzayda ve zamanda hareket olmadığı sürece hiçbir şey olmaz ve olmayacaktır.)[/B][/I] [I][B]İsaah’a göre “Herkes benim adımla çağrılana dek ki ben onu zarafetim için yarattım, ona şekil verdim yani onu yaptım.” Çağrılmak, yaratılmak, şekil vermek ve yapmanın dört evresi, kutsal kitapların ve Kabalanın içinde sık sık yinelenir, bunlar en eski hayat ağacında (Azilut’ta) bulunurlar ve sembolik olarak ağacın kök, gövde, dal ve meyveleri ile ifade edilirler. Bu dört evre tetragrammaton (dört kutsal harf) veya Tanrı’nın en özel ismi YHVH’nin dört harfiyle de açıklanabilir.[/B][/I] [I][B]Dört dünya aynı zamanda en alt sefirah olan malkut (krallık) ve tüm sefirahların kaynağından çıkışlardaki 4 evreyi de simgeler.[/B][/I] [I][B]Örneğin:[/B][/I] [I][B]1. Katman “ateş” ile birleşmiştir, keter’e en yakın olandır ve sembolik olarak da “saf istek”tir (irade). Tanrısal Çağrı.[/B][/I] [I][B]2. Katman (dünya) “hava” ile birleşmiştir. “Akıl”dır. Tanrısal Yaratma.[/B][/I] [I][B]3. Katman “su” ile birleşmiştir, “duygusal” vurgulama olarak belirtilmiştir ve değişen biçimlerdir. Tanrısal Şekillendirme.[/B][/I] [I][B]4. Katman “toprak” ile birleşmiştir, hareketin “dil”idir. Bu daha önceki evrelerin pratik tamamlanmasıdır. Tanrısal Yapma.[/B][/I] [I][B]Her katman bir üsttekinin özelliklerini ve aktivitelerini kapsar, böylece her alttaki katman da daha kompleks ve kaynaktan daha uzaktır. Azilut kendi içinde tamamıyla realize olmamıştır (gerçekleşmemiştir). Öyle ki, bu bir eve sahip olmaya benzer, düşünülmüş ama henüz prensipte karar verilmemiştir. Şekil olarak dizayn edilmiş ve projenin tohumu oluşmuştur. Azilut’un doğasında var olan dört evre gibi bunlar kendilerini dört büyük kademede gösterirler, her biri kendi içinde bir dünyadır. Yaradılışın kozmik oluşumu (hava) beriah’tır. Azilut’ta (ateş) düşünülen, yetzirah’da şekillerin (sıvı) olma dünyasıdır, hareketlerin (katı) dünyası ise assiyah’tır.[/B][/I] [I][B]Her katmanın (tabakanın) kendi ağacı vardır, her dünya kendi içinde Azilut ağacının oluşumunu ve her biri kendi içinde kendi gerçekliğini taşır. Bu idrakin merkezi ile bir dünya ve diğerleri arasındaki ilişkinin anlaşılması Kitab-ı Mukaddes’te İbrani bahislerinde konu edilir. Tevrat’ta “benim ismimle çağırın” sözü Azilut’un özüdür, bu sözün anlamı şudur: “Her sefirah bir diğerini bir Tanrı ismiyle bağlar.”[/B][/I] [I][B]Keter (taç)’in ismi “Ehyeh Asher Ehyeh”dir, “Ben Olan Ben” veya “Ben Benim” demektir. Bu bütün var olanların başlangıcı ve sonudur. hokhmah (hikmet) ve binah (anlayış), YHVH ve Elohim’dir. Eski inanışa göre bunlar merhamet ve Tanrı’nın görünüşüdür. Tiferet (güzellik), YHVH Elohim adıyla anılır, yukarıdaki üç sefirahın alanlarının merkezinde yer alır ve “Tanrı’nın yaratıcılığıdır.”[/B][/I] [I][B]Sefirotun diğerlerinin de kendilerine ait isimleri vardır. Genesis’in (yaratılış) açılış cümlesine dayanarak diğer sefirahların adları bazı kabalistler tarafından Elohim olarak kabul edilir. “Baraşit Bara Elohim” cümlesi “Başlangıçta Elohim yaratıldı,” demektir. Elohim sözcüğü çoğuldur ve burada yaratılma oluşumu Tanrı’nın özellikleri olarak başlar, kutsal isimler olarak somutlaşır ve yaratılış dört olarak adlandırılır.[/B][/I] [I][B]Genesis’in ilk bölümü, yaratılışın daha önce var olan kutsal dünyadan (hayat ağacının kökü) açılımı olarak anlaşılmalıdır (filizlenme). Bu konu, Yahudilerin ezoterik kozmogonisinde (evrenin oluşumunu inceleyen bilim) sıkça rastlandığı halde, İncil’le ilgilenen kişilerin çoğu tarafından halen bilinmemektedir.[/B][/I] [I][B]Yüzyıllardır tartışılan “yaratılışın yokluktan 4’e gelmesi” olayı, bu konunun kapsamına girmektedir. Bu tartışmalar, daha önceden var olan kutsal yayılmanın bilinmemesinden kaynaklanmaktaydı. Daha önceki varoluş açıklaması ise “Tanrı evreni yaratmadan, şekillendirmeden ve yapmadan önce Tora ‘ya (öğreti) danıştı,” şeklindeydi.[/B][/I] [I][B]Yaratma, iradesinin oluştuğu zaman başladı yahut “Ben Benim” dediği zaman başladı, bu çağrı Azilut ağacının kalbinden yayılır ve Azilut ağacı tiferet’tir. Burada yaratıcı Tanrı, Azilut’un üç aşağı katmanından yeni ağaç ve yeni dünyayı yaratır, şekillendirir ve yapar. Beriah’ın bu dünyası Kitab-ı Mukaddes’e göre yaratılışın 7. gününde açılmıştır.[/B][/I] [I][B]Birinci günde nezah, hod ve malkut’un oluşturduğu Azilut üçlüsü, beriah ağacının en yüksek üçlüsü olur. Bunlar yaratıcı hikmet, anlayış, güzellik veya hokhmah, binah ve tiferet’tir. Yaratılışta bu olaydan şöyle söz edilir. Gökkubbenin yukarıdaki sular ve aşağıdakilerin arasında bölünmesidir, buna “bölünmüş dünya” denir.[/B][/I] [I][B]Sonraki 5 gün yaratılış ağacının adım adım açılmasıdır. Her katman sefirahlara bağlanır. Bu, yaratıcının en alttaki beriatik sefirahta (malkut–kingdom) son günde dinlenmesine kadar sürer. Böylece iş mükemmel bir şekilde biter.[/B][/I] [I][B]Kabalistler buna “Edom’un Kralları” adını verirler. Edom’un Kralları Kitab-ı Mukaddes’e göre, İsrail’deki krallardan önce hüküm sürmekteydiler. Söylendiğine göre, onların başarısızlık nedeni, bir sütunun veya bir sefirahın aşırılığıydı. Başlangıçtaki yaratılış, ancak dengede olursa başarılıdır. Yaratılışın (Genesis) 2. faslında tüm olay tekrarlanmış gibidir. (Ayet 1:27 ve Allah insanı yarattı: “Vayivra Elohim et ha adam”) (Ayet 2:7 ve Allah insana şekil verdi: “YHVH Elohim vayitzer et ha adam”)[/B][/I] [I][B]Edebi olarak, şekil verdi ve yarattı kelimeleri arasında çok fark vardır. 2. bahis sefirotik ağacın diğer ve daha kompleks işleriyle ilgilidir. Buna da “Olam ha yezirah” denir: Şekillenme dünyası. Bu dünyanın özelliği devamlı değişen fenomenlerdir. Tanrısal irade ile yaratmanın dinamiğinin birlikte çalışmasıdır. Bir fikir olarak dizayn bölümünde, mimarın isteği (Azilut), yaratmak için karar verme (beriah) ile karşılaştırılabilir. Beriah’da yapının inşasından önce detaylar belirlenir. Yezirah, farklılık ve karmaşıklığın egemen olduğu yerdir. Burada yaratıkların beriatik ruhları değişik katmanlarda yer alır ve onların türleri burada belli olur (at, köpek vb). Yezirah dünyası Eden bahçesidir, burada hem erkek, hem de dişilik özelliği olan[/B][/I] [I][B](androgynous) insan yaratılmıştır (Genesis 1:27). Beriah’da cinsiyetler kesinlikle belirlenmiş, Âdem ile Havva olarak ayrılmıştır ve erkeklik ile dişilik yansımaları diğer sütunlara yayılır.[/B][/I] [I][B]Dördüncü dünya assiah’dır, bir üstteki alttakini üreterek, yani yezirah dünyasından ortaya çıkar. Genesis bu konudan “Eden’den akan ırmak” olarak bahseder. Hayat ağacının içinde doğal olan dört katmanın ve ayrılmış dört dünyanın da tekrarıdır. Yapmanın veya element ve hareketin bu en alt dünyası, bizim Âdem ve Havva olarak yaşadığımız dünyadır. O kendini evrende ortaya çıkarır ve biz onu duyularımızla deneyleriz. Bu deneyleme onun katılığı, sıvılığı, gazlığı ve radyoaktif özellikleri iledir. Bu da güç ve şeklin, sol ve sağ sütunların özellikleridir. Bunlar fenomenlerin doğal kanunları altındaki etkileşimlerinden daha fazlasının farkındadırlar ve tüm varoluşun içinden geçen yüksek dünyaların fiziksel alanları olarak görülürler. Bazı fizikçiler atom–altı çizelgeye dayanarak, bütün bu sonsuz galaksinin ardında başka tür bir evren bulunabileceğini söylerler. Bu belki katı olmayacaktır veya bir bilimsel kozmos olabilir. Şu andaki en dünyevi görüş, doğal dünyanın bilgisini taşıyan diğer boyutların bilincinde olmak ve bunu doğaüstü bir realite içinden geçirmektir.[/B][/I] [I][B]Dört dünya varoluşun her yerine sinmiştir. Şematik olarak, Yakub’un el merdiveni ile bir dünya ağacının sonsuz yapısından yükselmesi olarak görülebilir. Böylece Tanrı’nın iradesi ve bütün var olanları birbirine bağlayan akış, yayılan her şeyin içindedir. Her durumdaki yüksek dünyanın tabanı alttaki dünyanın “vahiy” (daat) olarak temelini oluşturur. Bu planda görülür ki, sefirotun sıralanışı, eksen üzerinde açılışı ve böylece bu uzun hat yahut tanrısal iradenin kav’ı bütün dünyaların etrafını sarar. Dört dünya birçok şekillerde gözlenebilir. Aynı merkeze ait geometrilerden (biçimlerden) Âdem’in antropomorfik benzerliği veya salonların veya bahçelerin kutsal tepelerinin ardı ardına gelmesi gibi… Şu unutulmamalıdır ki, hiçbir imaj gerçeği zapt edemez; bir portrenin, ne kadar derin anlamı olursa olsun, bir kişinin yalnızca bir görünüşünü yakalayabildiği gibi… Kabala, gerçeklik konusunu açıklayan tüm formları değiştirmiştir. Onun amacı varoluşun bir imaj haline getirilmemesi ve bir “sonsuzluk” olarak düşünülmesidir. Ne yazık ki Ortodoksluk bu prensibi hiç anlayamamış ve çoğu zaman gereksiz formaliteler uygulamıştır.[/B][/I] [I][B]Bu dünyanın sakinleri olarak Tachutonim hakkında da bir şeyler bilmemiz gereklidir. Tachutonim, assiyah veya doğa krallığının altında oturanlar, biz kendimizden geçtiğimizde, bizim “yukarı dünyalardaki parçalarımızdır.”[/B][/I] [I][B]Elyonim, yani yukarıda oturanlar, normal duyularla hissedilemez, fakat mantıki olarak varlıkları farz edilir ve insan doğaüstü bir müdahaleyi denerse bunu hissedebilir. Yukarı dünya, başka realitelere göre ayarlanmış yaratıklarla doludur. Bu yaratıklar Kabala’da melekler ve baş melek olarak gösterilmiştir. Veya balık ve kuş olarak gösterilir (Genesis, 1:26). Bunlar şekillenmenin yeziratik dünyasında yüzerler, yaratılmanın beriatik dünyasında uçarlar.[/B][/I] [I][B]Kozmik resmi (biçim) tamamlamak için Kabala’da kelippot veya kabukların dünyası olarak bilinen bir konu vardır, bu “şeytanın” veya tahrip edici varlığının “yaratılmış evrende tanınmasıdır.” Geleneğe göre, bir önceki dünyanın kalıntıları, halen var olan yaratıcı tarafından ayıklanmıştır. Bunların görevleri, her iki makrokozmik ve mikrokozmik katmanlarda, iyiliği denemek ve anlamını kanıtlamak için müdahale etmektir. Şeytani güçler[/B][/I] [I][B]kötülük olarak ortaya çıkar, fakat Job’un kitabında görüldüğü gibi “Şeytan” (deneyici) “Tanrı’nın oğullarından biridir.” O kozmik görevli olarak kaos’un güçlerini evrenin dengesini bozmak için kullanır. Bu eylem aşağı üç dünyanın katmanında olur ve tam olmayan şeylerin tamamlanmasını sağlar. Bu şeytani yaratıklar veya scheddim, insanlık için korkunç bir zıtlık oluşturur ve bu da insanların akıllarını çabucak etkiler. Bundan dolayı Âdem Tanrı’nın görüntüsü olarak “serbest iradeye” ve “seçime” sahiptir. İyiliği ve kötülüğü yayar, bu da insanoğlunun diğer ayrıcalıkları ve görevlerinden biridir.[/B][/I] [/B][/I][/B][/I][/B][/I][/B][/I][/B][/I][/B][/I][/B][/I] [I][B][I][B][I][B][I][B][I][B][I][B][I][B] [/B][/I][/B][/I][/B][/I][/B][/I][/B][/I][/B][/I][/B][/I] [I][B][I][B][I][B][I][B][I][B][I][B][I][B] [/B][/I][/B][/I][/B][/I][/B][/I][/B][/I][/B][/I][/B][/I] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Atatürk'ün doğduğu şehir?
Cevapla
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Mitoloji
Kabala nedir
Top