İstanbul'un Fethi -29 Mayıs

kelebek

-ütopik-
V.I.P
İstanbul, Asya ile Avrupa kıtaları arasında yer alan doğal güzellikleriyle ünlü bir kenttir. Tarihi M.Ö. yedinci yüzyıla kadar uzanır. Şehir, M.Ö. 657 yılında Megaralılar tarafından kurulmuştur. Devletin Byzas adlı komutanının adından dolayı şehre, Byzantion adı verilmişi. M.Ö. altıncı yüzyılda Perelerin eline geçen Byzantion için, Atinalılar ve Ispartalılar da savaşmış. M.Ö. dördüncü yüzyılda İskender tarafından fethedilen şehir M.Ö. üçüncü yüzyılda Roma İmparatorluğu tarafından alınmış. M.Ö. 330 yılında İmparatorluğun başkenti olan Byzantion’a, bu kez de Konstantinapolis adı verilir. M.Ö. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Konstantinapolis, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olur.

Stratejik önemi ve tabi güzellikleriyle herkesin dikkatini çeken şehir, Gotlar, Ostrogotlar ve Bulgarlar tarafından defalarca kuşatıldı, fakat alınamadı. Bu yoğun saldırılar üzerine, İmparator Anastasiyanus, Silivri’den başlayarak Karadeniz’e kadar uzayan surları yaptırdı. Buna karşın saldırılar devam etti. M.S. 7. ve 8. yüzyıllarda Araplar tarafından da kuşatıldı. Fakat bu kuşatmalar da sonuçsuz kaldı.

1203 yılında Haçlı orduları tarafından zapt edilerek 1261 yılına kadar Haçlıların elinde kaldı. Bu tarihten sonra tekrar Bizanslıların eline geçti.

1299 yılında kurulan Osmanlı Devleti, yavaş yavaş büyüyerek gelişti. Anadolu ve Rumeli’de genişlemeye devam etti. Anadolu ve Rumeli’deki topraklarımızın arasında kalan Bizans, mutlaka alınmalıydı. Bu amaçla şehir, Osmanlılar tarafından birkaç defa kuşatıldı. Ama alınamadı.

1453 yılında, Padişah II. Mehmet, hocası Akşemsettin’in de teşvikiyle İstanbul’a yeni bir saldırı düzenlemeye karar verdi. Önce, Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan Anadolu Hisan’nın karşısına Rumelihisan’nı yaptırdı. Edirne’de döktürdüğü balyemez adı verilen büyük toplarla savaşa hazırlandı.6 Nisan 1453 günü, Osmanlı ordusu Bizans surları önüne geldi. Bizans İmparatoru Konstantin, Haliç’i zincirle kapatarak Osmanlı Ordusu’nun şehre denizden girmesini önledi. 11 Nisan günü kuşatma tamamlandı ve top ateşi başladı. Yirmi gün süren top ateşinden kesin bir sonuç alınamadı. Şehrin denizden de kuşatılması gerektiğini düşünen II. Mehmet, bir gece yetmiş parça gemiyi karadan yürüterek Haliç’e indirdi.

Bizanslılar, sabahleyin Osmanlı Donanması’nı Haliç’te görünce büyük bir korkuya ve paniğe kapıldılar. Haliç’ten ve karadan yapılan top atışlarıyla surlarda gedikler açıldı. Bunun üzerine, 29 Mayıs günü bir genel saldırı düzenlenmesine karar verildi. Hocası Akşemsettin II. Mehmet’e cesaret veriyor; Hz. Peygamberin, “Konstantin elbet fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne iyi komutan ve onun askerleri ne güzel askerlerdir” sözüyle müjdelenen komutanın kendisi olduğunu söylüyordu. Bu inançla 29 Mayıs günü son taarruz başladı. Çok kanlı ve zorlu bir savaştan sonra birçok şehit verildi. Bu şehitler arasında, Bizans surlarına Türk bayrağını diken Ulubatlı Hasan da vardı. Nihayet, Mayıs 1453 Salı günü, İstanbul fethedildi.

İstanbul’un fethi, hem Türk tarihi için hem de dünya tarihi için önemli bir olaydır. Türk tarihi için önemi İstanbul’un fethiyle, Osmanlıların, Balkanlardaki ilerlemelerine engel olacak hiçbir gücün kalmamasıdır.

Avrupa’da ilerleyişini sürdüren Osmanlı Devleti, büyük bir imparatorluk haline gelmiştir. Dünya tarihi bakımından ise, İstanbul’un fethi, Orta Çağ’ın kapanıp Yeni Çağ’ın açılmasına sebep olmasındandır.

İstanbul, 29 Mayıs 1453 tarihinden 23 Nisan 1920 tarihine kadar Osmanlı Devleti ’nin başkenti olmuştur. Bu nedenle Türk ve Dünya tarihini etkileyen bu önemli fethi, her yılın 29 Mayıs günü, aynı coşku ve sevinçle kutluyoruz.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Edirne_Kusatma_Zonaro.jpg

İstanbul'un fethi ya da Avrupa kaynaklarında geçen ismiyle Konstantinopolis'in düşüşü, 29 Mayıs 1453 tarihinde Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinopolis'in, Fatih Sultan Mehmet önderliğindeki Osmanlı Ordusu tarafından alınmasıdır. Fetihten sonra İslambol -zamanla İstanbul'a dönüşmüştür- adını alan şehir, Osmanlı Devleti'ne başkentlik yapmıştır. İstanbul'un fethi ile 1058 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu sona ermiş, Orta Çağ kapanıp Yeni Çağ süreci başlamıştır.

Fetih öncesi süreç

Konstantinopolis, müslümanlar tarafından ilk olarak Hz. Muhammed'in Hicret döneminde evinde misafir eden sahabe Eyub El-Ensari tarafından 668 - 669 yıllarında kuşatılmıştır. Daha sonra birçok farklı kuşatmaya sahne olan İstanbul, 1204 yılında Haçlılar tarafından kuşatılmış ve 1261 yılına dek Latin İmparatorluğu himayesinde kalmıştır. Kentin 15. yüzyılda Osmanlı topraklarının ortasında kalması, iki kıtayı birleştirmesi ve oldukça gelişmiş bir şehir olması bölgenin Osmanlı'nın eline geçmesi ve başkent olması ihtiyacını getiriyordu. Konstantinopolis, Osmanlılar tarafından ilk olarak Yıldırım Bayezid döneminde kuşatılmıştır. 1390 yılında yapılan kuşatma başarısız olmuş, Ankara Savaşı'na dek şehir aralıklarla abluka altında tutulmuştur. II. Mehmed'in tahta geçtiği dönemde, Anadolu'da Ankara Savaşı ile dağılan siyasi birlik toparlanmış, Rumeli'de fetih çalışmaları yeniden başlamıştı. II. Mehmed'in amacı Osmanlı Devleti'ni dünya çapında güçlü bir konuma getirmek, gücüne güç katmaktı. Bu siyasi yol ile önündeki ilk engel Doğu Roma İmparatorluğu ve İstanbul'un Türklerin elinde olmayışıydı. Ayrıca İstanbul, bölgenin en büyük ticaret ve kültür merkezi konumundaydı. Ortodoks Kilisesi'nin merkezinin de İstanbul'da olması, İstanbul'un politik ve dini önemini arttırmaktaydı. II. Mehmed'in hedefi İstanbul'u fethederek oraya barışı, hoşgörüyü getirip büyük bir İslam şehri yapmaktı.

Fethe hazırlıklar


II. Mehmed, Konstantinopolis'in fehti için öncelikle deniz yardımının kesilmesi gerektiğini düşünmekteydi. Bu gerekçe ile büyük dedesi Yıldırım Bayezid'in yaptırmış olduğu Anadolu Hisarı'nın karşısında Rumeli Hisarı'nı yaptırdı. Bu hisar, Tuna Nehri ile Karadeniz'den gelecek yardımı önlemenin yanında, Osmanlı Donanması için bir üs konumu üstlenecekti. İstanbul'u kuşatacak ordunun arkasını korumak amacı ile Avrupa'da bir çok stratejik noktaya birlikler gönderildi. Mora Yarımadası kuşatıldı. İstanbul'un yüksek ve kalın surlarını yıkmak amacı ile Edirne'de, devrin önemli mühendisleri Musluhiddin, Saruca Sekban ile Osmanlılar'a sığınan Macar Urban'a toplar döktürüldü. Edirne ev Konstantinopolis arasındaki yolu düzenlendi ve topların geçebileceği kaliteye yükseltildi. II. Mehmed'in tasarlamış olduğu aşırtma gülleleri, günümüz ismi ile havan topları yapıldı.

Rumeli Hisarı'nın inşaası

Hisarın inşaatına 15 Nisan 1452'de başlanmıştır. İş bölümü yapılarak her bölümün inşaası bir paşanın denetimine verilmiş, deniz tarafına düşen bölümün inşaasını da II. Mehmed bizzat kendisi üstlenmiştir. Denizden bakıldığında sağ taraftaki kulenin yapımına Saruca Paşa, sol taraftakinin yapımına Zağanos Paşa, kıyıdaki kulenin yapımına da Çandarlı Halil Paşa nezaret etmiştir. Buralardaki kuleler de bu paşaların adlarını taşımaktadırlar. Hisarın inşaası 31 Ağustos 1452'de tamamlanmıştır. Hisarın yapımda kullanılan keresteler İznik ve Karadeniz Ereğlisi'nden, taşlar ve kireç Anadolu'nun değişik yerlerinden ve spoliler (devşirme parça taş) çevredeki harap Bizans İmparatorluğu yapılarından temin edilmiştir. Hisarın yapımında yaklaşık olarak 300 usta, 700-800 işçi, 200 arabacı, kayıkçı, nakliyeci ve diğer tayfa çalışmıştır.

Bizans'a savaş ilanı

1452 yılında II. Mehmed, Bizans İmparatorluğu'na savaş ilan etti. 28 Haziran 1452'de Rumeli Hisarı'ndan 50.000 kişilik ordu hareket etti. İstanbul Surları karşısında çadırlar kuruldu. 31 Ağustos'a kadar ordu İstanbul'da kaldı. Ancak 31 Ağustos'ta Edirne'ye gidildi.

Şahi topların icadı

Edirne'de eski Bizans esiri olan Macar asıllı Urban ve diğer Osmanlı top dökümcüleri Şahi toplarını icat etti. Ünlü tarihçi Joseph von Hammer-Purgstall'a göre Urban, topu yapma konusunda şu sözleri söylemiştir:
Konstantiniyye ve hatta Babil surlarını hak ile yeksan edilecek top imal edebilirim. Ben sanatımdan eminim, fakat topun ne kadar mesafeye gideceğini evvelden tahmin edemem.

Dîvân-ı Hümâyûn'un toplanması


1452 yılının sonlarına doğru, II. Mehmed Dîvân-ı Hümâyûn'u topladı. Toplantıya Akşemseddin de katılmıştı. Toplantıda ilk sözü Vezir-î Azam Çandarlı Halil Paşa aldı. Eğer fetih gerçekleşirse, Haçlı seferi oluşacağını belirtti. Ancak Zağanos Paşa, Şahabeddin Paşa, Akşemdeddin ve çoğu vezir Çandarlı Halil Paşa'nın görüşüne katılmadı. Sonuç olarak da İstanbul kuşatması gerçekleşti.

Bizans'ın durumu
800px-Chain-istanbul-1453.jpg

Bizans'ın Haliç'e gerdiği ve bugün Askerî Müze'de sergilenmekte olan zincirler.​

Bizans İmparatoru XI. Konstantin Palaiologos, V. Nikola'ya iki büyük Hıristiyan mezhebini (Ortodoksluk ve Katolik) birleştirmek için başvurdu. Konstantinopolis'in nüfusu da hızla azalıyordu. 1450 yılında 70.000 ile 80.000 arasında olduğu tahmin edilen nüfus henüz kuşatmadan önce 36.000 oluyordu. V. Nikola ise aslen Rum olan ve eskiden Rusya Başpiskopos'u olan Polonya Kardinali İzidor adındaki zatı gönderdi. İzidor, Ayasofya'da Katolik usulüne uygun bir ayin düzenledi. İstanbul halkının bir kısmı ise bu durumu kabullenemeyerek:
Konstantinopolis'te Latin serpuşu görmektense Türk sarığı görmeyi tercih ederim!

diyorlardı. V. Nikola'dan Bizans'a 3 kadırga ve 200 asker, savaş gereçleri ve gıda maddeleri geldi. 30 geminin de vaadi bildirildi. Sakız Adası'nda bulunan Cenevizliler'den 2 gemi ile 700 asker, Galata'daki Cenevizliler'den de 2 gemi ve 300 asker, İspanya ve adalardan da bazı kuvvetler gelmişti. Cenova'dan da Cenevizliler'in teklifi üzerine 500 asker ile 1 gemi gelmişti. Ücretli Türk askeri ise nadiren bulunuyordu. En önemlisi ise Ceneviz'deki Giustiniani ailesinden Giovanni Giustiniani 700 askeri ile yardım ediyordu. Eğer, Osmanlılar yenilerse Limni Adası'na düka tayin edebilme hakkına sahip olacaktı. Toplamında ise 20.000 asker Bizans'ı koruyordu. Gıda durumu ise genellikle Mora Despotluğu ve Sakız Adası'ndan karşılanıyordu. Bizans, ayrıca İstanbul Surları'na ve Galata'dan Sarayburnu'na çekilen zincirlere çok güveniyordu.

Edirne'den Konstantinopolis'e hareket

II. Mehmed, Şubat 1453'de, dökülen iri topların İstanbul önlerine götürülmesini emretti.[9] 60 mandanın çektiği topun iki tarafında ikiyüzer asker yürüyor; kaymaması için çaba sarfediliyordu. Karaca Paşa komutasındaki 10.000 kişilik ordu İstanbul yakınındaki Vize, Silivri ve Ayestefanos kalelerini kuşattı. Nisan ayına gelindiğinde II. Mehmed, eyalet ve sancaklara orduya katılmaları için haber gönderdi. 5 Nisan 1453'de Osmanlı Ordusu, II. Mehmed'in komutasında İstanbul'a hareket etti. Asker sayısı 100.000 ile 140.000 arasında değişiyordu. Ayrıca, önemli hocalardan Akşemseddin, Akbıyık ve Molla Gürani de orduda bulunuyordu. 6 Nisan 1453'de 10.000 sipahi Maltepe civarını tuttu. II. Mehmed de Anadolu ve Haliç'i tutmuştu. Zağanos Paşa da Beyoğlu'nu fethetti, Galata üzerine yürüdü. Aynı gün padişah, Mahmut Paşa'yı elçi olarak imparatora gönderdi. Ama barış teklifi kabul edilmedi. Konuşma şöyle geçmiştir:

Mahmut Paşa:

Padişahım Murad Han oğlu Mehmed Han, şehri kayıtsız şartsız teslim etmenizi ister. Şayet şehri teslim ederseniz kimsenin burnu kanamayacaktır. Bütün maiyetinizle dilediğiniz yere gitmekte serbest olacaksınız. Dinimiz, karşı koymayan düşmana iyi muamaele etmeyi emreder.

XI. Konstantin Palaiogolos:

Benim dinim de Hıristiyanlık'ın kalbi olan bu şehri korumamı emreder. Bu kutsal beldeyi sonuna kadar savunacağım. Efendine söyle, çekip gitsin. Kendisini ve ordusunu ateşe atmasın.

Mahmut Paşa:

Biz ateşi seven bir milletiz.

Kuşatma süreci

II. Mehmet hazırlıklarını tamamladıktan sonra Bizans kralına elçi göndererek şehrin teslim edilmesini istedi. Red cevabı üzerine 6 Nisan 1453 tarihinde İstanbul kuşatmasına başlandı. Osmanlı ordusu kenti karadan ve denizden kuşatma altına aldı. Osmanlı ordusu surlarda gedikler açtıkça Bizanslılar surları yeniliyor, Türklerin şehre girişine izin vermiyordu. Osmanlı donanmasının da Bizans'a yardıma gelen Ceneviz ve Venedik gemilerine engel olamaması savaşın seyrini değiştirmeye başladı. Haliç ile Karaköy arasına çekilen zincirden ötürü Osmanlı donanmasının Haliç'e girememesi savaşın seyrini Osmanlı aleyhine çeviriyordu. Bu gelişmeleri üzerine Fatih Sultan Mehmet 21 Nisan'ı 22 Nisan'a bağlayan gece 72 parça kadırganın karadan yürütülerek Haliç'e indirilmesi emrini verdi. Dolmabahçe üzerinden Haliç'e indirilen gemilerle savaşın seyri değişmeye başladı.

Kuşatmanın başlaması

6 Nisan 1453'de barış şartları kabul edilmeyince kuşatma, Topkapı'dan (Sen Rumen) başladı.12 Nisan'da sürekli bombardıman başladı. 17-18 Nisan'da ise Prens Adaları Baltaoğlu Süleyman Paşa tarafından fethedildi. 20 Nisan'da Bizans'a yardıma gelen 5 tane Rum ve Latin gemisi Osmanlı donanması'nı geçerek Haliç'e girdi. Bu olay, Baltaoğlu Süleyman Paşa'nın azline sebep oldu. Kaptan-ı Derya Hamza Bey oldu. (1456'ya kadar) Sultan Mehmet ve kumandanlar tarafından donanmanın nasıl Haliç'i aşabileceği görüşülmeye başlandı.

Gemilerin karadan indirilmesi

II. Mehmed, donanmanın karadan yürütülüp Haliç'e indirilebileceğni belirtti. Birçok vezir ve paşa bu duruma tepki gösterdi. Sultan görüşlere tepki göstererek:
Biz Peygamber müjdesini gerçekleştirmeye geldik. Biz Sultan Murad Han oğlu Mehmed Han'ız. Allah'ın izni ve yardımı ile imkansızı mümkün yaparız. Davranın, amele bulun, usta bulun! Dolmabahçe'den Beyoğlu sırtlarına doğru geniş bir yol açın. Yol boyunca kızakları döşeyin. Cenevizliler'den yağ alıp kızakları yağlayın. Amma çok gizli tutun. Bizans bu durumu fark etmemeli.

dedi.

Bunun üzerine 67 (veya 72) parçalık donanma'nın Haliç'e indirilmesi kararlaştırıldı.Dolmabahçe'den Beyoğlu sırtlarına uzanan bir yol yapıldı. Kızaklar döşenip, yağlandı. Gemilerin altına konacak arabalar hazırlandı. Çok sayıda manda ve öküz sağlandı. Cenevizli casuslar ise yoğun çalışmayı görüyor, ama kestiremiyorlardı. Bu sırada Molla Gürani, yanında talebeleriyle geldi. Molla Gürani, fethin Sultan Mehmet'e gerçekleşeceğini belirterek:
Hünkarım, fetih size nasip olacaktır. Sakın vazgeçmeyin. Müritlerimle geldim. Kefenlerimiz boynumuzdadır. Ölene kadar fetih yolunda yürümeye andımız var.

dedi.

Bir gece içerisinde donanma Haliç'e indirildi. 22 Nisan'da donanma Haliç'ten ateşe başladı. Bizans Başkumandanı olan Giustiniani ise, donanmanın Haliç'e indirilmesine inanamıyordu. Ayrıca, bu sırada İstanbul'a padişahın emri ile Zağanos Paşa tarafından köprü yapıldı.


800px-Great_Turkish_Bombard_at_Fort_Nelson.JPG

Şahi toplarının icadı


II. Mehmed, Konstantinopolis'i almak istiyordu,fakat bu hiç de kolay olmayacaktı. Ancak II. Mehmed'in tutkusu büyüktü ve bu tutku dehası ve zekasıyla birleşince ilk Havan topu olan Şahi toplarını döktürdü. Bu toplar Fatih'in buluşuydu. Bu top kuşatma esnasında sabaha yakın bir zamanda Bizans Surları'nda gedikler açmıştır.

Bizans elçileriyle görüşme

II. Mehmed'e Bizans İmparatoru tarafından elçiler gönderildi. İmparator teklifte bulunarak:
Kuşatma kaldırılırsa padişahın istediği kadar vergi vermeye hazırım. Konstantinopolis Surları'na kadar olan bütün topraklar da kendilerinin olsun. Ayrıca şehrin güvenliğinden sorumlu, padişah tarafından tayinine hazırım.

dedi.

Ancak Sultan bu teklifi kabul etmeyerek:
Efendinize söyleyin, direnmeyi bırakıp şehri teslim etsin. Bunu yaparsa Mora'nın hakimiyetini kendisine ihsan edeceğiz. Razı olmazsa şehre zorla gireceğiz! Biz Sultan Murad Han oğlu Mehmed Han olarak peygamber müjdesi peşindeyiz.

dedi

Meryem tasvirinin yere düşmesi .

25 Mayıs günü, Meryem'in tasvirinin Konstantinopolis'te dolaştırılacağı bildirildi. 26 Mayıs Cumartesi günü de Meryem'in tasviri şehir boyu dolaştırılmaya başladı. Eğrikapı'ya girerken tasvir yere düştü. Hıristiyanlar korkuya kapıldı. O sırada ani bir fırtına koptu, sağanak yağmur başladı. Halk bu olayı kötüye yorarak:
Meryem Ana da Osmanlılar'dan yana! Artık şehrimizi korumuyor.

dediler.

Kuşatma hakkında görüşme

Aynı günün akşamı II. Mehmed'in sırma işlemeli büyük kırmızı otağında toplantı vardı. Padişah ordunun bütün ileri gelenlerini toplamıştı. Çeşitli ilim adamları, şeyh ve dervişler de orada bulunuyordu. Padişah söze başlayarak:
Vezirlerim, paşalarım, beylerim, kocalarım, silah arkadaşlarım! Hepiniz büyük fedakarlıklar gösterdiniz. Ama sizden daha fazlasını istiyoruz: Bu şehri artık alınız! Bize mazeret değil, müjde getiriniz. Sebat bekliyoruz. Şimdi sözü olan konuşsun!

dedi.

Ardından ilk sözü Çandarlı Halil Paşa aldı:
Hünkarım, inandığım gibi konuşacağıma ruhsat var mı?

dedi.

Sultan da:
Elbette lala, fikrini açık açık söyle. Biz doğrulardan kaçan değil, doğruları arayan bir hünkarız.

dedi.

Çandarlı Halil Paşa:
Öyleyse şevketlüm, bunca zaman sürüp giden muharasanın kaldırılmasını teklife cesaret edeceğim! Bizans İmparatoruna ağır şartlar koşar ve istediğimizi koparırız. Sel gibi kan akıttık. Elbette bunun bedeli ağırdır. Lakin neticeye bir türlü ulaşamıyoruz. Şehir iyi korunuyor. Lağımlarımızı anında haber alıp patlatıyorlar. Büyük kulelerimizi yakıyorlar. Üstümüze kaynar katran döküyorlar. Macar ordusu ile Venedik donanmasının yolda olduğunu haber aldı. Üstümüze gelirler. Fikrimce, barışa razı olalım...

dedi.

Padişah sözü Zağanos Paşa'ya verdi. Zağanos Paşa konuşmaya başladı:
Hünkarım, efendim! Venedik donanması ile Macar ordusu geç kalmıştır. Bizans artık avucumuzun içindedir. Onu pençenizden beşeri hiçbir kudret kurtaramaz. Kulunuz, kölenizim hünkarım, fetih yolundan dönmeyiz.

dedi.

Ardından sözüz ilim adamları, şeyh devriş ve ulemalar aldı. Onlar da kuşatmanın kaldırılmaması gerektiğini belirttiler. Akşemseddin de fetih olacağını belirterek:
Şevketlüm, rüyasını gördüm, Konstantiniye'nin fatihi olacaksınız. Peygamber Efendimiz Hazretleri'nin övdüğü emir unvanını alacaksınız. Ferman sizindir.

dedi ve kuşatmanın devamına karar verildi. Padişah fermanı çıktı. Fermanda şunlar yazılıydı:
Salı sabahı namazından sonra umumi yürüyüş olacaktır. Tellal çıkarılsın ve bütün efrada (askelere) duyurulsun. Pazartesi gününü herkes oruçla geçirecektir. Topluca dua edilecektir. Cenab-ı Mevla kararımızı hayırlı kılsın!

dedi. Pazartesi günü içerisinde dualar edildi oruç tutuldu.

Fetih sonlanıyor

Osmanlı Donanması'nın Haliç'e indirilmesi ile birlikte savaşın seyri Osmanlılar'a döndü. İstanbul'a 19 Nisan, 6 Mayıs ve 12 Mayıs'ta büyük hücumlar düzenlendi fakat şehir ele geçirilmedi. Kuşatma oldukça uzun sürmüş, Osmanlı askerleri moral ve fiziki açıdan kötü duruma düşmüştü. Bu gelişmeler üzerine II. Mehmed, 29 Mayıs'ta büyük taaruz için emir verdi. 29 Mayıs'ta günün ilk ışıkları ile başlayan taaruz sonucu, Ulubatlı Hasan'ın Bizans Surları'na çıkarak Osmanlı sancağını dikmesi ile Osmanlı ordusu moral kazandı ve savaşa topyekün karşılık verdi. Açılan gediklerin kapatılamaması ve Osmanlı ordusunun topyekün saldırısı karşısında Konstantinopolis, 29 Mayıs 1453 Salı günü II. Mehmed'in önderliğindeki Osmanlı birliklerine teslim oldu. Konstantinopolis'in alınması ile birlikte topların deldiği surlardan içeri giren II. Mehmed, halkın sevgi gösterisi ile karşılandı. Bu fetihten sonra II. Mehmed, Fatih unvanını aldı ve Fatih Sultan Mehmed olarak anılmaya başladı.

Son gece ve fetih


II. Mehmed, 28 Mayıs'ı 29 Mayıs'a bağlayan gece Akşemseddin'e Konstantinopolis hakkındaki görüşlerini öğrenmek için Ahmet Paşa'yı gönderdi. Akşemseddin ise şehrin yarın fethedileceğini söyledi. Konstantinopolis'te ise XI. Konstantin, Ayasofya'dan çıkınca, atına binip askeri mevkileri dolaştı. Halkı ve askerleri heyecandıracak konuşmalar yaptı. Osmanlı tarafının kesin hücuma kalkacağı Galata'daki Cenevizliler ile Osmanlı Rumları tarafından XI. Konstatin'e bildirilmişti. II. Mehmed ise 29 Mayıs günü şehrin fethedileceğini belirterek:
Ya Bizans'ı alırım, ya da Bizans beni!

demişti.


29 Mayıs sabahı, namazını kıldıktan sonra atına binen II. Mehmed, maiyetiyle birlikte ön safa geldi. Verilen emirle toplar ateşlendi. Osmanlı Ordusu hücuma başladı. Lağımcılar kaleyi patlatmaya çalışırken, Bizans askeri de kaynar katranları surların üzerinden Osmanlı askerlerine döküyordu. Padişah ise Topkapı önlerinde demir topuz ile savaşıyordu. bu sırada Giovanni Giustiniani ağır yaralandı. Konstantin'den tedavi için izin istediği zaman Konstantin:
Yaranız ağır değildir; bununla beraber, buradan nasıl çıkacaksınız?

diye sordu. Giovanni ise:
Cenab-ı Hakk'ın Türklere açmış olduğu yolu takip edeceğim.

dedi. Ardından da Galata'ya sığındı ve orada öldü.

700 kişilik birliğiyle gelen Giovanni, bölgeyi terk edince Bizans ordusu iyice bozulmaya başladı. Ulubatlı Hasan adlı bir yeniçeri ise 30 arkadaşı ile kaleye tırmanıyordu. Bizanslılar sekizini ok ve top atışlarıyla vurmuş ise de 22 kişi surlara tırmandı ama kısa sürede ok ve top atışlarında yaralandı. Ulubatlı Hasan ise sancağı kaleye dikti. Ancak ok darbeleri ve açılan ateşlerle orada vefat etti. Söylediği son söz ise:
Allah'ım bu sancağı buradan indirme!

idi.

Bir Yeniçeri müfrezesi Ulubatlı Hasan'ın naaşını II. Mehmed'in huzuruna getirir. Padişah, cenazeyi gözlerinden öperek:
Eğer Sultan olmasaydım, Ulubatlı Hasan olmak isterdim!

demiştir. Bu sırada imparator öldü. İmparatorun ölümü ile ilgili çeşitli rivayetler vardır. Aynı zamanda veliahtlardan Kantakuzen de ölmüştü. Şehzade Orhan ise intihar etmişti.


Bu sırada II. Mehmed, Topkapı'dan şehre girdi. Böylece şehir fethedildi. II. Mehmed, Fatih ünvanını aldı. Bu sırada Giritli askerler bahçede halen çatışma içindeydi. Fatih bunları görünce, silahlarıyla beraber Girit'e dönmelerine izin vermiştir. Daha sonra Bizans Patriği'ni telkin ederek:
Ben Sultan Mehmed, sana ve arkadaşlarına ve bütün halka söylüyorum ki, bugünden itibaren ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabından korkmayınız.

dedi ve sancağı burçlarda gördüğüne sevinerek:
Aciz, fakir kulun Mehmed'e bu günleri gösterdiğin için sana şükürler olsun Rabbim!

dedi. Konstantinopolis halkının bir kısmı ise hala umutluydu. Çünkü Çemberlitaş Sütunu inançlarına göre Türklerin şehre girmesini önleyecekti. Ancak Çemberlitaş da geçildi. Ayasofya'ya varıldı. Camii'ye çevrilmesi emri verildi.

Çandarlı Halil Paşa'nın idamı

Çandarlı ailesi öteden beri Osmanlı Devleti'ne büyük hizmetler vermişti. Ancak, Halil Paşa'nın Bizans ile uzlaştığı söylentileri yayılıyordu. Ayrıca Çandarlı Halil Paşa'nın kuşatma sırasında kuşatmanın kaldırılması yolunda teklifleri de olmuştu. Fatih, o zaman için olayın üzerine yürümemişti. Bizans'ın son megadükü Loukas Notaras'a niye bu kadar direndiklerini sorduklarında da:

Çandarlı imparatorumuzdan gizlice dayanmasını istemişti.

demesi üzerine soruşturma büyüdü. Ve Çandarlı, önce tutuklanıp, sonra da 10 Temmuz 1453'te idam edildi. Edirne'deki idamına kadar, Yedikule Zindanları'na kapatıldı. Çandarlı Halil, ilk günler bir başvezirin ağırlığına yakışır şekilde zindandaki hücresinde ağırlandı. Son ana kadar idam edileceğine inanmamakta direndi, çünkü kendisinden önce idam edilmiş başka bir vezir yoktu. Üstelik ailesi, kısa aralıklarla tam 154 yıldır iktidardaydı.

İdamından önce gözlerine mil çekilirken, cellat:
- Padişahın yüzüne dik bakanların akıbeti işte budur.

dediğinde,
- Zağanos'un bayramı olsun, ahrette iki elim yakasındadır.

diye mukabele etmeyi başardı.

Gerçekten de zindanda bulunduğu bir buçuk ay boyunca, Zağanos Paşa, aleni olarak Çandarlı ve etrafındaki tüm Türk beylerinin hain oldukları propagandasını başarıyla yaymış, kilit noktalardaki diğer Türk paşaları ve beylerini de benzer akıbetlere sürüklemişti. Çandarlı'nın 120.000 dükalık hazinesi ve tüm mal varlığı müsadere edildi. Böylelikle, Osmanlı devletinde devşirmelerin hakimiyet kuracağı dönem açılmış oldu.Sadrazamlığa Mahmut Paşa getirildi.

Fethin Avrupa'da yankıları

İstanbul'un fethi Avrupa'da büyük yankı uyandırdı. Başta Vatikan ve Sırbistan sıranın kendilerine geldiğini düşünmekteydi. Papa'nın önderliğinde bir Haçlı Ordusu toplanmak istendiyse de, Avrupa'nın o dönemki iç siyaset karışıklıklarından ötürü bu gerçekleştirilemedi. Yunanlar, Bizans'ın mirasçısı olduklarını iddia ettiler, bu iddialar üzerine Bizans'ın yaşayan son prensleri Mora Yarımadası'nda, Fatih'in emri ile öldürüldü. İstanbul'un fethi ile bir çok bilimadamının İstanbul'dan Avrupa'ya kaçarak rönesans hareketini başlattıkları iddia edilmektedir. Ancak Bizanslı bilimadamlarının, Konstantinopolis'teyken bu rönesans hareketlerini neden başlatamadıkları tartışma konusudur.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Dünden bugüne İstanbul

İstanbul, Asya ile Avrupa kıtaları arasında yer alan doğal güzellikleriyle ünlü bir kenttir. Tarihi M.Ö. yedinci yüzyıla kadar uzanır. Şehir, M.Ö. 657 yılında Megaralılar tarafından kurulmuştur. Devletin Byzas adlı komutanının adından dolayı şehre, Byzantion adı verilmişi. M.Ö. altıncı yüzyılda Perelerin eline geçen Byzantion için, Atinalılar ve Ispartalılar da savaşmış. M.Ö. dördüncü yüzyılda İskender tarafından fethedilen şehir M.Ö. üçüncü yüzyılda Roma İmparatorluğu tarafından alınmış. M.Ö. 330 yılında İmparatorluğun başkenti olan Byzantion’a, bu kez de Konstantinapolis adı verilir. M.Ö. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Konstantinapolis, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olur.

Stratejik önemi ve tabi güzellikleriyle herkesin dikkatini çeken şehir, Gotlar, Ostrogotlar ve Bulgarlar tarafından defalarca kuşatıldı, fakat alınamadı. Bu yoğun saldırılar üzerine, İmparator Anastasiyanus, Silivri’den başlayarak Karadeniz’e kadar uzayan surları yaptırdı. Buna karşın saldırılar devam etti. M.S. 7. ve 8. yüzyıllarda Araplar tarafından da kuşatıldı. Fakat bu kuşatmalar da sonuçsuz kaldı.

1203 yılında Haçlı orduları tarafından zapt edilerek 1261 yılına kadar Haçlıların elinde kaldı. Bu tarihten sonra tekrar Bizanslıların eline geçti.


1299 yılında kurulan Osmanlı Devleti, yavaş yavaş büyüyerek gelişti. Anadolu ve Rumeli’de genişlemeye devam etti. Anadolu ve Rumeli’deki topraklarımızın arasında kalan Bizans, mutlaka alınmalıydı. Bu amaçla şehir, Osmanlılar tarafından birkaç defa kuşatıldı. Ama alınamadı.

1453 yılında, Padişah II. Mehmet, hocası Akşemsettin’in de teşvikiyle İstanbul’a yeni bir saldırı düzenlemeye karar verdi. Önce, Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan Anadolu Hisan’nın karşısına Rumelihisan’nı yaptırdı. Edirne’de döktürdüğü balyemez adı verilen büyük toplarla savaşa hazırlandı.6 Nisan 1453 günü, Osmanlı ordusu Bizans surları önüne geldi. Bizans İmparatoru Konstantin, Haliç’i zincirle kapatarak Osmanlı Ordusu’nun şehre denizden girmesini önledi. 11 Nisan günü kuşatma tamamlandı ve top ateşi başladı. Yirmi gün süren top ateşinden kesin bir sonuç alınamadı. Şehrin denizden de kuşatılması gerektiğini düşünen II. Mehmet, bir gece yetmiş parça gemiyi karadan yürüterek Haliç’e indirdi.


Bizanslılar, sabahleyin Osmanlı Donanması’nı Haliç’te görünce büyük bir korkuya ve paniğe kapıldılar. Haliç’ten ve karadan yapılan top atışlarıyla surlarda gedikler açıldı. Bunun üzerine, 29 Mayıs günü bir genel saldırı düzenlenmesine karar verildi. Hocası Akşemsettin II. Mehmet’e cesaret veriyor; Hz. Peygamberin, "Konstantin elbet fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne iyi komutan ve onun askerleri ne güzel askerlerdir" sözüyle müjdelenen komutanın kendisi olduğunu söylüyordu. Bu inançla 29 Mayıs günü son taarruz başladı. Çok kanlı ve zorlu bir savaştan sonra birçok şehit verildi. Bu şehitler arasında, Bizans surlarına Türk bayrağını diken Ulubatlı Hasan da vardı. Nihayet, Mayıs 1453 Salı günü, İstanbul fethedildi.

İstanbul’un fethi, hem Türk tarihi için hem de dünya tarihi için önemli bir olaydır. Türk tarihi için önemi İstanbul’un fethiyle, Osmanlıların, Balkanlardaki ilerlemelerine engel olacak hiçbir gücün kalmamasıdır. Avrupa’da ilerleyişini sürdüren Osmanlı Devleti, büyük bir imparatorluk haline gelmiştir. Dünya tarihi bakımından ise, İstanbul’un fethi, Orta Çağ’ın kapanıp Yeni Çağ’ın açılmasına sebep olmasındandır.

İstanbul, 29 Mayıs 1453 tarihinden 23 Nisan 1920 tarihine kadar Osmanlı Devleti ’nin başkenti olmuştur. Bu nedenle Türk ve Dünya tarihini etkileyen bu önemli fethi, her yılın 29 Mayıs günü, aynı coşku ve sevinçle kutluyoruz.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
İstanbul'un Fethi Konulu güzel sözler



* İstanbul muhakkak fetholunacaktır. Bunu gerçekleştirecek ordunun kumandanı ne mutlu kumandan ve askeri ne mutlu askerdir. (Hz. Muhammed)

* İki büyük cihanın kesinti noktasında, Türk vatanının ziyneti, Türk tarihinin serveti, Türk milletinin gözbebeği İstanbul, bütün vatandaşların kalbinde yeri olan şehirdir. (Atatürk)

* Dünyaya son kere bakacaksın deseler, bu bakışı İstanbul’un Çamlıca’sından isterdim. (Lamartine)

* Ya İstanbul’u alırım, ya İstanbul beni. (Fatih Sultan Mehmet)
 

arz-ı hal

şşşşştttttttt
Özel üye
İstanbul'un Fethi İle İlgili Yazı



İstanbul, Asya ile Avrupa kıtaları arasında yer alan doğal güzellikleriyle ünlü bir kenttir. Tarihi M.Ö. yedinci yüzyıla kadar uzanır. Şehir, M.Ö. 657 yılında Megaralılar tarafından kurulmuştur. Devletin Byzas adlı komutanının adından dolayı şehre, Byzantion adı verilmişi. M.Ö. altıncı yüzyılda Perelerin eline geçen Byzantion için, Atinalılar ve Ispartalılar da savaşmış. M.Ö. dördüncü yüzyılda İskender tarafından fethedilen şehir M.Ö. üçüncü yüzyılda Roma İmparatorluğu tarafından alınmış. M.Ö. 330 yılında İmparatorluğun başkenti olan Byzantion’a, bu kez de Konstantinapolis adı verilir. M.Ö. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Konstantinapolis, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olur.

Stratejik önemi ve tabi güzellikleriyle herkesin dikkatini çeken şehir, Gotlar, Ostrogotlar ve Bulgarlar tarafından defalarca kuşatıldı, fakat alınamadı. Bu yoğun saldırılar üzerine, İmparator Anastasiyanus, Silivri’den başlayarak Karadeniz’e kadar uzayan surları yaptırdı. Buna karşın saldırılar devam etti. M.S. 7. ve 8. yüzyıllarda Araplar tarafından da kuşatıldı. Fakat bu kuşatmalar da sonuçsuz kaldı.

1203 yılında Haçlı orduları tarafından zapt edilerek 1261 yılına kadar Haçlıların elinde kaldı. Bu tarihten sonra tekrar Bizanslıların eline geçti.

1299 yılında kurulan Osmanlı Devleti, yavaş yavaş büyüyerek gelişti. Anadolu ve Rumeli’de genişlemeye devam etti. Anadolu ve Rumeli’deki topraklarımızın arasında kalan Bizans, mutlaka alınmalıydı. Bu amaçla şehir, Osmanlılar tarafından birkaç defa kuşatıldı. Ama alınamadı.

1453 yılında, Padişah II. Mehmet, hocası Akşemsettin’in de teşvikiyle İstanbul’a yeni bir saldırı düzenlemeye karar verdi. Önce, Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan Anadolu Hisan’nın karşısına Rumelihisan’nı yaptırdı. Edirne’de döktürdüğü balyemez adı verilen büyük toplarla savaşa hazırlandı.6 Nisan 1453 günü, Osmanlı ordusu Bizans surları önüne geldi. Bizans İmparatoru Konstantin, Haliç’i zincirle kapatarak Osmanlı Ordusu’nun şehre denizden girmesini önledi. 11 Nisan günü kuşatma tamamlandı ve top ateşi başladı. Yirmi gün süren top ateşinden kesin bir sonuç alınamadı. Şehrin denizden de kuşatılması gerektiğini düşünen II. Mehmet, bir gece yetmiş parça gemiyi karadan yürüterek Haliç’e indirdi.

İstanbul’un fethi, hem Türk tarihi için hem de dünya tarihi için önemli bir olaydır. Türk tarihi için önemi İstanbul’un fethiyle, Osmanlıların, Balkanlardaki ilerlemelerine engel olacak hiçbir gücün kalmamasıdır.

Avrupa’da ilerleyişini sürdüren Osmanlı Devleti, büyük bir imparatorluk haline gelmiştir. Dünya tarihi bakımından ise, İstanbul’un fethi, Orta Çağ’ın kapanıp Yeni Çağ’ın açılmasına sebep olmasındandır.

İstanbul, 29 Mayıs 1453 tarihinden 23 Nisan 1920 tarihine kadar Osmanlı Devleti ’nin başkenti olmuştur. Bu nedenle Türk ve Dünya tarihini etkileyen bu önemli fethi, her yılın 29 Mayıs günü, aynı coşku ve sevinçle kutluyoruz.

İstanbul muhakkak fetholunacaktır. Bunu gerçekleştirecek ordunun kumandanı ne mutlu kumandan ve askeri ne mutlu askerdir. (Hz. Muhammed)

İki büyük cihanın kesinti noktasında, Türk vatanının ziyneti, Türk tarihinin serveti, Türk milletinin gözbebeği İstanbul, bütün vatandaşların kalbinde yeri olan şehirdir. (Atatürk)

Dünyaya son kere bakacaksın deseler, bu bakışı İstanbul’un Çamlıca’sından isterdim. (Lamartine)

Ya İstanbul’u alırım, ya İstanbul beni. (Fatih Sultan Mehmet)

İstanbul'un Fethi ile ilgili Yazılar - İstanbul'un Fethi Hakkında Yazı
İstanbul'un Fethi, 29 Mayıs 1453'te, şehri günlerdir kuşatan Osmanlı ordusunun, şimdi İstanbul olarak bilinen, o zamanki adıyla Konstantinopolis (Constantinople) şehrini Sultan II. Mehmed Han'ın komutanlığında fethetmesidir.

Bu fetihten sonra Osmanlı Devleti İmparatorluk olmuş, henüz 21 yaşında olan Sultan II. Mehmed, fatih unvanını da alarak Fatih Sultan Mehmed olarak anılmaya başlanmıştır. Tarihteki en önemli devletlerden olan Doğu Roma İmparatorluğu böylelikle sona ermiştir.İstanbul Fetih edildikten sonra Orta Çağ kapanmış ve 1789 Fransız ihtilali'ne kadar sürecek olan Yeni Çağ başlamıştır.
 
Top