10. Sınıf İslami Dönemde İlk Dil ve Edebiyat Ürünleri (XI. – XII. yy)

OBir

MEB
Özel üye
İslami Dönemde İlk Dil ve Edebiyat Ürünleri (10. sınıf konusu)

Türkler onuncu yüzyıldan itibaren gruplar halinde İslamiyet’i kabul etmeye başlamışlardır. İslam kültürünün etkisiyle yavaş yavaş yeni bir edebiyat ortaya çıkmıştır. Kendine özgü nitelikleri ve kurallarıyla “Divan Edebiyatı” adını verdiğimiz dönemin oluşumu 13. yüzyıla kadar gelir. Daha sonra bu edebiyat anlayışı 19. yüzyıla kadar etkin bir şekilde varlığını sürdürür.

Öte yandan, İslamiyet’ten önceki “Sözlü Edebiyat Dönemi”, İslam kültürünün etkisiyle içeriğinde küçük değişimlere uğrayarak “Halk Edebiyatı” adıyla gelişimini sürdürür. Yani, bir anlamda “Halk Edebiyatı” dediğimiz edebiyat, İslamiyet’ten önceki edebiyatımızın İslam uygarlığı altındaki yeni şeklidir. Oysa “Divan Edebiyatı” tamamen dinin etkisiyle şekillenmiş bir edebiyattır.

Türklerin Müslüman olduğunu kabul ettiğimiz 10. yüzyılla, Divan edebiyatının başlangıcı olarak kabul edilen 13. yüzyıl arasında İslamiyet’in etkisi altında verilmiş olan, bir anlamda geçiş dönemi ürünlerimiz sayılan eserler yer almaktadır.

Eserlerin Genel Özellikleri
  • İslamiyet öncesi kültür ve İslami kültür iç içedir.
  • Eserlerde toplum hayatını şekillendirme ve yönlendirme amacı güdülmüştür.
  • Eserlerde dini öğretme amacı esas alınmıştır.
  • Hece ölçüsüyle beraber aruz ölçüsü de kullanılmaya başlanmıştır.
  • Dile Arapça ve Farsçadan sözcükler girmiştir.
  • Nazım birimi dörtlük ve beyittir.
  • Arap ve Fars edebiyatında kullanılan nazım şekilleri ile eserler verilmeye başlanmıştır.
Bu ürünler şunlardır:
  • Kutadgu Bilig
  • Atabetü'l-Hakayık
  • Divan-ı Hikmet
  • Divanü Lugati’t-Türk
Bunları tek tek inceleyelim...
 

OBir

MEB
Özel üye
Kutadgu Bilig

Kutadgu Bilig (Günümüz Türkçesiyle: Mutluluk Veren Bilgi), 11. yüzyıl Karahanlı Uygur Türklerinden Yusuf Has Hacib’in Doğu Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han (Ebû Ali Hasan bin Süleyman Arslan)’a atfen yazdığı ve takdim ettiği Türkçe eserdir. Hükümdar bu eserden dolayı Balasagunlu Yusuf’a Has Haciplik (Teşrifat Nazırlığı) unvanını vermiştir.

Okuyana kutlu olsun ve ona yol göstersin diye bu esere Kutadgu Bilig adını verdiğini söyleyen Yusuf Has Hacip, “saadet veren bilgi” anlamındaki bu eşsiz eseri 1069-1070 yıllarında kaleme almıştır.

Kutadgu Bilig, her iki Dünya’da da mutluluğa kavuşmak için gidilmesi gereken yolu göstermek maksadıyla yazılmıştır. Yusuf Has Hâcib’e göre, öteki Dünya’yı kazanmak için bu Dünya’dan el etek çekerek yalnızca ibadetle vakit geçirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir insanın ne kendisine ne de toplumuna bir yararı vardır; oysa başkalarına yararlı olmayanlar ölülere benzer; bir insanın erdemi, ancak başka insanlar arasındayken belli olur. Asıl din yolu, kötüleri iyileştirmek, cefaya karşı vefa göstermek ve yanlışları bağışlamaktan geçer. İnsanlara hizmet etmek suretiyle faydalı olmak, bir kimseyi, hem bu Dünya’da hem de öteki Dünya’da mutlu kılacaktır.

Yusuf Has Hâcib bu yapıtında bilimin değerini de tartışır. Ona göre, alimlerin ilmi, halkın yolunu aydınlatır; ilim, bir meşale gibidir; geceleri yanar ve insanlığa doğru yolu gösterir. Bu nedenle alimlere hürmet göstermek ve ilimlerinden yararlanmaya çalışmak gerekir. Eğer dikkat edilirse, bir alimin ilminin diğerinin ilminden farklı olduğu görülür. Mesela hekimler hastaları tedavi ederler; astronomlar ise yılların, ayların ve günlerin hesabını tutarlar. Bu ilimlerin hepsi de halk için faydalıdır. Alimler, koyun sürüsünün önündeki koç gibidirler; başa geçip sürüyü doğru yola sürerler.

Yusuf Has Hâcib, astronomi bilimini öğrenmek isteyenlerin, önce geometri ve hesap kapısından geçmesi gerektiğini söyler. Aritmetik ve cebir, insanı kemâle ulaştırır; toplama, çıkarma, çarpma, bölme, bir sayının iki katını, yarısını ve kare kökünü alma işlemlerini bilen, yedi kat göğü avucunun içinde tutar. Her şey hesaba dayanır.

Eser mesnevi nazım şekliyle ve İranlılara ait ünlü destan Şehname’nin de vezni olan fa’ülün fa’ûlün/fa’ûlün/fa’ûl aruz kalıbıyla yazılmıştır. 6645 beyit olan bu eserde, Türk geleneğine bağlılığın bir göstergesi olması amacıyla milli veznimizle kaleme alınmış 173 tane de dörtlüğe yer verilmiştir. Bu dörtlükler mani şeklinde kafiyelenmiş ve beyitlerin arasına serpiştirilmiştir.

Bir siyasetnâme veya bir nasihatnâme olarak nitelendirilebilecek Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hâcib’in ve içinde yetiştiği çevrenin ilmî ve felsefî birikimi hakkında çok önemli bilgiler vermektedir. Platon’un devlet ve toplum anlayışı çok iyi bilinmekte ve uygulanmaya çalışılmaktadır. Bilimin ve bilginlerin değeri anlaşılmıştır; bilim, güvenilir bir rehber olarak düşünülmektedir.

Eserde alegorik (sembolik) bir anlatım vardır. Dort sembolik kahramanın konuşmaları, sohbetleri, tartışmaları, birbirlerini ikna etme çabaları son derece canlı bir anlatımla sunulmuştur. Sembolik şahısların konuşmalarıyla esere tiyatro havası kazandırılmıştır. Hükümdar Kün-Toğdı “kanun ve adaleti”, vezir Ay-Toldı “saadeti”, vezirin oğlu Ögdilmiş “aklı”, vezirin kardeşi Odgurmış ise “akıbeti, hayatın sonunu” temsil eder. Bu dört şahıs konuşmalarıyla devlet yönetimi, hükümdarların sorumlukları, ahlak, erdem ve akıl gibi kavramlar hakkında bilgi vermişlerdir. Eserin bireyi ulaştırmak istediği asıl seviye “Kamil insan” seviyesidir.

Bu eserin biri Fergana, biri Kahire, biri de Viyana’da bulunan üç yazma nüshası vardır.

Genel Özellikleri
  • 11. yüzyılda Yusuf Has Hacib tarafından yazılmıştır.
  • İslami dönem Türk edebiyatının ilk eseridir.
  • Mesnevi tarzında yazılan ilk eserdir.
  • Aruz ölçüsüyle yazılan ilk eserdir.
  • Siyasetname türünün ilk eseridir.
  • Türk dilinin Hakaniye (Çağatay) lehçesi ile yazılmıştır.
  • Nazım birimi beyittir. (Redif ve kafiye kullanılmıştır.)
  • Alegorik ve didaktiktir.
  • Bazı bölümlerinde ansiklopedik bilgiler içerir.
  • 4 soyut kavram üzerine kurulmuştur. Bunlar; Kün Togdı (hükümdar, kanun, adalet); Ay Toldı (mutluluk, saadet); Odgurmış (akıbet, hayatın sonu); Ögdülmiş (Akıl, zekâ)
Kutadgu Bilig’den:
Sözüm söyledim men bitidim bitig
Sunup iki ajunnı tudgu elig

Kitap atı urdum Kutadgu Bilig
Kutadsu olıglıka tutsu elig

Kişi iki ajunnı tutsa kutun
Kutadmış bolur bu sözüm çın bütün

Bu Kün-Togdı ilig tidim söz başı
Yörügin, ay ayın ay edgü kişi!

fa’ûlün fa’ûlün fa’ûlün fa’ûl

Günümüz Türkçesiyle:
Sözümü söyledim ben kitabı yazdım
Uzanıp iki dünyayı tutan bir eldir

Kitabın adını koydum Kutadgu Bilig
Kutlu olsun okuyana, elini tutsun

Kişi iki dünyayı kutla tutarsa,
Kutlanmış olur, bu sözüm doğru, bütündür

Önce Kün-Togdı beyden söze başladım.
Yorarak açıklayım, ey iyi kişi!

Kutadgu Bilig’den seçmeler:
  • Akıl süsü dil, dil süsü sözdür. İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür. İnsan sözünü dil ile söyler; sözü iyi olursa, yüzü parlar.
  • Eğer kendine candan bağlı birisini arıyorsan, sözün kısası kendinden daha candan birini bulamazsın.
  • Diline ve gözüne sahip ol, boğazına dikkat et; az ye fakat helal ye!
  • Bak doğan ölür; ondan eser olarak söz kalır; sözünü iyi söyle! Ölümsüz olursun.
  • Akıl bir meşaledir. Kör için göz, ölü vücut için can, dilsiz için sözdür.
  • Kara toprak altındaki altın, taştan farksızdır. Oradan çıkınca beylerin başında tuğ tokası olur.
 

OBir

MEB
Özel üye
Atabetü'l-Hakayık

Atabetü’l-Hakayık (Günümüz Türkçesiyle: Gerçeklerin Eşiği), Edip Ahmet Yükneki’nin, Karahanlı beylerinden Muhammed Dâd Sipehsalar’a hediye ettiği, hadis ve Arapça beyitlere dayanarak yazdığı şiirlerle, ahlaklı insan olmanın yollarını, ahlak ilkelerini açıklamış, çeşitli ahlakî öğütlerde bulunmuş, İslamî düşünce ve görüşlere yol gösterici olmuştur.

Modern zamanda ilk bilindiğinde “Hibetü’l-Hakayık” veya “Aybetü’l-Akayık” olarak, yanlış bir şekilde isimlendirmiştir. Eserde dünyayı, Allah’ı, insanı bilmenin sadece bilim yoluyla olabileceği anlatılır. Bilginin faydası ve bilgisizliğin zararı hakkında olan konuyu işlemiştir.

Ayet ve Hadislerle oluşturulmuş didaktik bir eser olan Atabetü’l-Hakayık, ahlak ve öğüt kitabıdır. Kitapta bilginin önemi, cehaletin zararları, cimrilik ve cömertlik, İyi ve kötü huylar, doğruluk anlatılmıştır. Eser Ayet ve Hadislerle oluşturulduğu için dili dönemin diğer ürünlerinden daha ağırdır. Arapça ve Farsça kelimelerin en yoğun rastlandığı eserdir.

Allah’ın, Peygamber’in ve Dört Halife’nin övüldüğü giriş şeklinde olan ilk kısım gazel tarzında kafiyelenmiş (aa ba ca da…) 40 beyitten oluşmuş, asıl konuyu anlatan bölüm ise mani tarzı kafiyeyle (aaxa) yazılmış 101 dörtlükten meydana getirilmiştir.

Aruz ve hece ölçüsünün birlikte kullanıldığı bu eser de Kutadgu Bilig gibi on birli heceye denk gelen “fa’ûlün fa’ûlün fa’ûlün fa’ûl” aruz kalıbıyla yazılmıştır. Bu eser de dönemin diğer eserleri gibi Hakaniye (Çağatay) Türkçesiyle yazılmıştır.

Edip Ahmet Yükneki’nin eserinde kullandığı şiir tekniği ve aruz ölçüsü, Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig’te kullandığı tekniğin gerisindedir. Edip Ahmet Yükneki’nin sanatkâr kişilikli bir şair olmaması ahlaki bilgiler veren, didaktik bir sanatçı olması nedeniyle bu durum ortaya çıkmıştır.

Nazım birimi beyit ve dörtlüklerden oluşan bu eserini şair, Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’i gibi aruz vezniyle ve Kaşgar Türkçesi ile yazmıştır. Şairin bu eserini nerede ve ne zaman yazdığı kesin olarak bilinmemektedir. Atabetü’l-Hakayık’ın Kaşgar şivesiyle, Uygur harfleriyle yazılmış ilk yazması İstanbul’da Ayasofya Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. İlim âlemine ilk defa 1918’de Necip Asım tarafından sunulmuştur.

Genel Özellikleri:
  • Konusu din ve ahlaktır.
  • Didaktik (öğretici) bir eserdir.
  • Gazel ve kaside denilebilecek tarzda şiirler vardır. Eser mesnevi tarzında yazılmıştır.
  • 46 beyit ve 101 dörtlükten oluşmaktadır.
  • Aruz ölçüsüyle yazılmıştır.
  • Telmih (hatırlatma) sanatı kullanılmıştır.
  • Eser 14 bölümden oluşur. Baştaki beş bölüm giriş, şairin “nevi” adını verdiği sekiz bölüm asıl konu, sondaki bir bölüm de bitiriş bölümüdür.
  • Giriş bölümleri kaside biçimiyle (aa ba ca da…), asıl konu ile ilgili bölümler ve bitiriş bölümü dörtlüklerle (aaba) yazılmıştır. Giriş bölümünde 40 beyit, asıl konu ve bitiriş bölümlerinde 101 dörtlük vardır. Eserin tamamı 484 dizeden oluşur.
  • Eser geçiş dönemi edebiyatı ürünüdür.
  • Hakaniye (Çağatay) Türkçesiyle yazılmıştır.

Atabetü’l Hakayık’tan:

Bilgiye Dair

Pahalı akçadır, bilgili insan
Bilgisiz cahilde bir kalp akçadır

Bilgisizlik yüzünden bir nice halk
Öz eliyle put yapıp “Tanrı’m budur” dedi

Cömertlik

Cömert ol, sana söz, sövgü gelmesin;
Sövgü gelecek yolu cömertlik tıkar

Bu halkın seçkini cömert insandır
Cömertlik şeref, can ve güzellik arttırır

İyilik

Müslümona müşfik ve merhametli ol
Kendüne düşündüğünü Müslümona da düşün

Sana cefa edene (sen) vefa ile karşı koy
Ne kadar yıkansa kan, kan ile temizlenmez

Münacaat

İlahi, pek çok hamd ederim sona
Senin rahmetinden hoyır umarım

Övebilir mi seni bu dilim?
Gücümce öveyim, yardım et bana

Kendisine Dair

Adım Edip Ahmed, sözüm edeb ve öğüttür
Özüm (bu dünyadan) gitsem de sözüm burada kalır

Güz gelir, yaz geçer, bu ömür gider;
Su bahar ve bu sonbahar ömrü tüketir

Kur’an-ı Kerim-Hadisler

Yok, idim yarattın, yine yok kılıp
Yine var ideceksin, bunu ikrar ederim

Bilgiyi ara usanma, bil ki o Hak Resulü
“Bilgiyi Çin’de bile olso arayınız” dedi.
 

OBir

MEB
Özel üye
Divan-ı Hikmet

Ahmed Yesevi’nin söylediği “hikmet” adlı şiirleri bir araya getiren Türk tasavvuf edebiyatının bilinen en eski örneklerini içeren kitaptır.

Genel olarak dervişlik hakkında övgülerden bu dünyadan şikayetten cennet ve cehennem tasvirlerinden, peygamberin hayatından ve mucizelerinden bahsedilir. Dini ve ahlaki öğütler veren şiirlere de yer vermiştir. Hece ölçüsü olarak 4+3 ve 4+4+4 kullanılmıştır. Bu yapıtın ortaya çıkmasından bir süre sonra; İslamiyet göçebe Türk toplulukları arasında yayılmaya başlamıştır. Ahmet Yesevi’nin görüşleri Anadolu gizemciliğinin (tasavvuf) temelini oluşturur. Tasavvuf kültürünün temeli bu yapıttadır. Yunus Emre’nin, Hacı Bektaş Veli, Haci Bayram Veli gibi mutasavvıfların düşüncelerinin kaynağı bu yapıttır.

Genel özellikleri:
  • Kitapta Allah aşkı Peygamber sevgisi işlenmiştir.
  • Hikmet: Hoş, hayırlı anlamlarına gelir.
  • Sade ve yalın bir dil kullanılmıştır.
  • Aruz ve hece ölçüsü bir arada kullanılmıştır.
  • Dörtlük ve beyitle yazılmıştır.
  • 144 hikmet ve bir münacaattan oluşur.(2009 yılında bulunan yeni hikmetlerle bilinen hikmet sayısı 217 olmuştur.
  • Eser Karahanlı Türkçesinin hakaniye lehçesiyle yazılmıştir
  • İstifham (soru sorma) ve Tecahül-i Arif (bilip de bilmezlikten gelme) sanatları kullanılmıştır.
  • Ahmet Yesevi’nin hikmetlerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
  • Ahmet Yesevi hikmetleri Karahanlı Türkçesiyle söylemiştir.
  • Hikmetler dini tasavvufi şiirlerdir.
  • 63 yaşından sonra toprağın altında yaşamayı seçmiştir.
  • Allah’a yakın olma isteği vardır.
  • Şiirlerde ulusal ögeler (ölçü, nazım biçimi, yarım uyak) ile İslamlıktan gelme yabancı ögeler (din ve tasavvuf konuları, yabancı sözcükler) bir arada kullanılmıştır.
  • Eserin uyaklanışı abcd dddb eeeb şeklindedir. Dördüncü dizelerin birbiriyle uyaklı oluşu hatta zaman zaman aynen tekrarlanışı bu şiirlerin musiki ile okunmak için söylendiğini gösterir.
  • Eser 12. yy’a aittir.
  • Divan-ı Hikmet’i Ahmet Yesevi yazmamıştır. Ahmet Yesevi’nin kurduğu tarikattaki Şaban Durmuş, Ahmet Yesevi’nin görüşlerini ve düşüncelerini kitap haline getirmiştir.
  • Didaktik ve manzum bir eserdir.
  • Ahmet Yesevî 63 yaşından sonra bir yere kendini kapatmıştır ve Hz Muhammed gibi 63 yaşında ölmek istemiştir ama 73 yaşında hayata veda etmiştir.
  • Türk edebiyatı tarihinde “Divan-ı Hikmet”in önemi İslamiyet’ten sonraki Türk edebiyatının daha önce yazılan Kutadgu Bilig’den sonraki bilinen en eski örneklerinden biri ve tasavvuf Türk Edebiyatı’nın ilk eseri oluşudur.
  • Lirik ve didaktik özellik gösterir.

Divan-ı Hikmet’ten Örnekler:

HİKMET
Kudret ile ferman eyledi Mevlâ’m bize,
Yerde gökte canlı mahluk kalmaz imiş.
Can alıcı eyledi Azrail’i âlem üzerinde.
Aziz canı almadıkça koymoz imiş.

Yaşım benim küçük olur deyip söyler idim;
Her ne hasıl olsa, az deyip söyler idim;
Türlü türlü dava işleri eyler idim;
Şimdi bildim, benim dediğim gibi olmaz imiş.

Dünya benim mülküm diyen sultanlara.
Alem malını sayısız yığıp alanlara.
Yeme ve içme ile meşgul olanlara.
Ölüm gelse, biri vefa eylemez imiş.

Mağrur olmayın, ey dostlarım, eğlenip
Gece gündüz yalan söyleyip, boşuna yatıp;
Can alıcı gelir imiş bir gün yetip;
Böyle yerde göfil yürüse olmaz imiş.

Kul Hoca Ahmed, öleceğim bile gör
Ahiretin hazırlığını kıla gör
Varırım deyip yol başında yürüye gör
“Ölüm meleği” gelse, fırsat bırakmaz imiş.


Hikmetler:

Dünya mening digenler cihân malın alganlar
Kergez kuş dik bolu ban ol haramga batmışlar

Tatlıg totlıg yiyenler, rürlüg türlüg kiygenler
Altun taht olturgenler toprak astın kalmışlar

Günümüz Türkçesi

Dünya benim diyenler, cihan malını olanlar
Kerkes kuş gibi olup, o harama batmışlar

Tatlı tatlı yiyenler, türlü türlü giyenler
Altın tahta oturanlar, toprak alanda kalmışlar.
 

OBir

MEB
Özel üye
Divanü Lugati't Türk

Divanü Lügati’t-Türk (Günümüz Türkçesi ile: Türk Diyalektleri Sözlüğü), Kaşgarlı Mahmud tarafından Bağdat’ta 1072 – 1074 yılları arasında yazılan Türkçe-Arapça bir sözlüktür. Türkçenin bilinen en eski sözlüğü olup, batı Asya yazı Türkçesi hakkında var olan en kapsamlı ve önemli dil anıtıdır. Eser Halife Ebtilkasım Abdullah’a sunulmuştur.

Kökleşik Arap Sözlük bilgisi ilkelerine göre hazırlanmış olan sözlük, Kaşgarlı Mahmud’un Türk boyları hakkındaki etraflı bilgisinin yanı sıra, Arap Dil bilimi konusunda da esaslı bir eğitim görmüş olduğunu gösterir.

Türkçenin önemli bir dil olduğunu anlatmak ve Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılmıştır. Eser Türk lehçelerindeki harflerin alfabe sırasına göre düzenlenmiş ve eserde manaların iyi anlaşılması için örnek cümlelere yer verilmiştir.

Divanû Lügati’t-Türk bir sözlük olarak hazırlanmasına rağmen Türk sosyolojisi, psikolojisi, edebiyatı, gelenek ve görenekleriyle ilgili bilgi veren ve nesir parçaları, bazı vakalar çeşitli örneklerle zenginleştirilmiş bir ansiklopedi niteliği göstermektedir. Bu dönem ürünleri içerisinde Türk edebiyatının en eski yıllarına kaynaklık eden en önemli eserdir.

Mensur (düzyazı) bir eserdir. Bu yönüyle dönemin diğer eserlerinden ayrılır. Ancak eserin içindeki koşuk, sagu gibi örnek şiir parçaları nazma da yer verildiğini göstermektedir. Sekiz bölümden oluşan eserde 7500 kelime ve Arapça karşılıklarıyla bunların kullanıldığı örnek cümle veya şiirler; sagu, koşuk ve sav örnekleri; dilbilgisi kuralları ve o devirdeki Türk boylarını gösteren bir harita bulunmaktadır.

Kaşgarlı Mahmut, kelimeleri göçebe boylar arasında gezerek bizzat kendisi derlemiştir. Dilbilgisi kurallarına eserinde yer veren bir filolog; Türk boylarının etnik durumunu şemayla anlatan, Türk toplulukları hakkında bilgi veren bir etnograf; ayrıca Türk boylarının yerleşim alanını gösteren bir harita çizmiş olan ilk Türk haritacısıdır.

Kaşgarlı Mahmud, Divân-ı Lügati’t-Türk’e şöyle başlar;

Esirgeyen, koruyan Allah’ın adıyla
“Allah’ın, devlet güneşini Türk burçlarından doğurmuş olduğunu ve Türklerin ülkesi üzerinde göklerin bütün dairelerini döndürmüş olduğunu gördüm. Allah onlara Türk adını verdi. Ve yeryüzüne hâkim kıldı. Cihan imparatorları Türk ırkından çıktı. Dünya milletlerinin yuları Türklerin eline verildi. Türkler Allah tarafından bütün kavimlere üstün kılındı. Hak’tan ayrılmayan Türkler, Allah tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi. Türkler ile birlikte olan kavimler aziz oldu. Böyle kavimler, Türkler tarafından her arzularına eriştirildi. Türkler, himayelerine aldıkları milletleri, kötülerin şerrinden korudular. Cihan hâkimi olan Türklere herkes muhtaçtır, onlara derdini dinletmek, bu suretle her türlü arzuya naili olabilmek için Türkçe öğrenmek gerekir.”

Kaşgarlı Mahmud’un 11. yüzyılda Balasagun’u merkez alarak çizdiği Dünya haritası o dönem Türklerinin yaşadıkları bölgeleri ve dağılımlarını göstermesi bakımından dikkate şayandır. Harita, Türklerin bulunduğu bölgeleri göstermek amacıyla çizilmiştir. Daire şeklinde olan haritanın çevresinde Doğu, Batı, Kuzey, Güney yönleri belirtilmiş, bazı deniz ve ırmaklar gösterilmiştir. Batıda işaret edilen yerler İdil boylarına, yani Kıpçakların ve Frenklerin oturdukları bölgelere kadar uzanır. Güney-Batıda Habeşistan’a, Güneyde Hint, Sint, Doğuda Çin ve Japonya’ya işaret edilmiştir.

Kasgarli-Mahmut-Turk-Dunya-Haritasi.jpg

Kaşgarlı Mahmut Türk Dünyası Haritası

Genel Özellikleri:

  • 11. yüzyılda yazılmıştır.
  • Türkçenin ilk sözlüğü, antolojisi, ansiklopedisi ve dil bilgisi kitabidir.
  • Araplara Türkçe öğretmek, Türkçenin yaygınlığını göstermek için yazılmıştır.
  • Kaşgarlı Mahmut, birçok Türk boyunu gezerek derlemeler yapmıştır.
  • Sözcükleri örnekleyen atasözleri ve şiirler kullanmıştır. (Bu özelliği, onun, kendinden sonraki Türk edebiyatı için çok önemli bir kaynak olmasını sağlamıştır.)
  • Kitabın yazıldığı metin Hakaniye lehçesiyle, açıklamaları ise Arapçayla yazılmıştır.
 
Top