• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu yarışma düzenlendi. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada katilmanizi bekliyoruz...

İnancın İnsana Kazandırdığı Gerçek Akıl

Suskun

V.I.P
V.I.P
İnancın İnsana Kazandırdığı Gerçek Akıl​

İmanın insana kazandırdığı çok önemli bir özellik olan akıl, kişinin sağlıklı düşünebilmesine, doğruyu yanlıştan ayırabilmesine ve en isabetli kararları alabilmesine vesile olur. Akıl sahibi insanlar olayları sağlıklı bir şeklide değerlendirebildikleri için tavırları daha makul, konuştukları sözler dengeli ve hikmetli, yaptıkları işler ise faydalı ve bereketli olur.

Akıl; Allah’ın izni ile, derin düşünebilmek, olaylardaki hikmetleri görebilmek, evrendeki olağanüstü tasarımı kavrayabilmek ve doğruyu yanlıştan ayırt edebilmek gibi çok önemli yeteneklerin kaynağıdır. Ancak akıl, genelde sanıldığından farklı olarak algılanabilmektedir. Şöyle ki; insan doğuştan belirli bir zekaya sahiptir, fakat gerçek akıl Allah korkusu ve Allah sevgisi sonucunda oluşan büyük bir nimettir. Bu iki kavram arasında büyük bir fark olmasına rağmen toplumda genellikle aynı anlamda algılanır.

Peki öyleyse "akıl" nedir?

Kimler gerçekten akıl sahibidir?


Bu soruların doğru cevaplarının bulunabileceği tek kaynak Yüce Kuran’dır. Kuran ayetlerinde aklın ancak iman ile oluşabileceği bildirilmektedir. Allah akıl sahibi kullarının özelliklerini Kuran'da şu şekilde bildirir:

"Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir." (Zümer Suresi, 18)

Bu kimseler Allah'ın kendilerine gösterdiği yola tam olarak uydukları, Kuran'da yer alan tavsiyeleri titizlikle yerine getirdikleri ve vicdanlarına tam olarak uydukları için, Allah onları akıl gibi büyük bir nimetle ödüllendirmiştir. Yüce Allah’ın iman etmiş seçkin kullarına nasip ettiği aklın insana kazandırdığı üstün özelliklerden bazıları ise şunlardır:

Feraset ve Basiret

Feraset, çabuk sezme ve anlama yeteneğidir.


Basiret ise; kişinin bir konunun özünü kavrama gücü, gerçeği tüm detaylarıyla görebilme kabiliyeti ve ileri görüşlülüğüdür. Her iki özellik de ancak "akıl" ile kazanılabilir.

Feraset ve basiret sahibi bir insan, karşılaştığı herhangi bir olayı, bir tavrı ya da bir sözü en doğru şekilde analiz edebilme yeteneğine sahiptir. Geçmişte edindiği tecrübelerden de faydalanarak en akılcı sonuçları çıkarır ve bu bilgileri ilerisi için en isabetli şekilde kullanabilir. İçinde bulunduğu ortamı, şartları ve imkanları akılcı bir bakış açısıyla değerlendirir ve bu şartları olabilecek en iyi seviyeye getirmeyi ve elindeki imkanları en iyi şekilde kullanmayı başarır. Bir işe atılacağı zaman mutlaka bu konuda gerekli olabilecek her türlü tedbiri alır, olası aksaklıkları tespit eder ve bu doğrultuda hareket eder. Allah’ın verdiği akıl sayesinde her konuşması isabetli, her tavrı itidalli ve her düşüncesi keskin bir aklın ve kavrayışın ürünüdür.

Allah bir ayette, basiretin önemine dikkat çekmiş ve bu özellikten yoksun olan kimseleri de "kör" olarak nitelendirmiştir:

"Kör olanla (basiretle) gören bir olmaz; iman edip salih amellerde bulunanlarla kötülük yapan da. Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz." (Mümin Suresi, 58)

Hikmet; Anlatım Çarpıcılığı ve Hitabet Kabiliyeti


Aklın bir başka yönü de insanın tüm tavırlarına ve konuşmalarına "hikmet" kazandırmasıdır. Ancak insanların büyük çoğunluğu hikmetli tavır ve konuşmaların kaynağının akıl olduğunu bilmez. Aksine hikmetli konuşmanın eğitim ve tecrübe ile elde edilebilecek bir özellik olduğunu düşünürler. Öyle ki çoğu insan güzel ve etkili konuşabilmek için çözümü yalnızca özel bir eğitim almakta ya da etkili konuşma sanatı gibi kitaplar okuyarak insanları etkileyecek konuşma kurallarını ezberlemekte arar. Bu kitaplarda etkili bir konuşma yapabilmek için insanların ne zaman konuşmaya başlayacağı, ne zaman susacağı, ne zaman güleceği gibi her türlü detay çeşitli kurallara bağlanmıştır. Bu kurallara ne kadar titizlikle uyulursa konuşmanın o derece başarılı olacağına inanılır.

Oysa güzel ve etkili konuşmayı herhangi bir kurala bağlayabilmek kesinlikle mümkün değildir. Aksine asıl etkili olan konuşma; hiçbir kurala bağlanmamış, ezberlenmemiş, kişinin içinden geldiği gibi, hiç zorlanmadan, suni bir tavra gerek duymadan yaptığı "samimi konuşma"dır ki, bunu da eksiksiz olarak yalnızca hikmet sahibi kimselerde görebilmek mümkündür.

Hikmetli konuşan kişi, samimi sözleriyle insanların kalplerinde derin bir etki uyandırır. Nitekim bir konuşmanın hikmetli olabilmesi için bu konuşmanın samimi ve amaçlanan konuda karşı tarafın kalbinde etki bırakacak nitelikte olması gerekir. Hikmet sahibi bir insan anlatmak istediği bir şeyi olabilecek en özlü şekilde, en çarpıcı örneklerle ve olabilecek en samimi şekilde ifade edebilen kimsedir. Allah Kuran’da hikmetin önemine dikkat çekmiş ve Hz. Davud'a bu özelliği verdiğini şöyle bildirmiştir:

“Onun mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik.” (Sad Suresi, 20)


Ayrıca hikmet, kendisini sadece konuşmada belli eden bir özellik değildir. Hikmet sahibi bir insanın tüm tavırlarında, aldığı tüm kararlarda, yaptığı tüm teşhislerde aynı isabetli yapıyı görebilmek mümkündür. Akıl ile hikmet arasındaki ilişki Kuran’da şöyle bildirilmiştir:

“Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez.” (Bakara Suresi, 269)

Akıllı bir insana verilen bu büyük nimet, beraberinde etkili bir "hitabet gücü" de kazandırır. Mümin, aklın kendisine kazandırdığı bu hikmet, anlatım çarpıcılığı ve hitap kabiliyeti gibi özellikler sayesinde Allah’ın izniyle Kuran ahlakını en güzel şekilde tebliğ etme imkanına da sahip olur.

Üstün Teşhis Kabiliyeti

Aklın insana kazandırdığı bir başka önemli özellik de "teşhis kabiliyeti"dir. İnsanlar genellikle hemen her konu hakkında teşhis yapar, fikir beyan ederler. Ancak akıl sahiplerinin farklılığı, Allah’ın izniyle çoğu insanın fark edemediği detayları rahatlıkla görebiliyor olmaları ve teşhislerinin daima hızlı ve isabetli olmasıdır. Bu isabetli teşhis kabiliyetinin sırrı ise, müminin Kuran ahlakını yaşaması sonucunda aklını kullanmasıdır. Kuran, Allah'ın hak kitabıdır. Dolayısıyla Kuran’da bildirilen tavsiye ve emirlere uyan kimseler Allah’ın izniyle en doğru olana iletilir.

Akıl sahiplerinin bu özelliği onlara hayatın her alanında büyük bir üstünlük ve kolaylık sağlar. Herşeyden önce, karşılaştıkları her insanın karakterini çok iyi ve ayrıntılı bir biçimde analiz edebildikleri için, dostlarını ve düşmanlarını rahatlıkla ayırt edebilirler. Lehlerinde ya da aleyhlerinde gelişen bir olayı henüz başlangıcında iken fark edebilir, buna göre tedbir alabilirler. Allah'ın Kuran'da tanıttığı insan karakterlerinden yola çıkarak, karşılaştıkları insanların karakterlerini çok kısa bir sürede kavrayabilirler. Ayrıca çevrelerinde bulunan insanlardaki güzel vasıfları, çoğu kimsenin fark edemediği incelikleri, akıl alametlerini görebilenler de yine ancak akıl sahipleridir.

Güçlü Bir Kişilik


Akıllı bir insan, canlı cansız tüm varlıkların Allah'a boyun eğdiğini ve O'nun izni olmadan yeryüzünde hiçbir olayın gerçekleşemeyeceğini bilir. Allah'a karşı duyduğu teslimiyet ve güven, onun Allah'tan başka hiçbir şeyden ve hiç kimseden korkmamasını ve böylece güçlü bir kişiliğe sahip olmasını sağlar. Herşeyi Allah'ın kontrol ettiğini bildiği için, kişilere, olaylara ya da şartlara göre tavrı değişmez. İnsanların beğenisine göre değil, Allah'ın sevgisini kazanmaya yönelik hareket ettiği için hiçbir çıkar uğruna kişiliğinden, tavrından ve ahlakından ödün vermez.

Ancak şunu da bilmek gerekir ki, akıl sahibi bir insanın "güçlü kişilik" kavramı, din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda bilinen anlamından çok farklıdır. Bu tür toplumlarda insanlar, şahsiyetli olmanın, ancak kibir, resmiyet ve ciddiyet ile elde edilebileceğine inanırlar. Kişi, çevresindeki insanlara, kendi farklılığını ve üstünlüğünü ne kadar hissettirebilirse, onun o kadar şahsiyetli bir tavır gösterdiği düşünülür. Oysa bu şahsiyet çoğu zaman, içte yaşanan güçlü bir kişilik değil, daha ziyade göz boyamaya ve etrafta şahsiyetli bir insan "imajı" oluşturmaya yönelik yapay bir tavırdır.

Gerçek şahsiyetin ne kibirle, ne ciddiyet ve resmiyetle, ne de dış görünüşle hiçbir ilgisi yoktur. Kuran ahlakına göre güçlü bir kişilik, insanın Allah'tan çok korkması ve bu nedenle de Kuran ahlakını yaşamakta kararlılık göstermesi ile ortaya çıkar. Böyle bir kişi hiçbir koşulda, hiçbir dünyevi çıkar için Allah'ın kendisine bildirdiği doğrulardan taviz vermez, basit ve çirkin tavırlara tenezzül etmez. İnsana kişilik kazandıran asıl özellikler bunlardır ve bu konuda kararlılık gösterebilen kimseler de ancak akıl sahipleridir. Kuran'da doğru yoldan asla sapmayan akıl sahibi kişiler bu tavırlarından dolayı şöyle müjdelenmişlerdir:

“Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki:) "Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennetle sevinin." (Fussilet Suresi, 30)

Yazı boyunca incelediğimiz tüm bu özellikleri kazandıran keskin bir akla sahip olmayı, ulaşılması zor bir hedef olarak görmek doğru değildir. Yapılması gereken, güçlü bir Allah sevgisine sahip olmak, O'ndan gereği gibi korkmak ve Rabbimiz’in istediği gibi bir yaşam sürmektir. Samimi iman, Yüce Rabbimiz’in izniyle insana, hayatının her anını etkisi altına alan bu berrak aklı kazandıracaktır. Bu müjde, bir ayette şöyle bildirilmiştir:

"Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakınırsanız size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir." (Enfal Suresi, 29)

“Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar.
İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir.” (Zümer Suresi, 18)

Aklın bir yönü de insanın tüm tavırlarına ve konuşmalarına “hikmet” kazandırmasıdır. Mümin, aklın kendisine kazandırdığı bu hikmet, anlatım çarpıcılığı ve hitap kabiliyeti gibi özellikler sayesinde hak dini ve Kuran ahlakını en güzel şekilde anlatabilme imkanına da sahip olur.

Gerçek şahsiyetin ne kibirle, ne ciddiyet ve resmiyetle, ne de dış görünüşle hiçbir ilgisi yoktur. Kuran ahlakına göre güçlü bir kişilik, insanın Allah’tan çok korkması ve bu nedenle de Kuran ahlakını yaşamakta kararlılık göstermesi ile ortaya çıkar.
 
Geri
Top