Hasta ve Hekim İlişkisi

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
Özcan Köknel'in KİŞİLİK kitabından alıntılar....

HASTA VE HEKİM İLİŞKİSİ

Hastayı tedavi eden ya da klinik araştırma yapan hekimin hastaya yararlı olabilmesi, ona zarar vermemesi acısından hekimle hasta arasında kurulan ilişkilerin önemi büyüktür. Bu i- (içkinin özü, hastayı anlamak, onu değerlendirmek, yapılacak yardımı ya da tedaviyi en iyi biçimde sürdürmektir. Bu nedenle hekim hasta ilişkilerini üç ayrı alanda ele alıp incelemek gereklidir. Hekim birbirinden ayrı gibi görülen bu alanlar arasında en iyi bağlantıyı kurmayı başaran kişidir. Bunlar sırasıyla bilimsel, uygulama ve ahlâk alanı olarak ayrılabilir.

BİLİMSEL ALAN: Mesleğine ilişkin bilgileri edinmesi ve bunları geliştirmesi, öğrenme tutkusu, bilimsel gelişmeyi izlemesi, meslekle ilgili gelişmelerden haberdar olması hekimin görevlerinin başında gelir. Hekimin meslek bilgileri yanında, meslek dışı bilgilere ve genel kültüre de önem vermesi, kişiliğini sürekli geliştirmesi, okuduktan ve gördükleriyle yeni bileşimlere gitmesi gereklidir. Hekim ya bir klinikte çalışmalı ya da bîr klinikle yakın ve sıkı ilişkide bulunmalıdır. Uzman olmadan önce bir süre pratisyen olarak çalışarak hem ülke koşullarını tanımalı, hem hastaları çok yönlü değerlendirmeyi öğrenmeli, hem de hekimliği tümüyle değerlendirebilecek olursak yine erişebilmelıdir. Hekim bilgisini kitaplar ve yayınlar kadar günlük uygulamada kendisinden daha çok bilgi ve deneyi oton meslekdaşlarından öğrenmelidir. Bildiğini iyi bilmeli, bilgisine güvenmeli, bilmedikleri için yersiz ve gereksiz tartışmalara girmeden en sağlıklı biçimde öğrenme yollarını bulabilmelidir. Bilmediği ya da az bildiği konuları meslekdaşlarına danışmaktan kaçınmamalı, hastaya yardımcı olmak için kendi dalında ya da başka dalda uzman olan meslekdaşlarıyla kolayca bilgi alışverişinde bulunabilmelidir. Gerekeni, vaktinde, sağlam ve iyi öğrenmeli. öğrenmek ve bilmek İçin sürekli çaba harcamalı, çalışmalarını sürdürecek yöntemi bulmalıdır. Bilgisini yenilemesi için başvurduğu yayınlann çokluğu karşısında doğru seçimi bulabilecek temel ve çağdaş bilimsel görüş ve yöntemleri bilmelidir.

UYGULAMA ALANI: Hekimin bütün bilgi, görgü, deney ve sezgilerini ahlâk kuralları içinde, vicdanının sesini dinleyerek hasta için kullandığı, hastaya yardımcı olduğu alandır. Bu nedenle hekimin hastayı iyi tanıması, kimi belirti ve bulgulara dayanarak geleceğe ilişkin çıkarımlarda bulunabilmesi, hastalığın gelişmesini iyi değerlendirmesi, tedavi sırasında hastaya uygulanan yöntemleri ve çevreye ilişkin değişmeleri iyi izlemesi gereklidir. Bu amaçla hekim hastayı çok iyi gözlemeli. hastanın yakınlarıyla görüşmeli, bedensel ve ruhsal muayenesini eksiksiz yapmalı, gerekiyorsa yardımcı laboratuvar muayenelerinden yararlanmalı, hastayı yakından izlemeli, zaman zaman yeniden değerlendirmelidir. Uygulama alanında hekimin iyi değerlendirme yapabilmesi hastayı dinleme ve anlamasına bağlıdır.

Her hastalık, hastanın bireysel ve toplumsal özellikleri içinde değişik yakınmalar ve belirtilerle ortaya çıkar. Bu özellikler içinde her hasta diğerlerinden farklı kaygı, tasa, korku, acı içindedir. Hastalığının anlaşılmadığı korkusunu taşır. Hekimden sorma, çekenden sor» ve «Hekim kim, başına gelen» atasözleri
bu kuşkuyu dile getirmektedir. Hekim hastalık kadar hastayı tanımak, anlamak ve ona bu konuda güven vermek zorunda, dır. Aksi durumlarda hastalığı tamsa bile hastaya yardımcı olması çok güç. hatta olanaksızdır.

ÖNCE HASTAYI ANLAMAK

Hekimin hastaya yararlı olması onu anlamakla bçşlar. Hasta bedensel, ruhsal, toplumsal yanlarıyla bir bütündür: Hastalık ne olursa olsun, hasta bu bütün İçinde ele alınıp değerlendirilmelidir: Hekim ve hasta açısından yararlı olan böyle bir değerlendirmenin ilk adımı hastayı dinlemekle atılır. Dikkatli bir dinleme hastaya rahatlık ve güven verirken, hekime de tanıya götürecek verileri sağlar.

Hastalık ne olursa olsun, hastanın gözlemi ve muayenesi ilgi ve anlayış içinde sürdürülen bir konuşmayla başlamalıdır. Hastanın yakınmaları ve anlattıkları dikkatle dinlenmeli, hastanın ve hastalığın özelliklerine göre değişecek bir konuşma ve soru biçimi seçilmelidir.

İLK KARŞILAŞMA

Hekimle hasta ilk karşılaştıklarında, aralarında zamanki azalan sonra tümüyle kalkan bir uzaklık vardır. Bu uzaklığın kalkması, hekimin hastayı benimsemesi, yararlı konuşmanın başlaması üç evrede olur.

Hekime başvuran hasta beklenti içindedir. Hekimden yardım istemektedir, ilk karşılaşmada hekimin tutumu «işte ben hurdayım, ne istiyorsun» dercesine soğuk ve katıdır.

Yüzeysel, kısa bir konuşmadan sonra hekim hasta orasında etkileşim başlar. Hasta hekime, hastalığına ilişkin önemli bulduğu yakınmaları, belirtileri, olayları anlatmaya hazırlanır Hekim hastayı bir vaka olarak dinlemeye başlar.

Konuşma sürdürüldükçe, hasta da hekim de birbirlerini ikı insan olarak değerlendirme yoluna giderler Hasta hekimin
dinlediğini, anladığını, kendisine yardımcı olacağını düşünürken, hekim de hastanın yakınmalarını anlar. Onun yardım bekleyen bir kişi olduğuna inanır. Hastayı benimser. Bu benimseme içinde konuşma sürdürüldükçe, hekim ve hasta birbirlerini anlayan iki kişi durumuna girerler. Konuşma sırasında hastanın duraklamaları, susmaları, ses tonu, mimik ve jestleri tanıda, hastayı anlamakta hekime yardımcı olduğu gibi, hekimin de konuşma biçimi, ses tonu, mimik ve jestleri, olumlu ya da olumsuz olarak hastayı etkiler.



HEKİM HASTAYI NASIL DİNLEMELİ?


Hekimin hastayla konuşmasını hoşgörü içinde, önyargı ve artniyetlerden arınmış olarak, ilgi ve anlayış havasıyla sürdürmesi gereklidir. Hastayı anlamak ve ona güven vermek İçin iyi dinlemek temel koşuldur. Ne var ki, dinlemek mutlak anlamak değildir. Dinlemenin birçok türü vardır. En yaygını görünüşte dinlemedir. Kimi hekim dış görünüşüyle dinler gibidir. Ancak düşünceleri başka bir konuyla uğraşmaktadır. Çeşitli konulara ilişkin önyargısı olan hekim saplanmış dinleyicidir. Kendi duygu ve düşünceleri dışında dinlediklerini anlamaz. Hasta ve hastalığa ilişkin olarak her işittiğine cevap vermek, hastanın kuşkuları karşısında mesleğini ya da kendini savunmak durumuna geçer. Böylece hastaya yararı olmayan savunucu dinleyici durumuna geçer. Hastasını baştan sona dikkatle izleyen kimi hekim, dinlediğinden yararlanarak hastanın tutarsız, çelişik durumlarını bulup, onu sıkıntılı ve zor duruma sokacak fırsatlar yakalamaya çalışır. Bu tuzak kurucu bir dinleme biçimidir. Hastayı tedirgin eder. Hekime hastalıkla ilgili gerekli ve sağlam bilgileri sağlayan, hastaya güven veren en iyi dinleme biçimi seçerek dinlemedir. Hekim, hasta ve hastalıkla ilgili olan, dikkati çekecek, üstünde durulacak bir ifade ya da sözcük ortaya çıkana kadar görünürde dinleyici olarak kalır. Daha sonra ilgilendiği İ dinlemeye başlar. Başka bir deyişle, seçerek dinleme.
hastanın yakınmaları ve belirtilerinin nedenlerini araştırmaya yönelmiş bir güdülenme içinde dinlemedir. Hastayı dinleyen hekimin düşünce ve duygularını denetleyebilmesi, yargılarında esnek olması, hastanın durumunu daha iyi anlayabilmesi için kendini onun yerine koyup değerlendirmesi, yani hastayla duygu sezgisi (empati, empathy) içinde olması gereklidir. Ancak hekimin uzun süre kendini, hastanın yerine'koyup öyle düşünmeye başlaması hekim-hasta arasında sağlıksız bir ilişki doğmasına yol açar. Hekim gereksiz bir biçimde ve olumsuz bir yaklaşımla hastayı benimser. Bu yüzden onu değerlendirmesi duygusal olur. Onu anlaması ve yardımcı olması zorlaşır.

HEKİM GERÇEKÇİ TUTUMU BENİMSEMELİ

Hastayı anlamanın ve yardımcı olmanın en iyi yolu hekimin bilgisini, yeteneklerini ve elindeki olanakları gerçekçi biçimde değerlendirmesine bağlıdır. Hastanın her türlü sorumluluğunu yüklenme, gereksiz konuşmalar, geçersiz ve boş vaatler, hekimi güç duruma düşürür. Hastada da düş kırıklığı yaratır.

Hekimin hastayı bedensel, ruhsal ve toplumsal bir bütün içinde ele alıp anlaması ve değerlendirmesi zorunludur. Ancak hekimin rolü ve sorumluluğunun hiçbir zaman hastanın tüm yaşam sorunlarını yüklenecek ve çözecek nitelikte olmadığını gözden uzak tutmamalıdır.

Hekimin hastalığın oluşmasında ya da tedavisinde etkisi olmayan sorunlara karışması, bunlara çözüm aramak için çabalaması onu gerçek amacından saptinr. Hekimin önerilerine uyup uymamak, tedavi için gerekeni yapıp yapmamak hastaya ya da ailesine ilişkin bir sorundur.

HASTALIĞA KARŞI KULLANILAN SAVUNMA DÜZENLERİ

Türü ne olursa olsun, hastalığa karşı hastanın gösterdiği ruhsal tepkiler anlaşılıp değerlendirilmeden hastaları anlamak, onlara yardımcı olacak yolları bulmak çok güçtür.
Genel olarak hastalığın, hastanın ruhsal durumunda oluşturduğu tepkiler birbirinden farklı görünümlerde yansır. Başka bir deyişle, hasta, hastalığa karşı farklı savunma düzenleri kullanır. Hastalık ne olursa olsun hekimin bu düzenlemeleri bilmesi, gerçek hastalığı bunlar arasından bulup çıkarma- sı. hastayı anlamak, tedavi etmek ve yardımcı olmak için bu savunma düzenlerini aşması gereklidir.

Bu düzenlerin başında gerileme (regression)gelir. Bilindiği gibi gerileme, davranışın duygusal ve coşkusal gelişme dönem- /erine dönmesi, başka bir deyişle, kişiliğinlibido'nun gelişme- evrelerine geri dönerek gerçeklerden kaçmasıdır.Bu tür savunma düzeni birdenbire başlayan hastalıklarda oluşur. Hasta he- kime çabuk bağlanır. Önerilerine kolayca boyun eğer.Hekimin yardım ve tedavi yaklaşımına karşı çıkmaz. Budurumun hasta- hk%süresince devamı, hekim-hasta ilişkilerininsağlıklı ve gü- veni/irolarak kurulup yürütülmesinde yararlı olduğu gibi, "hasta - nın anlaşılmasında da yardımcı olur. Ancak hastalık düzeldikten sonra gerileme düzenlemesinin sürüp gitmesi, hastanın.
hastalık sonrası yaşamını olumsuz olarak etkiler. Normal uyum bozulur. Çevreyle sürtüşme ve çatışmalar ortaya çıkar. Kişide çocuklaşma olur. Kimi kez bu durumun ayrıca tedavisi zorunlu olabilir.

Bazen hastalık karşısında yansıtma(projection) düzeni oluşur. Hasta, hastalığın verdiği tüm tedirginlik, kaygı, tasa, korku acıyı abartarak dışa yansıtır. Yakınlarının, ailenin, çevrenin. ta hekimin kendisiyle yeterince hatta hiç ilgilenmediğini söyler. Hastalığının anlaşılmadığını, kendisine yar- 1 olunmadığını, tedavisi için gerekenin yapılmadığını ileri . Bu nedenle, hasta kaygılı, sinirli, alıngan, tedirgin ve sı~ fır. Durgun ya da saldırgan olur. Düşünce yanılgıları. far ve hezeyanlar görülebilir. Hastayı anlamak, hasta he- kileri bakımından olumlu bir ortam oluşturmak çok güç, hatta olanaksızdır.
Hastalığa karşı kullanılan başka bir
savunma düzeni de
yadsımadır (İnkâr) (denial). Hastalık küçümsenir. Hatta hastalığa inanılmaz. Hekimin hastayı anlamadığı, hiçbir neden yokken gereksiz yere birçok sınırlama yapıldığı karası yerleşir. Hekimin önerileri tutulmaz: Tedaviye karşı çıkılır. Verilen ilaç kullanılmaz. Bu durum da hekim-hasta ilişkileri açısından olumsuzdur.​
Kimi kez hastalığın yarattığı kaygı ya da hastalığa karşı o- luşan tepkiler, ilaç, uyuşturucu madde ya da alkol bağımlılığının doğmasına yol açar.

Görülüyor ki, hastalık ne olursa olsun, hekimin hastayı anlaması, ona yaklaşması ve yardımcı olması savunma düzenlerinin tanınıp aşılmasına bağlıdır.​
 
Top