HASRET

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
Ben girdiğim hiçbir iddiayı kaybetmedim
Çünkü kaybedeceğim bir iddiaya girmedim.
Hiç unutmam bir kitapta okumuştum; … Unuttum.
Son zamanlarda çok olmaya başladı bu.
Bir film sahnesi geliyor gözümün önüne, çıkaramıyorum.
Bir şarkı var dilimin ucunda, gelmiyor aklıma sözleri.
Bir çift göz yakar içimi, bilmiyorum kimin olduğunu.
Eskilerden bir ses gelmişti,
diyordu ki unutmak yaşamanın tek yolu,
unut!
Tum,
hatırlamıyorum,
hiçbir şeyi, hiç kimseyi, hiçbir yeri…
Yaşıyordum, yaşlandım.
Avucumda bir çiçek vardı.
Yıllar geçti üzerinden, yıllar geçti üzerimden…
Gülümü soldurmadım.
Ama gözlerim seçmiyor artık.
Gül avucumda ama hatırlamıyorum ne renk olduğunu.
Bir şiir yazmıştım vaktiyle, bilmiyorum kime ait.
Yıllar…
Kendimize göre zamana bir baş seçmişiz,
bir de son
biz belirliyoruz nerede başlayıp bittiğini.
Yıla baş koyuyoruz, güne yarı…
Oysa hiç haberi yok zamanın bundan.
Geçerken sormuyor da neredeyim diye.
Ne kadar saat varsa odamda hepsi durmuş,
hepsi anılara benziyor.
Hatırlanmayı bekleyen bir zaman dilimi.
Bir şey olmuştu, olmuştur, genelde olur.
Aldığım her nefesin değerini bir anıyla ölçerdim.
Nefes adedince anı…
Saat olsun ya da olmasın,
takvimlere bakmasam da çok zaman geçti.
Yaşlandım.
Bunu kestirmek güç değil.
Dönüp dönüp ardına baktığında fark ediyor insan bunu.
Bin yıl kadar önceydi,
Küçüktüm, henüz zamanımın başlarıydı.
İstediğim saatte uyanık kalamamamdı tüm derdim.
İstediğim oyuncakla oynayamamam.
Ya da yuvarlak bayram çikolatalarından bir tane daha yiyememem.
Oyun oynarken zaman hızlanır, gün biterdi.
Anlamazdım nasıl geçtiğini zamanın.
Bir dizin sıcaklığı hayatın kendisi gibiydi.
Hiç unutmam; … Unuttum.
Gelmiyor artık gözümün önüne o yüz.
O diz, o kucak, o çocuk.
Yılların renk verdiği ahşap tavan.
Tavanda çakılı
sanki başka bir boyuta açılan
bir kapı kolu gibi duran
o halkalar.
İçine girip dışarıyı seyrettiğim o pencere.
Altımdaki yeşil minder.
Eflatun çiçek desenleriyle bezeli o perdeler.
Duvarda asılı sakallı ihtiyarın resmi.
Birer arşiv belgesi gibi dizilmiş gazeteler.
Her şey geliyor gözümün önüne sadece yüzler yok.
Kapıyorum gözlerimi, açınca oradayım, zamanın en başında.
Koşarak geliyorum aynaya.
Görmek istediğim bir çift göz.
İşte ayna, bakıyorum derin derin.
Sadece arkada görülen ayakkabılık
ve askıda asılı eski pardesü.
Parlak gözlü bir çocuk var,
beni çağırıyor
ama duyamıyorum.
Yok böyle olmayacak.
Yapamıyorum burada, dayanamıyorum.
Hem unutamayıp hem hatırlayamamak.
Boğuluyorum.
Gerçekten.
Bir kere boğulmuştum.
O evden o devirden çok uzakta.
Her yer su ama susuzluğumu dindiremiyorum.
Şimdi o haldeyim.
Boğuluyorum.
Elimi kaldırdım sallıyorum, gören yok.
Haykırıyorum avazım çıktığı kadar duyan yok.
Öyle bir yerdeyim ki beni bilen yok.
Ölümle Tanrı gibiyim.
Hangisi daha eski kimse bilmiyor.
Bu bir oyun, zarları atan ben değilim.
Tanrı da galip gelse ölüm de
kaybeden ben olacağım, biliyorum.
Anlar anılara dönüyor,
zaman rendeliyor beni.

Tükeniyorum;
bir dizin,
bir yüzün, ,
bir gözün,
bir sesin hasretiyle.
 

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
Ölüye benziyorum..
Yaşıyorum ama hissedemiyorum..
Yani kalem bitmiş ama sayfalar bitmemiş gibi...
İçimde tonlarca sıkıntı var..
Üşeniyorum, sıkılıyorum.
Bedenim öyle ağır ki, sadece bir yerde eylemsizce oturmak yetiyor..
Bazen yazmaya, konuşmaya yelteniyorum ama hemen vazgeçiyorum çünkü hiçbir taş yerinden oynamayacak...
Biliyorum...
 
Top