Hani Depreme Hazırdık..

KıRMıZı

TeK BaşıNa CUMHURİYET
V.I.P
Yıllardır bu köşede, deprem ile ilgili yazdığım yazılarda, hep şu soruyu sordum: Biz hangi depreme, nasıl hazırız? Bu soruyu da durduk yerde sormadım. Devlet büyüklerimizin arada sırada çıkıp, "Biz depreme hazırız, son 7 yılda deprem riskine karşı 1 milyar TL'nin üzerinde para harcadık" gibi açıklamaları üzerine sordum. Ve çoğu yazımda da bu tür söylemlerin laftan ibaret olduğunu, ucuz popülizmden öteye geçmediğini savundum.
Keşke yanılsaydım. Yanılsaydım da Van'daki deprem sonrası çıkıp özür dileseydim, yazdıklarım için. Ama durum ortada. Hastaneler ağır hasarlı. Okullar, kamu binaları ha keza öyle. Yurtlar, yerle yeksan. Konutlar deseniz, felaket durumda; neredeyse oturulacak konut kalmamış. Bir köyde 240 hanenin 180 hanesi yerle bir olmuş. Diğer köyde ise topu topu 20 konut ayakta duruyor ama onlar da oturulacak halde değil. Ölü sayısı şimdilik 279... Yaralı sayısı bin 300'ün üzerinde. Şimdi, aynı soruyu bir kere daha soruyorum: Allah aşkına biz neye hazırız? Hangi depreme, nasıl hazırız?

Hakkını vermek lazım. Marmara depreminden bu yana geçen 12 yılda arama, kurtarma konusunda epey yol kat ettiğimiz bir gerçek. Bunun yanında, afet bölgesine gerekli yardımı ulaştırma konusundaki başarımız da tartışılmaz. Ama geri kalan. İşte, işin o tarafı tartışılır. Hadi gelin, hep birlikte şunu korkmadan, çekinmeden itiraf edelim: Toplum olarak olası İstanbul depremine odaklanıp, bunun üzerine kafa yorup, hazırlanıyorduk; maalesef, diğer illeri göz ardı ettik.


13 MİLYON KONUT NE OLACAK



Peki, göz ardı etmeseydik ne değişecekti? Yıllardır söylüyorum, yine tekrarlayayım... Bu ülkede 13 milyon konut stoğu var. Hadi yeni yapılanlar depreme dayanıklı diyelim. Hoş, Van depreminde 3-5 yıl önce yapılmış binaların halini de gördük. Biz yine de yeni yapılan binaların depreme dayanıklı olduğunu varsayalım. Soruyorum... Mevcut 13 milyon konut stoğumuzun kaçının depreme dayanıklı olduğunu biliyor muyuz? Bilmiyoruz. İnsanların bu konutlarda gönül rahatlığı içinde oturduklarını, kim söyleyebilir? Kimse. İşte, bana göre asıl çözülmesi gereken sorun da bu. Kusura bakmayın ama yapı kalitemiz bu kadar bozukken, bozukluğu da bugüne kadarki depremlerde tescillenmişken ve tescillenmeye de devam ederken; 'depreme hazırız', 'depremle yaşamaya alışmalıyız' gibi laflar bana boş, bir o kadar da anlamsız geliyor. Hele ki, deprem sonrasında televizyon kanallarında sakız gibi çiğnenen, fay hattı nereden kırılmış, kaç parçaya ayrılmış, ne kadarlık enerji ortaya çıkmış' gibi konuşmalar da bana saçma geliyor.


DAHA KAÇ DEPREM YAŞAMALIYIZ



Dikkat ediyorum da birkaç gündür kimi meslektaşlarım gerek söylemlerinde gerekse de yazılarında; Van'daki durumu, 'sözün bittiği yer' olarak nitelendiriyorlar. Yanlış. Bence, sözün bittiği değil asıl başladığı yer olması gerekiyor. Gerekiyor ki, acı da olsa kendimize şu soruyu sorabilelim:
Yapı kalitemizi güçlendirmek, gerçekten depreme dayanıklı konutlar yapmak için daha kaç deprem geçirmeliyiz ve bu depremlerde daha kaç can kaybetmeliyiz? Şimdi gelelim olayın diğer boyutuna yani, sigorta boyutuna. Kimse alınmasın, bozulmasın, gücenmesin. Mevcut konut stoğumuzun kalitesini bilmiyorsak. Yapı kalitemiz bozuksa. Bunlardan dolayı da büyük ölçekli bir depremde can kaybı kaçınılmazsa. İnsanlar konutlarında emin bir biçimde oturamıyorsa ve 'depremde evime bir şey olursa' diye endişe duyuyorsa. Tabii ki, can kaybı içinde yapılacak bir şey yok. Ama mal kaybı için, yıkılanın yerine yenisini koyabilmek ve deprem sonrasında perişan olmamak için tek alternatif kalıyor; zorunlu deprem sigortası yaptırmak.

Hürriyet - Noyan Doğan – 31.10.2011
 

Top