Gurbet Ve Tutkular

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
Dursun üç yıl hasretten sonra ilk defa izine gidecekti. Gurbetin kendisine yansıyan yönlerine hazır ve alışık olmaması onu oldukça sıkıntıya sokmuştu. Dostluğa, sevgiye ve ilgiye hasret kalmıştı. Uzun süre işsiz kalması, hemşehri veya arkadaş diye sarıldığı insanlardan zarar görmesi ise onu bu yönde iyice hassaslaştırmıştı.
İzin için hazırlık yaparken aklından geçenler onu rahatlatmış gibiydi. O :
" - İçinde yaşadığımız bu ülkede kendi insanları arasında bir uyum olmadığı halde yabancıların kendilerine uyum sağlayamadıklarından bahsedebiliyorlar. Kendileri acaba ülkelerinde yaşayan yabancılara uyum sağlayabiliyorlar mı ? Üç yıldır Fransa’da yım. Allah’ın bir kulu çıkıp da aç mısın, susuz musun ? diye sormadı… İş yerinde ben nasılım, evimde nasıl yaşıyorum ? Bunları merak edip de araştıran yok… İşte bunlar benim vatana olan özlemimi katmerleştirdi. "
Charles de Gaulle Havalimanı’ndan uçağa bindi. Oldukça heyecanlıydı. Adeta bütün sıkıntıları dağılmıştı. Uçakta iken dahi kendi dilini konuşan insanlarla kendisini Türkiye’de hissetti.

Ankara Esenboğa Havalimanı’na iner inmez derin derin nefes aldı. Şehir içerisine yolcu taşıyan servis aracını beklerken yaklaşık 22 yaşlarında güzel bir bayan dikkatini çekmişti. Bir anda göz göze gelmişlerdi. Aynı bayanla servis aracına binmişler, yan yana da oturmuşlardı.
Genç bayan :
" - Yurtdışında çalışıyorsunuz herhalde ? "
Dursun :
" - Evet…Üç yıldır Fransa’da çalışıyorum… Annemi babamı ve bacılarımı çok özledim… Konya’ya gidiyorum yani. "
Servis aracı, eski garajların bulunduğu yerde yolcu indirmek için durmuştu. Genç bayan Dursun’a
" - Eğer yeni garajlara gidecekseniz bir yakınım taksiyle beni bekleyecek. Seni istersen oraya bırakırız ! "
Dursun :
" - Şu inceliğe bak… Hem beni garajlara götürmeyi teklif edecek kadar nazik.. Hem de beni yalnız bırakmayacak kadar düşünceli bir bayan… Bu ne sans…» diyordu kendi kendine…
" - Tamam, dedi. seninle inebilirim... "
Küçük valizini alarak indi. Servis otobüsünün arkasına yaklaşan bir taksi içinden inen, zayıf, uzun boylu 45 yaşlarında bir hanım genç bayana doğru yaklaştı, önce birbirlerine sarılarak kucaklaştılar. Sonra fisıltılarla kendi aralarında birşeyler konuştular.
Bu hanım bir müddet sonra karanlıkta yürüyerek oradan uzaklaştı.
Taksinin arka kısmına önce Dursun bindi… Yanına da genç bayan oturdu. Ellerinin
biriyle birbirlerinin bellerine sarıldılar. Diğeriyle de birbirlerini okşuyorlardı.
Genç bayan yeni garajlara yaklaşırken Dursun’a :
" - Sevgili Dursun, bak garajlara yaklaşıyoruz. İstersen burada indirelim seni. İstersen benimle gel. Uzaktan geliyorsun, karnın da aç... Beraber yemek yeriz. Bu gece bizim evde kalırsın. Sabahleyin erkenden de kalkıp ben seni garajlara götürüm . Sonra bu geç vakitte Konya’ya otobüs bulman da güç olabilir. "
Dursun :
“– Aman Allah’ım... Şu inceliğe bak… Beni bu kadar düşünen bir bayanla karşılaşmak bir mucize... Beni aynı zamanda evine götürmeyi düşündüğü gibi karnımın açlığına kadar ilgileniyor…” diye söylendi kendi kendine. Ve genç bayanın bu teklifine de :
" - Evet… Seninle gelebilirim …" dedi.
Ankara’nın iç kısımlarından geçerek gece yarısı ıssız ve ışıksız çıkmaz bir sokağa girdiler. Genç bayan taksi şoförüne
" -Burada ineceğiz..." dedi.
Dursun bagajdan valizini alırken genç bayan cüzdanını çıkararak şoföre para vermek istedi.
Dursun :
" - Taksi parasını ben vereceğim " diye engel olmak isterken genç bayan :
" - Böylesi olur mu hiç! Sen benim misafirimsin… Bizim geleneklerimizde misafire para verdirtmek yoktur..." dedi. Ve taksi parasını verdi.
Kapıyı anahtarıyla açan genç bayan içeriye girdiklerin de " hoş geldin " diyerek Dursun’a sarıldı. Ve onun dudaklarından öptü.
Dursun bir evde bir bayanla Ankara gibi büyük bir şehirde yaşadıklarına ve karşılaştıklarına bir türlü inanamıyordu. Bir çok kez hayallerinde canlandırdığı tutkular adeta birer birer gerçekleşiyordu.
" – Sevgili Dursun... Sen çeketini çıkar… Elini yüzünü yıka biraz rahatla! Ben de bir şeyler hazırlayayım… başbaşa bir şeyler yiyelim… Tamam mı canım? "
Dursun :
"- Bu olacak şey değil… Şu konuşmaya bak… Zerafet… nezaket hepsi bunda toplanmış… Bana şimdiye kadar hiç canım, diyen olmamıştı. Şu işe bak dünyada ne iyi insanlar varmış da benim haberim yok… Vay oğlum Dursun işin iş… Durdun durdun da sonunda turnayı gözünden vurdun..."
Onun hazırladığı masada bir "kuşun sütü" eksikti. İçkiden tatlıya kadar her şey vardı... Genç bayan masayı hazırlarken :
" – Sevgilim yarın giderken birbirimize adreslerimizi vermeyi unutmayalım tamam mı?
Böylece birlikte geleceğimiz için planlar yaparak uzun süreli mutluluklar için adımlar atabiliriz. Haydi başlayalım yemek yemeğe. Afiyet olsun... "
Dursun :
"- Bak şu güzelliğe... Hem hamarat... Hem de güzel konuşuyor. Sevgilim de dedi bana... Hele hele şu afiyet osun sözü içimi titretti. "
Bunlar genç bayanla birlikteyken en son içinden geçen duygulardı.
Uyandığın da bir yatak üzerinde sadece bir kilotla çıplak bir durumda olması onu oldukça şaşırtmıştı. " En son beni sevdiğini söyleyen bir bayanla yemek yiyorduk… Ne zaman sabah oldu… Beni neden böyle soydu ? O nerede şimdi? " diye kendi kendine mırıldandığı sırada yanıbaşında bir sandalye üzerinde yüzünün sağ tarafında bıçak yarası bulunan bir adamla karşılaştı.
Adam :
" - Beyefendi siz kimsiniz buraya nasıl geldiniz, kim getirdi ? Bilemiyorum ama, tek bildiğim şey hırsızın evimizi soyması ve sizin burada baygın halde bırakılmanız…
Bak televizyonumuza kadar götürmüşler… Allah bunların ellerinden canımızı korudu. Ya evde olsaydık? Önce sizinle konuşmak için polise haber veremedim. Sonra sizi burada yalnız bırakarak gidemezdim! Çünkü evimi terketmeniz halinde polise olanları anlatmak ve inandırmak güç olabilirdi. Anladığım kadarıyla sizi içtiğiniz kolaya uyuşturucu atarak bayıltmışlar... On gün önce hanım havaalanında evimizin anahtarlarını kaybetmişti. Demek adım adım bizi takip etmişler... İzmir’deki kızımızı ziyaret için bir haftalık evimizden ayrılışımızı gidiş geliş saatlerimize kadar öğrenmişler... Sabaha doğru geldik biz... "

Dursun üstüne oradaki yorganı çekti önce. Sonra bir sandalye üzerine atılmış olan pantolonunun arka cebindeki cüzdanının ucunu gördü.
" –Olamaz... dedi, ben pantolonumun cebine cüzdanımı bir kez dahi koymadım ? "
Hemen ayağa kalktı. Pantolununu eline aldı. Oturararak alel acele cüzdanının içine baktı. Çeketinin ceplerini de tek tek kontrol etti. Pasaportu, Fransa’ya ait çalışma ve oturma kartıyla çil çil euro’ları hepsi birden çalınmıştı.
Elbiselerini giyindikten sonra karşısında duran elli yaşlarındaki bayana ve kendisine bir şeyler anlatan adama hitaben :
" - Anlattıklarınızın doğruluğunu yalnışlığını bilmiyorum ama, bildiğim iki şey var… Bu da aldığım bir ders ve babamın yanlarından ayrılırken bana üç yıl önce söylediği ; (oğlum dibi görünmeyen kaptan su içilmez…) sôzünü unutmam… "
Konuşurken genç bayanla eve girdikleri sırada masanın altına bıraktığı valizi aklına geldi Dursun’un … Valizi yerinde duruyordu ve kapağını pantolonunun para cebinden aldığı anahtarıyla açtı.Valizindeki yeleğinin iç cebini kontrol etti…Paralarının büyük kısmı olduğu gibi yerinde duruyordu. Sevincini belli etmeden :
" - Bana şimdi bir taksi çağırın… Yeni garajlara nasıl gidebileceğimi söyleyin… Beni bekleyen hasret kaldığım anama, babama ve bacılarıma kavuşmak istiyorum! Sakın benimle geleceğinizi söylemeyin! "
 

Top