Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Edebiyat / Kitap
Çocuk Masalları
Güneş Kızı
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="ZeyNoO" data-source="post: 370201" data-attributes="member: 10904"><p><strong><em>Sen benim koyunumun sütünü niçin sağıyorsun? Biz süt satarak geçiniyoruz bilmiyor musun? </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Çoban kadının bu sözlerine şaşmış. Çünkü o hiçbir koyunun sütüne dokunmuyormuş: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Abla demiş inan ki ben otlattığım koyunlardan hiç birinin sütüne elimi sürmem. Kimsenin malında gözüm yoktur. Bu işe başka bir el karışmış olabilir. Bugün senin koyuna dikkat edeceğim. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Kadıncağız inanmış. Akşam beklemeye başlamış. Çoban da sürüsünü alıp her zamanki gibi çayıra gitmiş. Hayvanlar otlarken bir aralık görmüş ki o kadıncağızın koyunu sürüden ayrılıp dere kenarına doğru gidiyor. Koyun gitmiş çoban gitmiş koyun gitmiş çoban gitmiş. Nihayet koyun derenin kuytu bir yerine girerek orada durmuş. Çobanda arkasından yavaşça yaklaşarak bakmış. Bir de ne görsün? Derede yüzerken çalılara takılıp orada kalan bir sandığı içinde iki tane yeni doğmuş çocuk var. Hem dişleri inciden saçları ipekten. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Koyun bunları emziriyor. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Çoban hemen sandıktaki çocukları kucağına alıp koyunun ipinden çekerek sürüsü ile birlikte şehre dönmüş. İhtiyar kadına koyunu ile beraber çocukları götürüp: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>İşte abla demiş senin koyunun sütünü bu çocuklar emiyormuş. Bunları dere kenarından bir sandık içinde buldum. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Kadın çocukları görünce hem şaşırmış hem de sevinmiş. Koyunun sütünü unutuvermiş. Akşam olup kocası eve gelince çocukları ona göstermiş. Kendi kendine gelen bu çocuklara ihtiyar adam da pek sevinmiş. Bize uğur getirmişlerdir diye onları bağrına basmış. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Günler haftalar geçiyor çocuklar da büyüyorlarmış. Aradan yıllar geçmiş. İhtiyar kadınla kocası bunlara öz evlatları gibi baktıkları için çocuklar da bu iki ihtiyarı ana baba biliyorlarmış. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Fakat kendi geçimini güç halde sağlayabilen adam yıllar geçip çocuklar büyüdükçe evi idarede güçlük çekmeye başlamış. Artık iyice büyümüş olan çocuklar da evde analarına dışarıda da babalarına yardımcı olmaya başlamışlar. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Bir gün kız anasına demiş ki: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Anacığım bari pazardan bez alsam da ben peşkir yapıp üzerine iş işlesem babam da satsa. Ekmek parasına yardımcı olur. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Kadın kalkıp pazara gitmiş. Birkaç arşın bez alıp gelmiş kızına vermiş. Kız bu bezden güzel peşkirler yapmış üzerlerine iş işlemiş. Babaları da kızın yaptığı bu güzel peşkirleri pazara götürmüş. Halk bunları o kadar beğenmiş ki ihtiyar adam peşkirleri bir anda satmış. Sevinerek eve dönmüş. Böylece ailenin idaresi de düzelmeye başlamış. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Günlerden . bir gün kızın kardeşi çarşıya gitmiş. Meydanda birkaç kişinin toplanıp bir şeyler yaptıklarını görmüş. Merakla yanlarına yaklaşarak bakmış ki bunlar ellerindeki okları atarak karşıdaki kavak ağacının tepesinden aşırmaya çalışıyorlar. Fakat hiç biri de okunu kavaktan aşıramıyormuş. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Oğlan bunlardan birinin yanına yanaşarak: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Arkadaş demiş şu okunu ver . de şansımı bir de ben deneyeyim. Oku vermişler. Oğlan ilk atışta oku kavaktan aşırmış. O zaman adamlardan biri: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Yazık bize be demiş şu piç kadar olamadık. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Bu söze canı fena sıkılan oğlan demiş ki: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Arkadaş sözünü geri al! Ben piç değilim. Benim anam da . var babam da. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>O vakit adam gülmüş: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Seni kardeşinle beraber bir çoban derede bir sandıkta buldu demiş. Siz dere kenarında babanız sandığınız o adamın koyunundan süt emmişsiniz. Çoban sizi alıp koyunun sahibine teslim etmiş. Onlar da sizi büyütmüşler. Anamız babanız bunlar değil şimdi anladın mı? </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Bunları öğrenince çocuk çok üzülmüş. Düşüne düşüne eve gelip kardeşine: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Kardeşim demiş bunlar bizim öz anamız babamız değilmiş. Gel biz buradan gidelim! </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Oğlan kalkıp hazırlanmış. Okunu almış. Kardeşiyle beraber adamla kadının yanına gelerek: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Bugün öğrendiğimize göre demişler siz bizim öz anamız babamız değilmişsiniz. Halbuki bizi bugüne kadar siz yetiştirdiniz. Bize yaptığınız iyilik çok büyük bunu biliyoruz. Hiçbir zaman da unutmayacağız. Eğer izin verirseniz sizi daha fazla rahatsız etmeden yola düşüp anamızı babamızı arayalım! Belki bir gün tekrar görüşürüz. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Sözleri bittikten sonra iki kardeş gözleri yaşlı adamla kadının ellerini öpüp oradan ayrılmışlar. Yola koyulup az gitmişler uz gitmişler dere tepe düz gitmişler. Konarak göçerek lale sümbül biçerek tam bir güz gitmişler. Bir dağ başında küçük bir kulübenin önünde durmuşlar. Kulübenin açık kapısından içeri girmişler. Ortalarda kimseleri görememişler. Bu duruma çok sevinen oğlan kardeşine: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>İşte kardeşim demiş hazır bir ev. Bizim . yuvamız bundan sonra burası. Haydi sen ortalığa bir çekidüzen ver. Ben de ava çıkayım yiyecek bir şeyler bulmaya çalışayım. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Oğlan kulübeden uzaklaşmış. Çok geçmeden okla vurduğu koca bir geyiği sırtlanarak kulübeye dönmüş. Kolları sıvayıp bir güzel karınlarını doyurmuşlar.</em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Ertesi gün oğlan tekrar ava çıkmış. Ormanda dolaşırken . uzaklarda birçok avcının bir geyiği avlamaya çalıştıklarını fakat onu ellerinden kaçırdıklarını görmüş. Hemen bir ağacı siper alarak okunu atmış avcıların kaçırdığı geyiği yere sermiş. Bir atışta geyiği seren bu yaman avcıyı görmek için diğer avcılar oğlanın yanına gelmişler. Avcıların başı oğlanın inci dişlerine ipek saçlarına hayran olmuş. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Bu sırada da geyiği kesen oğlan hayvanın başını yanında alıkoyup gövdesini avcılara uzatarak: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Buyurun demiş bu da sizin olsun! evinize boş dönmeyin. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Avcılar geyiğin gövdesini alıp gitmişler. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Meğer avcıbaşı bu iki kardeşin özbabaları değil miymiş? </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Adam evine döndüğü zaman geyiği vermiş. Güzel yemekler yaptırmış. Sofrada yemek yerlerken: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Bu geyiği bana bir delikanlı verdi demiş. O kadar güzeldi ki hayran oldum. Dişleri inciden saçları ipektendi. Ah onu bir daha görebilsem kanım çok ısındı ona. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Bu sözler üzerine adamın karısı telaşlanmış. Kardeşine yavaşça: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Aman kardeşim demiş bu çocuklar yaşıyor galiba. Ne yapsak da onları yok etsek? </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Adam ilk karısını köpek yavruları doğurdu diye yarı beline kadar yedi yolun ağzında toprağa gömdürdükten sonra kadının küçük ablası yani çocukların teyzesi ile evlenmişmiş. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>İki kız kardeş hemen bir kocakarı bulmuşlar. Ona birçok para vererek çocukları ele geçirip yok . etmesini söylemişler. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Kocakarı sihirli küpüne binmiş. Gökyüzünde dolaşarak çocukları aramaya başlamış. Nihayet bunların oturdukları kulübeyi görmüş. Hemen aşağıya inerek sihirli küpünü çalılar arasına saklamış. Kulübenin kapısından içeriye girmiş. Kız içerde yalnızmış. Kardeşi avda imiş. Kocakarı kıza yaklaşınca: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Güzel yavrum cici evladım demiş sana yazık değil mi? Böyle yalnız dağ başında korkmuyor musun? </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Kız: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Neden korkayım diye cevap vermiş yalnız değilim ki. Erkek kardeşimle beraber oturuyoruz burada. O ava çıktı. Şimdi nerede ise gelir. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Kızı kandırmaya çalışan kocakarı bu sefer : </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Mademki kardeşin gündüzleri hep ava çıkıyor demiş senin evde yalnız canın sıkılır. Halbuki gençsin güzelsin. Gönlünce eğlenmen lâzım. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Kız: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>İyi ama demiş ne yapabilirim ki? </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Bunun üzerine kocakarı demiş ki: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Kafdağında hint yaprakları vardır. Bu yapraklardan birkaç tanesi getirilir de odanın tavanına asılırsa kendi kendine çalgılar çalar türlü sesler çıkarırsen de oyalarsın! </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Kocakarı oradan uzaklaşıp kaybolmuş. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Akşamüzeri kardeşi avdan döndüğü zaman kız ona: </em></strong></p><p><strong><em></em></strong></p><p><strong><em>Kardeşim demiş sen ava çıktığın zaman benim evde yalnız başıma canım sıkılıyor. Gönlümü eğlendirmem lâzım. Kafdağının ardında hint yaprakları varmış. Bana onlardan birkaç tane getirirsen tavana asar çıkardığı çalgı sesleriyle hoşça vakit geçiririm.</em></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ZeyNoO, post: 370201, member: 10904"] [B][I]Sen benim koyunumun sütünü niçin sağıyorsun? Biz süt satarak geçiniyoruz bilmiyor musun? Çoban kadının bu sözlerine şaşmış. Çünkü o hiçbir koyunun sütüne dokunmuyormuş: Abla demiş inan ki ben otlattığım koyunlardan hiç birinin sütüne elimi sürmem. Kimsenin malında gözüm yoktur. Bu işe başka bir el karışmış olabilir. Bugün senin koyuna dikkat edeceğim. Kadıncağız inanmış. Akşam beklemeye başlamış. Çoban da sürüsünü alıp her zamanki gibi çayıra gitmiş. Hayvanlar otlarken bir aralık görmüş ki o kadıncağızın koyunu sürüden ayrılıp dere kenarına doğru gidiyor. Koyun gitmiş çoban gitmiş koyun gitmiş çoban gitmiş. Nihayet koyun derenin kuytu bir yerine girerek orada durmuş. Çobanda arkasından yavaşça yaklaşarak bakmış. Bir de ne görsün? Derede yüzerken çalılara takılıp orada kalan bir sandığı içinde iki tane yeni doğmuş çocuk var. Hem dişleri inciden saçları ipekten. Koyun bunları emziriyor. Çoban hemen sandıktaki çocukları kucağına alıp koyunun ipinden çekerek sürüsü ile birlikte şehre dönmüş. İhtiyar kadına koyunu ile beraber çocukları götürüp: İşte abla demiş senin koyunun sütünü bu çocuklar emiyormuş. Bunları dere kenarından bir sandık içinde buldum. Kadın çocukları görünce hem şaşırmış hem de sevinmiş. Koyunun sütünü unutuvermiş. Akşam olup kocası eve gelince çocukları ona göstermiş. Kendi kendine gelen bu çocuklara ihtiyar adam da pek sevinmiş. Bize uğur getirmişlerdir diye onları bağrına basmış. Günler haftalar geçiyor çocuklar da büyüyorlarmış. Aradan yıllar geçmiş. İhtiyar kadınla kocası bunlara öz evlatları gibi baktıkları için çocuklar da bu iki ihtiyarı ana baba biliyorlarmış. Fakat kendi geçimini güç halde sağlayabilen adam yıllar geçip çocuklar büyüdükçe evi idarede güçlük çekmeye başlamış. Artık iyice büyümüş olan çocuklar da evde analarına dışarıda da babalarına yardımcı olmaya başlamışlar. Bir gün kız anasına demiş ki: Anacığım bari pazardan bez alsam da ben peşkir yapıp üzerine iş işlesem babam da satsa. Ekmek parasına yardımcı olur. Kadın kalkıp pazara gitmiş. Birkaç arşın bez alıp gelmiş kızına vermiş. Kız bu bezden güzel peşkirler yapmış üzerlerine iş işlemiş. Babaları da kızın yaptığı bu güzel peşkirleri pazara götürmüş. Halk bunları o kadar beğenmiş ki ihtiyar adam peşkirleri bir anda satmış. Sevinerek eve dönmüş. Böylece ailenin idaresi de düzelmeye başlamış. Günlerden . bir gün kızın kardeşi çarşıya gitmiş. Meydanda birkaç kişinin toplanıp bir şeyler yaptıklarını görmüş. Merakla yanlarına yaklaşarak bakmış ki bunlar ellerindeki okları atarak karşıdaki kavak ağacının tepesinden aşırmaya çalışıyorlar. Fakat hiç biri de okunu kavaktan aşıramıyormuş. Oğlan bunlardan birinin yanına yanaşarak: Arkadaş demiş şu okunu ver . de şansımı bir de ben deneyeyim. Oku vermişler. Oğlan ilk atışta oku kavaktan aşırmış. O zaman adamlardan biri: Yazık bize be demiş şu piç kadar olamadık. Bu söze canı fena sıkılan oğlan demiş ki: Arkadaş sözünü geri al! Ben piç değilim. Benim anam da . var babam da. O vakit adam gülmüş: Seni kardeşinle beraber bir çoban derede bir sandıkta buldu demiş. Siz dere kenarında babanız sandığınız o adamın koyunundan süt emmişsiniz. Çoban sizi alıp koyunun sahibine teslim etmiş. Onlar da sizi büyütmüşler. Anamız babanız bunlar değil şimdi anladın mı? Bunları öğrenince çocuk çok üzülmüş. Düşüne düşüne eve gelip kardeşine: Kardeşim demiş bunlar bizim öz anamız babamız değilmiş. Gel biz buradan gidelim! Oğlan kalkıp hazırlanmış. Okunu almış. Kardeşiyle beraber adamla kadının yanına gelerek: Bugün öğrendiğimize göre demişler siz bizim öz anamız babamız değilmişsiniz. Halbuki bizi bugüne kadar siz yetiştirdiniz. Bize yaptığınız iyilik çok büyük bunu biliyoruz. Hiçbir zaman da unutmayacağız. Eğer izin verirseniz sizi daha fazla rahatsız etmeden yola düşüp anamızı babamızı arayalım! Belki bir gün tekrar görüşürüz. Sözleri bittikten sonra iki kardeş gözleri yaşlı adamla kadının ellerini öpüp oradan ayrılmışlar. Yola koyulup az gitmişler uz gitmişler dere tepe düz gitmişler. Konarak göçerek lale sümbül biçerek tam bir güz gitmişler. Bir dağ başında küçük bir kulübenin önünde durmuşlar. Kulübenin açık kapısından içeri girmişler. Ortalarda kimseleri görememişler. Bu duruma çok sevinen oğlan kardeşine: İşte kardeşim demiş hazır bir ev. Bizim . yuvamız bundan sonra burası. Haydi sen ortalığa bir çekidüzen ver. Ben de ava çıkayım yiyecek bir şeyler bulmaya çalışayım. Oğlan kulübeden uzaklaşmış. Çok geçmeden okla vurduğu koca bir geyiği sırtlanarak kulübeye dönmüş. Kolları sıvayıp bir güzel karınlarını doyurmuşlar. Ertesi gün oğlan tekrar ava çıkmış. Ormanda dolaşırken . uzaklarda birçok avcının bir geyiği avlamaya çalıştıklarını fakat onu ellerinden kaçırdıklarını görmüş. Hemen bir ağacı siper alarak okunu atmış avcıların kaçırdığı geyiği yere sermiş. Bir atışta geyiği seren bu yaman avcıyı görmek için diğer avcılar oğlanın yanına gelmişler. Avcıların başı oğlanın inci dişlerine ipek saçlarına hayran olmuş. Bu sırada da geyiği kesen oğlan hayvanın başını yanında alıkoyup gövdesini avcılara uzatarak: Buyurun demiş bu da sizin olsun! evinize boş dönmeyin. Avcılar geyiğin gövdesini alıp gitmişler. Meğer avcıbaşı bu iki kardeşin özbabaları değil miymiş? Adam evine döndüğü zaman geyiği vermiş. Güzel yemekler yaptırmış. Sofrada yemek yerlerken: Bu geyiği bana bir delikanlı verdi demiş. O kadar güzeldi ki hayran oldum. Dişleri inciden saçları ipektendi. Ah onu bir daha görebilsem kanım çok ısındı ona. Bu sözler üzerine adamın karısı telaşlanmış. Kardeşine yavaşça: Aman kardeşim demiş bu çocuklar yaşıyor galiba. Ne yapsak da onları yok etsek? Adam ilk karısını köpek yavruları doğurdu diye yarı beline kadar yedi yolun ağzında toprağa gömdürdükten sonra kadının küçük ablası yani çocukların teyzesi ile evlenmişmiş. İki kız kardeş hemen bir kocakarı bulmuşlar. Ona birçok para vererek çocukları ele geçirip yok . etmesini söylemişler. Kocakarı sihirli küpüne binmiş. Gökyüzünde dolaşarak çocukları aramaya başlamış. Nihayet bunların oturdukları kulübeyi görmüş. Hemen aşağıya inerek sihirli küpünü çalılar arasına saklamış. Kulübenin kapısından içeriye girmiş. Kız içerde yalnızmış. Kardeşi avda imiş. Kocakarı kıza yaklaşınca: Güzel yavrum cici evladım demiş sana yazık değil mi? Böyle yalnız dağ başında korkmuyor musun? Kız: Neden korkayım diye cevap vermiş yalnız değilim ki. Erkek kardeşimle beraber oturuyoruz burada. O ava çıktı. Şimdi nerede ise gelir. Kızı kandırmaya çalışan kocakarı bu sefer : Mademki kardeşin gündüzleri hep ava çıkıyor demiş senin evde yalnız canın sıkılır. Halbuki gençsin güzelsin. Gönlünce eğlenmen lâzım. Kız: İyi ama demiş ne yapabilirim ki? Bunun üzerine kocakarı demiş ki: Kafdağında hint yaprakları vardır. Bu yapraklardan birkaç tanesi getirilir de odanın tavanına asılırsa kendi kendine çalgılar çalar türlü sesler çıkarırsen de oyalarsın! Kocakarı oradan uzaklaşıp kaybolmuş. Akşamüzeri kardeşi avdan döndüğü zaman kız ona: Kardeşim demiş sen ava çıktığın zaman benim evde yalnız başıma canım sıkılıyor. Gönlümü eğlendirmem lâzım. Kafdağının ardında hint yaprakları varmış. Bana onlardan birkaç tane getirirsen tavana asar çıkardığı çalgı sesleriyle hoşça vakit geçiririm.[/I][/B] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Atatürk'ün doğduğu şehir?
Cevapla
Forumlar
Edebiyat / Kültür / Sanat
Edebiyat / Kitap
Çocuk Masalları
Güneş Kızı
Top