Vakti zamanında çok zengin bir adamın üç oğlu varmış. Adam büyük oğlunu bir vezirin kızıyla evlendirmiş. İkinci oğlu ise fakir bir kız almış. En küçük oğlu ağabeylerine demiş ki :
Babama söyleyin ben evlenmek istemiyorum! O şehirde de bir ailenin üç kızı varmış. Bunlar bir gün su bakraçlarıyla çeşmeden su alıyorlarmış. Küçük oğlan da o sırada atını sulamak için çeşmeye gelmiş. Üç kız kardeş oğlana aldırmadan aralarında konuşurlarken en büyükleri demiş ki :
Ben zengin bir adama varsam da şöyle bir rahat hayat yaşasam uşaklar etrafımda dolaşsalar ne iyi olur.
Ablasının bu sözü üzerine . ortanca kız :
Ben de zengin bir adamla evlenmek isterim doğrusu demiş. Aşçılara her gün güzel yemekler yaptırıp can beslerdim.
En küçük kız :
Evleneceğim adamda zenginlik aramam demiş. Bir kız bir de oğlan anası olsam yavrularımın saçları ipek dişleri inci olsa benim için . en büyük mutluluk bu olurdu.
Konuşulanları dinleyen oğlan atına atlayıp evine dönmüş. Hemen anasının yanına çıkarak :
Anacığım demiş senden bir dileğim ver. Kardeşlerim evlendiler. Beni de evlendirmek istemiştiniz de o zaman razı olmamıştım. Şimdi kararım değişti. Şuracıkta bir çoban oturuyor. Onun üç kızı var. Küçük kızıyla evlenmek istiyorum.
O zaman annesi :
Oğlum demiş zaten senin de evlenme zamanın geldi geçiyor. Mademki kararını değiştirdin hemen babanla konuşur sana cevap veririm.
Kadın küçük oğlunun dileğini babasına anlatmış. Oğullarının bu dileğini baba da uygun karşılamış. Çobanın evine giderek küçük kızı oğluna istemiş. Her iki aile de gençlerin evlenmelerini uygun gördüklerinden kısa zamanda düğün yapılması kararlaştırılmış. Söz kesilmiş nişan yapılmış. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra da sıra düğüne gelmiş.
Kız nişanlısına demiş ki :
Sizden bir dileğim var : Biz fakir bir aileyiz. Babamın kazancı bizi geçindirmiyor. Eğer kabul ederseniz ablalarım da bizimle birlikte otursunlar. Hem ev işlerine yardım ederler hem de ben yalnız kalmamış olurum.
Nişanlısı bu teklife razı olmuş. Nikâh ve düğünden sonra küçük kız ablalarını da yanına alarak beraber yaşamaya başlamışlar.
Haftalar aylar geçmiş. Delikanlı bir gün eşine demiş ki :
Hani senin bir sözün vardı hatırladın mı? Çeşmenin başında kardeşlerinle su doldururken benim için en büyük mutluluk biri kız biri oğlan iki evlat anası olmaktır demiştin. Sözünde durmadın. Karısı cevap olarak :
Vakitsiz gül açıldığını nerede gördün ki demiş ben de zamanı gelmeden çocuk anası olayım?
Eşinin cevabını haklı bulan delikanlı anlamış ki o da her kadın gibi çocuk sahibi olmayı çok istiyor. Amazamanını bekliyor.
Aradan uzunca bir zaman geçtikten sonra genç kadın günün birinde biri kız biri oğlan iki çocuk doğurmuş. Bu sevimli yavruların dişleri inciden saçları da ipektenmiş. Lakin ne yazık . ki evde bu genç kadını kıskananlar varmış. Hem de kendi kardeşleri. Ablaları kardeşlerinin mutluluğunu iki de çocuk sahibi olmasını bir türlü çekemiyorlarmış. Hemen ebenin eline birkaç altın vererek çocukları henüz kimse görmeden yok etmesini istemişler.
Ebe hemen dışarı çıkmış. Yeni doğmuş iki köpek yavrusu bularak eve dönmüş. Köpekleri sarıp sarmalayarak genç kadının yanına getirmiş o uyurken çocukları yanından almış bir sandığa koyarak dereye atmış.
Bu işleri bitirdikten sonra ebe delikanlının yanına giderek karısının aylarca bekledikten sonra iki köpek yavrusu doğurduğunu söylemiş. Hiç beklemediği pek fena bir haberle karşılaşan delikanlı önce bir duralamış. Kendi kendine şöyle düşünmüş: İnsan köpek doğurabilir mi? doğurmaz ama Allah'ın işine de karışılmaz ya.
Tam o sırada bir sepetin içinde köpek yavrularını önüne getirmişler. Delikanlı ebenin sözlerine inanmak zorunda kalmış. Gördüğü manzara karşısında büyük bir üzüntüye kapılmış. Uşakları çağırarak:
Alın o kadını demiş yedi yol ağzına götürüp beline kadar toprağa gömün! Gelen geçen köpek yavrusu doğuran bu kadının yüzüne tükürsün!
Adamlar kadını yatağından alıp yedi yol ağzına götürmüşler. Kadının ağlamasına sızlamasınayalvarmasına aldırmadan onu yarı beline kadar toprağa gömmüşler. Bir tahtanın üzerine de bu kadın köpek doğurdu diyerek yazarak yanında bir yere sırıkla dikmişler. Gelip geçen yazıyı okudukça kadının yüzüne tükürmeye başlamış.
O memlekette ihtiyar bir karı kocanın bir koyunu varmış. Kadın koyunun sütünü satar onunla geçinirlermiş. Son günlerde koyun otlatmaya gittiği yerden sütsüz gelmeye başlamış. O zaman kadınçobana demiş ki :
Babama söyleyin ben evlenmek istemiyorum! O şehirde de bir ailenin üç kızı varmış. Bunlar bir gün su bakraçlarıyla çeşmeden su alıyorlarmış. Küçük oğlan da o sırada atını sulamak için çeşmeye gelmiş. Üç kız kardeş oğlana aldırmadan aralarında konuşurlarken en büyükleri demiş ki :
Ben zengin bir adama varsam da şöyle bir rahat hayat yaşasam uşaklar etrafımda dolaşsalar ne iyi olur.
Ablasının bu sözü üzerine . ortanca kız :
Ben de zengin bir adamla evlenmek isterim doğrusu demiş. Aşçılara her gün güzel yemekler yaptırıp can beslerdim.
En küçük kız :
Evleneceğim adamda zenginlik aramam demiş. Bir kız bir de oğlan anası olsam yavrularımın saçları ipek dişleri inci olsa benim için . en büyük mutluluk bu olurdu.
Konuşulanları dinleyen oğlan atına atlayıp evine dönmüş. Hemen anasının yanına çıkarak :
Anacığım demiş senden bir dileğim ver. Kardeşlerim evlendiler. Beni de evlendirmek istemiştiniz de o zaman razı olmamıştım. Şimdi kararım değişti. Şuracıkta bir çoban oturuyor. Onun üç kızı var. Küçük kızıyla evlenmek istiyorum.
O zaman annesi :
Oğlum demiş zaten senin de evlenme zamanın geldi geçiyor. Mademki kararını değiştirdin hemen babanla konuşur sana cevap veririm.
Kadın küçük oğlunun dileğini babasına anlatmış. Oğullarının bu dileğini baba da uygun karşılamış. Çobanın evine giderek küçük kızı oğluna istemiş. Her iki aile de gençlerin evlenmelerini uygun gördüklerinden kısa zamanda düğün yapılması kararlaştırılmış. Söz kesilmiş nişan yapılmış. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra da sıra düğüne gelmiş.
Kız nişanlısına demiş ki :
Sizden bir dileğim var : Biz fakir bir aileyiz. Babamın kazancı bizi geçindirmiyor. Eğer kabul ederseniz ablalarım da bizimle birlikte otursunlar. Hem ev işlerine yardım ederler hem de ben yalnız kalmamış olurum.
Nişanlısı bu teklife razı olmuş. Nikâh ve düğünden sonra küçük kız ablalarını da yanına alarak beraber yaşamaya başlamışlar.
Haftalar aylar geçmiş. Delikanlı bir gün eşine demiş ki :
Hani senin bir sözün vardı hatırladın mı? Çeşmenin başında kardeşlerinle su doldururken benim için en büyük mutluluk biri kız biri oğlan iki evlat anası olmaktır demiştin. Sözünde durmadın. Karısı cevap olarak :
Vakitsiz gül açıldığını nerede gördün ki demiş ben de zamanı gelmeden çocuk anası olayım?
Eşinin cevabını haklı bulan delikanlı anlamış ki o da her kadın gibi çocuk sahibi olmayı çok istiyor. Amazamanını bekliyor.
Aradan uzunca bir zaman geçtikten sonra genç kadın günün birinde biri kız biri oğlan iki çocuk doğurmuş. Bu sevimli yavruların dişleri inciden saçları da ipektenmiş. Lakin ne yazık . ki evde bu genç kadını kıskananlar varmış. Hem de kendi kardeşleri. Ablaları kardeşlerinin mutluluğunu iki de çocuk sahibi olmasını bir türlü çekemiyorlarmış. Hemen ebenin eline birkaç altın vererek çocukları henüz kimse görmeden yok etmesini istemişler.
Ebe hemen dışarı çıkmış. Yeni doğmuş iki köpek yavrusu bularak eve dönmüş. Köpekleri sarıp sarmalayarak genç kadının yanına getirmiş o uyurken çocukları yanından almış bir sandığa koyarak dereye atmış.
Bu işleri bitirdikten sonra ebe delikanlının yanına giderek karısının aylarca bekledikten sonra iki köpek yavrusu doğurduğunu söylemiş. Hiç beklemediği pek fena bir haberle karşılaşan delikanlı önce bir duralamış. Kendi kendine şöyle düşünmüş: İnsan köpek doğurabilir mi? doğurmaz ama Allah'ın işine de karışılmaz ya.
Tam o sırada bir sepetin içinde köpek yavrularını önüne getirmişler. Delikanlı ebenin sözlerine inanmak zorunda kalmış. Gördüğü manzara karşısında büyük bir üzüntüye kapılmış. Uşakları çağırarak:
Alın o kadını demiş yedi yol ağzına götürüp beline kadar toprağa gömün! Gelen geçen köpek yavrusu doğuran bu kadının yüzüne tükürsün!
Adamlar kadını yatağından alıp yedi yol ağzına götürmüşler. Kadının ağlamasına sızlamasınayalvarmasına aldırmadan onu yarı beline kadar toprağa gömmüşler. Bir tahtanın üzerine de bu kadın köpek doğurdu diyerek yazarak yanında bir yere sırıkla dikmişler. Gelip geçen yazıyı okudukça kadının yüzüne tükürmeye başlamış.
O memlekette ihtiyar bir karı kocanın bir koyunu varmış. Kadın koyunun sütünü satar onunla geçinirlermiş. Son günlerde koyun otlatmaya gittiği yerden sütsüz gelmeye başlamış. O zaman kadınçobana demiş ki :