HZ. PEYGAMBERİN (s.a.v.) yaşamı; “En güzel kıvam üzerine yaratılmış olan beşerin, yeryüzü yolculuğunda, nasıl bir yol izlemesi gerekir?” sorgulamasının cevap pratiğidir. Hayatı anlamlı kılabilme adına geliştirilen tüm teorilerin, reel dünyada cazibesini yitirdiği modern zamanlarda da bu böyledir hiç şüphesiz. Çünkü hakikatin en karşı konulmaz tarafı, onun teoriye sığmayan bir yücelikte ve uygulanabilir bir sadelikte olan soyut güzelliğinde saklıdır. Ve Hz. Peygamberin (s.a.v.) hayatı; uygulanabilir, fakat şekillendirilemez mücerred bir anlam olarak bugün tüm cazibesiyle yüreklere taşınmayı beklemektedir.
Eğer bir ‘rol model’ arayışına düşülecekse, ‘duruşu’ ezeli olan ile tasdiklenmiş birinden başka kimin peşine düşmek daha akıllıca olabilir? Eğer bir şeyin denenmişliği, onun gerçek değerini açığa çıkartıyorsa, biraz insafı olanın aklına ilk gelen kimdir? Bir yaşam biçimi ki; algısı, sosyal sınıfı, kültürel durumu, vs... farklı kimseler tarafından sahiplenilsin ve kim ondan hangi tavrı benimsemişse, üstünde şık durmuş olsun? Hz. Peygamberden başka hangi yaşam biçimi gösterilebilir? Evet, sünnet öyle bir ilahî elbisedir ki, herkesin üstünde çok şık durur.
İşte binlercesinden birisi; tebessüm…
Elbette yeryüzünde ilk gülen o değildi. Ama tebessümü müteal olanla irtibatlandırıp, onu değişmez ve süreklileştirilmesi gereken bir gerçek olarak hayatın bir parçası haline getiren kim var? Sadakanın kıymeti musaddakken vahiy ve sünnetle; “Mü’min kardeşine tebessümün sadakadır” diye gülücüğü kutsileştiren kim var yeryüzünde? Ve hangi elbise, tebessüm gibi şık durur çehrede?
Babamın, yurtdışı seyahatlerinin birinde uğradığı bir üniversitenin yemekhanesinde nazarına çarpan ikaz yazısı, bana aktardığında, onun kadar beni de etkilemişti:
“Burada herkes birbirine tebessüm etmek zorundadır.”
Meselenin batı dünyası açısından önemini, psiko-sosyal tahlillerini ve etkilerine değinecek değilim. Ama insanî ilişkilerde, örneğin sokakta karşlaştığınız kişinin bir tebessümle yanınızdan geçmesinin bile nasıl bir iç huzuruna vesile olduğunu hatırlatmak yeterlidir sanırım.
Hasıl-ı kelam, “Kutlu Doğum” gibi özel zamanlar, böylesine bereketli sünnetlerin ihyası için bir vesile olabilir. Çiçekçiler kızabilir bu sözlerime, ama artık şu gül fetişliğinden vazgeçelim diyorum. İnanın, bir gülücüğün, bir gül bahçesinden daha çok tesiri var modern zaman insanlarına... Taksimde parti broşürü veyahut eylem bildirisi dağıtır gibi gül katliamı yapmaktansa; uyandığınızda hane halkınıza, kapıcınıza, her gün bir ihtiyacınızı aldığınız büfeye, iş yerinizdeki çaycıya, hele ki memursanız, hizmet talebiyle gelen vatandaşlara bir tebessüm ederek geçirin o haftayı... Göreceksiniz dünya nasıl değişiyor!
Gül dağıtmak değil, gülücük dağıtmak sünnettir.
Kendinize bir iyilik yapın, gülücük dağıtın gül yerine,
Ta ki, güller açsın çevrenizdekilerin gönlünde : )
Osman Sertuğ Çalışkan
Eğer bir ‘rol model’ arayışına düşülecekse, ‘duruşu’ ezeli olan ile tasdiklenmiş birinden başka kimin peşine düşmek daha akıllıca olabilir? Eğer bir şeyin denenmişliği, onun gerçek değerini açığa çıkartıyorsa, biraz insafı olanın aklına ilk gelen kimdir? Bir yaşam biçimi ki; algısı, sosyal sınıfı, kültürel durumu, vs... farklı kimseler tarafından sahiplenilsin ve kim ondan hangi tavrı benimsemişse, üstünde şık durmuş olsun? Hz. Peygamberden başka hangi yaşam biçimi gösterilebilir? Evet, sünnet öyle bir ilahî elbisedir ki, herkesin üstünde çok şık durur.
İşte binlercesinden birisi; tebessüm…
Elbette yeryüzünde ilk gülen o değildi. Ama tebessümü müteal olanla irtibatlandırıp, onu değişmez ve süreklileştirilmesi gereken bir gerçek olarak hayatın bir parçası haline getiren kim var? Sadakanın kıymeti musaddakken vahiy ve sünnetle; “Mü’min kardeşine tebessümün sadakadır” diye gülücüğü kutsileştiren kim var yeryüzünde? Ve hangi elbise, tebessüm gibi şık durur çehrede?
Babamın, yurtdışı seyahatlerinin birinde uğradığı bir üniversitenin yemekhanesinde nazarına çarpan ikaz yazısı, bana aktardığında, onun kadar beni de etkilemişti:
“Burada herkes birbirine tebessüm etmek zorundadır.”
Meselenin batı dünyası açısından önemini, psiko-sosyal tahlillerini ve etkilerine değinecek değilim. Ama insanî ilişkilerde, örneğin sokakta karşlaştığınız kişinin bir tebessümle yanınızdan geçmesinin bile nasıl bir iç huzuruna vesile olduğunu hatırlatmak yeterlidir sanırım.
Hasıl-ı kelam, “Kutlu Doğum” gibi özel zamanlar, böylesine bereketli sünnetlerin ihyası için bir vesile olabilir. Çiçekçiler kızabilir bu sözlerime, ama artık şu gül fetişliğinden vazgeçelim diyorum. İnanın, bir gülücüğün, bir gül bahçesinden daha çok tesiri var modern zaman insanlarına... Taksimde parti broşürü veyahut eylem bildirisi dağıtır gibi gül katliamı yapmaktansa; uyandığınızda hane halkınıza, kapıcınıza, her gün bir ihtiyacınızı aldığınız büfeye, iş yerinizdeki çaycıya, hele ki memursanız, hizmet talebiyle gelen vatandaşlara bir tebessüm ederek geçirin o haftayı... Göreceksiniz dünya nasıl değişiyor!
Gül dağıtmak değil, gülücük dağıtmak sünnettir.
Kendinize bir iyilik yapın, gülücük dağıtın gül yerine,
Ta ki, güller açsın çevrenizdekilerin gönlünde : )
Osman Sertuğ Çalışkan