Yıllardır kadın ve erkek ilişkilerinde kendimize, çevremizdekilere ve hatta uzmanlara bile sorduğumuz bir soru var.
Gerçek aşk nedir? İn midir cin midir bu gerçek aşk? Yoksa insanların uydurduğu çoğu masal, mitolojik kahraman gibi bir efsane mi?
Sorunun cevabı ne bilimsel bir gerçekte ne de başkalarında. Cevap aslında çok basit!
İlişkiler ve aşk söz konusu olduğunda aslında herkes ayrı bir ilişki gurusu, herkes dünyanın tüm sorunlarını çözmüş gibi bir tavırda.
Siz onlara kulak asmayı bırakın. Çoğumuz Yeşilçam Filmleri’nin toz pembe aşk hikayeleri ile büyüdük.
Hollywood’un romantik komedileri ile de sürekli ve tükenmek bilmeyen aşk imajlarına maruz kalarak yaşıyoruz.
Bize dayatılan bunlar olunca da gerçek aşkı ya da sade anlamıyla aşkı bu filmlerdeki ilişkiler gibi sanıyoruz.
Belki de aşk denen harika duygunun gerçek ve gerçek olmayan gibi manasız bir ayrıma gitmesinin nedeni de tam olarak bu dayatmalar.
Ancak hala kendinize gerçekten aşk var mı, acaba bu yaşadığım duygular gelip geçici mi diye soruyorsanız cevap çok basit ve sizde.
Bu sorunun cevabı siz ve karşınızdaki insanla yaşadıklarınızda. Ve en önemlisi sizin bakış açınızda.
Yani uzun lafın kısası aşk, ona nasıl baktığınız ve o an tam olarak ne hissettiğinizle alakalı bir konu.
Örneğin; çok sevdiğiniz iki arkadaşınızın sürekli olarak mutlu olduğu anlara tanık olduğunuzu düşünün.
Yıl dönümleri, tatiller, harika sürprizler, romantik dakikalar ve hatta evlenip çocuk sahibi olanların mutluluktan havalara uçtuğu dakikalar.
Bunların hepsi eğer yalnızsanız üzerinizde baskı oluşturabiliyor. Sevgiliniz varsa “Neden bizim de böyle romantik anlarımız yok?” diye sordurabiliyor.
Ancak başkalarının ilişkileriyle kendinizinkini kıyaslamak tam olarak sahip olduğunuz harika aşkın kıymetini bilememenize de neden oluyor.
Çünkü gerçek aşk diye idealize edilen şey, herkesin ilişkisinde bambaşka bir anlam kazandığı gerçeği ile verilmiyor.
Arkadaşınız harika sürprizler yapılan ilişkisi ile kendi gerçek aşkını yaşıyor.
Siz ise belki de o gün işten yorgun geldiğinizde size yorgun olduğunuz için sofrayı kuran eşinizle yaşıyorsunuz.
Yani uzun lafın kısası aşkın gerçekliğini sizin ona bakış açınız belirliyor.
Eğer sahip olduğunuz insan ilişkilerinin kıymetini anlayacak ufak işaretlerin peşine düşmeden sürekli olarak gerçek aşk yok, insanlar hiç dürüst değil, kime güvendiysem güvenimi boşa çıkardı diye sürekli olarak dert yanıyorsanız, önce bakış açınızı değiştirmelisiniz.
Çünkü gerçek aşk denilen kavram iki insanın emeği ile var olur.
Empati, tolerans, küçük anlarla mutlu olmak ve buna benzer bir sürü harika kavramı hayatınızın merkezine oturtamadığınız sürece de ister hayatınızda birisi olsun isterse yalnız olun mutlu olmak için çok daha fazla çabalamak zorunda kalacaksınız.
Hayat elbet de yukarıda bahsettiğimiz gibi toz pembe olmayacak. Sizi üzen, duygularınızı inciten ve hatta kalbinizi kıran insanlar olacak.
Doğada her şeyin dengesi olduğu gibi, siyahla beyazın zıtlığı gibi iyi ve kötü insanlar var olduğu sürece de bu durum değişmeyecek.
Önemli olan insanın yaşadığı hayal kırıklıklarına rağmen yola devam edecek umudu hep kendinde bulması.
Herkesin bir ruh eşi var mı, ya da herkes bir gün gerçekten harika bir birliktelik yaşayacak mı sorusunun cevabı net değil.
Ama aramaya inanırsanız, gerçek aşkı bulma yolunda hayata dair bambaşka deneyimler yaşayıp, yeni ve çok da harika insanlarla tanışabileceğinizin garantisini verebiliriz.
Gerçek aşk nedir? İn midir cin midir bu gerçek aşk? Yoksa insanların uydurduğu çoğu masal, mitolojik kahraman gibi bir efsane mi?
Sorunun cevabı ne bilimsel bir gerçekte ne de başkalarında. Cevap aslında çok basit!
İlişkiler ve aşk söz konusu olduğunda aslında herkes ayrı bir ilişki gurusu, herkes dünyanın tüm sorunlarını çözmüş gibi bir tavırda.
Siz onlara kulak asmayı bırakın. Çoğumuz Yeşilçam Filmleri’nin toz pembe aşk hikayeleri ile büyüdük.
Hollywood’un romantik komedileri ile de sürekli ve tükenmek bilmeyen aşk imajlarına maruz kalarak yaşıyoruz.
Bize dayatılan bunlar olunca da gerçek aşkı ya da sade anlamıyla aşkı bu filmlerdeki ilişkiler gibi sanıyoruz.
Belki de aşk denen harika duygunun gerçek ve gerçek olmayan gibi manasız bir ayrıma gitmesinin nedeni de tam olarak bu dayatmalar.
Ancak hala kendinize gerçekten aşk var mı, acaba bu yaşadığım duygular gelip geçici mi diye soruyorsanız cevap çok basit ve sizde.
Bu sorunun cevabı siz ve karşınızdaki insanla yaşadıklarınızda. Ve en önemlisi sizin bakış açınızda.
Yani uzun lafın kısası aşk, ona nasıl baktığınız ve o an tam olarak ne hissettiğinizle alakalı bir konu.
Örneğin; çok sevdiğiniz iki arkadaşınızın sürekli olarak mutlu olduğu anlara tanık olduğunuzu düşünün.
Yıl dönümleri, tatiller, harika sürprizler, romantik dakikalar ve hatta evlenip çocuk sahibi olanların mutluluktan havalara uçtuğu dakikalar.
Bunların hepsi eğer yalnızsanız üzerinizde baskı oluşturabiliyor. Sevgiliniz varsa “Neden bizim de böyle romantik anlarımız yok?” diye sordurabiliyor.
Ancak başkalarının ilişkileriyle kendinizinkini kıyaslamak tam olarak sahip olduğunuz harika aşkın kıymetini bilememenize de neden oluyor.
Çünkü gerçek aşk diye idealize edilen şey, herkesin ilişkisinde bambaşka bir anlam kazandığı gerçeği ile verilmiyor.
Arkadaşınız harika sürprizler yapılan ilişkisi ile kendi gerçek aşkını yaşıyor.
Siz ise belki de o gün işten yorgun geldiğinizde size yorgun olduğunuz için sofrayı kuran eşinizle yaşıyorsunuz.
Yani uzun lafın kısası aşkın gerçekliğini sizin ona bakış açınız belirliyor.
Eğer sahip olduğunuz insan ilişkilerinin kıymetini anlayacak ufak işaretlerin peşine düşmeden sürekli olarak gerçek aşk yok, insanlar hiç dürüst değil, kime güvendiysem güvenimi boşa çıkardı diye sürekli olarak dert yanıyorsanız, önce bakış açınızı değiştirmelisiniz.
Çünkü gerçek aşk denilen kavram iki insanın emeği ile var olur.
Empati, tolerans, küçük anlarla mutlu olmak ve buna benzer bir sürü harika kavramı hayatınızın merkezine oturtamadığınız sürece de ister hayatınızda birisi olsun isterse yalnız olun mutlu olmak için çok daha fazla çabalamak zorunda kalacaksınız.
Hayat elbet de yukarıda bahsettiğimiz gibi toz pembe olmayacak. Sizi üzen, duygularınızı inciten ve hatta kalbinizi kıran insanlar olacak.
Doğada her şeyin dengesi olduğu gibi, siyahla beyazın zıtlığı gibi iyi ve kötü insanlar var olduğu sürece de bu durum değişmeyecek.
Önemli olan insanın yaşadığı hayal kırıklıklarına rağmen yola devam edecek umudu hep kendinde bulması.
Herkesin bir ruh eşi var mı, ya da herkes bir gün gerçekten harika bir birliktelik yaşayacak mı sorusunun cevabı net değil.
Ama aramaya inanırsanız, gerçek aşkı bulma yolunda hayata dair bambaşka deneyimler yaşayıp, yeni ve çok da harika insanlarla tanışabileceğinizin garantisini verebiliriz.