Yıldızları birer birer tutup sevgiyle çarpan yüreğime koyuyorum. Gökyüzünde yalnız gezen yıldızları yüreğimde buluşturuyorum. Derken hüzzam bir şarkının ritimleri, cennetsi bir hayale salıyor beni. Kaldığım odanın balkonundan gecenin insanı büyüleyen o harikulade sessizliğine Eğrigöz dağının ihtişamını da katarak bırakıyorum kendimi. Çünkü, gecenin mavi soluğu bir genç kızın kalbinin atışından daha yumuşaktır. Daha yumuşaktır, sevgilisine göz kırpan gözün kirpiklerinin bir birine dokunuşundan.
Durmadan gecenin patika yokuşlarında, yüreğimdeki sevgiden aldığım cesaretle yürüyorum. Gecenin gizeminden ürperen ve gecenin aydınlattığı aşktan yüreği titreyen insanlara yaklaşıp aşkı soruyorum korka korka... Gecenin huzur veren kokusuyla bir nefes gibi düşüyorsun yüreğime, aşktan üşüyen elin şakağıma konuyor, başımı okşuyor uyandırmamaya özen göstererek... O da sevilmekten çok acınmaya yakın olduğumu bildiği için, ellerindeki rüyamı hep benden saklıyor. Sanki gökten toprağa tane tane inen yağmurların bir inci gibi içime yağan sevgi damlacıklarını da hep sonraya bıraktığı gibi.
Yıldızların altındaki bulutlardan inen yağmurun sesinden daha güzel bir beste duydunuz mu hiç? Gece yağan bir yağmur gecenin karanlığı kadar mahrem, onun kadar doğal, onun kadar gizemli ve saydam bir sevgili gördünüz mü hiç? Gördünüz mü, sizle gece gibi bütün esrarını paylaşan ve sizi gece gibi örten bir sevgili? Geceleri gök yüzünü o parlak bedenleriyle kuşatan şiir tadındaki göz kırpmalarıyla yüreğimize huzur veren, arzulu fısıltılarını penceremizden duyuran yıldızların senfonisini işittiniz mi hiç? Aşk gecenin karanlığında gökten bir yıldız gibi yağınca, uykuya yeni dalmış sevgililerin rüyaları şenlenir. Uyanık olan sevgililere de binbir gece masallarını hatırlatır.
Gecenin esrarını oluşturan melekler, sevgililer için güler ve sevgililer için ağlar geceleri pencerelerin camlarına karşı, sevgi sözcükleri işitmeye alışkın kulaklarına doğru uzaktaki sevgilinin. Ve gece günlerdir yorulan yürekleri yatıştırır, ellerinden tutarak sevgilileri düş ülkesinde birleştirir.
Artık yalnız sevgililer kaldı, gecenin harikulade güzelliği karşında sevinç gözyaşları akıtan...Çünkü gecenin gizemi sevgililerin yüreklerindeki gizeme vurarak bir dağılma oluşturur. Her bir sevgili, sevgilisini gecenin esrarında hissetmenin mutluluğunu yaşar. Ve gecenin en güzel sırları da yataklarında birbirini düşünen uyanık durumdaki sevgililere emanet edilir.
Şimdi bütün yıldızları serin bir Nisan gecesinde düşürdüm, yıllar önce seni bir Nisan gecesinde yüreğime düşürdüğüm gibi. Her “yıldızların altında” şarkısının veya “geceler yarim oldu” türküsünün tam ortasında da aşk için ağlayan gözlerini de... Ama bazı gecelerin esrarı, en güzel şiirin inceliğinde gizlenen aşk gibi, kalbime ilahi bir mesaj gibi iniyor.
Eğer gecenin esrarından etkilenen sevgililerin hasret şarkıları olmasaydı, gözlerine inmeye cesaret edemez, bu cesareti aldığım sözlerine etki edemezdim. Eğer hiç sevgin olmasaydı, gecenin karanlığına tutunup uzaktan uzağa ağlamazdım ve bunu kimseler de bilmezdi.
Eğer savdanın gece gibi gizemli yolarında yürümeyi denemeseydim, anlamsız bir ölümle ölmenin zalimlik olduğunu hiç bilemezdim. Gecenin her şeyi örten sevgi bahçelerinde sevgilileri bekleyen rüzgarları ve rengi fark edilmeyen kırmızı gülleri de...
Hamza Yaşar Ocak
Durmadan gecenin patika yokuşlarında, yüreğimdeki sevgiden aldığım cesaretle yürüyorum. Gecenin gizeminden ürperen ve gecenin aydınlattığı aşktan yüreği titreyen insanlara yaklaşıp aşkı soruyorum korka korka... Gecenin huzur veren kokusuyla bir nefes gibi düşüyorsun yüreğime, aşktan üşüyen elin şakağıma konuyor, başımı okşuyor uyandırmamaya özen göstererek... O da sevilmekten çok acınmaya yakın olduğumu bildiği için, ellerindeki rüyamı hep benden saklıyor. Sanki gökten toprağa tane tane inen yağmurların bir inci gibi içime yağan sevgi damlacıklarını da hep sonraya bıraktığı gibi.
Yıldızların altındaki bulutlardan inen yağmurun sesinden daha güzel bir beste duydunuz mu hiç? Gece yağan bir yağmur gecenin karanlığı kadar mahrem, onun kadar doğal, onun kadar gizemli ve saydam bir sevgili gördünüz mü hiç? Gördünüz mü, sizle gece gibi bütün esrarını paylaşan ve sizi gece gibi örten bir sevgili? Geceleri gök yüzünü o parlak bedenleriyle kuşatan şiir tadındaki göz kırpmalarıyla yüreğimize huzur veren, arzulu fısıltılarını penceremizden duyuran yıldızların senfonisini işittiniz mi hiç? Aşk gecenin karanlığında gökten bir yıldız gibi yağınca, uykuya yeni dalmış sevgililerin rüyaları şenlenir. Uyanık olan sevgililere de binbir gece masallarını hatırlatır.
Gecenin esrarını oluşturan melekler, sevgililer için güler ve sevgililer için ağlar geceleri pencerelerin camlarına karşı, sevgi sözcükleri işitmeye alışkın kulaklarına doğru uzaktaki sevgilinin. Ve gece günlerdir yorulan yürekleri yatıştırır, ellerinden tutarak sevgilileri düş ülkesinde birleştirir.
Artık yalnız sevgililer kaldı, gecenin harikulade güzelliği karşında sevinç gözyaşları akıtan...Çünkü gecenin gizemi sevgililerin yüreklerindeki gizeme vurarak bir dağılma oluşturur. Her bir sevgili, sevgilisini gecenin esrarında hissetmenin mutluluğunu yaşar. Ve gecenin en güzel sırları da yataklarında birbirini düşünen uyanık durumdaki sevgililere emanet edilir.
Şimdi bütün yıldızları serin bir Nisan gecesinde düşürdüm, yıllar önce seni bir Nisan gecesinde yüreğime düşürdüğüm gibi. Her “yıldızların altında” şarkısının veya “geceler yarim oldu” türküsünün tam ortasında da aşk için ağlayan gözlerini de... Ama bazı gecelerin esrarı, en güzel şiirin inceliğinde gizlenen aşk gibi, kalbime ilahi bir mesaj gibi iniyor.
Eğer gecenin esrarından etkilenen sevgililerin hasret şarkıları olmasaydı, gözlerine inmeye cesaret edemez, bu cesareti aldığım sözlerine etki edemezdim. Eğer hiç sevgin olmasaydı, gecenin karanlığına tutunup uzaktan uzağa ağlamazdım ve bunu kimseler de bilmezdi.
Eğer savdanın gece gibi gizemli yolarında yürümeyi denemeseydim, anlamsız bir ölümle ölmenin zalimlik olduğunu hiç bilemezdim. Gecenin her şeyi örten sevgi bahçelerinde sevgilileri bekleyen rüzgarları ve rengi fark edilmeyen kırmızı gülleri de...
Hamza Yaşar Ocak