Gece Yorgun, Bahar Coşkun, Ben Suskunum…

DamLA

Katılımcı
Geçince başlayacak bitmeyen sükûnlu gece
Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince

Ya şevk içinde harap ol, ya aşk içinde gönül
Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahut gül

Yahya Kemal - Rindlerin Akşamı’ndan​


Gecenin karanlığına ruhumun aydınlığını düşürmediğim gecelerin sabahını, yorgun gözlerimin usulca hıçkırıklarıyla karşılarım. Sessiz uyanışım bazen bir bahar yorgunluğu kadar sevgili, bazen taşocağında çalışmış işçi bedenleri kadar yorgun...

t4wxo.jpg


Bakışların gözlerimin engin vadiliklerine yol almaya koyulduğunda, sıkılganlığım bir mıknatıs gibi çeker utangaç yanlarımı. Şımartamadım bir ömürdür deli dediğim öteki yanımı... Yarım kalmış sevdalarıma bir gömlek giydiremedim bedenine uygun... Şizofrenik adımlarla yürüyor damarlarımda kan denen can sıvısı... Patlatacak nerdeyse aktığı kanalları...

Yontturulmuş az pişirilmiş sevgi sözcükleriyle düştüğüm yollarda kara bir sevgiye yaslanmayı düşlerken, kara bir sevdanın koyuluğuna düşürme beni… Kıvamını tutturamamış bir menengiç kahvesi tadındayım anla beni… Kuytu karanlıklarda kaybettirip aratma yüreğinin gölgesini.

Yüreğinden güç alan ışığın karanlık mahzenime billur billur süzülüşüne şahitlik etmemiş olsam, seni sevgiyle düşleyen aydınlık yüzüme söz geçirebilirdim belki… Hummalı bir aramayla gözlerini bulan gözlerime bu esrikliğimin sırrını açıklayamam ki ...!

Nedendir bilinmez baharı yazmaya karar vermişken seni yazdığımı fark edemeyişimi hayra yorar mısın?

Bahar dediğime bakma. Kuş, börtü böcek edebiyatı yapmak geçmiyor içimden napayım. Tabiat yeşilleniyor, doğa kabuğunu değiştiriyor, her şey yeni baştan yaratılıyor sanki… Bendeki doğa eski kabuğuyla duruyor işte. Bu dinginliğin belki de yorgunluğun varsa bir sebebi bundan değildir eminim.

Kuşlar ve çocuklar parklara yerleşmiş cıvıl cıvıl. İnsanlar, kışın tembelliğini, sıkıcılığını, içeriye hapsedişini, üzerlerinden atmak için çılgınca akıyorlar parklara. Ormanlık alanlarda yükselen dumanları mangal dumanı sanmayın! Oradan tütsülenen kokunun dünyaya hayat verdiğini bilmiyor musunuz?

Tabiat sevgileri piknikle, hayvan sevgileri mangalla, insan sevgileri çıkarla sınırlı olanların çoğunlukta olduğu bir dünyada baharı nasıl karşılamalı sizce? Mevsimin kendisine diyecek olmaz elbette. Lakin o mevsimi sindirecek, yaşayacak bedenler... Yani bütün tabiatın kıvamında yaratılıp hizmetlerine sunulduğu ancak ilk sahibinin hatırlanmadığı bir zevat…

Neyse aşkı… aşkı da geçelim.. Baharı da geçelim.. Her şeyi geçelim..

Bak Mevlana ne diyor.. Hem de “Ne olursan ol, yine gel” sözünün kabuk değiştirip;

“Ben Mevlana değilim, adam ol öyle gel” şeklinde telaffuzunun daha fazla tutulduğu bir vakitte..


Duy şikâyet etmede her an bu ney, Anlatır, hep ayrılıklardan bu ney. Der ki feryadım kamışlıktan gelir. Duysa her kim, gözlerinden kan gelir.

Kusura bakma bahar seni bekledim desem yalan olur... Geldiğine sevindim desem de... Sana şarkılar söylersem billahi yalandır. Lütfen inanma bana..Ben bu bahar dışarı çıkmayacağım…

Coşkun bahar mevsiminin, yorgun bir gecesinde, suskun kelimelerimdeyim…

Bahara söyleyin beni beklemesin...
İstanbul’ da olduğumu da bilmesin…
Kelimelerde kalacağımı öğrenmesin.​


Nurullah Genç’ le .. Siyah Gözlerine Beni de Götür Sözcükleriyle Bitirmek Gerek…

artık bu yerlere sığamıyorum
pembe uçurtmalar yollandığından beri
sarardı tiryaki menekşeleri
sonbaharın tozlu kafeslerinde
sevgi turnaları yakalıyorum
turnalar gidiyor; ben kalıyorum
avareyim, asûdeyim, yorgunum
bilmiyorum neden sana vurgunum​


[Alıntıdır]​
 

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Tüm kelimeler cümleler o kadar güzel yazılmış ki.
Ama sondaki şiir ayrı bi güzeldi.. Bilmiyorum neden sana vurgunum.. ah bi bilsek:)
 
Top