Fotağrafçılık

Çağlayağmur

👪
Süper Moderatör
FOTOĞRAF MAKİNESİ NASIL TUTULUR?

Fotoğraf çekmek için ilk önce tam manasıyla hakim olabilmek için fotoğraf makinesinin doğru tutulması gerekir. Fotograf makinesi boyuna asılı olarak göbek seviyesinde taşınmalıdır. Burada durması makinenin sağa sola çarpmasını engellediği gibi çok kısa sürede çekim pozisyonu almayı da kolaylaştıracaktır. Ellerin boş olması doğa’da ihtiyacınız olan dengeyi sağlayacaktır. Çekim anında öncelikle sol el avuç içi yukarı bakacak ve öne doğru açılarak makine denge noktası avuç içine tam oturtulmalıdır. Parmakları çok sıkmadan hafif bir şekilde kavramalı. Sağ elimizle de makinenin sağ tarafını kavradıktan sonra çekeceğimiz konuya doğru yönlenmeliyiz. Bakaç sağ gözümüze iyice yaklaştırılmalı ve iyi bir kompozisyon seçmeliyiz. Beden dengede olmalıdır. Bedene sağlam bir duruş vermek için bir duvar, bir ağaç, bir sokak lambası gibi yaslanacak sağlam bir yer bulmaya çalışılmalıdır. Normal bakış seviyesinden daha alçak pozisyonlarda çalışmanın zorunlu olduğu durumlarda, çömelere çalışmak çok sakıncalıdır. Çünkü vücut bu şekilde tam bir dengede duramaz. Böyle durumlarda en iyi yöntem, yere diz dayamaktır.


Ayakta, hiçbir yere yaslanmadan fotoğraf çekiminde ayakların birleştirilmesi sakıncalıdır. Ayakların birbirinden omuz genişliği kadar açık tutulmasıyla sağlam bir duruş sağlanır Kompozisyon seçiminden önce en azından bir kolumuzu gövdemize yapıştırmalıyız. Böylece sallanma riskini en aza indirdikten sonra bir kontrolle beraber nefesimizi tutup deklanşöre basmalıyız.

POZLANDIRMA

Fotoğraf çekim eylemine pozlandırma denir. Yani ışığı makine aracılığı ile kaydetme işlemidir. Doğru bir pozlama için fotoğrafçının kullanacağı iki “enstrüman’’ vardır.Diyafram ve enstantene.

Enstantene ışığın sensöre ya da filme ne süre ile gireceğini diyafram ise ne miktarda gireceğini belirler. Bu ikisi dengeli bir şekilde kullanıldığında doğru bir pozlama elde edilmiş olur. Nikon D SLR Makinelerinde çok gelişmiş poz ölçüm sistemleri bulunmaktadır.Makinelerin P olarak gösterdiği Programmodunda makineler, bu hassas ölçüm sistemiile ortamın gerektirdiği enstantene ve diyaframı kendileri ayarlarlar.

Ancak fotoğrafçı kendi çekmek istediği kompozisyona göre bu ayarları değiştirmek isteyecektir. Örneğin net alan derinliğini kontrol etmek için diyaframa müdahele etmek gerekecektir.İşte burada enstantene ve diyaframın dengelenmesi gerekir.Bu dengeye Eşdeğerlilik Yasası denir.

EŞDEĞERLİLİK YASASI

Eşdeğerlilik yasası genel olarak bir kovanın su ile doldurulması ile örneklendirilir. Bu örnekte kova görüntü sensörü( CCD,CMOS) Suyun akma şiddeti diyafram, suyun akma süresi de enstanteneye benzetilebilir. Kovanın taşmadan ve yarım kalmadan tam olarak dolması da doğru bir pozlama olacaktır.O halde musluk ne kadar çok açılırsa (diyafram) musluğun açık kalma süresi(enstantene) o oranda azaltılmalıdır ki kova taşmasın. Buradan yola çıkarak diyafram ne kadar açılırsa yani ışığın makineye giriş şiddeti ne kadar artırılırsa(diyafram açmak sayısal olarak küçültmedir. ör.2,8) enstantene değeri o miktarda arttırılır yani ışığın makineye giriş süresi azaltılır.(Enstantene artınca ışık daha az sürede içeri girer. Enstantene 1/250 iken 1/60 dan daha az ışık sensöre düşer.) Böylece doğru bir pozlama ile ışığa doymuş keskin bir görüntü elde edilir.

POZLAMA TELAFİSİ

Bazı konuları fotoğraflarken istenen sonucu elde etmek için,pozlamada makinenin önerdiği değeri değiştirmek üzere pozlama telafisini kullanmak gerekebilir.Örneğin kompozisyonumuzun içinde parlayan bir nesneyi vurgulamak için arka planı karartmak gerekir bunun için pozlama eksiltilir. Kural olarak, ana konu arka plandan daha karanlıksa artan telafi yani ( + ) ana konu daha parlaksa azalan değer telafisi yani ( – ) değerler kullanılır.

ASA(ISO) KULLANIMI

ASA daha öncede anlatıldığı gibi, görüntü sensörünün ışık hassasiyetidir. Yüksek ASA larda ışık hassasiyeti artar. Düşük ışık koşullarında ASA arttırılarak pozlamanın dengeli olması sağlanabilir. Çekim yaptığımız ortamda ışık azsa düşük enstantene değeri kullanılır ya da flaş kullanılarak yüksek enstantene değerine çıkılır. Ortamın kendi ışığı kaybedilmemek isteniyorsa flaşsız örneğin 1/20 gibi düşük bir enstantene ve f:2,8 gibi açık bir diyaframla ile çekim yapılır. Ancak bu hızda tripotsuz elde çekim yapılırken makinenin titreme olasılığı yüksektir. Aynı zamanda açık diyafram değerlerinde netlik daha azdır.Bu aşamada yapılması gereken ASA yı yükselterek yüksek bir enstantene ve daha kısık bir diyaframa ulaşmaktır.

Örnek: Sadece spot ışığı ile aydınlatılmış bir ortamda 100 ASA da Makinemizin pozometresi 1/15 enstantene ve f:3,5 diyafram veriyor.ASA mızı 1600’ e alırsak yeni enstantene ve diyafram değerimiz 1/60 f:5,6 olur. Daha net bir fotoğraf elde edilir.

WB (White Balance) BEYAZ AYARI


Işığın rengi ışık kaynağının rengine göre değişiklik gösterir.İnsan gözü ışık kaynağının rengindeki değişikliklere adapte olabilir ve sonuçta ister gölgede, ister doğrudan güneş ışığında isterse parlak ışık altında olsun beyaz objeleri beyaz görür. Filmli kameralarda kullanılan filmin aksine dijital kameralar resimleri ışık kaynağının rengine göre işleyerek bu ayarlamanın bir benzerini yapabilmektedir.Bu işlem “beyaz ayarı” olarak bilinir.Işığın rengi ısısıyla ilgilidir. Işığın ısısı KELVİN (K) ile gösterilir.
Kelvinmetre ile ölçülür. Ana ışık kaynağı olan güneşin, gündoğumunda renk sıcaklığı 3100-4300 Kelvin, gün ortasında 5000-7000Kelvin,kapalı-bulutlu bir havada 6000-8000 Kelvin ve günbatımında 2500-3100 Kelvin arasında değişir.

Kelvin dereceleri 5500 k nin altına doğru indiğinde renk spektrumunun sıcak tonlarına doğru gideriz yani sarı , yeşil , turuncu ve kırmızı renkler fotoğrafımıza hakim olmağa başlar. 5500 K üstüne çıkıldığında ise soğuk tonlara yani mavi renge doğru gidilir. (bkz resim1) Yapay ışık kaynakları floresanlar yeşil , tungsten ev ampulleri sarı tonlu aydınlatmalar yaparlar , filmli makineler zamanında objektifin önüne renk derecelerini dengeye getiren mavi ya da sarı tonlu filtreler kullanıyorduk , şimdi ise digital fotoğraf makinemize kullandığımız ışık kaynağının türünü seçerek beyaz ayarı yapıyoruz.

IŞIK KAYNAKLARINA GÖRE KELVİN DEĞERLERİ


fPkR91e.jpg




Nikon D-SLR Fotoğraf Makinelerinde Kullanılan White Balance Seçenekleri:


Auto (Otomatik): Beyaz ayarı fotoğraf sensörü ve 1.005-segmentli RGB sensörü tarafından ölçülen renk ısısı kullanılarak otomatik olarak ayarlanır.Ancak Auto WB Tam istenilen neticeyi vermeyebilir.Özellikle stüdyo ışıklandırmasında özel WB Ayarı yapılmalıdır.
Incandescent (Parlak): Parlak ışıklandırma altında kullanılır.

Fluorescent (Floresan): Floresan ışıklarıyla aydınlatılmış bir mekanda flaşsız çekim yaparken kullanılır.

Direct sunlight (Doğrudan gün ışığı): Doğrudan güneş ışığıyla aydınlanan konularda kullanılır.

Flash (Flaş): Makinenin üzerindeki dahili flaş ya da sonradan takılan flaşlarla(SB 800-SB 600) kullanılır.

Cloudy (Bulutlu): Gökyüzü bulutlarla kapalı iken günışığında kullanılır.

Shade (Gölge):
Günışığında konular gölgedeyken kullanılır.Choose color temp.(Renk ısısını seç): 2.500–10.000 K arası renk ısısını değerler listesinden seçebilirsiniz.

Preset manual (Belirlenmiş manuel):
Konu, ışık kaynağı veya mevcut fotoğrafı beyaz ayarını referans olarak kullanabilirsiniz.(Stüdyo Işıklandırması)

STÜDYO IŞIKLANDIRMASINDA WHITE BALANCE AYARI

Stüdyo ortamında paraflaş sistemi ile yapılacak çekimlerde auto WB ya da flaş WB ayarı istenilen neticeyi vermeyebilir. Bunun için makinemizin WB seçenekleri içerisinde bulunan K Kelvin değerleri seçeneğini ya da PRE (önceden belirlenmiş beyaz ayarı) seçeneği kullanılarak kendi stüdyonuza özel bir WB oluşturmak ideal renk ve keskinlik için gereklidir. Stüdyo’da White Balance için 2 temel seçenek bulunur.

1-Kelvin seçerek: Stüdyolarda kullanılan paraflaşlar günışığını taklit ettikleri için, kaliteli bir paraflaşın 5000-5500 arasında bir Kelvin vermesi gerekir. WB seçeneklerinden 5000K da bir denem çekimi yapılarak,Elde edilen renge göre mavi renk hakim ise 5000K dan yukarı bir değer(5500), sarı renk hakim ise 5000K dan aşağı (4500) bir değer seçilir.

2-PRE(Beyaz Ayarı) d0 a kaydetme: Stüdyodaki kurulu ışıklandırmanın önüne nötr gri (açık gri fon perdesi olabilir) bir nesne
yerleştirilir ve aşağıdaki adımlar izlenerek beyaz ayarı d0 a kaydedilir.

1.ADIM:Referans olarak kullanılmak üzere gri bir fon perdesi indirin.Tam karşıdan eşit mesafeden eşit güçte iki paraflaşı önüne yerleştirin.

2.ADIM: Makinenizin WB butonuna basın. PRE seçeneğini görünceye kadar çarkı çevirin. WB düğmesini kısa bir süre bırakın PRE ekranda yanıp sönmeye başladığında tekrar WBye basın.

3.ADIM: Gri fonu kadrajımızı tam dolduracak şekilde çerçeveleyin ve denklanşöre basın. Ölçüm alındığında ekranda (good) yazısı görünür. 3sn boyunca gd yazısı yanıp söner. Artık çekim moduna dönebilirsiniz.makinenizde PRE d0 seçili oldukça makinanız bu ayarları kullanır.

Digital fotoğrafçılıkta White Balance çok önemlidir. Çünkü tüm renkler beyaz renkten meydana gelmektedir. Eğer beyaz tam beyaz olursa elde edeceğimiz fotoğraflarımızdaki renklerin ton aralıkları düzgün olur. Fotoğrafın kalitesini belirleyen renk tonlarının doğru olması fotoğrafımızın kontrast ve keskinliğini arttırır. Diyebiliriz ki doğru bir pozlamadan sonra ayarlanması gereken en önemli unsur White Balance’dir.

NET ALAN DERİNLİĞİ VE KONTROLÜ

Net Alan Derinliği olgusu isminden de anlaşıldığı gibi netlik ile alakalı bir olgudur.Netlik fotoğrafın tümüne yayılmaz. Fotoğrafın bazı yerleri net, bazı yerleri değildir. Optik kuralları gereği, fotoğrafın en net kısmı sizin netlemeyi yaptığınız noktadır. Bu noktanın arkasında ya da önünde bulunan diğer yerlerde netlik azalır. Fotoğrafta “net” olarak algılanan alana net alan derinliği denir.Net Alan Derinliği’nin artması ya da azalması fotoğraflarda değişiketkiler yaratır. Örneğin; bir portre fotoğrafında net alan derinliğinin azalması yani kişinin arkasında bulunan nesnelerin belirsiz görünmesi,kişiyi daha ön plana çıkarır. Ancak insan-mekan ilişkisinin kurulması gerekli ise kişinin bulunduğu mekanın da anlaşılır olması için arka
planın da net olması gerekir. İşte bunun için Net Alan Derinliği’nin kontrolü fotoğrafçılıkta önemli bir kilometre taşısır.
Net Alan Derinliği’ni kontrol altında tutabilen bir fotoğrafçı artık tesadüfü değil, bilinçli fotoğraflar çeker ve çekeceği konuya göre kullanılacak objektiflere ve ekipmanlara karar verir.Net Alan Derinliğinin artması ya da azalması 3 Faktöre bağlıdır.

1-Diyafram Açıklığı

Açık diyafram değerlerinde (ör.f:2,8)net alan derinliği azalır.Kısık diyaframda (ör. f:22 ) da tersine net alan derinliği artar.
Net alan derinliğini azaltmak isteyen bir fotoğrafçı diyaframını olması gerekenden daha açık kullanır. Ancak enstantene (perde hızı) ile pozlama dengelenmelidir. Bunun için diyaframın açılma miktarı kadar enstantene değerimiz rakamsal olarak yükseltilir.Yani daha hızlı bir perde hızına ayarlanır.

2-Objektif Odak Uzaklığı

Dar açılı objektiflerde (ör.200mm) optik kuralları gereği netlediğimiz alanın arkasında ve önünde bulunan nesnelerin netliği azalır. Net alan derinliği azalmış olur. Geniş açılı objektiflerde (ör.18mm) ise netlediğimiz alan dışındaki yerlerde net olur ve net alan derinliği artar.

3-Objektif ile Konu Arasındaki Mesafe:

Çekilecek konu objektife yakınlaştıkça net alan derinliği o oranda azalır.Buna en iyi örnek makro çekimlerdir.Özellikle ürün çekimlerinde makro objektiflerle konuya yaklaşılarak net alan derinliği azaltılır ve asıl netlenen ürün daha da vurgulanmış olur.

FOTOĞRAFTA KOMPOZİSYON

Yüzyılın en iyi fotoğrafçısı ünvanına sahip Henry Cartier Bresson Fotoğrafı ‘’Kalbi,Beyni ve Gözü aynı nişan çizgisine getirmektir.’’ diye tarif eder. Diğer ünlü bir fotoğrafçı Robert Capa da ‘’Fotoğrafınız yeterince iyi değilse konuya iyice yaklaşmamışsınızdır.’’ der.Fotoğrafçılığın en önemli unsurlarından biri de fotoğrafta kompozisyon oluşturmaktır. Kişiden kişiye değişen bir durum olsa da fotoğraf kurallarına göre bazı genel kompozisyon öğeleri vardır.

İLGİ ODAĞI:

Çektiğimiz fotoğrafın ilk görevi bakan gözlerin fotoğraf içinde dolaşmadan veya çok kısa bir gezinti sonunda fotoğrafın ilgi merkezine gitmesini sağlamaktır. İlgi merkezi yani fotoğrafı çekmemizin gerektiren herşey olabilir. Fotoğraftaki ilgi merkezi fotoğraf karesi içinde herhangi bir yere yerleştirilebileceği söylenir. İlgi merkezinin ortada olduğu durumlarda iyi sonuç veren konuların bina, heykel, gün doğumu veya batımındaki güneş ve dağ fotoğrafları olduğu söylenir. Fotoğrafa bakış yönü ve ilgi merkezinin doğru orantılı olduğu da söylenir. Yani soldan sağa doğru okuyor aynı zamanda yazan insanların fotoğrafı da soldan
sağa doğru okunduğu söylenirBu bakımdan ilgi merkezinin solda olması beklenir. Bu görüş sağdan sola doğru okuyanlar insanlar için de geçerli olacağından ikilem yarattığı için pek tutulmaz ama yinede aklınızda bulunsun. Genelde fotoğrafa sol alt köşeden girildiği ve üst kısımlardan çıkıldığı görüşü hakimdir.

HAREKET:

Fotoğraftaki hareketi vurgulamak için çeşitli yöntemler vardır. Bunların en başında düşük enstantene hızında çekilmiş fotoğraflardaki uzamış görüntülerdir. Fotoğraftaki yüksek kontrast, ufuk çizgisinin açısı,tekrar eden konular, yuvarlak hatlar da fotoğrafa hareket duygusu vermek için kullanılırlar.Ayrıca hareketsiz bir konu çekerken düşük bir enstantene seçip pozlama sırasında objektifimizin zoom halkasını çevirerek hareket hissini sağlayabiliriz.



RİTM:

Arka arkaya gelen benzer nesneler fotoğrafta ritim duygusunu artırır. Bu yüzden ritmi bozan nesneleri fotoğraf karesinden çıkarmak gerekir. Ritim, müzikte, mimaride ve diğer sanat dallarında olduğu gibi fotoğrafta da vurgulayıcı bir estetik öğedir. Fotoğrafa, belli bir düzen içinde aynı nesneden pek çok yerleştirilmesi ile oluşan ritim, rastgele ve az sayıda kullanılan nesneden her zaman çok daha fazla etkileyicilik kazandırır.

Nesnelerin belli aralıklarla yerleştirilmeleri ile rahatlıkla ve etkili bir şekilde algılanırlar. Aynı zamanda konuların doğrultuları belirginleşmektedir.



PERSPEKTİF

Bize yakın cismin büyük, uzak cismin küçük görülmesi olayına perspektif denir. Fotoğrafta, perspektif ile derinlik hissi belirginlik kazanır. İki boyuta sahip fotoğrafta, perspektif çeşitli şekillerde algılanır.En başta, bakış noktamıza yakın konu büyük, uzak konu küçüktür. Boyutlarının eşit olduğu bilinen nesneler fotoğrafta farklı boyutlarda görülürse derinlik hissi verilmiş olur. Yakın konunun uzaktaki nesneleri kısmen örtmesi bir başka perspektif ve derinlik Perspektif etkisidir.
Perspektifte konuya bakış noktası yani konuya olan mesafe çok önemlidir.
Konuya yaklaştıkça derinlik etkisi perspektif artar, planlar arasındaki mesafeler büyür ve planlar birbirinden ayrılır. Bakış noktası uzaklaştığında derinlik etkisi gittikçe kaybolur.Sonsuzda bakıldığında perspektiften söz edilemez. Çünkü planlar üst üste binmiş, kaçma noktası ve boyutlar arasındaki farklar yok olmuştur.

DOKU

Doku ışığın konuya yatık geldiği hallerde (akşamüstü) belirginleşen bir vurgulama öğesidir. Konunun yapısal özelliklerini ortaya koyan doku, ışığın geliş yönü optik eksenle aynı olduğu zamanlarda kaybolur.Girinti ve çıkıntıları olan bir yüzey, dik gelen ışık altında detay vermeyen, boş bir alan olarak görülür. Işığın optik eksenle açısı büyüdükçe doku etkisi belirmeye başlar. Işık konuya öyle bir açı ile gelir ki o yüzey boşluktan kurtulmuş, boyutlu bir görüntüye sahip olmuştur. Yüzeyin fiziksel yapısı algılanmış, belirginlik kazanmıştır.

Her doku fotoğrafı konunun sahip olduğu fiziksel özellikten kaynaklanmayabilir. Doku etkisi anlık olabilir. Örneğin su yüzeyi rüzgarın esintisi ile suda oluşan küçük hareketler veya bir koyun sürüsünün uzaktan görünümü gibi, çeşitli etkilerden belli zamanlarda oluşan fiziksel değişimler veya pek çok benzer parçanın bir araya gelmesi ile oluşan görüntüler doku etkisi verir. Bu bize, dokunun yalnızca madde hakkında bilgi veren bir öğe olmadığını, aynı zamanda estetik bir görsel efekt olduğunu gösterir. Doku ışığın konu üzerine uygun bir eğimle ulaşması halinde değer kazanan, fotoğrafta vurgulayıcı bir estetik araç olarak kullanılan görsel öğedir.



IŞIK


Işık fotoğrafın, estetik bir görüntü ye ulaşmasındaki ön önemli görsel araçtır. Işığın geliş yönü, konunun anlatılmasında, vurgulanmasında çok önemlidir. Bir yapay ışık kaynağının konu etrafında dolaştırılması ile konunun farklı şekillerde aydınlandığı ve algılandığı görülür. Gün ışığında ise konu etrafında dolaşan fotoğrafçı her noktada farklı aydınlanma etkisi alır. Işık kaynağı konuya çok yakın konumlandırılmış,bir cephe ışığı veriyorsa, konu üzerinde doku ve derinlik etkisi vermeyen bir aydınlanma sağlanır.

Işık kaynağı konu ile 90 derecelik bir açı yapacak şekilde kaydırıldığında doku ve derinlik etkisi gittikçe artar. Konunun dokusunun en iyi algılanması konuyu yalayan bir aydınlatma ile sağlanır. Işık kaynağı konunun arkasına doğru kaydırıldıkça derinlik ve konunun formu belirginlik kazanır. Fotoğrafta ışığı görmek, takip edebilmek önemlidir. Fotoğrafta en iyi anlatım ışığın doğru yönden,doğru zamanda kullanılması ile başarıya ulaşır. Güneş ışınları her mevsim, günün her saati farklı açı ve eğim ile dünyaya ulaşır.

Yaz aylarında tam dik gelen ışınlar kış aylarında güneyden, yerle dar bir açı yaparak gelir.Hareket edemeyen ve yapay ışıkla aydınlatılamayacak kadar büyük bir konunun fotoğrafı çekilecek ise, örneğin bir binanın, bir tarihi eserin, güneş ışınlarının en uygun geldiği saat veya mevsim beklenmelidir.
“Fotoğrafçı” böyle bir fotoğrafın herhangi bir anda değil, yalnızca belli bir anda çekilebileceğini bilir.Cephesi kuzeye bakan bir binanın ancak bahar, yaz aylarında ve günün belli saatlerinde çekilebileceği gibi. Yarı geçirgen bir malzemeden süzülmeden veya yansıtıcı bir yüzeyden yansımadan direkt gelen ışık her zaman konunun arkasında gölge oluşturur. Işık alçaldıkça gölge belirginleşir, konudan uzaklaşır ve boyutları büyür. Fotoğraf karesi içinde doğru yerleştirilmiş gölgeler,ışığın konuya kattığı değerleri destekler ve fotoğrafa belirginliği sağlamakta önemli rol oynar.



Kaynakça: Kılavuz Erdem,Temel Fotoğraf Bilgileri,
 
Top