• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Fenerbahçe Fenerbahçe ve Atatürk ( Önemli Bilgi )

Mc_ÖRGE

Kaptan
Özel üye
Son dönemlerde üzülerek de olsa görmekteyiz ki ulusumuza ait bazı değerler, kahramanlıklar, başarılar ya görmemezlikten gelinmekte ya da küçümsenmektedir. Örneğin malum çevrelere göre Çanakkale Savaşları abartılmış veya bu cephede çarpışan askerlerimizin çok güç koşullarını gösteren bazı resimlerin hileli olduğu iddia edilmiştir. Fenerbahçe hakkında da malum çevrelerin söylediğine göre, Sarı Lacivertlilerin Milli Mücadele’de yaptıklarının abartıldığı ve gerçeklerle bağdaşmadığı gibi gülünç iddialardır. Bir dönem de Fenerbahçe’nin Kurtuluş Savaşı’nda sadece sahada mücadele ettiği diğer takımların ise, örneğin Galatasaray ve Beşiktaş’ın, sadece cephede savaştıkları gibi asılsız, araştırmaya dayanmayan bilgisiz demeçler verilerek Fenerbahçe Kulübü yıpratılmak istenmiştir. Halbuki bu doğru değildir.Milli Mücadele’de Fenerbahçe’yi yok saymak Atatürk’ü yok saymaktır!

Türk futbolunun en önemli kulüplerinden birisi olan Fenerbahçe, 1907 yılında banka memurları Ziya Songülen, Ayetullah Bey ve deniz subayı öğrencisi Necip Okaner tarafından kurulmuştur. Ancak bazı kaynaklara göre St. Joseph Lisesi öğretmeni Enver Yitiker ve Asaf Beşpınar da kurucular arasında gösterilmektedir. Fenerbahçe kuruluş yılı olan 1907’den Cumhuriyetin ilanı 1923’e kadar spor dışında vatan ve bayrak mücadelesiyle ön plana çıkmış, halk tarafından da çok sevilmiş bir kulübümüzdür.

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün kuruluş yılı için birçok spor tarihçisi 1899 yılını gösterir. 1899’da kurulan “Black Stocking” (Siyah Çoraplılar) monarşi rejimi yüzünden yabancı isim kullanmıştı. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Müslümanların futbol oynaması çeşitli sebeplerden dolayı günah ve yasaktı. Yasağın sebebi olarak Hz. Ali’nin oğlu Hüseyin’in başı kesilerek top gibi oynanması gösterilmekle birlikte doğru değildir. Padişah II. Abdülhamit baskıcı ve kuşkucu monarşi rejiminden dolayı futbol gibi kitleleri çok etkileyen kalabalıklar oluşturan oyun tehlike yaratıyordu. Açıkçası II. Abdülhamit yönetiminin asıl korkusu buydu. 1899’da kurulan “Black Stocking”, II. Abdülhamit’in en önemli hafiyesi “Zaptiye Celal” tarafından daha ilk maçında basılmasıyla kapatıldı. Fakat Türk futbolcuları yılmadan usanmadan mücadelelerini devam ettiler. 1902’de de bu sefer Kadıköyspor’u kurdular. “Black Stocking”i kuran aynı ekip bu defa Türk ismini kullanmakta bir sakınca görmemişti. Ancak akıbetleri ilki gibi oldu. Kulüp yine II. Abdülhamit’in zaptiyeleri tarafından basıldı. Hem de bu kez maç dahi yapmadan…

Nihayet, II. Abdülhamit’in baskıcı monarşi rejiminin zayıflamasıyla 1907 yılında Fenerbahçe kuruldu. Görüldüğü gibi Fenerbahçe’yi kuranlar öncesinde ve sonrasında rejimle mücadele etmişler, her türlü tehlikeye karşın amaçlarına ulaşmışlardı. Bu da Fenerbahçe’nin devrimci kimliğini göstermektedir.

Mustafa Kemal’in Fenerbahçe Kulübü’ne yaptığı ziyaretin temsili resmi. Mustafa Kemal kulüp defterine şunu yazmıştır: “Fenerbahçe Kulübü’nün her tarafta beğenilip, değer verilen, ortaya çıkmış eser ve çalışmalarını duymuş ve bu kulübü ziyaret edip, bu işte emeği, yardımı olanları tebrik etmeyi görev edinmiştim. Bu görev ancak bugün yerine getirilmiştir… Takdir ettiğimi ve kutladığımı buraya kaydetmekle övünüyorum… 3.5.1918” (Türkçeleştiren Alp Bacıoğlu)

Fenerbahçeliler için vatan ve bayrak çok önemlidir​

Fenerbahçe, Osmanlı İmparatorluğu’nun “Hasta adam” ilan edildiği dönemlerde kurulması sonrasındaki Balkan Savaşları, Çanakkale Savaşları ve Birinci Dünya Savaşları ile bir imtihan vermek zorundaydı. İmtihan vatanı korumaktı. Fenerbahçe’nin verilen ilk kuruluş tüzüğü 1913 yılına aittir. Fenerbahçe’nin Müze Kurulu Başkanı sayın doktor Sertaç Kayserilioğlu bilinmeyen bu ilk tüzüğü bir kitapçı sahafında görmüş ve hemen satın alarak kulübe kazandırmıştı. Tüzük 35 maddeden oluşuyordu. Tüzüğün ikinci maddesi gençleri askere hazırlamakla ilgiliydi. Madde gençlerin vücut olarak, fikir olarak, vatanın korunması, kollanması, zorluklara karşı alıştırmak amacını güdüyordu. Fenerbahçeliler günün şartları altında vatan ve bayrak mücadelesi için daha o zamanlarda kararlarını vermişlerdi.

Çanakkale’de şehit düşen Fenerbahçeliler​

Birinci Dünya Savaşı’nda Fenerbahçeliler yurttaşlarını, vatanlarını, bayraklarını ve özgürlüklerini korumak için cephede de büyük bir mücadele içerisine girmişlerdi. Birinci Dünya Savaşı’nda Hava Üsteğmen Sadık Bey Taberiye Gölü’nde, Piyade Teğmen Nurettin Bey, subay adayı Halim Bey, Piyade Teğmen Haldun Bey ile subay adayı Kemal Bey destan yazdığımız Çanakkale’de şehit düşen Fenerbahçeli üyeler ve futbolculardı.

Ayrıca Yelkenci Deniz Teğmen Sabri Bey ile atlet M. Münir Bey farklı cephelerde şehit düşmüş diğer Fenerbahçelilerdi…

Birinci Dünya Savaşı bitmişti ama Türk yurdu emperyalistler tarafından işgal edilip, bölünüp, parçalanmak isteniyordu. Emperyalistler 1918 yılından itibaren güzel ülkemizi yavaş yavaş ele geçirmeye başladılar. Halkımız büyük bir üzüntü içinde bu olan biteni izliyordu. Ancak bu olan bitenleri izlemeyenler de vardı.

Fenerbahçeli futbolcuları Kurbağalı Dere’den Anadolu’ya silah kaçırırken gösteren temsili resim. O dönemin Fenerbahçeli oyuncusu Zeki Rıza Sporel, Anadolu’ya silah kaçıran gizli M-M örgütünün üyesiydi.

Fenerbahçe’nin işgal güçlerini yenerek kazandığı ve Türk milletine o zor günlerde büyük moral veren General Harrington Kupası

Milli Mücadele’de Fenerbahçe​

Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal Atatürk, 1919’da Samsun’a çıkarak Anadolu ateşini yaktı. Peki o sıralar Fenerbahçeliler ne yapıyordu?

Sarı lacivertliler önce futbol sahasında işgal gücü takımlarını bir bir yenip halka moral veriyorlardı. Sonrasında ise sahadaki mücadele cepheye de sıçradı. Fenerbahçeliler yurdun çeşitli bölgelerinde milli mücadeleye katılıp vatanlarını kurtarabilmek için düşmanla çarpışıyorlardı. Fenerbahçe’de Kurbağalı Dere’de bulunan kulüp binasında hummalı bir çalışma yürütülüyordu. Binanın alt katında toplanan silah ve cephane, Anadolu’ya motorlarla sevk ediliyordu. Ayrıca Fenerbahçeli sporcular da gizlice Anadolu’ya geçip vatan savunmasındaki yerlerini alıyorlardı.

Fenerbahçeliler vatan işgal edildiğinde toplanarak çeşitli kararlar almışlardı. Bunlar işgalcilerin askerleriyle maçlar yapıp, galip gelerek halka moral vermek, maçları mümkün olduğu kadar geniş kitlelere yayarak seyirci toplamak ve halka milli mücadele ruhunu aşılamak. Bir karar da işgal gücü askerleriyle yapılan maçlarda mümkün olduğu kadar basından yararlanmaktı.

Açıkçası Fenerbahçeliler milli mücadele döneminde son derece planlı ve kararlı hareket etmişlerdi. Bir ara kulüp emperyalistler tarafından basılmış, iki Fenerbahçeli futbolcu şehit edilmişti. Tüm engellemelere karşın silahlar ve cephaneler Anadolu’ya ulaştırılmış, düşmana hiçbir şekilde ipucu verilmemişti. Tüm önlemlere rağmen kulüp işgalciler tarafından 70 gün kadar kapalı tutulmuştu.

Milli mücadele döneminde 1919’da kulüp futbolcusu ve bir süre de başkanlık yapan Emirzade Arif Bey, Teğmen olarak görev yaptığı Bor Ovası’nda şehit düşmüştü. Bunu sivil havacı Cevat Hüsnü Bey ve Hava Üsteğmen Zeki Bey izledi. Cevat Bey Cakarta’da, Zeki Bey de İzmir’de vatanları uğruna şehit olmuşlardı.

Harrington Kupası​

Fenerbahçeliler hem sahada hem cephede büyük bir mücadele içerisine girmişlerdi. 1923 Haziran ayında İstanbul işgal komutanı İngiliz General Harrington kendi adına bir futbol müsabakası düzenlemişti.

İşgalciler bir türlü alt edemedikleri Fenerbahçe’yi yenip ülkelerine öyle dönmek istiyorlardı. General Harrington kendi adına düzenlediği kupayı alabilmek için neredeyse 6 ay boyunca bir futbol takımı oluşturmuş ve bu takımı antrenmanlar yaptırarak Fenerbahçe maçına hazırlamıştı. Cephede yenildikleri Türkleri hiç değilse, sahada yenip gururlarını kurtarmayı planlıyorlardı. Fakat Fenerbahçe maç günü aynı yurdun her tarafından düşmanı kovmak için canını dişine takmış kahramanlar gibi mücadele etmiş ve işgal gücü takımını sahada 2-1 yenerek tarihine altın harflerle “Şanlı Fenerbahçe”yi yazdırmıştı.

Fenerbahçe’ye yapılan eleştiriler​

Son dönemlerde üzülerek de olsa görmekteyiz ki ulusumuza ait bazı değerler, kahramanlıklar, başarılar ya görmemezlikten gelinmekte ya da küçümsenmektedir. Örneğin malum çevrelere göre Çanakkale Savaşları abartılmış veya bu cephede çarpışan askerlerimizin çok güç koşullarını gösteren bazı resimlerin hileli olduğu iddia edilmiştir. İddiaları ortaya atmak acaba kime ne kazandırmıştır? Bunlara göre sözde gerçekler ortaya çıkmıştır. Yine bu kişiler “gazetecilik” (!) yaptıklarını söyleyerek kendilerini gayet masumane empoze etmektedirler. O zaman biz de onların anladığı manada “gazetecilik” yaparak arkalarında acaba bilmediğimiz birileri mi var diye sorma hakkımız doğmaktadır.

Fenerbahçe hakkında malum çevrelerin söylediğine göre, sarı lacivertlilerin Milli Mücadelede yaptıklarının abartıldığı ve gerçeklerle bağdaşmadığı gibi gülünç iddialardır. Bir dönem de Fenerbahçe’nin Kurtuluş Savaşı’nda sadece sahada mücadele ettiği diğer takımların ise, örneğin Galatasaray ve Beşiktaş’ın, sadece cephede savaştıkları gibi asılsız, araştırmaya dayanmayan bilgisiz demeçler verilerek Fenerbahçe Kulübü yıpratılmak istenmiştir.

Halbuki bu doğru değildir. Milli mücadele döneminde Fenerbahçe işgal güçleri takımlarıyla 50 maç yapmış bunun 41’ini kazanmış, 4’ünde berabere kalmış sadece 5’inde sahadan yenik ayrılmıştır. Fenerbahçe bu maçlarda filelerinde 47 gol görmesine karşılık 193 gol atmıştır.

Aynı dönemlerde Galatasaray ve Beşiktaş da işgal güçleri takımlarıyla maçlar yapmışlardır. Galatasaray 1919-1923 arası işgalcilerle 23 maç yapmış, 8 galibiyet, 9 beraberlik ve 6 yenilgi almıştı. Galatasaray bu maçlarda 45 gol atarken 33 gol yemişti. Yine başka bir güzide kulübümüz Beşiktaş da 1922-1923 arası 7 maç yapmış, 2 galibiyet, 1 beraberlik ve 4 yenilgi almıştır. Attığı 10 gole karşılık da 10 gol yemişti. Beşiktaşlı ve Galatasaraylı yurtseverler de ülkeleri için cephede savaşmışlar, ülkemizin emperyalizmden kurtulması için şehit olmuşlardır.

Fenerbahçe spor tarihinin önemli araştırmacılarından sayın Alp Bacıoğlu bu konularda çok değerli yazılar ve araştırmalar yapmıştır. Kendisine bu konuda danıştığımda gerekli yanıtı vereceğini bize iletmiştir. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün resmi yayın organı “Fenerbahçe Dergisi”nin 2006 Kasım sayısında bu konuda geniş bir açıklama yer almaktadır. Fenerbahçe Müzesi’nin de müdürü olan Alp Bacıoğlu’nun bu değerli çalışmasını da okurlarımıza öneriyoruz.

Her ulusun içinde mutlaka kahramanlar olduğu kadar hainler de vardır. Örneğin Osmanlı İmparatorluğu döneminde Damat Ferit’in hainliği, gazeteci Ali Kemal’in hainliği bu yurdun olumsuz örneklerinden sadece birkaçıdır. Veya bir dönem Glatasaray’da oynamış olan bir Sırp futbolcunun Birinci Dünya Savaşı’nda Sırpların yanına daha önce ekmeğini yediği suyunu paylaştığı Türklere silah çekmesinin Galatasaray takımıyla hiçbir ilgisi yoktur. Yine İstanbul işgal edildiğinde Fransız işgal komutanını Galatasaray Lisesi’nde ağarlayan ve ona “Burası da sizin toprağınız sayılır” diyen zihniyetin de Galatasaray’la ilişkisi olamaz…

Fenerbahçe’nin Fahri Başkanı Şehzade Ömer Efendi de Milli Mücadeleyi destekliyordu

1920-1923 arası Fenerbahçe kulübünde fahri Başkanlık yapan Halife Abdülmecit’in oğlu Şehzade Ömer Faruk Efendi ile ilgili de Fenerbahçe’ye eleştiriler gelmiştir. Eleştiriyi yapanlar Saltanat ile Fenerbahçe arasında bir ilişki olduğunu iddia etmişlerdir.

Atatürk ve arkadaşları Cumhuriyet’i kurarken dış düşmanlar kadar içte de padişahlık ve halifelik makamlarıyla da mücadele etmişlerdi. Şehzade Ömer Efendi’nin bu anlamda Fenerbahçe başkanlığı kulüp için çelişkili görülmektedir.

Ancak Şehzade Ömer Faruk Efendi Milli Mücadele döneminde saray politikalarının dışında, Kuvayı Milliye hareketine katılmak için saraydan gizlice Anadolu’ya geçtiği tarih kitaplarında yazılıdır. Ömer Faruk Efendi İnebolu’ya ulaştığında Atatürk’e gönderdiği mesajda milli mücadele içinde basit bir er gibi savaşmak istediğini iletmişti. Ömer Faruk Efendi Almanya’da Potsdam Askeri Akademisi’ni bitirdiğini ve Birinci Dünya Savaşı’nda Verdum cephesinde savaştığını da hemen eklemeliyiz.

Şehzadenin Atatürk’e gönderdiği mesaja dönersek Mustafa Kemal kendisine yanıt olarak, İstanbul’a dönmesini ve orada mücadele etmesini uygun görmüştü. Cumhuriyet ilan edilince bütün Osmanlı mensuplarının sürgüne gönderilmesiyle “kurunun yanında yaş da yanmış” ve Ömer Faruk Efendi de Kahire’ye gönderilmişti. Vatan ve Fenerbahçe hasretiyle 45 yıl yaşadıktan sonra 1969’da vefat etmiştir. Ancak Kahire’deki mezarı bir süre sonra TBMM’nin izniyle sessizce Cağaloğlu’ndaki mezarlığa nakledilmiştir. Böylece Fenerbahçe Kulübü hakkında ortaya atılan olumsuz bir iddianın da çürütülmüş olduğu kanısındayım.

Fenerbahçe için Cumhuriyet çok önemlidir Milli mücadelenin kazanılmasında ve Cumhuriyet’in kurulmasında Fenerbahçelilerin yadsınmaz bir emekleri vardır. Özetlemeye çalıştığımız Milli Mücadele döneminde şehitler veren, gaziler veren Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında “Ya İstiklal Ya Ölüm” parolasını kabul eden Fenerbahçe için Türkiye Cumhuriyeti çok ama çok önemli ve hassas bir konudur. Bu konuda söz söylemek isteyenlerin yakın tarihimizi ve Fenerbahçe spor kulübünün tarihini okumalarını özellikle tavsiye ederim. Böylece cahili oldukları konularda bilgi sahibi olabilirler. Böylece rahmetli Uğur Mumcu’nun dediği gibi “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar” durumuna düşmezler.
 
Top