Fabl Örnekleri

ZeyNoO

V.I.P
V.I.P
Fabl Örnekleri

AĞUSTOS BÖCEĞİ İLE KARINCA
Ağustos böceği yazın yan gelip yatıyordu, hiç çalışmıyordu, bir gün onu gören karınca dedi ki,
Hey ağustos böceği böyle yatarsan kışın ne yapacaksın, ağustos böceği gülümsedi, ben her zaman yiyecek bulabilirim dedi. Ancak karınca ağustos böceğine şimdi çalışacaksın ki kışın rahat edeceksin diyerek çalışmaya devam etti, yiyeceklerini depoladı, yuvası yiyicek doluydu.

Bir gün kış geldi, ağustos böceği açlıktan ölmek üzereyken karınca fazla depoladığı yiyeceklerinin bir kısmını ağustos böceğine verdi, ağustos böceği çok teşekkür etti ve karıncaya dönerek bana iyi bir ders verdin dedi, bende artık yazın hep çalışacağım, iyi bir hayat dersi aldım dedi.

KAPLUMBAĞA VE TAVŞAN
Bir gün kaplumbağa yavaş adımlarla ilerlerken tavşan yanına geldi ve gülerek hadi yarışalım seninle dedi, kamplumbağa bu teklifi gayet ciddiye aldı tamam hadi ne duruyorsun dedi, yazın en sıcak günleriydi, yarış başlamak üzereydi, tavşan kampumbağaya dedi ki, hadi kaplumbağa sana avans vereyim sen başla ben beş dakika sonra geleceğim dedi, kaplumbağa yarışa başladı, ağır adımlarla gidiyordu ancak motivasyonu yüksekti, tavşan ise kaplumbağaya alaylı alaylı arkasından bakarak nasıl olsa bi koşuda onu geçerim dedi, ancak sıcağın yoğun olmasıyla beraber uykusu geldi gölge bir yere geçti, biden uykusu geldi, uyandığında kaplumbağa yarışı çoktan kazanmıştı.

KARGA İLE TİLKİ
Bir dala konmuştu karga cenapları;
Ağzında bir parça peynir vardı.
Sayın tilki kokuyu almış olmalı,
Ona nağme yapmaya başladı:
“-Ooo! Karga cenapları,merhaba!
Ne kadar güzelsiniz,ne kadar şirinsiniz!
Gözüm kör olsun yalanım varsa.
Tüyleriniz gibiyse sesiniz,
Sultanı sayılırsınız bütün bu ormanın.”
***finden aklı başından gitti bay karganın.
Göstermek için güzel sesini
Açınca ağzını,düşürdü nevalesini.
Tilki kapıp onu dedi ki: “Efendiciğim,
Size güzel bir ders vereceğim:
Her dalkavuk bir alığın sırtından geçinir,
Bu derse de fazla olmasa gerek bir peynir.”
Karga şaşkın,mahcup,biraz da geç ama,
Yemin etti gayrı faka basmayacağına.

KÖLE VE ASLAN
Vaktiyle bir köle kaçıp ormana sığınmış. Etrafta gezinirken, iniltiler içinde ızdırap çeken bir aslan görmüş. Önce korkup kaçmaya yeltenmiş. Fakat aslanın yerinden hiç kıpırdamadığını, yalvaran gözlerle kendisine baktığını görüp durmuş. Aslan kanayan pençesini uzatıyormuş ona. Köle dikkatlice bakınca, aslanın pençesine büyük bir dikenin saplandığını görmüş. Dikeni çıkarıp yarayı temizleyen köle, gömleğinden kopardığı bezle de iyice sarmış.
Rahatlayan aslan ayağa kalkıp kölenin ellerini yalamaya başlamış. Sonra da önüne düşüp yaşadığı inine götürmüş. Her gün yakaladığı avları ine taşıyıp, köleye yardım ediyormuş.
Bu beraberlikleri uzun sürmemiş. Ormana gelen avcılar ikisini de yakalamışlar. Ayrı kafeslere kapatıp günlerce aç bırakmışlar onları.
Kralın da hazır bulunduğu bir gün kafesin ağzı açılmış. Aslanın köleyi nasıl parçalayacağını herkes merakla bekliyormuş. Büyük bir iştahla saldıran aslan, kölenin yanına gelince onu tanımış. Önünde bir köpek sadakatiyle durup ellerini yalamaya başlamış.
Kral bu duruma çok şaşırmış. Köleyi yanına çağırıp bütün hikayeyi dilemiş ondan. Anlatılanlardan çok etkilenen kral, kölenin affedilmesini, aslanın da ormana salıverilmesini emretmiş.

TİLKİ İLE KEDİ
Tilki ile kedi sohbet ediyorlarmış. Tilki durmadan ne kadar hilekar ve kurnaz olduğunu anlatıyormuş. Söylediğine göre düşmanları onu alt edemezmiş çünkü onlardan kurtulacak bir sürü oyun ve hile bilirmiş.
Kedi biraz da utanarak; "Ben fazla oyun bilmem ki!" demiş. "Düşmanlarımın elinden kurtulmak için bir tek yol bilirim, o da kaçmaktır."
Tilki; "Kedi kardeş!" demiş, "Ben her tehlike karşısında başımın çaresine bakabilirim ama senin durumuna üzülüyorum. Korkarım bir gün düşmanların seni çabuk alt edecek."
Az sonra bir sürü tazının bağrışmalarını duymuşlar. Bir avcı topluluğuna ait olan bu köpekler, bütün hızlarıyla kendilerine doğru koşuyormuş. Kedi hemen, yanındaki bir ağacın dallarına sıçrayarak en üstteki bir yaprak kümesinin içine saklanmış.
Tilki ise; "Acaba şu hileyi mi yapsam, yoksa bu hileyi mi?" diye düşünmeye başlamış. Çünkü o kadar çok hile biliyormuş ki, hangisini uygulamasının daha doğru olacağına karar veremiyormuş. Tam birisini uygulayacakmış ki, tazılar etrafını çevirip tilkinin işini bitirivermişler.
Bütün olanları yukarıdan seyreden kedi, çok hile bilmediğine şükretmiş.

ZALİM ASLAN
Vaktiyle ormanın birinde, canavar mı canavar bir aslan varmış. Çok kan döker, canını yakmadık tek bir hayvan bile bırakmazmış. O yaşadığı sürece, hiçbir hayvan rahat yüzü görmemiş. Bütün hayvanlar ondan nefret eder, ölümünü beklermiş.
Bu zalim aslan sonunda yaşlanmış. Gücü kuvveti kalmamış. Ağzındaki dişler de dökülünce herkesin maskarası olmuş. Hiçbir hayvan ona yardım etmiyor ve onunla konuşmuyormuş. Hayvanlar bir gün oturup karar almışlar; "Gelin hep beraber, bize bunca kötülük eden bu zalim aslanı iyice bir dövelim. Yaptıklarının cezasını, az da olsa görmüş olsun böylece."
Sonunda bütün hayvanlar aslana saldırmış. İyice bir dövmüşler onu. Birisi boynuz vuruyor, diğeri çifte atıyor, bir başkası ısırıyormuş. Böylece; yaman bir öc almışlar aslandan.
 
Top