• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Eşref Üren

Çağlayağmur

👪
Süper Moderatör
1897’de İstanbul’da doğdu. 1984’te Ankara’da öldü. Bursa Ziraat Okulu’ndan sonra Güzel Sanatlar Akademisi’nde okudu. Burada İbrahim Çallı ve Hikmet Onat atölyelerinde çalıştı. Bir süre Paris’te Andrê Lhote ve Othon Griesz’in atölyelerine devam etti(1928-1929). Yurda dönüşünde çeşitli illerde resim öğretmenliği yaptı. ^^D Grubu^^na katıldı. Resimleri bu grubun sergilerinde ve Galatasaray Sergilerinde yer aldı. Katıldığı Devlet Resim ve Heykel sergilerinin bazılarında ödül aldı(1942’de üçüncülük, 1945’te ikincilik, 1964’te birincilik). Ayrıca Venedik Bienaline, Paris (UNESCO), San Francisco ve Atina sergilerine katıldı.

En tanınmış eserleri: Ankara’da Kış, Gençlik Parkı, Beynam Ormanları, Karadeniz Kadınları, Paris.
Özellikle kent oluşumundan kesitleri işleyen peyzajlarında, Eşref Üren’in düzene açık ve sınırsız bir ifade boyutu getiren duyarlılığın canlı titreşimlerine tanık olunabilir.
 

Suskun

V.I.P
V.I.P
Esrefuren.JPG

Eşref Üren
(d. 1897 Nişantaşı İstanbul ö. 1984 Ankara)
Türk ressam, yazar​

İlk ve orta öğrenimini İstanbul ve Bursa'da tamamladı. Bir süre Galatasaray Lisesi'ne devam etti. Ailesinin Bursa'ya taşınmasıyla Galatasaray Lisesi'ni bırakarak Bursa Tarım Okulu'na kayıt yaptırdı.

I. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla Yedek Teğmen olarak askere alındı. Bir yıl sonra terhis oldu. Bursa'ya döndü.

Ressam olmaya Bursa'da İbrahim Çallı'nın Yeşil Türbe peyzajını yaptığı bir anda karar verdi. Bu anı Şöyle aktarır: "Birinci Umumi Harb"ten Mülazim-i Sani (Yedek Teğmen) olarak terhis edildim. Bursa'ya annemin yanına geldim. O günlerde edebiyata heves etmiştim. Bir şeyler yazmıyordum ama, üç dört edebiyat dergisi okuyordum. Akşam üzeri de canım sıkılınca bir gezinti yeri vardı Bursa'da oraya gidip hava alıyordum. Bir gün yine gittim baktım bir kalabalık var. Bir adam oturmuş resim yapıyor. Yırtık çorapları papucundan çıkmış. İyice yaklaştım. Yeşil Türbe'ye doğru oturmuş peyzaj çalışıyordu. Resme baktım Yeşil Türbe'den daha güzeldi. Orada ressam olmaya karar verdim. Sabaha kadar sağımdan soluma dönüp durdum. Sabah kalktım anneme:

-Ben İstanbul'a gidiyorum. Dedim. -Ne yapacaksın? Dedi. -Sanayi-i Nefise'ye gideceğim. Dedim.

Sanayi-i Nefise'ye "Yaşı Büyük" diye alınmayan Eşref Üren, 1919'dan 1922'ye kadar "Misafir Öğrenci"" olarak devam etti. Okulda Hikmet Onat ve ibrahim Çallı'nın öğrencisi oldu ise de, okuldaki eğitimi "Tekdüze" bularak, ayrıldı Feyhaman Duran, İbrahim Çallı ve Muazzez Bey'den özel resim dersleri aldı. 1925 yılında yeniden Sanayi-i Nefise'ye dönerek asil öğrenci olarak kaydoldu. Atölye hocası İbrahim Çallı'nın "Olmuyor Eşref olmuyor" sözleri O'nu her nekadar üzdü ise de, daha çok çalışması gerektiği yönünde de hırslandırdı. Daha sonraları aynı hocası "Eşref'in şu peyzajı Mozart kadar duygulu" sözleri ile "Onure" ettiği anlar da oldu.

1928'de kendisini geliştirmek üzere Paris'e gitti. André Lhote Atölyesi'nde çalıştı. Paris Modern Sanat Müzesi'nde İzlenimci ve Sembolist'lerin yapıtlarını inceleme ve gözleme olanağı buldu.



1929 yılında yurda döndü. 1930-1938 yılları arasında Erzurum ve Sivas Öğretmen Okullarında resim öğretmeni olarak çalıştı. 1938'de eşi ile birlikte tekrar gittiği Paris'ten dönüşünde Ankara Atatürk Lisesi'ne atandı.

D Grubu'nun Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki sergisine katıldı ve gruba üye olup, grupla ilgili yazılar yazdı. Halkevleri'nin düzenlediği "Yurt Gezileri"'ne katıldı. 1940 yılında Yozgat'a 1943'te ise Ağrı'ya gitti. Yurt Gezileri'nde yaptığı eserleri ile sergilere katıldı.

1955 yılında devlet memurluğundan emekli oldu ama, 1956'dan 1968 yılına kadar Ankara Marif Kolej'inde ve Ankara Atatürk Lisesinde resim öğretmenliğini sürdüren Eşref Üren, aynı zamanda 1932 yılında Milliyet Gazetesi'inde başladığı yazılarını dönemin çeşitli yayın organlarında 1984 yılına devam ettirdi.

Eşref Üren İzlenimci olduğu ile ilgili yorumlara; "Benimle izlenimciler arasındaki bağ;yalnızca uyum, yani renklerin birbirlerini kabul etmesi ve uyuşması yönündedir. Kısaca yakınlık varsayılır. Fakat bu beni bir "İzlenimci" yapmak için yeterli değildir. Havada perspektif ve güneş ile işiğin ele alınışı beni başka bir yere koyar ve beni bana yaklaştırır" sözleri ile açıklık getirir.

Eşref Üren 1984 yılında ardında yüzlerce eser bırakarak yaşama gözlerini yumar.

Ödülleri

1942 4. Devlet Resim Heykel Sergisi Üçüncülük Ödülü
1945 7. Devlet Resim Heykel Sergisi İkincilik Ödülü
1964 25. Devlet Resim Heykel Sergisi Birincilik Ödülü
 
Top