ERKEĞİN TEKNOSHOW’U, KADININ DRAMA’SI

yilmaz27

Ne Mutlu Türküm Diyene
Site Yetkilisi
Süper Moderatör
BİR MUHABBET KUŞUNA YEM VERİRCESİNE

ÖPTÜRÜRKEN AVUÇLARINDAN YUMUŞAKÇA;

FİKİR MİKROBU SARAR TÜM VARLIĞINI

İKİSİNİN DE BİR ZAMAN SONRA,

VE ARTIK KADIN ANLAMIŞTIR Kİ;

HEM KENDİSİ OLUP HEM DE KOCASININ OLAMAZ.



BUNCA ZAYIF ADIMLARLA YÜRÜMEK

BİRŞEY KAZANDIRMADIĞI GİBİ,

CAN RAHATLIĞI BİRYANA

CANLARI ÖYLE SIKKINDIR Kİ HER İKİSİNİN DE,

ESPRİLERİ DAHİ HER KELİMEDE ÇOK KIRICI OLMAKTA

VE DUDAKLARI KIMILDANDIKÇA

BÜTÜN GÜNAHLARI YERLERE DÖKÜLMEKTE.



OYSA BİRBAŞKA ADAM DAHA VARDIR

HAYATININ YAKIN KIYISINDA, VE, O;

KENTİN EN YÜKSEK BİNASINDAN ATLAMA FİKRİ

AKLINDA HİÇ YOKKEN AŞILAYIP;

KADERİN AZAMETİNE DİZ ÇÖKTÜREREK ATLATIP;

SONRA DA TAM YARI YOLDAYKEN,

CAMDAN,

"SEVİNÇ" VE "SEVGİ" İSİMLİ İKİ KANADI

SAĞ VE SOL YANLARINA BİRÇABUCAK TAKIŞTIRIP;

"ATLAMIŞLIĞIN PİŞMANLIĞI

YÜZÜNDEN OKUNANIN

İHTİRAS YÜKLÜ MUTLULUĞUNU"

HER SANİYE ONA YAŞATMAKTA USTADIR.



İŞİN İÇİNDE BU İKİ KAVRAM VARSA DA,

EKSEN II KİŞİLİK BOZUKLUĞU (ÖLDÜR VE HİÇBİR ŞEY HİSSETME!)

SAHİBİ OLUŞU DAHİ BU SİHİRLİ ADAMIN,

BELKİ BEŞ BELKİ DE ON PERDE KADAR ARKA PLANDADIR,

VE KENDİSİNE KADININ DUYDUĞU GÜVENE

TEK BİR ÇİZİK BİLE ATAMAMAKTADIR...

***




Nereden estiği belli olmayan bir soruya "evet" yanıtı verilerek başlanmıştı ama, benim ilgi alanım hack olaylarına ve bunların çokça konuşulup tartışıldığı forum sitelerine kaymıştı bile.

İngilizce ya da Türkçe hazırlanmış birçok forum sitesini tarıyor, hack ve hackerların icraatları üzerine hazırlanmış her dökümanı inceliyor, bana "bilgi" bağlamında hiç yabancı gelmeyen şeylerle karşılaşıyordum.

Birçok forum sitesindeyse yaşları 12 ile 18 arasında değişen gençlerin, bir "hacker" olarak sen - ben kavgaları yapıp kendilerini ispata kalkıştığını - sidik yarıştırdığını görüyor, hackledikleri websitesi - ICQ - MSN vs. ne varsa birbirlerine caka satmak için malzeme olarak kullanıp yayınladığını gördükçe de, bir yandan tebessüm ediyor, bir yandan da taa '90'lı yılların sonlarına kadar çok yoğun kullanılan IPX/SPX (Aplletalk Protokolü) yerini alan, ve TCP kısmını nükleer saldırılardan sonra bile veri akışını güvenli şekilde kesintisiz olarak sağlayabilsin diye Amerikan Savunma Bakanlığı'nın, IP kısmını ise İngiliz Donanmasının geliştirdiği TCP/IP (Transmission Control Protocol/Internet Protocol) standartının ve onun kullanıcılarının interneti nasıl da yerden yere çarptığını, ve, ilk mesaj iletişimini ta 1960 yılında gerçekleştiren ve Askeri İstihbarat amacıyla geliştirilmiş olan ARPANET'in (Advanced Research Projects Agency Network-Gelişmiş Araştırma Projeleri Ajansı Ağı) kemiklerini sızlatışlarına birebir şahit oluyordum.

Çünki, hack olayını tam bilmeyenleri kendine düşman ettiren asıl sebep, Newcastle and Carlisle isimli demiryolu şirketini lanetleyen papazın durumuna benziyordu : 1841'de ilk pazar gezisini 29 Ağustos günü yapacağını duyuran şirket aleyhine, gezinin yapılacağı hafta başında Newcastle caddelerine pankartlar asan Rahip W.C. BURNS halka şöyle sesleniyordu. : "- Pazar ayininden kaçanlara ödül! Charlisle Demiryolu şirketi; Tanrı'nın Kutsal Gününde, isteyen herkesi 7 şilin 6 peni karşılığında büyük bir rahatlık ve güven içinde cehenneme götürüyor. Ve bunların adına da zevk gezisi diyor.!!!".

Hack olaylarına da böyle düz bir mantıkla ve önyargıyla yaklaşan "Sıradan Kullanıcılar";

ortalığı kasıp kavuran hackerlara işte bu papazın gözleriyle bakabiliyorlardı, çünki, hackerlar gerçekten güçlerinin ve bilgi birikimlerinin yetiştiği her yere ve herkese zarar veriyorlardı.

1998'de internetin yayılma hızının dünya çapında patlama yapmasından sonra ise, mesela, ""Hackers for Girlies" isimli bir hacker grubu, New York Times gazetesini 9 saat boyunca kapalı kalmasını sağlayabiliyorsa, ben gibi basit bir kullanıcıya kim bilir neler yapabilirler" diye düşündürtüyordu insanlara.

Bir ev kullanıcısının, binlerce dolarlık bir güvenlik duvarı aparatının ardında duran bilgisayarı kullanması, ve ağ dahilinde Microsoft ISA Server (İnternet Security and Acceleration) - Cisco ASA - Checkpoint N6 - Untangle - Fortigate gibi profesyonel çözümlerle güvenliğini sağlaması olası değildi. Zaten vasat seviyedeki hackerların çoğu da bu "son kullanıcılara" musallat oluyor ve kalite anlayışını oldukça düşürmelerine rağmen, forumlarda başarılarıyla övünüp duruyor, birbirlerine de habire meydan okuyorlardı.

Ciddi bir hack sitesine (wardom____ ya da tahribat____), "- Bilmem kaç tane 6 haneli - 5 haneli ICQ numaram var ve hepsi de aynı mail adresim üzerinden kayıt edilmiş vaziyette. Bilgisi yeten - Gücü yeten buyursun hacklesin. Adresim : devilofhacker______", şeklinde bir meydan okuma konusu açmıştı hacker'in(!) bir tanesi ve konu başlığı da 9 gündür trend topic (çok aktif gözde konu) halindeydi.

Çünki forum sitesini takip eden yüzlerce hacker o mail adresinin peşine düşmüştü, ve, onu ele geçirerek "dehşet bir hacker" olduğunu kanıtlamak sevdasıyla da kaç gündür telef olmuştu uykusuzluktan…

"- Kardeş, senin Topic'ini (konu başlığı) sadece 3,5 dakika önce gördüm ve artık bütün ICQ numaralarınla birlikte mail adresin bana ait. Geçmiş olsun..." yazdığımda, yer yerinden oynamıştı forumda...

Sadece 3,5 dakika yetmişti. Hacklemiştim o mail adresini. Ve o süre boyunca da Abraham Lincoln'ün sözü çınlamıştı beynimde sadece : "- Unutmayın! Tehlikeye en yakın olduğunuz an, dikkat çekmeyi başardığınız an'dır!".

Zavallı hacker benim dikkatimi çekerek kendini tehlikenin göbeğine atmıştı. "- Kimsin lan sen? Mailimi geri vermezsen seni şöyle yaparım - böyle yaparım - asarım - keserim" türünden mesajlar atınca da gözümden iyice düşmüştü.

Ona son bir yanıt verip, o forum sitesinden girmemecesine ayrılmıştım :

"- Sen! Zavallı insan! Kendini büyük hacker sanan zavallı insan! Şu an, Aisopos'un sözünü ispatlıyorsun bütün forum sakinlerine, unutma! Demiş ki bu bilge kişi : "- Sineğin biri araba tekerleğinin dingiline konmuş, amma da tozuttum ha! diye söylenmiş.". Hadi kal sağlıcakla; JAKABO !"...

Hack forumlarının hemen hepsi işte bu keşmekeşteydi.

CIA'nin yöneticilerinden Richard Folk, benzer bir tanımı "Yeni Dünya Düzeni" için yapmıştı, ve bu, sanal ortam için de çok doğru bir tanımdı :

"- Ormanda yaşayan canavar ortadan yok olmuştur. Ancak ormanda hala bizi tehdit eden birçok yılan vardır. Üstelik önceden, canavarın ne yapacağı öngörülebilirken, mevcut düzende ve durumda yılanların ne zaman, nereden çıkacağı ve ne yapacağı bilinememektedir."

Bu ifadeyi bilişim dünyasına yorarsak, sadece askeri amaçlar için kurulan ARPANET'e Haziran 1990'da son verilerek, internetin işletiminin Amerika Online ve Network Solution gibi firmalara verilmesinden, ve denetiminin de sözde (!) Amerikan Hükümetinin insiyatifine bırakılmasından sonra sanal dünyayı yılanlar sarmış, DevilofHacker isimli su yılanı da bana çarpılmıştı.

Çünki; "Tabanca doğrultularak meydan okunacak bir düşman değildir "akıl", ve elinde de çoğunlukla küçük bir çakı vardır. Seninki ya patlar ya patlamaz da, o dürttü müydü, hem batar hem kanatır." düşüncesinden uzaktı. Henüz bilinen zararlı yazılımlar listesinde olmayan veya antivirüs programlarının hepsini birden birşekilde atlatabilen programlar yazabilen birine tuş edildiğini ve bunun da bir onur kaynağı olabileceğini, şu kitabı yazdığım an'a kadar da bilmeyecekti. Hayattaysa, selamlar olsun...

Hasan tarafında bunlar yaşanırken; kadın, adamın banyo kapısına doğru yürüyüşünü göz ucuyla izledi. Kısa boylu - tıknaz - dar omuzlu - kalın belli - kalçaları yağ bağlamış -baldırları küt - boynu kısa ve enliydi. Adamdaki bu değişiklikler öylesine yavaş olmuştu ki, kadın bile pek farkına varamamıştı.

Günün birinde adamın kocagöbekli - kel - davranışlarının da kötü oluşuna alışıverecekti. Oysa adam, sevdiği kadın için ODTÜ'yü bırakıp Boğaziçi Üniversitesi'ne kayıt yaptırdığı yıllarda gür saçlı - ince belli ve tavır olarak da çokça nazikti.

Günün birinde ikisinin içinde de hiçbir tepki uyanmaz hale gelecek, hem o hem adam her şeyden hoşnut olacak, hiçbir şeyi umursamayacak, sıfır duygularla sabahları uyanacak, yıkanacak, ve kesinlikle "aşk'tan ilgisiz şeylerden" bahsederek yapacaklardı günlük işlerini.

Yine günün birinde, hızla akıp geçmiş olan son 20 yıldan çok daha fazla şey değişmiş olacak, ama kadın o zaman da şimdiye dek olduğu gibi herşeye alışıverecekti. Öyle ya, alışkanlık ortaya kilim serdiğinde, aşk çoktan halısını toplayıp gitmiş olacaktı.

Kadının değişmesi de haliyle adamınki gibi yavaş yavaş oldu. Bazen saçlarına eskisi gibi itina göstermediğini - değişik bir elbise giymeye ya da satın almaya özenmediğini - adamın yanına yatmaya giderken bile aynaya bakma ihtiyacını hiç duymadığını - günlerce ruj sürmediğini farkediyordu. Artık pudra ve krem de kullanmaz olmuş, adamın da bütün bunlarla hiç ilgilenmediğini görünce, her birinden temelli vazgeçmişti. Güzel yemek yapmak ve alışveriş etmek dışında herşeyi boşlamış, kendini koyvermişti.

Adam şimdi banyosunu yapacak - salona gelip de hazırlanmış kahvaltıyı görünce kadına gayet memnun bakışlar atacak - çayının yanında reçel sürülmüş ekmek ya da iki tane sigara böreğini peşpeşe yiyecek - ve kadının onu uğurlamasını bekleyecekti. Şirkette de çok hızlı bir yükseliş yaşamış, müdür olmuştu. Uyku saatlerinin düzenli oluşu da sistemli bir hayat sürüşünün parçasıydı. Zaten bir akşam geç uyusa, ertesi gün çekilmez bir hal alırdı. Her sabah erken kalkar - banyo yapar - kahvaltısını eder ve kadının vedasıyla da evden ayrılırdı.

Kadınınsa; herbir saç teline kadar iltifatlara boğulduğu, genç - güçlü ve bir o kadar da absürt ama vizyon sahibi, aynı zamanda da zeki ve kültürlü sevgilisini eve alışı ise yarım saati geçmezdi.

Sevişmeleriyse; kocası seyahatteyse günlerce, şehirdeyse de adam işten dönene yani hava kararana dek hayvani bir şekilde ve çılgıncasına sürerdi.

Bu vakitlerdeyse onlara muhakkak bol köpüklü biralar eşlik ederdi. Nasıl gelmişlerdi bu noktaya? Evet ya, Hasan'ın bir hacker çıkmasıyla.

Oysa, kadın, sabah gazetelerinde, banka hesaplarını boşaltıp yakalanan hackerların haberinin etkisinde kalmış ve şaka olsun diye "Hacker mısın?" diye cevap vermişti Sceptical nickli ICQ kullanıcısının iletisine.

"Septik" kelimesinin de ilgi çekici olması belki yanıtsız bırakmamasında etkendi, ve, tutup bir hacker çıkmıştı gerçekten de Hasan. Tuhaf bir denkgeliş, tuhaf bir yazgıydı...

Kadınlarının, seks açlığı ve aşk oyunları için kendisini tercih edip, biat etme sebeplerini de tenine - terine - bedensel doyuruculuğuna bağladı uzun süre Hasan.

Sonra bir gün farketti ki; rahatlama - sığınıp güvende olma - sokulup samimiyeti hissetme gibi güçlü duyguların yanısıra, onunla saatlerce sürdürebildikleri sohbetleri, aslında kocaları ile artık yapamıyor oluşlarının hırsı vardı arka planda. Bunları alabildiği bir erkekten "beden" kıskanılır mıydı? Mantıklıydı. Ve FGCM ilk günden beri ona bu yüzden aşıktı.



Fakat bir sabah yıkıldı.

Merak edip, sevdiği kadının maillerine baktı.

Kendisine aşık olan o kadın, tanışmalarından önce yanına gidip geldiği bir üniversite öğrencisinin evine,

"- Ona durumu anlatıp, kestirip atacağım Hasan. Erkeğimi buldum ben, elveda diyeceğim Halis'e" demiş olsa da,

sözümona bunları, onda kalan kitaplarını taa evine kadar götürerek söylemişti.

Ne yani, kendisini bunca seven FGCM, Halis denen herifle, veda seksi mi yapmıştı?

Hayatına Hasan'ı soktuktan sonra bu adiliği yapmış mıydı?

Sordu ona.

Yanıtı "- Hayır, asla!" olunca FGCM'nin, inandı ve konuyu kapadı.

İş çıkışı bir sürü bira aldı, evine yollandı.

Bilgisayarını açtı, keyifli(!) dakikalar eşliğinde, bira ve sigarasıyla, gece boyu internette takıldı...



***alinti Kelimelerin sihirbazi
 
Top