Engin Turgut - Sevgilim Beni Nar Yap Sonbaharın Diline Düşürme..

...SAKLI CeNNeT__

♥ Pєяναηє Döηєя Aşk ♥





Zaten dünyanın tadı kaçmıştı, papatyalar gülmesini unutmuştu, şehir çatlıyordu yalanlarından, paslanıyordu aklımızın barınakları, karanlık taşlar yuvarlanıyordu insanların rüyalarından ve sen mavi bir masal tadıyla, iştahlı bir ışık gibi, sıcacık bir düş gibi, güneşli bir hışırtı gibi, yaz yağmurlarıyla yıkanmış hatıralar galerisi ruhuma ansızın girdin!..

Ellerin inceydi, ellerinde yıldız, ay ve çiçek tozları, pırıl pırıl bir saadeti kuşanarak, sahilde koşan beyaz atlar gibi, kumsalına doyamayan sakin bir deniz gibi, her dem taze bir gülümsemeyle, tatlı bir fısıltı gibi, ıslak bir ağustos gibi, içinden parklar geçen dişi bir sabah gibi küçük kuşlarınla, uslanmayan kalbime bir çayır çimen gibi girdin!..

Hasretin kapısı ardına kadar açık, susmayan bir kıpırtısın içimde, üşüyen gurbetimsin, gece meleğim, gündüz fenerim, en hüzünlü fırtınamsın, zalim bir kuşatmaya karşı, iyilik, ferahlık ve aşk denilen bir adressin, ateşimi elledin, ruhunu ruhuma değdirdin, tabiat gibi titreyen içime sonsuz bir hayat gibi çırılçıplak girdin!..

Ruhum esrik, ruhumda uzun saçlı bir ekim duygusu, zaman dilsiz, kımıldayan bir İstanbul esintisi şuramda, şubatın gözlerine ılık rüzgarını üfleyen bir şiir meleğisin, kristal bir cümlesin hiç yazılmamış, beyaz bir geminin sulara arzusu, tek başına bir çağ, uykusuz gece yarıları, cömert bir parıltısın işte... Bir elinde kalbin, bir elinde açılmamış turuncu bir sandık, kokunda bir rıhtım yürüyüşü, uykusuz bir yelkenli gibi sessizce limanıma girdin!..

Aklımın yaprakları uçuşuyor, körpe bir merakla kalbimi okşuyorsun, içim dışım gökyüzü sanki, damlaydın eskiden, şimdi okyanusumsun, sana şımaran düşlerimden ısırdın, ışığından içtim, kokundan geçtim, artık gururlu yağmurunum senin, ah benim göğsümde tatlı bir ağrı bırakan soylu meleğim, olgun bir nar gibi üzerime saçıldı tanelerin!..

Sanki çiçeği burnunda lirik bir mavisin, aramızdan inceliğimiz sızıyor, aramızdaki her şey bir meleğin nefesine dönüşüyor, gözlerindeki nur gölgene yansıyor, bulutlarından, bende bıraktığın hatıralarından öpüyorum, kristal yerlerinden öpüyorum, dilimi bir lunapark şenliğine çeviriyorsun, büyülü incirim, maşrapam, destinam, yeni bir çağ devirdin üzerime, sen benim tenimin ormanına hiç sönmeyecek bir alev gibi girdin!..

Okulumsun, mezun olmak istemiyorum kalbinden, ok kırılır, yay yere düşer, ağaçlar sallanır, ruhumuzda yeni bir saltanat daha başlar, çünkü aynanın içinden çıkıp geldik biz, ayışığını alnımıza sürdük, biz bu aşkın çölünde çok süründük, kısrak kadın, kristal kadın, sesindeki buğu yıkasın beni, su sesli kadın, dudakların kutsal ve cömert, erguvan ruhum acıyor sesini duyamadığım zaman, incilerim dağılıyor sesin sesime değdiği zaman!.. Ey benim eteğinden yıldızlar dökülen ay tanrıçam, denizatım, bir yağmur gibi yağan mavi Türkçem!.. Delilik bu!.. Yörüngemi değiştirdin, yırttın içimin esmer goncasını, kendini özleyen bir yasemin kokusu bıraktın hücrelerimde... Yalnızca ateşinle ört üzerimi ve beni güller ülkesine götür!.. Lekesini bırak ay tozlarının, ışığının görgüsü kuşatsın beni!..

Unutamıyorum işte, işte böyle başladı bende bıraktığın o kasırga kokulu hatıra, çok şükür ki varsın ve iyi ki diz çöküyorum gümüş kanatlarının önünde!..


Engin Turgut
 
Top