En iyi hayalet filmleri

Papatya

V.I.P
V.I.P
zj2L9Y.jpg
The Shining - 1980
Yönetmen: Stanley Kubrick
Kubrick, Stephen King’in romanına sadık kalmasa da akıllardan çıkmayacak bir filme imza atıyor. Jack Torrance, eşi ve oğlunun büyük oteldeki yalnızlığını öylesine iyi görselleştiriyor ki ne zaman boş bir otel koridoru görsek bu filmi hatırlıyoruz. Torrance’ın yavaş yavaş çıldırması ve otelin hayaletleriyle kurduğu ilişkiler çok etkili. Küçük Danny’nin bisikletiyle dolaştığı sahneleri de unutmayalım. İzolasyon hissi hiç bu kadar korkutucu olmamıştı.
Halka (Ringu) - 1998
Yönetmen: Hideo Nakata
Amerikan sineması birbirine benzeyen hayaletlerle uğraşıp dururken Japonlar “elden ele dolaşan bir video kaset”ten çıkan Sadako ile adeta tarih yazdı. Her şey öfkeli bir kız çocuğuyla ilgili... Usulüne uygun bir cenaze töreniyle öte dünyaya uğurlanmayan Sadako, hayalet olarak varlığını sürdürürken çektiği ıstırapların acısını insanlardan çıkarıyor. Bir kız çocuğundan bu kadar çok korkacağımızı söyleseler asla inanmazdık.
Diğerleri (The Others) - 2001
Yönetmen: Alejandro Amenabar
Güneş ışığına hassas çocuklarını karanlık bir evde büyütmek zorunda kalan anne, eşinin savaştan dönmesini beklerken, eve musallat olan hayaletlerle uğraşır. Finale kadar çok iyi çekilmiş bir perili ev filmi seyrederiz.
Sonra, esrarengiz hizmetçilerin bildiği ama bizim bilmediğimiz gerçek ortaya çıkar ve filmden aldığımız lezzet iki katına çıkar.
Filmden çıkardığımız ders, hayaletler dünyasında da her şeyin bakış açısıyla ilgili olduğudur.
Karanlık Sular (Honogurai mizu no soko kara) - 2002
Yönetmen: Hideo Nakata
“Halka” gibi Kôji Suzuki’nin romanından uyarlanan film, yeni bir binaya taşınan anne ile kızının öyküsünü anlatıyor. Üst kattan sızan su, giderek vahimleşecek sorunların sadece başlangıcıdır. Japonlar, Amerikalıların aklına bile gelmeyecek ucuz ve küçük bir apartman dairesinden, çatıdaki su deposundan, suyun içindeki saç telinden mükemmel bir gerilim çıkarmayı başarıyor. Konu, yine usulüne uygun gömülmemiş bir kız çocuğunun öfkesiyle ilgili.
Ruhlar Bölgesi (Insidious) - 2011
Yönetmen: James Van
James Wan, yeni taşındıkları evde tuhaf olaylarla karşılaşan ailenin öyküsünü, korku şovuna çevirmeden, babadan kalma gerilim teknikleriyle anlatıyor. Sahte korku efektlerinden, şiddetten ve klasik kurgu oyunlarından uzak duran Wan, kamerasını çok hızlı hareket ettirmiyor ve perdenin her bir yanına “Acaba ne çıkacak?” diye sıkıntılı bir dikkatle bakmamızı sağlıyor. O sessizlik ve karanlıkta tıkırtılar çok daha rahatsız edici...
The Entity - 1982
Yönetmen: Sidney J. Furie
Frank De Felitta’nın gerçek bir olayı konu alan romanından uyarlanan filmin gücü, öykünün orijinalliğinden geliyor. Şeytan çıkarma ya da perili ev filmleri klişelerine prim tanımayan film, görünmez bir varlık tarafından taciz edilen Carla Moran’ın (Barbara Hershey) öyküsünü abartısız bir tarzla getiriyor karşımıza. Sadece parapsikologların inandığı Carla’nın trajik çaresizliğinin yanı sıra etrafındaki insanların psikolojisi de iyi anlatılıyor.
Kötü Ruh (Poltergeist) - 1982
Yönetmen: Tobe Hooper
Perili ev fikrini banliyöye taşıyan orijinal bir hayalet filmi. Steven Spielberg’in yazdığı öyküde, Reagan döneminin yükselen kapitalizmine uyum sağlamış orta sınıfın huzuru, toprağın altından ve ülkenin karanlık geçmişinden gelen ruhlar nedeniyle kesintiye uğrar. Kötülüğün kökeninde kâr hırsı uğruna mezarlığın üstüne ev yapanlar vardır. Televizyonun, kötü ruhların dünyamıza ulaştığı bir tür geçit olması kayda değer bir noktadır. Eve saldıran ağaç sahnesini de unutmayalım.
Paranormal Activity - 2009
Yönetmen: Oren Peli
İsrailli genç sinemacı Oren Peli’nin evinde çektiği film, çocukluğundan beri geceleri görünmez bir varlık tarafından rahatsız edilen Katie’nin öyküsünü anlatıyor. Sorunu önemsemeyen sevgilisi ise hayalete meydan okuyor. Öyküyü baştan sona evdeki güvenlik kameralarının kayıtlarından takip ediyoruz ve bu durum gerilimin dozunu giderek artırıyor. Gecenin karanlığındaki tıkırtılar, kıpırtılar ve gölgeler gerçekten korkutucu. Çünkü nereden geldiklerini bilmiyoruz.
Yetimhane (El orfanato) - 2007
Yönetmen: J.A. Bayona
Laura, yıllar önce yaşadığı yetimhaneye, eşi ve evlat edindiği 7 yaşındaki oğlu Simon’la birlikte döner. Yetimhaneyi engelli çocuklar için bir tesise dönüştürmeyi planlamaktadır. Simon, sadece kendisinin gördüğü Tomas adında bir çocukla iletişim kurduğunu iddia eder ve onun maskeli resimlerini çizmeye başlar. Amerikan sinemasının bol kan ve şiddete boğulduğu bir dönemde İspanya’dan gelen bu eski usul klasik gerilim, özellikle ABD’de çok beğenilmişti...
Lanet (Sinister) - 2012
Yönetmen: Scott Derrickson
İhtiraslı yazar Ellison Oswalt, yeni kitabı için korkunç bir katliamın gerçekleştiği eve taşınır. Evin sırrını ailesinden saklayan Oswalt, tavan arasında bulduğu amatör filmleri seyrederken başka cinayetlere tanık olur. Öykü çok orijinal olmasa da Derrickson, karanlığı öylesine rahatsız edici ve cüretkâr kullanıyor ki, insanın içinden yer yer “Biri artık şu ışıkları açsın” demek geçiyor. Sinema salonunun dört bir yanından gelen sesler de “lanetli ev”in verdiği tekinsizlik hissini artırıyor.
Kaynak; Habertürk
 
Top