Eğitim Biliminin Diğer Bilimlerle İlişkisi

EĞİTİM BİLİMİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ

BFDMn0E.jpg

Daha önce, eğitim biliminin niteliği üzerinde açıklamalarda bulunurken belirtildiği gibi, eğitim sürecinde öğrenme olayına dayalı olarak insan davranışlarının yeniden düzenlenmesi, yapılaşması söz konusu olduğunda, eğitim bilimi insanla ilgili olan tüm davranış bilimleriyle doğrudan ilgilidir. Eğitim bilimi bireyin eğitiminde, sorunların çözümünde, yeni yöntem ve tutumların belirlenmesinde bu bilimlerin bulgularından çokça yararlanır, yararlanmak zorundadır.

Eğitim bilimi insanın bedensel yapısını, anatomisini, fizyolojisini inceleyen biyolojiden de çok yararlanır. Çünkü tepkilerimizin bir boyutu doğrudan doğruya bedenseldir.

Zaten günümüzde bilimlerde uzmanlaşma, bölümlenme artmakla beraber, bilimler arası işbirliği, evrenin ve insamn bütünlüğü açısından giderek önem kazanmakta ve bu bağlantıları konu alan bilimler doğmaktadır; Sibernetik gibi.

Her bilim olguların bir cephesini incelediği için disiplinler arası bilgi alıverişi zorunlu olmaktadır. Konuya bu açıdan yaklaşılınca, eğitim biliminin biyoloji, antropoloji, psikoloji, sosyoloji, politika (siyaset bilimi),ekonomi ve ayrıca felsefe ile ilişkili olduğu anlaşılmaktadır. Uygulamalı pedagoji öncelikle, davranış sistemimizin, bedenin fizyolojik, hormonal yapısına, beslenmesine bağlı olmasından dolayı, biyolojinin ortaya koyduğu bulgulardan yola çıkmak zorundadır.

Eğitim biliminin yakından ilgili olduğu veya yararlandığı sosyal bilimler şöyle sıralanabilir:

1. Eğitim Bilimi-Psikoloji İlişkisi: Eğitim biliminin en çok ilişkili olduğu ve yararlandığı sosyal bilim psikolojidir. Psikoloji, çok genel bir ifade ile insan davranışlarını yani duyum, algı, öğrenme, dikkat, akıl yürütme, zekâ, düşünme, hafıza gibi zihinsel ve duygusal tepkilerini gözlem ve deneyimlerle inceleyen bir bilimdir. Psikoloji, insanda duyuş, düşünüş ve sonuçta davranışların oluşumunu, bunlara etki eden iç ve dış çevre koşullarına dolayısıyla bu ruhsal olayların bağlı olduğu yasaları kavramayı, açıklamayı amaç edinmiştir. Böyle olunca psikoloji bireyin çevre ile olan ruhsal ilişkilerini, diğer insanlarla etkileşimini, uyum süreçlerini de incelemektedir. Eğitim bilimi de bireyin davranışlarını belirli yönde ve bilinçli bir biçimde etkileme, değiştirme amacı taşıdığı için bu noktada psikoloji ile iç içe olmaktadır. Eğitim, psikolojinin insanın sosyal eylemlerine uygulanmasını ifade etmektedir. Gene bu nedenle eğitim bilimi en çok psikolojinin, bulgularım kullanarak eğitim sorunlarının çözümüne katkıda bulunur. Psikolojiden ayn, bağımsız bir eğitim bilimi düşünemeyiz. Eğitimde insan davranışlarına belirli nitelikler, değerler eklenmektedir. Bunlar bireysel olabildiği gibi, toplumsal da olabilmektedir. Bu davranış kalıplarının yeniden düzenlenmesi, geliştirilmesi veya istenilen yönde değiştirilmesi söz konusu olmaktadır.

Eğitim bilimi öncelikle gelişim ve öğrenme psikolojisinden, sosyal psikolojiden yararlanır, örneğin gelişim psikolojisi sıfır yaşından başlayarak bireyin tüm bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişim seyrini, aşamalarını, kurallarım incelemektedir. Eğitimde bunları bileceğiz ki, gelişim ve olgunluk aşamalarına göre konular, dersler ve programlar düzenleyelim. Gene bilindiği gibi, öğrenme olayı özde, psikolojik (zihinsel) bir olaydır ki, öğrenme eğitimin en önemli kavramı sayılır. Çünkü bireyde davranış değişikliği, bir anlamda, öğrenmenin yeniden düzenlenmesi demektir. İnsanı tanımadan onu eğitenleyiz. Bu nedenlerle eğitim bilimindeki ilerlemeler psikolojideki gelişmelere bağlı olmaktadır.

2. Eğitim Bilimi-Sosyoloji tlişkisi: Eğitim bilimi ikinci olarak büyük ölçüde sosyolojiden yararlanır. Sosyoloji, toplumsal yaşamı bilimsel yöntem ve tekniklerle, nesnel olarak, araştıran, inceleyen ve kavramaya çalışan bir sosyal bilimdir. Daha açık olarak söylendiğinde, sosyoloji toplumun yapısını, onu oluşturan öğeleri, toplumun işleyişim, evrimini, toplumdaki örgütleri, gruplan, normlan, kurumlan değerleri inceleyip bunlar arasındaki bağlantıları bulmaya çalışan bir bilimdir. Sosyoloji her türlü sosyal ilişkileri bir toplumsal bütünlük içinde çözümler, bazı kalıcı kurallar saptamaya çalışır.

Eğitim biliminde en önemli süreçlerden biri "sosyalleşmc'dir. İlk açıklamalarımızda, bireyi eğitirken onu hep bir kültüre, gruba, yani topluma göre şekillendirmek istediğimizi laövİemiştik. Eğitimin bir sosyal kurum niteliği tofidıftuu. onun bir sosyal boyutunun

bulunduğunu belirtmiştik, Eğitimde davranışlar, tutumlar, değerler açısından bireyin önüne konulan model hep toplumun uygun gördüğü, çerçevesini, sınırlarını çizdiği bir modeldir.

Her öğretim düzeyinde, öğretmenleri bekleyen iki ana görev vardır: Birincisi bireyi psikolojik nitelikleri ile tanımak ve onda bireyselleşmeyi sağlamak; İkincisi de bireyin katılacağı sosyal grubu, toplumu tanımak ve çocuğun sosyalleşmesini sağlamaktır. Sosyalleşme toplumu tanıyabildiğimiz oran da gerçekleşebilir. Eğitimde genel olarak amaçları, ilkeleri, bireyde olmasını istediğimiz davranış özelliklerini toplum belirlemektedir.

Öte yandan eğitim toplumdaki kültürün sürekliliğini sağlayan, bir bakıma topluma yaşama gücü veren bir sosyal değerdir. Onun için eğitim bireysel olmaktan çok toplumsal bir kurum olarak değerlendirilmektedir. Toplum kendi varlığım, kültürünü eğitimin sosyal gücüne, başarısına bağlamaktadır.

Eğitim-toplum ilişkilerini inceleyen bir disiplin olarak Eğitim Sosyolojisi oluşturulmuştur. Eğitim sosyolojisi, eğitimin sosyal amaçlarını, eğitimle sosyal değişme, çevre, sosyal hareketlilik, tabakalaşma, sosyal kontrol, kültür vb. arasındaki bağıntıları sosyolojinin araştırma tekniklerini kullanarak inceler ve sosyal yapıya uygun eğitim sistemi oluşturmaya çalışır.

3. Eğitim Bilimi-Antropoloji İlişkisi: Antropoloji (İnsan Bilimi), insanın doğadaki yerini, evrimini, bir canlı varlık olarak özelliklerini, toplumsal ve kültürel yönlerini inceleyen bir sosyal bilimdir. Fiziksel antropoloji, insanın bedensel özelliklerini, bunlardaki değişimi, bedensel özelliklerle zihinsel (örneğin zekâ) yetenekleri arasındaki ilişkileri konu edinir. Bu bilgi dalı içinde insanlardaki ırk kavramı önemli bir yer tutar. Sosyal antropoloji (kültürel antropoloji) ise, hem bir kültür yaratan hem de bir kültür ürünü olan insanın oluşturduğu sosyo-kültürel çevreyi, kültürün evrimini, zenginleşmesini, toplumlar arası kültürel farklılıkları belirli yöntem ve tekniklerle araştırır, inceler. Sosyal çevre üzerinde iklimin, beslenmenin, yerleşmenin etkilerini saptamaya çalışır, çeşitli topluluklarda aile yapılan, örf ve âdetler incelenir.

Antropoloji, pedagojiye insanla ilgili olmak üzere çok değerli bilgiler vermektedir. Bu bilgiler, insanın bio-psiko-sosyal bir varlık olarak yetenekleri, yeterli ve yetersiz yönleri, insan gücünün sınırları, insanın doğuştan yetişkin bir varlık olmadığı, hazır sosyal tepkilere sahip bulunmadığı gibi konuları içermektedir. Burada fiziksel ve sosyal çevreye bağlı bir insanın nitelikleri ve bunların gelişmesinde eğitimin, kültürün işlevleri tartışma konusu olmaktadır. Bu nedenlerle eğitim bilimi insanın eğitilme gerekçesini ve zorunluluğunu antropolojinin verilerinde bulmaktadır. Özellikle sosyal antropoloji, insan-kültür, insan- ekoloji ilişkilerinde bize önemli ipuçları vermektedir. İnsanın çevreye uyum gücünün bilinmesi ve bunun eğitimde iyi değerlendirilmesi gerekir. Yukarıda belirttiğimiz kavram ve sorunlarla sosyal antropoloji içinde Eğitim Antropolojisi ilgilenmektedir.

4. Eğitim Bilimi-Ekonomi İlişkisi: Bilindiği gibi ekonomi, toplumsal ilişkiler içinde “ekonomik olay”, “ekonomik etkinlik” olarak nitelendirdiğimiz olayları ve bunlara bağlı insan ilişkilerini incelemektedir. Ekonomik olay da, ihtiyaçlarımızı karşılamak, yaşamımızı sürdürmek amacıyla mal ve hizmetlerin üretilmesi, değişimi, bölüşümü ve tüketilmesiyle ilgili insan eylemleridir.

Eğitim biliminin ekonomi ile ilişkileri iki noktada düğümlenmektedir.

a. Eğitim günümüzde eskiye oranla, gerek bireyler, gerekse devlet açısından çok masraflı, yaygın bir sosyal hizmettir. Devletin en büyük gider alanlarından biridir. Bu mali sorun da, eğitimin çağımızda yetişmek, bir meslek sahibi olmak açısından çok uzun sürmesi, bol araç*gereci, çeşitli binaları, laboratuvar ve atölyeleri, örgütlen gerekli kılmasından kaynaklanır, Teknik olarak eğitimin maliyet-verim analizlerinin yapılması, bu sorunlann ekonomik düzeyde (hem mikro, hem de makro ekonomi açısından) olumlu çözümlere kavuşturulması ve sosyo-ekonomik koşullara uygun gelir-gider politikalarının belirlenmesi gerekmektedir.

kavrama açıklık getirir, ulusal eğitim sistemlerinin oluşmasına vardım eder. Hiçbir eğitim sistemi yoktur ki, şu veya bu yönde belirli bir insan ve toplum anlayışını yansıtmasın, bir dünya görüşüne dayanmamış olsun.

Her şeyden önce eğitimde, ulusal ve kültürel bakımdan, yetiştirilecek yurttaşlar, bir “model insan” esas alınmakta ve onun nitelikleri ile donatılmaktadırlar. Eğitimle felsefenin kesiştiği noktalarda ilgili kavramları ve eğitimin felsefi temellerini bilgi dalı olarak, Eğitim Felsefesi incelemektedir.
Aydın KAYA
İzmir-2012
 
Top