• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Doğa-insan Çatışması

dderya

kOkOşŞ
V.I.P
DOĞA-lNSAN ÇATIŞMASI

Bilindiği gibi doğa-insan arasındaki ilişki, çelişki teknolojiyi yaratmıştır. İnsanın var olduğu andan günıimüze dek teknolojik gelişmeyi sağlayan güç, insanla doğa arasındaki çatışmadan, savaştan kaynaklanmıştır. İçinde yaşadığı doğa parçasının hava ve yerküresine ilişkin değişmelerine uyum sağlayan insan, yine içinde yaşadığı doğa parçasının olanaklarından yararlanarak beslenmesini, korunmasını sağlamıştır.

Öte yandan doğanın ısısından, ışığından, neminden, rüzgârından, fırtınasından, kasırgasından, yağmurundan, karından, gök gürültüsünden, şimşeğinden, yıldırımından, selinden, su baskınından, depreminden, depremin yol açtığı dev dalgaların yaptığı yıkımlardan, can kayıplarından korkan insan, doğa ve evren karşısında kendini beceriksiz, ezilmiş, güçsüz, güvensiz, yetersiz görmüş; bu durumların yarattığı kaygıdan, endişeden kurtulmak için doğaya egemen olmaya çalışmıştır.

İnsanın doğaya uyum sağlama ve egemen olma çabası teknolojik gelişmenin ilk ürünlerini vermiştir. İçinde yaşadığı doğanın bitkilerini kesmek, hayvanlarını avlamak için taştan türlü türlü araç ve gereçler yapan taş devri insanları, ilkel teknolojinin ilk adımlarını atmışlardır. Bir yandan teknolojik gelişmeyi sağlarken, öte yandan doğanın yapısını da değiştirmeye başlamışlardır.

Uygarlığın gelişmesiyle doğal yapmm değişmesi arasında denge ve düzen bozulduğunda, doğa içinde yaşayan insanlar için tehlikeli, zararlı bir ortam olmuştur.

İnsanlık tarihiyle başlayan insanla doğa arasındaki çatışma ve teknolojik gelişmeyle doğanın yapısının değişmesi arasındaki çelişme günümüzde de sürüp gitmektedir. İnsan doğada yaptığı değişikliklerle kendisi için yeni bir ortana oluşturur. İçinde yaşadığı doğa parçasının akarsuyundan, denizinden, gölünden, ağacından, çiçeğinden, meyvesinden, hayvanından, bitki örtüsünden, hava küresinden, taşından toprağından yararlanır. Bunları kendi yaşamını sürdürmek için kullanır. Beslenmesini, korunmasını, tarımını, üretimini yaşadığı doğa parçasına göre düzenler. Bu düzene uyum sağlar. Akarsuyun yolunu keser. Denizden balık tutar. Gölünden hız üretir. Ağacını kesip ev yapar. Meyvesini yer. Hayvanını avlar. Bitki örtüsünü bozup kent kurar. Taşından toprağından yol ¿yapar Böylece doğa insan etiyle değişmiş olur.

Ancak insanın değiştirdiği doğa kimi kez iklim değişikliği nedeni ile, kimii kez yeşil alanların yok olması, ya da akarsuların, derelerin, nehir yataklarının değiştirilmesi yüzünden doğal afetlere yol açar.

İlk insandan günümüze kadar sürüp gelen doğa-insan çatışmasının yarattığı kaygı ve korkuya, plansız kentleşmenin, sanayileşmenin, teknolojik gelişmenin yarattığı kaygılar, korkular eklenmiştir, özellikle teknolojik gelişmenin ürünü olan savaş araç ve gereçleri silahlar, kaygı çağının korkularına yol açmıştır.

20. yüzyılın başlarında patlayan I. Dünya Savaşı’na kadar, savaşlar sadece savaşan iki ülkeyi, hatta bu ülkelerin belirli alanda karşılaşan, belirli sayıda askerlerinden oluşan ordularını ilgilendiren bir sorunken daha sonra da II. Dünya Savaşı, bütün insanları, insanlığı kapsamı içine alan, dehşet ve korku salan bir sorun durumuna getirmiştir. II. Dünya Savaşı’nm sonlanmasında büyük etkisi olan atom bombası, atom savaşı korkusunun tohumlarını atmıştır. Bilgisayarın, güdümbilim, iletişim alanındaki gelişmelerin, savaş teknolojisine yansıması, olası bir savaşın insanlığın sonu olacağı beklentisini, dehşetini, korkusunu filizlendirmiş, geliştirmiş ve toplumların ortak sorunu olmuştur.

kaynak: Özcan Köknel, Kaygıdan Korkuya

Nâzım Hikmet atom bombasına karşı yazdığı ''Kız Çocuğu'' adlı şiirinde şöyle diyor:

Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.

Hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.

Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.

Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.

Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.

(1956)
 
Top