• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Cümlelerin Genel Özellikleri - Aöf Türk Dili ve Edebiyatı Dersleri

BeReNN

Alyam?
Özel üye
[h=2]dilimizdeki cümlelerin özellikleri - düz cümle nedir - devrik cümle nedir - ad tamlaması nedir - sıfat tamlaması nedir[/h]- Türkçenin cümle yapısında temel öğeler sonda bulunur. Cümlenin temel öğeleri özne ve yüklemdir. Dilimizde yüklemin sonda bulunduğu cümlelere düz cümle adı verilir.

Şiiri okurken önce anlamını düşündüm. Sonra harflerini, sözcüklerin istifine, dizelerin sıralanışına baktım. Bir dilde harflerin yan yana getirilmesiyle binlerce sözcük oluşuyor. Sonra da sözcüklerin yan yana getirilmesiyle milyonlarca cümle oluşuyor. Cümlelerin yan yana getirilmesiyle milyonlarca düşünce, duygu anlatılıyor. Yeryüzünde en büyük gücün ne olduğunu anlamak isteyenler, biraz şiir, biraz düzyazı okumalıdırlar. Bir kalemin milyarlarca askere komuta ettiğini anlamak, hem ürpertici hem güzel bir şey.

Bu paragrafta koyu renkte belirtilen sözcükler cümlelerin yüklemleridir. Yüklemler, cümlenin sonundadır. Başka bir deyişle, paragraftaki bütün cümleler, öğelerin dizilişine göre düz cümledir.

- Dildeki kurallar katı, değişmez değildir. Zamanla, çağın kültür anlayışının ya da konuşma dilinin etkisiyle, dilimizde yüklemi sonda olmayan cümleler de kullanılmaya başlamıştır. Bunlara devrik cümle adı verilir. Devrik cümleler genellikle sanatlı anlatımlarda ve günlük konuşmalarda kullanılır. Pek çok atasözümüz, deyimlerimiz de devrik cümle yapısındadır:

Güvenme varlığa, düşersin darlığa.
Besle kargayı, oysun gözünü.
Ele verir talkını, kendi yutar salkımı… örneklerinde olduğu gibi.

Bu örnekler, Türkçede temel öğelerin cümlenin sonunda olduğu genel kuralını değiştirmez.

- Dilimizde, cümlede özellikle belirtilmek istenen öğeler sona, yüklemin yanına getirilir.

Atatürk Samsun'a 1919'da çıktı.
Atatürk 1919'da Samsun'a çıktı.
Samsun'a 1919'da Atatürk çıktı.

Dikkat edin, çıktı yükleminin yanındaki öğe, o cümlede asıl anlatılmak istenendir.

- Yüklemden hemen önce gelen söz, cümlede asıl anlatılmak istenen öğedir.
- Cümlenin uzunluk ve kısalığı herhangi bir koşula bağlı değildir. Cümlenin boyutu anlatmak istediklerimizle ilgilidir.

Peki, Evet, Hayır, Oldu, Tamam, Var, Yok, Yapmış, Bitiyor, Yoo… gibi bir tek sözcükle de cümle kurarız ama her zaman böyle konuşmuyoruz.

Bir insanı sevmekle başlar her şey.

Bu cümle edebiyatımızın öykü ustası Sait Faik Abasıyanık'ın. Başka bir yazarımızdan, Halit Ziya Uşaklıgil'den de bir cümle alalım:

Bütün bunları eski, kırılmış bir aynadan aşırarak odasında ihtimamla muhafaza olunan el kadar bir parçada uzun uzun tetkik ederek hükmetmişti ki Ferhunde Kalfa öyle yabana atılacak biri değildi.

Günümüz edebiyatında bu ölçüde uzun cümlelerle pek karşılaşmıyoruz. Dil ve edebiyatta birçok yenileşme, sadeleşme hareketi ile cümle kavramının gelişmesi arasında büyük ölçüde bağlantı vardır.

- Anlatışta bir eksiklik olmadıkça yerine göre, cümlenin her öğesi düşebilir:

- Kaç yaşındasın oğlum?
- On bir… (yaşındayım.)
- Okula gittin mi?
- Hayır… (okula gitmedim.)

Öğelerinden bir ya da birkaçı söylenmemiş böyle cümlelere eksiltili (kesik) cümle adı verilir. “Armudun sapı, üzümün çöpü” atasözünde “Armudun sapı var, üzümün çöpü var.” demek isteriz, bunu belirtmeyiz. Bunun gibi deyimlerimizde de böyle yarım kalmış, tamamlanmamış anlatıma rastlanır:

Dostlar başından ırak (olsun). İki gözü iki çeşme (gibi olmuş ağlıyor).

Çağımızın büyük ressamı Picasso'nun İspanya iç savaşını anlattığı ünlü Guernica tablosunu gören komutanın öfke dolu: “Bunu siz mi yaptınız?” sorusuna Picasso'nun verdiği: “Hayır, siz!” yanıtı da bu tür bir cümledir. Cümleyi: “Siz yaptınız!” diye tamamlayabiliriz.

Eksiltili cümleleri ya anlatımı etkili kılmak istediğimizde ya da az sözle çok şey anlatmak için yeğleriz. Günümüzde bellekte kalıcı olma amacı, söyleyişte ekonomik olmayı getirmiştir. Reklamlarda, afişlerde, yazı başlıklarında, duyurularda… bunun örneklerini görürüz: İndirim, Ucuzluk, Satılık Ev… gibi.

- Cümlelerde açıklayıcı olmak amacıyla başka cümleler, sözler yer alabilir:

Yaşlı adam onu, kara kuru çocuğu, ağlayarak göğsüne bastırdı.
Kitap okuyanlardan biri, emekli öğretmen Zeki Bey, yerinden kalktı.
Yenikent'teki evlerine, özlemini çektikleri yere, dönmek istiyorlardı.

Bu cümlelerdeki iki virgül arasındaki söz öbeklerine arasöz denir. Arasözler temel cümlenin herhangi bir öğesi ya da bir öğenin açıklayıcısı olur. Arasöz olan sözcük ya da sözcük öbeği bir cümle niteliği göstermez. Yukarıdaki örnek cümlelerde koyu renkte belirtilen arasözleri inceleyiniz.

Yukarıda örneklenen cümlelerde arasözler, hangi öğelerin açıklayıcısıdır?

Yanıt: Bu soruyu yanıtlarken arasözleri yok sayarak temel cümleyi öğelerine ayırırız. Sırasıyla nesnenin, öznenin, dolaylı tümlecin yanıtlarını verdiyseniz doğru yanıtladınız.

Biz, görüyorsunuz, bu evi almak için neler çektik.
Onların da -köşelerinden ahkâm kesenleri belirtiyorum- utanmaları gerekir.

Bu cümlelerdeki açıklamalar cümle yapısında olduğu için bunlar ara cümledir. Aracümleler iki virgülle olduğu gibi iki kısa çizgiyle hatta ayraçla (parantez) yazılabilir.

Arasöz ve aracümleler temel cümleden hiç yoklarmış gibi çıkarılabilir, cümlenin yapısı bozulmaz.

- Yaşlılar köşelerinde sus pus olsun, diyorlar.
Atatürk “Yurtta barış, dünyada barış.” demiştir.
Kızım, sınava girmem de girmem, diye tutturdu.

Yukarıdaki cümlelerdeki koyu renkle belirtilen bölümler iç cümledir. Dikkat edilirse bu cümleler temel cümlelerin birer öğesidir. Bunlar çıkarılınca cümle bozulur.

Aşağıdaki cümleleri düz, devrik, eksiltili, ara, iç cümle olma özelliklerine göre inceleyiniz: Birşeyler yapan -her ne olursa olsun- insanları seviyorum. Bir de hiçbir şey üretmeyen insanlar var. Üretmez ama eleştirirler yapılanları. Biz geri kalmışız, derler hep. Onlar, benim en çok -gençlerin deyimiyle- “gıcık olduğum” insanlardır.

- Cümlelerde ya çekimli bir eylem ya da ekeylem almış ad soylu bir sözcükle, sözcük grubu yüklem görevindedir:

Her kuşak kendi yarattığıyla kişiliğini kanıtlar.
Her işi bırakıp onlara yardım etmiştik.
Dilim takılıyor bu ezgiye.

Bu cümlelerin yüklemleri (kanıtla-mak, yardım et-mek, dili takıl-mak) birer eylemdir. Bu eylemler kişi ve zaman ekleri almıştır. Yüklemi kişi ve zaman kavramı bildiren, çekimli bir eylemle oluşan cümlelere eylem cümlesi adı verilir.

- Tiyatronun en büyük gücü sözmüş. (Ad)
Eski Türk evlerinde tavan, sanki sanat eseriymiş. (Ad tamlaması)
Onlar, eski tüfektir. (Sıfat tamlaması)
Çocukları içinde en özverilisi oydu. (Zamir)
Cumhuriyet onun eseridir. (Zamirle kurulmuş tamlama)
Çocuklar böyledir işte. (Zarf)
Sen de annen gibisin. (Edat)
Ağzından en son çıkan derin bir “Ah!”tı. (Ünlem)

Yukarıdaki yüklemleri ad ya da ad soylu sözcükler ve onlarla yapılan tamlamalardan oluşuyor.

Yukarıda örneklenen cümleler yükleminin çeşidine göre ad cümlesidir. Yüklemi ad olan ya da ad soylu bir sözcükten oluşan cümlelere ad cümlesi adı verilir.

Bütün bu ad görevli sözcükler, sonlarına ekeylem ekleri alarak cümlede yüklem olmuşlardır. Adlara ve ad soylu sözcüklere eklenerek onları eylemleştirip cümlede yüklem görevine sokan zaman eklerine ekeylem adı verilir Ekeylem, eski bir i-mek eyleminin zaman anlamlı çekimlerini içerir. Bunlar, biri basit, üçü de bileşik olan dört zamandır.

Ekeylem, i-mek eyleminin geniş zaman anlamlı bir basit zamanını gösterir:

öğrenci – y – im
öğrenci – sin
öğrenci – (dir)
öğrenci – y – iz
öğrenci – siniz
öğrenci – (dir) – ler


- Aşağıdaki cümlelerin yüklemleri de eylemsilerden oluşmuş.

Yaşamak, var olduğunu duymakmış. (Adeylem-eylemlik)
Onun işi yalnız çocuk büyütmek değildi. (Adeylem-eylemlik)
Kitapta on beş öykü bulunmaktadır. (Adeylemin bulunma durumu)
Her başarı biraz daha yücelmedir. (Adeylem)
Bu gidiş, iyiye gidiş değil. (Adeylem)
Başarı, başaracağım, diyenindir. (diyen kişinin-sıfateylem-ortaç)

Tarih her zaman vardı, tarih bilinci ise yakın zamana dek yokmuş.
Ne güzel adları vardır köylerimizin.
Batı cephesinde yeni bir şey yok.

- Bu cümlelerin yüklemleri de var, yok sözcükleridir.

alıntı
 
Top