Hayata başlarken şartları hangimiz koyabiliyoruz ki..? Hadi şöyle bir hatırlayalım... İlk gözümüzü açtığımız günü değilde ilk sevgimizi hissettiğimiz günü..Evet ilk sevgi, karşılık beklemeden bizi sevenlerin sevgisini hisettiğimiz günü..
Ne kadar masumca söylerdik değil mi? İlk anne demeyi öğrendik sonra ise baba.
Anne, bizi doğuran, süt veren, biz ağladığımızda sabaha kadar uyamayan ve bizimle birlikte ağlayan oldu. İlk önce dedim ya anne demeyi öğrendik sevgilerin en yücesi içerisinde. Sonra biraz büyüdük.Bizi koruyan ve bizi destekleyen birine ihtiyacımız oldu., harçlıklarımızı alacak biz ne kadar büyüsekde onun yanında hep küçük olacak birini benimsedik. Ha bazen de biraz dayak yedik. Evet dayak yedik.Bizi biz yapan kişiliğimizi oluşturan o dayakları. Çoğumuz iç çekti bir büyüyüm ben sana gösteririm dercesine. Aslında daha o yaşlarda anlamalıydık her hatanın bir bedeli olduğunu ama biz anlayamadık … Evet bizi koruyan biri anneden sonra o iki kelime çıktı ağzımızdan baba… Belki bizim için bir şey ifade etmeyen sonradan dünyalara bedel olan iki kelimeyi öğrendik anne ve baba.
Sonra kıskançlıklığı öğrendik. Kardeşimiz oldu. Sonra o hep sevildi ya da biz sevildiğini zannettik. Ama yine yanıldık hayattaki üçüncü karşılıksız sevgimizdi biz onun değerini yine anlayamadık taki evden ayrılıp evleninceye kadar.
Sonra biraz daha büyüdük. Ve birazda uzaklaştık bu sevgilerden;çünkü artık bizim de sevgilerimiz vardı. Ya da sevgililerimiz. Eski sevgileri unutturdu yeni sevgilerimiz kendimiz de unutturduğu gibi...
Ve lise zamanlarımız bir çırpıda geldi. Nelerde yaşamıştık ve artık büyümüştük de. Artık o oyunları da oynamıyorduk yani çocukken hep oynadığımız yakan toplar, körebeler misali farkında değildik büyüdükçe sorumluluk alıyor içimizdeki çocuğu da öldürüyorduk. Derken lise aşklarımız o unutulmaz aşklarımız oldu. Hani ilk okuldaki ya da mahallemizdeki ilk aşkımızı da unutmuyorduk ama bu aşklar farklıydı nedense. Çünkü artık saf duygular yoktu çünkü büyümüştük. El ele tutuşmasını ve birini öpmesini öğrenmiştik. Ne güzel duyguydu tanrım o. Sanki dünya duruyor biz hareket ediyorduk. Sanki cennetin tüm güzelliğiyle bizimdi.
Sonra mı biraz daha büyüdük.
Çoğumuz bir üniversite okudu, bir çoğumuzda hayatın ayaklarımıza batan çakıl taşları üzerinde şimdiden yürümeye başlamıştı çünkü lisede bitmişti.
Belki bir çok arkadaşımız hayatının en güzel duygularını yaşıyordur.Baba oluyor,belki de yaşadığına pişman oluyordur ama büyüyorlardı işte.
Biz de büyüyorduk...
Deniz Dalbudak
Ne kadar masumca söylerdik değil mi? İlk anne demeyi öğrendik sonra ise baba.
Anne, bizi doğuran, süt veren, biz ağladığımızda sabaha kadar uyamayan ve bizimle birlikte ağlayan oldu. İlk önce dedim ya anne demeyi öğrendik sevgilerin en yücesi içerisinde. Sonra biraz büyüdük.Bizi koruyan ve bizi destekleyen birine ihtiyacımız oldu., harçlıklarımızı alacak biz ne kadar büyüsekde onun yanında hep küçük olacak birini benimsedik. Ha bazen de biraz dayak yedik. Evet dayak yedik.Bizi biz yapan kişiliğimizi oluşturan o dayakları. Çoğumuz iç çekti bir büyüyüm ben sana gösteririm dercesine. Aslında daha o yaşlarda anlamalıydık her hatanın bir bedeli olduğunu ama biz anlayamadık … Evet bizi koruyan biri anneden sonra o iki kelime çıktı ağzımızdan baba… Belki bizim için bir şey ifade etmeyen sonradan dünyalara bedel olan iki kelimeyi öğrendik anne ve baba.
Sonra kıskançlıklığı öğrendik. Kardeşimiz oldu. Sonra o hep sevildi ya da biz sevildiğini zannettik. Ama yine yanıldık hayattaki üçüncü karşılıksız sevgimizdi biz onun değerini yine anlayamadık taki evden ayrılıp evleninceye kadar.
Sonra biraz daha büyüdük. Ve birazda uzaklaştık bu sevgilerden;çünkü artık bizim de sevgilerimiz vardı. Ya da sevgililerimiz. Eski sevgileri unutturdu yeni sevgilerimiz kendimiz de unutturduğu gibi...
Ve lise zamanlarımız bir çırpıda geldi. Nelerde yaşamıştık ve artık büyümüştük de. Artık o oyunları da oynamıyorduk yani çocukken hep oynadığımız yakan toplar, körebeler misali farkında değildik büyüdükçe sorumluluk alıyor içimizdeki çocuğu da öldürüyorduk. Derken lise aşklarımız o unutulmaz aşklarımız oldu. Hani ilk okuldaki ya da mahallemizdeki ilk aşkımızı da unutmuyorduk ama bu aşklar farklıydı nedense. Çünkü artık saf duygular yoktu çünkü büyümüştük. El ele tutuşmasını ve birini öpmesini öğrenmiştik. Ne güzel duyguydu tanrım o. Sanki dünya duruyor biz hareket ediyorduk. Sanki cennetin tüm güzelliğiyle bizimdi.
Sonra mı biraz daha büyüdük.
Çoğumuz bir üniversite okudu, bir çoğumuzda hayatın ayaklarımıza batan çakıl taşları üzerinde şimdiden yürümeye başlamıştı çünkü lisede bitmişti.
Belki bir çok arkadaşımız hayatının en güzel duygularını yaşıyordur.Baba oluyor,belki de yaşadığına pişman oluyordur ama büyüyorlardı işte.
Biz de büyüyorduk...
Deniz Dalbudak