Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Yaşam...
Okunası Yazılar
Biz evlenince bir çift ayakkabı mı olacağız?
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="RUZG4R" data-source="post: 469252" data-attributes="member: 76942"><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Bu bir gelenekti,</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">gelinlik kız kulağını kapıya dayar dinlerdi..</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">genç kız kalbini kadere dayar beklerdi..</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Kapının pervazına dokununca, sivrilmiş bir kıymık elini hafifçe çizdi. Bir kaç kandamlası birikti, karardı ama akmadı. Küçük bir “ah” dedi ve sonra yuttu bu “ah”ı.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">İçeride bir dünya kurulduğunu biliyordu ama ya bu dünya kalbinin enkazı üstüne kuruluyorsa? Gittikçe sıkıntı bastı.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Holde dolanıyor, biraz sonra bitecek bir mahpusluğun geçmek bilmeyen son dakikalarını yaşıyordu. Kapıların hepsi asi bir gelin gibi, gri kilitleri boyunlarına takınmıştı.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Duvardaki resim çerçeveleri bu holün dış âleme açılan tek pencereleriydi sanki. Yarı karanlık bu yer belki altı metrekareydi ama içinde büyüttüğü evhamlar her kareyi doldurmaya yetiyordu.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Bir an ayakkabılara ilişti gözü. Çatlamış betonun üzerine çıkarılmış, birbirinden bağımsız ama birbirinin tamamlayıcısı bir çift ayakkabı… “karı-koca gibi” dedi içinden. Biri nereye giderse öteki de oraya gider; kâh biri öndedir, kâh diğeri… Biri tenden soyununca diğeri de soyunur, biri eskiyince diğeri de eskir ama nedense biri hep diğerinden önce delinir. Arkadan vuranı da çoktur, destek olanı da… “ayakkabı işte” dedi bir çifti tutup düzeltirken… Ayrı duran “iki” yi “bir” ledi, uçlarını aynı yöne çevirdi.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Gelen gencin ayakkabısıydı bunlar, biraz eskiceydi. Demek ki giyecek daha iyi bir ayakkabısı yoktu. Bunlara ihanet etmediğine ve hemen değiştirip atmadığına göre kanaatkâr birisidir diye düşündü…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Demek ki bir ucu <u>Hz. İsa’dandı</u>...</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Ayakkabı bağlarına takılmış ot tohumları çarptı gözüne birden. İçinden “öndeki yoldan değil arkadaki patikadan gelmiş” dedi. Evin önü asfalttı ve tüm mahalleli bu yolu kullanırdı. Kimse kestirme olan arazi yolunu sevmezdi. Sanki toprak ve çamur kendilerine çok uzakmış gibi kaçarlardı bu patikadan. Oysa o çok severdi bu yolu, yalnızlığını yolun iki tarafına saça saça yürürdü. Saçtığı yalnızlıklar toprağa karışırdı, kendisi felaha. “o yolu kullanmış” dedi. Bu tohumlar benim de eteğime yapışır her seferinde. Toprağı seviyor dedi ve minik bir gülümseme ekledi düşüncelerine..</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Demek ki bir ucu <u>Hz. Âdem’dendi.</u></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Bir ara kapı aralandı ve ellerini gördü misafirin. İri ve damar damardı elleri. Okumuş diyorlardı ama elleri neden yıpranmış acaba dedi içinden. Bu bir anlık bakışa perçinlenen resim; sanki bünyesinde mücadeleyi besliyordu. “Eller bulutlar gibi hafifse dokunmamıştır demire yahut küreğe; beyazsa ve kararmamışsa, ne mürekkep izinden nasip almıştır, ne de duvar sıvasından”. Çalışan o eller sıva karmış, mala tutmuş gibiydi…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Demek ki bir ucu <u>Hz. İbrahim’dendi.</u></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Şimdi sesini duyuyordu gencin, ağır ağır konuşuyordu. Kelimeleri; bir kemalat torbasına elini daldırıp seçer gibi alıyor ve dudaklarına yerleştiriyordu. Sesi ahenkliydi. “Kaba söz, kaba bir bedenden çığ gibi düşer, düştüğü yeri hayattan koparır. Katı ve sertçe söylenmiş her harf, diğer harflerden zifte batırılarak ayrılmıştır kenara. Serkeş bir dile değdiğine pişman olup ortasından kırılır nazlı elifler…” O çok nazikti. Sesi kuşdiline çarpıp dönüyor gibiydi..</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Demek ki bir ucu <u>Hz. Süleyman’dandı.</u></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Ne güzeldi dilinde En Sevgili..</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Efendimizden bahsediyordu. Kendiyle birlikte Efendimizin aşkını da getirmişti. Yastık örtüleri daha da beyazlamış, çiçekli danteller gülümsemişti. Cama meyleden sardunya, bir yaprağını bu tarafa çevirmişti. Sehpadan düşen tespih sanki vecde gelmişti. Efendimiz diline değmişti ya sanki tüm oda aydınlanmış, eşyaların özünde kandiller yanmıştı..</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Sevindi onun Efendisini sevdiğine..</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Demek ki bir ucu <u>Hz. Muhammed Mustafa’dandı. (sav)</u></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Methini çok duymuştu gencin ama yüzünü hiç görmemişti. “Boyu posu, kaşı gözü bir tavada eritmeli takva ölçeğine dökmeli dedi sessizce. Tüm beşerin gözlerini bir zindana hapsedip, hadi gönül gözlerinizi açın diye bağırmalı.”</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Kasları yavaş yavaş gevşiyordu nedense. “çok komik dedi biz şimdi evlenince bir çift ayakkabı mı olacağız?”, gülümsedi. Ben eteklerimi kapı eşiklerine değdirerek geçerken onun bir bakışından anlayacağım acıktığını ve o aynanın karşısında tıraş olurken bir bakışımdan anlayacak sofranın hazırlandığını.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Sonra bir anda açıldı kapı, az önce zindana kilitlediği gözlerin içinden sıyrılan o iki göz esaretten kaçıp çoktan yerleşmişti gencin yüzüne.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Bir an ruhunda yağmurlar başladı, midesinde bir dağ peydahlandı sanki dizleri sağa sola kayan ayaklarına hükmedemez oldu. Kafasını çevirdi, boynunu çevirdi, kaşlarını-ağzını-burnunu çevirdi ama gözlerini bir türlü çeviremiyordu. Kapıyı açan kimdi bilmiyordu, yine o bilinmeyen kişi kapıyı kapattı, gözleri de kapının sarı tahtasına kapandı… Dakikalardır dolanıp duran ayaklar o an sabit kaldı ve içinde yükselen dağın karları ağır ağır çözülmeye başladı… Bir koku vardı içinde… Kardelenler kokar mıydı?</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px"></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Güzellik;</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Hafif, esen bir rüzgâr gibi ferahlatıcı,</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Pürüzsüz bir denizde yansıyan ışık gibi sakin…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Ay gibi haledendi…</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Ve güzelliği çocukların ellerine bölüştürülen ekmek gibi sıcacıktı.</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">İşte o an anladı gencin;</span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">demek ki bu hali de <u>Hz. Yusuf’tandı…</u></span></span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Palatino Linotype'"><span style="font-size: 15px">Ve yine anladı ki o kıymık elini neden peşinen kanatmadı!</span></span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="RUZG4R, post: 469252, member: 76942"] [B][FONT=Palatino Linotype][SIZE=4]Bu bir gelenekti, gelinlik kız kulağını kapıya dayar dinlerdi.. genç kız kalbini kadere dayar beklerdi.. Kapının pervazına dokununca, sivrilmiş bir kıymık elini hafifçe çizdi. Bir kaç kandamlası birikti, karardı ama akmadı. Küçük bir “ah” dedi ve sonra yuttu bu “ah”ı. İçeride bir dünya kurulduğunu biliyordu ama ya bu dünya kalbinin enkazı üstüne kuruluyorsa? Gittikçe sıkıntı bastı. Holde dolanıyor, biraz sonra bitecek bir mahpusluğun geçmek bilmeyen son dakikalarını yaşıyordu. Kapıların hepsi asi bir gelin gibi, gri kilitleri boyunlarına takınmıştı. Duvardaki resim çerçeveleri bu holün dış âleme açılan tek pencereleriydi sanki. Yarı karanlık bu yer belki altı metrekareydi ama içinde büyüttüğü evhamlar her kareyi doldurmaya yetiyordu. Bir an ayakkabılara ilişti gözü. Çatlamış betonun üzerine çıkarılmış, birbirinden bağımsız ama birbirinin tamamlayıcısı bir çift ayakkabı… “karı-koca gibi” dedi içinden. Biri nereye giderse öteki de oraya gider; kâh biri öndedir, kâh diğeri… Biri tenden soyununca diğeri de soyunur, biri eskiyince diğeri de eskir ama nedense biri hep diğerinden önce delinir. Arkadan vuranı da çoktur, destek olanı da… “ayakkabı işte” dedi bir çifti tutup düzeltirken… Ayrı duran “iki” yi “bir” ledi, uçlarını aynı yöne çevirdi. Gelen gencin ayakkabısıydı bunlar, biraz eskiceydi. Demek ki giyecek daha iyi bir ayakkabısı yoktu. Bunlara ihanet etmediğine ve hemen değiştirip atmadığına göre kanaatkâr birisidir diye düşündü… Demek ki bir ucu [U]Hz. İsa’dandı[/U]... Ayakkabı bağlarına takılmış ot tohumları çarptı gözüne birden. İçinden “öndeki yoldan değil arkadaki patikadan gelmiş” dedi. Evin önü asfalttı ve tüm mahalleli bu yolu kullanırdı. Kimse kestirme olan arazi yolunu sevmezdi. Sanki toprak ve çamur kendilerine çok uzakmış gibi kaçarlardı bu patikadan. Oysa o çok severdi bu yolu, yalnızlığını yolun iki tarafına saça saça yürürdü. Saçtığı yalnızlıklar toprağa karışırdı, kendisi felaha. “o yolu kullanmış” dedi. Bu tohumlar benim de eteğime yapışır her seferinde. Toprağı seviyor dedi ve minik bir gülümseme ekledi düşüncelerine.. Demek ki bir ucu [U]Hz. Âdem’dendi.[/U] Bir ara kapı aralandı ve ellerini gördü misafirin. İri ve damar damardı elleri. Okumuş diyorlardı ama elleri neden yıpranmış acaba dedi içinden. Bu bir anlık bakışa perçinlenen resim; sanki bünyesinde mücadeleyi besliyordu. “Eller bulutlar gibi hafifse dokunmamıştır demire yahut küreğe; beyazsa ve kararmamışsa, ne mürekkep izinden nasip almıştır, ne de duvar sıvasından”. Çalışan o eller sıva karmış, mala tutmuş gibiydi… Demek ki bir ucu [U]Hz. İbrahim’dendi.[/U] Şimdi sesini duyuyordu gencin, ağır ağır konuşuyordu. Kelimeleri; bir kemalat torbasına elini daldırıp seçer gibi alıyor ve dudaklarına yerleştiriyordu. Sesi ahenkliydi. “Kaba söz, kaba bir bedenden çığ gibi düşer, düştüğü yeri hayattan koparır. Katı ve sertçe söylenmiş her harf, diğer harflerden zifte batırılarak ayrılmıştır kenara. Serkeş bir dile değdiğine pişman olup ortasından kırılır nazlı elifler…” O çok nazikti. Sesi kuşdiline çarpıp dönüyor gibiydi.. Demek ki bir ucu [U]Hz. Süleyman’dandı.[/U] Ne güzeldi dilinde En Sevgili.. Efendimizden bahsediyordu. Kendiyle birlikte Efendimizin aşkını da getirmişti. Yastık örtüleri daha da beyazlamış, çiçekli danteller gülümsemişti. Cama meyleden sardunya, bir yaprağını bu tarafa çevirmişti. Sehpadan düşen tespih sanki vecde gelmişti. Efendimiz diline değmişti ya sanki tüm oda aydınlanmış, eşyaların özünde kandiller yanmıştı.. Sevindi onun Efendisini sevdiğine.. Demek ki bir ucu [U]Hz. Muhammed Mustafa’dandı. (sav)[/U] Methini çok duymuştu gencin ama yüzünü hiç görmemişti. “Boyu posu, kaşı gözü bir tavada eritmeli takva ölçeğine dökmeli dedi sessizce. Tüm beşerin gözlerini bir zindana hapsedip, hadi gönül gözlerinizi açın diye bağırmalı.” Kasları yavaş yavaş gevşiyordu nedense. “çok komik dedi biz şimdi evlenince bir çift ayakkabı mı olacağız?”, gülümsedi. Ben eteklerimi kapı eşiklerine değdirerek geçerken onun bir bakışından anlayacağım acıktığını ve o aynanın karşısında tıraş olurken bir bakışımdan anlayacak sofranın hazırlandığını. Sonra bir anda açıldı kapı, az önce zindana kilitlediği gözlerin içinden sıyrılan o iki göz esaretten kaçıp çoktan yerleşmişti gencin yüzüne. Bir an ruhunda yağmurlar başladı, midesinde bir dağ peydahlandı sanki dizleri sağa sola kayan ayaklarına hükmedemez oldu. Kafasını çevirdi, boynunu çevirdi, kaşlarını-ağzını-burnunu çevirdi ama gözlerini bir türlü çeviremiyordu. Kapıyı açan kimdi bilmiyordu, yine o bilinmeyen kişi kapıyı kapattı, gözleri de kapının sarı tahtasına kapandı… Dakikalardır dolanıp duran ayaklar o an sabit kaldı ve içinde yükselen dağın karları ağır ağır çözülmeye başladı… Bir koku vardı içinde… Kardelenler kokar mıydı? Güzellik; Hafif, esen bir rüzgâr gibi ferahlatıcı, Pürüzsüz bir denizde yansıyan ışık gibi sakin… Ay gibi haledendi… Ve güzelliği çocukların ellerine bölüştürülen ekmek gibi sıcacıktı. İşte o an anladı gencin; demek ki bu hali de [U]Hz. Yusuf’tandı…[/U] Ve yine anladı ki o kıymık elini neden peşinen kanatmadı![/SIZE][/FONT][/B] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Ülkemizin kuzeyindeki deniz hangisidir? (bitişik yazınız)
Cevapla
Forumlar
Yaşam...
Okunası Yazılar
Biz evlenince bir çift ayakkabı mı olacağız?
Top