• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

BİR TELEFON, BİR LAPTOP VE SAKATATLAR

yilmaz27

Ne Mutlu Türküm Diyene
Site Yetkilisi
Süper Moderatör
AH, HATALI KUL!

BENİ SAKIN BIRAKMA!

SEN BANA HER AN LAZIMSIN EY HATALI KUL!

SEN OLMAZSAN BEN NE YAPARIM?!



AH, ACI BANA HATALI KUL, ACI BANA!

GEL, SOKUL, SOKUL DA Bİr ANLAMI OLSUN YAŞANTIMIN!



GEL DÜŞMANIM OL BENİM EY HATALI KUL!

GEL ÖLDÜREYİM, KIRAYIM DÖKEYİM SENİ, GEL!



BİR SIR VEREYİM Mİ SANA EY HATALI KUL?!

BİL Kİ SEN OLMAZSAN BEN DE OLAMAM, GEL!



***



"- Harika yazıyorsunuz!" diyordu kadın. "- Bu harika yazılar mükemmel bir ekip işi olmalı.

Çünki ancak birbiriyle "organizmaymışcasına bütünleşik çalışabilen beyinlerin ortak emeği" şu güzellikteki eserler ortaya çıkarabilir.

Hele de noktalaması iğrenç - kelime seçimleri berbat - cümle kurguları rezil - tasvirleri beş para etmeyen birsürü yazı garabetlerini okumuşsanız şu Facebook'ta;

inanın ruhu yenileniyor insanın sizlerin yazdıklarını okudukça. Tebrikler."…

Kelimelerin Sihirbazı (KS) bu iltifatı yapan kişiye kuru bir "Teşekkürler" yazdıktan sonra MSN konuşma balonunda, hemen gidip profilini inceledi. Resmine, çok süslü bir kapının önünde duran - kısa boylu - kırarmış saçları kirpi gibi kabarık - badem gözleriyle çakmak çakmak bakan bir ecnebiyi koymuştu kesin.

Çünki Türkçe yazmasına rağmen MSN'de, bir Türk olmadığı aşikardı.

"- Ama yanıldınız. Yazılar bana ait ve tek başımayım. Bu kadar beğendiğinize göre bütün yazılarımı geriye dönük olarak da okumuş olmalısınız. Günde sadece 1 uzun yazı 1 tane de özdeyiş kalitesinde pasajcık yazarım" şeklinde cevap verdi KS.

"- Aman Allah'ım. Bu inanılmaz! Fakat günde birtek yazı çok az. Daha fazla yazmalısınız" diyen kadına da, sırf makara olsun diye;

"- Ben çok fakir, yapayalnız biriyim. Dünyada hiçkimsem yok ve bilgisayarım dökülüyor. O birtek yazıyı hazırlamak bile bu PC ile, bütün günümü alıyor. Zaten bunu da bit pazarından aldım neredeyse bedavaya, çünki büyük ihtimalle çöpe atılmıştı. Daha çok yazı üretemediğim için sizden özür dilerim :(" şeklinde yanıt verip, tepkisini ölçmek istedi.

Kadının, "- Ben sana son model bilgisayarlar, cep telefonları, araba veya ev alırım. İnan ki bu dünyada artık yalnız değilsin, çünki ben varım!" biçiminde konuşmasıyla da şok olup;

"- İyi de, sen kimsin?" dedi...

Yahudiydi ve 50'li yaşlarındaydı anlattığına göre.

KS'yi kocasının yanından bile rahat rahat arayabilecek modernlikte(!) bir "kalburüstü zenginlikleri" vardı. Sesi ise paket paket sigara tüketmiş de çatlamışcasına geliyordu cep telefonundan, ve "yapayalnız bir adam olan KS'ye" sunduğu şeyler, "sadece yazılarına istinaden bulunduğu vaatler" ışıl ışıldı.

Gözleri kamaşan KS, insanda varolan ve 5 duyunun yardımını asla gereksinmeyen bir duygu sistemini, yani, "sezgilerini" hemen harekete geçirip;

normal bir insan bu söylemlere "Sorma kişinin aslını, sohbetinden bellidir" diyebilecekken, ve o süslü vaadlerin ardından koşabilecekken;

"Otu çek köküne bak! Şu kadının ataları değil miydi Hz. Musa'yı çileden çıkarıp da başına türlü türlü işler açan? Hatta Tanrı tarafından lanetlenip damgalanan?" diye düşünüp, zaten pırt pırt araya girip sahneye fırlayan DevilofHacker'e havale etti kadın hakkında istihbarat yapma ve neyin nesi olduğunu anlama işini.

Gerçekleri gözüyle "duyup", kulaklarıyla "gördüğündeyse";
panikten, neredeyse birdaha takmamacasına çekiverecekti PC'nin fişini...

KS'nin kullandığı bilgisayar sistemi, kapalı bir mekana gönderilen bir ışın demetinin yansımaları üzerindeki kesintilerden dolayı oluşan titreşimlerden "ses sinyali" elde edebilecek profesyonellikteydi.

En ilginç olan da, kadının kullandığı Laptop'un yanısıra, kapalı bile olsalar sabit veya cep telefonlarını da kısa birsüre sonra "dinlenebilir" hale getirişiydi DoH'un.


İlk kez 1992 yılında kullanılan "İnternette sörf" tabirini;

"içinden elektrik akımı geçen herşeyde ve heryerde sörf" haline dönüştürebilen DoH'a, "Yazılar yazarım Faceook'da, ve bizim tavuk bir yumurta yumurtlamış olur, ki, onu da 7 mahalle duyar.

DoH'un kısrağı küheylan doğurur da hiç sesi çıkmaz be :D" diyerekten takdir edip;

"ihtiyaç halinde, iş becerir olmak erdemli olmanın önüne geçebiliyormuş" fikrini birkez daha ispatlayan DoH'u uğurlayıp, kadını ve kocasıyla birlikte yedikleri haltları izlemeye-dinlemeye başladı...

Düzenbaz - sahtekar - namert oluşu kadar, para için yapmayacağı kötülüğün olmadığı her hareketinden belli oluyordu kadının kocasının. KS herşeyi kadının laptopuna bağlantı kurarak izleyebiliyordu, ve o laptop 7 adet izleme kamerasını takip imkanı veriyordu kadına. O kameralardan birisi, orta yerinde iki tane büyük mermer masa bulunan - heryeri cilalı ve tertemiz görünen - doktor muayenehanesi ya da ameliyathanesini andıran, kocaman bir odayı göstermekteydi.

Laptoptaki kapalı devre kamera sistemi, o devasa mekandaki her sahneyi en rahat görülecek şekilde veriyordu.

Dikkate değer en önemli şey ise; her odada ayna/cam şeklinde gözetleme pencerelerinin oluşu ve üstü başı tiftik tiftik - saçı sakalı birbirine karışmış - çıplak ayaklarındaki tırnakları çapaya dönmüş bir adamın, gözünü duvardaki büyük saatten hiç ayırmadan bir pencereden öbürüne, çılgıncasına çarpan yüreğine habire bıçak yercesine koşturuşu ve hiç soluk almadan haykırışıydı.

Bazı şeyleri Kelimelerin Sihirbazı biraz sonra anladı...



İnternet aleminde çok bilinen ve sık kullanılan; esası; websayfalarının görünümlerini birebir taklit ederek, link kısayollarına tıklandığında o sahte sayfaya yönlenen, ve adres çubuğunu (URL - Uniform Resource Locator) kontrol etmeyen kullanıcıların, başta kullanıcı bilgilerini sonra da şifre - kredi kartı numaralarını ve özel nesi varsa çalmak amacıyla oluşturulmuş tehdit türüne Kimlik Avı (Phishing) denir, ve bu yöntem "karanlıkta uçan bir ok misali" en acemi hackerlar - lamerlerce dahi kullanılsa, sahibine mutlaka kurbanlar getirir.

Bu sayede de, sanal ortamdaki yıkıcılığı hiç de küçümsenmeyecek şekilde kullanıcıların herşeyi ele geçirilir ve geçici de olsa hayatı zindana çevrilir.

Fakat bu yahudi ekip, "gerçek yaşamlar çalma" üzerine profesyoneldi ve KS'nin ekranda izledikleri tüyler ürperticiydi...

Sokaklarda yaşayarak çöplerden bulduğu şeylerle karnını doyuran düşkün adam;

ansızın karşısına çıkıp da onu lüks bir restorana götürerek envai çeşit sıcak yemek yeme fırsatı sunan; bunu da günlerce - haftalarca - aylarca tekrarlayıp güvenini kazanarak "sınırsız bir sevgiyi köküne kadar hakettiğini düşünerek", böylelikle de kendini ona kayıtsız şartsız teslim etmekte en ufak bir sakınca görmeden;

ancak, hayat içinde rastgele hatta paspal giyinen insanların bile "takım elbise ve kravatla" dolaşanlardan daha fazla parası olabileceğini defalarca tecrübe etmişken, yine bu takım elbiselilerin içinden de;

"caniliğin en üst mertebelerine ulaşmış ve sessizliklerinden ürkülmesi gerekenlerin de çıkabileceğini" hiç düşünmeden;

malikanenin şu mahzeni andıran karanlık odasındaki mermer masaya yatırılıp, sıkı sıkıya bağlanmış haldeyken, kendisini oraya bağlayıp da tıbbi malzemeleri almaya giden çirkin suratlı insanların yaklaşan ayak seslerini duydukça;

herbir ayak sesinin alınyazısını ortadan ikiye bölüverecek birer tehlike çanına dönüştüğünü hissedebiliyor ama artık haykıramıyordu.

Tek yapabildiği; cerahatli ve patlak dudaklarından kesik kesik soluyarak yalvarışlarını ortaya dökmek, ve bunların da beyinlerinde bir sivrisinek vızıltısı kadar iz bırakmadığından emin olduğu şu garip insanları etkilemesiyle serbest kalıp kaçabilmeyi ummaktı.

Kısa bir süre sonra yan tarafındaki mermer masaya da birini getirdiler, ki, teninin beyazlığından bile anlamak mümkündü gayet zengin - sosyete olduğunu.

Saray odalarında, güneş görmeden büyümüş, yaşatılmıştı.

Onu da ameliyata hazırlıyordu şu koşuşup duran ve arapçayı andıran dille konuşan azrailleri. Fakat bizim zavallı düşkün tabii ki İbranice konuşulduğunu bilemezdi.

Gözlerindeki parlaklıklar "eline dolgun bir av geçirmiş çakallarınkini" andırırken, ve O onlara sadece yalvaran bakışlarla bakabilirken;

başucuna gelip de ellerini mermer masaya dayayarak belden aşağısı çırılçıplak haldeyken, ve şahane edası ise şu ölümcül halinde bile onda da afet etkisi yaratmışken, attığı kahkahasını duyduğunda o "sözde iyiliksever kadının", zavallı kalbinin felce uğradığını sandı.

Çünki kocasına, "- Hadi sok şunu içime aşkım, ameliyat başlamak üzere, sok aletini böbreklerime kadar, hadi, oohhh!" diyordu.

KS afallamış kalmıştı kamerada izlediklerinden dolayı.

Ne yani; durumu olduğu gibi kabullenmekten başka yapabileceği birşeyi olmayan, ve kellesi koltuğundayken, hayatı şu cadalozun ellerine teslim edilmiş haldeki adamın çelimsiz bedeninde yılan misali dolaşıp da tüylerini diken diken eden buz gibi parmakların sahibi doktor müsveddesininin de gözleri önünde, böbrek - dalak - ciğer - kornea ve daha işe yarar hangi organı varsa kesilip çıkarılırken;

ve tarifi imkansız azaplardan kurtulmak için "beklediği ecelin çabuk gelmesi adına dualar ederken", ölümlerden ölüm beğenme şansı bile olmayan şu zavallı adamın;

telefonda KS ile konuşurken takındığı candan - sevimli - etkili ve karşısında akan suları durduracak halinin altında bir şeytanı barındıran o kadın "kendisini kocasına becerttirerek" keyif mi alacaktı?

Yaşattığı vahşetle "tüyler ürpertici bir sonla" şu dünyaya veda edecek adamın kanlar içindeki o doğranmış hali ona hiç "herhangi bir çeşit" pişmanlık yaşatmayacak mıydı???

Bütün vücuduna hücum etmiş olan ve "stres hormonu" olarak tanımlanan kortisol'un etkisiyle DoH'u dürttü KS panikle.

"Bu böyle devam etmemeli! Gammaz olmasa tilki pazarda gezermiş DoH!
Çabuk birşeyler yap, çabukkk! :("...

Klavyeyi alan DoH, koordinatlarını belirlediği villanın adresini ve orada o an yaşanılanları hem o bölgedeki hem de bütün ülkedeki Emniyet Müdürlüklerine "Acil" ön belirteciyle işaretlenmiş şekilde mail attı.

Yahudi kadının laptopundaki kendine ait bütün izleri silmeyi de unutmadı.

Çünki büyük ihtimalle dakikalar sonra, o villayı güvenlik güçleri basacaklardı.

Ertesi günkü bütün ulusal gazeteler;

organ nakli olayını mafyavari yöntemlerle gerçekleştirmeyi alışkanlık haline getirmiş, ve daha önce de büyük bir baskınla suçüstü enselenmiş olan doktorun "son kurbanına" kıyacağı, ve organlarını zengin bir yahudi fabrikatöre takacağı esnada yakalandığını;

korkudan konuşamaz haldeki bir yoksulun kurtarıldığını, doktora finansal ve sosyal çevre sağlayan bir karı kocanın da adliyeye sevkedildiğini yazıyordu…

Fakat sürmanşet veya manşetleri süsleyen o haberde;
güvenlik güçlerine gönderilen binlerce ihbar eposta'sı ve kaynağı konusunda tek kelime bile yoktu...


***alinti Kelimelerin Sihirbazi
 
Top