Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Yaşam...
Hikayeler / Efsaneler
Bir (Hıristiyan) Misyonerin günlüğü
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="chocolatequeen" data-source="post: 38034" data-attributes="member: 2151"><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">8 Temmuz</span></p><p><span style="color: Blue">İşte Türkiye'deyim; bölge sorumlusu Tommy arkadaşla havaalanından kalacağımız eve giderken hayli uyarıcı bilgiler aldım; </span></p><p><span style="color: Blue">"Hemen başlama, biraz sağını solunu tanımalısın; Türkler acayip bir millettir" </span></p><p><span style="color: Blue">filan diye bir şeyler söyledi, ama aldırış etmedim. Bir dakika bile zayi edilmemeli; </span></p><p><span style="color: Blue">görev kutsal, görev ağır. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">9 Temmuz</span></p><p><span style="color: Blue">Tommy'nin yanıldığı açık; bugün ilk tebliğimi yaptım bile. </span></p><p><span style="color: Blue">Adam parkta öylece oturuyordu. </span></p><p><span style="color: Blue">Söylediğim her şeyi gülümseyip başıyla tasdik ederek saatlerce dinlerken </span></p><p><span style="color: Blue">ruhumun göklere değdiğini hissetmiştim. Bizi seyreden simitçi, sonradan o </span></p><p><span style="color: Blue">adamın sağır olduğunu söyleyince biraz moralim bozuldu ama olur öyle </span></p><p><span style="color: Blue">şeyler. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">11 Temmuz </span></p><p><span style="color: Blue">Üçüncü gün; Tommy hâlâ "erken henüz" diye ısrar ediyor. </span></p><p><span style="color: Blue">Mânâsız bir ısrar bu; kurtulması gereken o kadar çok ruh var ki burada. </span></p><p><span style="color: Blue">Çorap almaya inmiştim semt pazarına. Nasıl oldu anlamadım ama eve dönerken </span></p><p><span style="color: Blue">artık benim altılı çelik tencere takımım vardı. </span></p><p><span style="color: Blue">Önemli değil, tencere gerekli bir araç nasıl olsa. Tencereci arkadaşa </span></p><p><span style="color: Blue">müjdeyi tebliğ ettim. </span></p><p><span style="color: Blue">"Ayıpsın abi, Hazreti İsâ' ya can fedâ." dedi, ben ağladım. </span></p><p><span style="color: Blue">Söz verdi, pazar toplantılarına gelecek; hatta bana bir adres bile verdi. </span></p><p><span style="color: Blue">O adrese gidersem bir sürü insanı misyona katabilirmişim. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">21 Temmuz </span></p><p><span style="color: Blue">Tommy hâlâ "gitme, bak karışmam" diyor; işte bu aşırı </span></p><p><span style="color: Blue">ihtiyatkârlık yüzünden buralarda İsa'nın mesajı yeterince bilinmiyor zaten. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">Gittim; şehrin kenarında kalabalık bir mahallede bir apartmanın altıncı </span></p><p><span style="color: Blue">katına çıktım. İçeride bir hayli erkek vardı; beni içeri aldılar, </span></p><p><span style="color: Blue">mobilyasız bir salona geçtik. Çay getirdiler; hatır sordular. Tam lâfa başlarken biri parmağıyla "sus" işareti yaptı. İçeriden yaşlıca bir adam çıkıp salona gelince herkes gibi ben de ayağa kalktım. Sonra adam konuşmaya, bir nevi vaaz vermeye başladı. şöyle </span></p><p><span style="color: Blue">bir dinledim; eh fena şeyler değil. Toplantıdan sonra herkes birbirine </span></p><p><span style="color: Blue">sarıldı, yeniden çay ikram edildi. Burayı sevdim, yarın da geleceğim. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">2 Ağustos </span></p><p><span style="color: Blue">Yine aynı şeyler oldu; bir ara fırsat bulup salondaki arkadaşları </span></p><p><span style="color: Blue">misyona kazandırayım dedim. Tam "İsa" demiştim ki, ihtiyar vaiz </span></p><p><span style="color: Blue">"İsa dedin de aklıma geldi." deyip çok tatlı bir bahis açtı. </span></p><p><span style="color: Blue">Öyle güzel anlatıyor ki başladım ağlamaya. Zor teselli ettiler; sonra </span></p><p><span style="color: Blue">ortaya sofra geldi. Yemek yedik. Kuşbaşılı pilav nefisti; hele cacık! </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">12 Ağustos </span></p><p><span style="color: Blue">Tommy beni tesbihle oynarken yakaladı. "Nereden buldun" </span></p><p><span style="color: Blue">diye sıkıştırıyor. "Dükkanın birinden aldım." dedim. Tesbih bana iyi </span></p><p><span style="color: Blue">geliyor, meditasyon yerine geçiyor. Bir tane de Tommy'e mi alsam? </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">6 Eylül </span></p><p><span style="color: Blue">Bugün hep birlikte camiye gittik. "Bakayım" dedim burada neler </span></p><p><span style="color: Blue">yapıyorlar, nasıl ibadet ediyorlar. Mecit diye bir temiz yüzlü arkadaşım </span></p><p><span style="color: Blue">var cemaatten. </span></p><p><span style="color: Blue">Bana abdest almayı öğretti caminin avlusunda. Tuvaletleri pek temiz değil </span></p><p><span style="color: Blue">Ama abdest çok güzel bir olay. Fırsatını kolluyorum; bunların hepsini Protestan etmezsem bana da Mahmut demesinler! </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">16 Eylül </span></p><p><span style="color: Blue">"Nereden çıktı bu Mahmut?!" diye çıldırdı Tommy. "Kod adım." dedim. </span></p><p><span style="color: Blue">Anlamadı. Anlamaz tabii. Ben ne yaptığımı biliyorum. şimdilik sesimi </span></p><p><span style="color: Blue">çıkarmıyor, toplantılara muntazaman devam ediyorum; ezan okununca "Hadi camiye gidelim Mahmut" diyorlar, gidiyorum. "Neler okuyorsunuz fısır fısır?" diye sordum. Öğrettiler. Fatiha çok güzel bir sûre. Tommy'e de öğretmeliyim. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">1 Ekim </span></p><p><span style="color: Blue">Tommy beni evden atmaya kalkıştı dün. "Seni kandırıyorlar,Müslüman </span></p><p><span style="color: Blue">yapacaklar enayi." diye çıkıştı. İtiraz ettim, "Ben bunların içyüzünü öğrenmeye çalışıyorum Pastör Tommy." dedim. </span></p><p><span style="color: Blue">"Sırlarını öğrendiğim an, bunları sürü halinde önüme katıp Sarayburnu' ndan </span></p><p><span style="color: Blue">denize sokup cümlesini birden çatır çatır vaftiz etmezsem bana da Mahmut demesinler." dedim. "Çık dışarı aptal." </span></p><p><span style="color: Blue">diye kovdu beni. Misyondan gelen aylığımı da kesti. Vermezse vermesin, </span></p><p><span style="color: Blue">cemaatteki arkadaşlar aralarında para toplayıp verdiler. Geceyi ucuz bir otelde geçirdim. Bugün Mecit'in evine taşınıyorum. </span></p><p><span style="color: Blue">Az kaldı az.. Dayan oğlum Mahmut! </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">6 Kasım </span></p><p><span style="color: Blue">Mecit benim için istihareye yatmış; "Yeşil gördüm Mahmut." dedi, "Nurlar </span></p><p><span style="color: Blue">içindeydin, hidâyet nasip oldu sana ne mutlu." dedi. Tabii aldırış etmiyorum, fakat hoşuma gitmedi de değil. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">9 Kasım </span></p><p><span style="color: Blue">Bugünlerde cemaate İngilizce dersleri vermeye başladım; sabah namazını </span></p><p><span style="color: Blue">topluca edâ ettikten </span></p><p><span style="color: Blue">sonra kuşluk vaktine kadar ders veriyorum. Kuşlukla öğle arasında tefsir </span></p><p><span style="color: Blue">dersleri yapıyoruz. </span></p><p><span style="color: Blue">Beni artık iyice kendilerinden zannediyorlar. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">21 Kasım </span></p><p><span style="color: Blue">Yeni damat olduğum için dört günden beri günlük yazamadım. Mecit'in </span></p><p><span style="color: Blue">teyzesinin kızı Sabiha ile nikahlandık dün. Nikâhımızı Saadettin Hoca </span></p><p><span style="color: Blue">kıydı sağ olsun. </span></p><p><span style="color: Blue">Sünnet dediğin ise sinek ısırığı gibi bir şey zaten, çabucak geçti. Bu </span></p><p><span style="color: Blue">sabah yolda Tommy </span></p><p><span style="color: Blue">ile karşılaştık. "Kiliseye yazdım, seni defterden sildiler." dedi. </span></p><p><span style="color: Blue">Güldüm, hâlâ o bayatlamış misyoner kafası işte. Benim din değiştirdiğimi </span></p><p><span style="color: Blue">sanıyor gerzek. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">Halbuki ben... </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">28 Kasım </span></p><p><span style="color: Blue">Ne kadar üzgünüm. Mecit, "Nasip değilmiş, seneye gidersin" diyor. </span></p><p><span style="color: Blue">Hac kayıtları kapanmışmış. İstesem ecnebi pasaportumla Mısır üzerinden </span></p><p><span style="color: Blue">vize alır </span></p><p><span style="color: Blue">giderim, ama ben olayı içeriden, herkesle bütün mü'minlerle birlikte </span></p><p><span style="color: Blue">yaşamak istiyorum </span></p><p><span style="color: Blue">oysaki. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">19 Aralık </span></p><p><span style="color: Blue">Sabiha ile teheccütten sonra Yaşar Hoca mevzusu geçti aramızda. </span></p><p><span style="color: Blue">Yav bu Yaşar Nuri Hoca iyi adam hoş adam fakat ne bileyim çok modern bir </span></p><p><span style="color: Blue">duruşu var gibi sanki; </span></p><p><span style="color: Blue">hani, "İslâm'ı en iyi ben bilirim" şeklinde bir dayılanma. </span></p><p><span style="color: Blue">Öğleden sonra yayıncımla sözlü anlaşma yaptık; ilk eserim iki ay sonra </span></p><p><span style="color: Blue">çıkıyor: </span></p><p><span style="color: Blue">"İslâm'ın selefî boyutlarına dinamik bakışlar". </span></p><p><span style="color: Blue">Yayıncım, "fiyatı iki lira yaparsak üç yüz bin satarız." diyor. </span></p><p><span style="color: Blue"></span></p><p><span style="color: Blue">"HAMD OLSUN"</span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="chocolatequeen, post: 38034, member: 2151"] [COLOR="Blue"] 8 Temmuz İşte Türkiye'deyim; bölge sorumlusu Tommy arkadaşla havaalanından kalacağımız eve giderken hayli uyarıcı bilgiler aldım; "Hemen başlama, biraz sağını solunu tanımalısın; Türkler acayip bir millettir" filan diye bir şeyler söyledi, ama aldırış etmedim. Bir dakika bile zayi edilmemeli; görev kutsal, görev ağır. 9 Temmuz Tommy'nin yanıldığı açık; bugün ilk tebliğimi yaptım bile. Adam parkta öylece oturuyordu. Söylediğim her şeyi gülümseyip başıyla tasdik ederek saatlerce dinlerken ruhumun göklere değdiğini hissetmiştim. Bizi seyreden simitçi, sonradan o adamın sağır olduğunu söyleyince biraz moralim bozuldu ama olur öyle şeyler. 11 Temmuz Üçüncü gün; Tommy hâlâ "erken henüz" diye ısrar ediyor. Mânâsız bir ısrar bu; kurtulması gereken o kadar çok ruh var ki burada. Çorap almaya inmiştim semt pazarına. Nasıl oldu anlamadım ama eve dönerken artık benim altılı çelik tencere takımım vardı. Önemli değil, tencere gerekli bir araç nasıl olsa. Tencereci arkadaşa müjdeyi tebliğ ettim. "Ayıpsın abi, Hazreti İsâ' ya can fedâ." dedi, ben ağladım. Söz verdi, pazar toplantılarına gelecek; hatta bana bir adres bile verdi. O adrese gidersem bir sürü insanı misyona katabilirmişim. 21 Temmuz Tommy hâlâ "gitme, bak karışmam" diyor; işte bu aşırı ihtiyatkârlık yüzünden buralarda İsa'nın mesajı yeterince bilinmiyor zaten. Gittim; şehrin kenarında kalabalık bir mahallede bir apartmanın altıncı katına çıktım. İçeride bir hayli erkek vardı; beni içeri aldılar, mobilyasız bir salona geçtik. Çay getirdiler; hatır sordular. Tam lâfa başlarken biri parmağıyla "sus" işareti yaptı. İçeriden yaşlıca bir adam çıkıp salona gelince herkes gibi ben de ayağa kalktım. Sonra adam konuşmaya, bir nevi vaaz vermeye başladı. şöyle bir dinledim; eh fena şeyler değil. Toplantıdan sonra herkes birbirine sarıldı, yeniden çay ikram edildi. Burayı sevdim, yarın da geleceğim. 2 Ağustos Yine aynı şeyler oldu; bir ara fırsat bulup salondaki arkadaşları misyona kazandırayım dedim. Tam "İsa" demiştim ki, ihtiyar vaiz "İsa dedin de aklıma geldi." deyip çok tatlı bir bahis açtı. Öyle güzel anlatıyor ki başladım ağlamaya. Zor teselli ettiler; sonra ortaya sofra geldi. Yemek yedik. Kuşbaşılı pilav nefisti; hele cacık! 12 Ağustos Tommy beni tesbihle oynarken yakaladı. "Nereden buldun" diye sıkıştırıyor. "Dükkanın birinden aldım." dedim. Tesbih bana iyi geliyor, meditasyon yerine geçiyor. Bir tane de Tommy'e mi alsam? 6 Eylül Bugün hep birlikte camiye gittik. "Bakayım" dedim burada neler yapıyorlar, nasıl ibadet ediyorlar. Mecit diye bir temiz yüzlü arkadaşım var cemaatten. Bana abdest almayı öğretti caminin avlusunda. Tuvaletleri pek temiz değil Ama abdest çok güzel bir olay. Fırsatını kolluyorum; bunların hepsini Protestan etmezsem bana da Mahmut demesinler! 16 Eylül "Nereden çıktı bu Mahmut?!" diye çıldırdı Tommy. "Kod adım." dedim. Anlamadı. Anlamaz tabii. Ben ne yaptığımı biliyorum. şimdilik sesimi çıkarmıyor, toplantılara muntazaman devam ediyorum; ezan okununca "Hadi camiye gidelim Mahmut" diyorlar, gidiyorum. "Neler okuyorsunuz fısır fısır?" diye sordum. Öğrettiler. Fatiha çok güzel bir sûre. Tommy'e de öğretmeliyim. 1 Ekim Tommy beni evden atmaya kalkıştı dün. "Seni kandırıyorlar,Müslüman yapacaklar enayi." diye çıkıştı. İtiraz ettim, "Ben bunların içyüzünü öğrenmeye çalışıyorum Pastör Tommy." dedim. "Sırlarını öğrendiğim an, bunları sürü halinde önüme katıp Sarayburnu' ndan denize sokup cümlesini birden çatır çatır vaftiz etmezsem bana da Mahmut demesinler." dedim. "Çık dışarı aptal." diye kovdu beni. Misyondan gelen aylığımı da kesti. Vermezse vermesin, cemaatteki arkadaşlar aralarında para toplayıp verdiler. Geceyi ucuz bir otelde geçirdim. Bugün Mecit'in evine taşınıyorum. Az kaldı az.. Dayan oğlum Mahmut! 6 Kasım Mecit benim için istihareye yatmış; "Yeşil gördüm Mahmut." dedi, "Nurlar içindeydin, hidâyet nasip oldu sana ne mutlu." dedi. Tabii aldırış etmiyorum, fakat hoşuma gitmedi de değil. 9 Kasım Bugünlerde cemaate İngilizce dersleri vermeye başladım; sabah namazını topluca edâ ettikten sonra kuşluk vaktine kadar ders veriyorum. Kuşlukla öğle arasında tefsir dersleri yapıyoruz. Beni artık iyice kendilerinden zannediyorlar. 21 Kasım Yeni damat olduğum için dört günden beri günlük yazamadım. Mecit'in teyzesinin kızı Sabiha ile nikahlandık dün. Nikâhımızı Saadettin Hoca kıydı sağ olsun. Sünnet dediğin ise sinek ısırığı gibi bir şey zaten, çabucak geçti. Bu sabah yolda Tommy ile karşılaştık. "Kiliseye yazdım, seni defterden sildiler." dedi. Güldüm, hâlâ o bayatlamış misyoner kafası işte. Benim din değiştirdiğimi sanıyor gerzek. Halbuki ben... 28 Kasım Ne kadar üzgünüm. Mecit, "Nasip değilmiş, seneye gidersin" diyor. Hac kayıtları kapanmışmış. İstesem ecnebi pasaportumla Mısır üzerinden vize alır giderim, ama ben olayı içeriden, herkesle bütün mü'minlerle birlikte yaşamak istiyorum oysaki. 19 Aralık Sabiha ile teheccütten sonra Yaşar Hoca mevzusu geçti aramızda. Yav bu Yaşar Nuri Hoca iyi adam hoş adam fakat ne bileyim çok modern bir duruşu var gibi sanki; hani, "İslâm'ı en iyi ben bilirim" şeklinde bir dayılanma. Öğleden sonra yayıncımla sözlü anlaşma yaptık; ilk eserim iki ay sonra çıkıyor: "İslâm'ın selefî boyutlarına dinamik bakışlar". Yayıncım, "fiyatı iki lira yaparsak üç yüz bin satarız." diyor. "HAMD OLSUN"[/COLOR] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
Sarı kırmızı renkleri ile ünlü futbol takımımız?
Cevapla
Forumlar
Yaşam...
Hikayeler / Efsaneler
Bir (Hıristiyan) Misyonerin günlüğü
Top