• Merhaba Ziyaretçi.
    "Hoşgeldin sonbahar "
    konulu yarışma düzenlendi. İlgili konuya BURADAN ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada katilmanizi bekliyoruz...

Bir Gün Bir İnsan Öldü

kelebek

-ütopik-
V.I.P
Bir gün bir insan öldü. Tütsüler yakıldı. İnsanlar ağlaştılar. Bir gün bir insan öldü ve başkaları da vardı. Her gün her insan öldü. Aslında var ya, kimse yaşamamıştı zaten...kimse gerçekten yaşayamamıştı... Sonunda her şey sonsuzluğa karıştı... sonunda düşünce evrendi... Düşünce yaşamdı....ve Yaşam öldü! Yaşasın yeni yaşam! Yaşasın yeni sonsuzluk! Yaşasın hayat! Yaşasın ölüm.. Piyanonun tuşlarına sindi ruhun ağırlığı... İsyan! Çığlık. Arzu. Özlem. Ve her sabah güneşinin umudu özgürlük..........fakat gitti. Gitti.



Uyan ey suskun karanlık bilgisayarın eşsiz vızıltısı çıldırmış insanoğlu anlamsız komedi ıslak gül çiçek çocukların şarkısı uzaktan kumandalı kadın boşluk açlık ölümsüz ruhun intikamı korku gitarın çığlığı neo tekno dijital kuş cıvıltısı uykusuz geceler acı ve zevk ve savaş ve sen ve ben ve ateş ve su ve hava ve toprak ve zeka ve duygu ve ruh ve beden ve arzu ve nefret ve korku veya özgürlük ya da kırmızı turuncu ve sarı yeşil mavi yahut mor yahut menekşe requiem yer yer mürekkeplenmiş kağıt tekillik boşluk hiçlik tanrı her sabah aynaya baktığımızda bir an göz göze geldiğimiz katışıksız sonsuzluk ve daha tanımıyoruz var olan hiçbir şeyi ve bir yoklukta hayat ve olmayan bir dünyada olmayan oyunun olmayan kuklaları şimdi ve sana yine de anlatamam olmayı çünkü taşıyamaz olmanın yükünü hiçbir kelime omuzlarında...



Uçurumun kıyısındaki zayıf kadın korkmuyordu. Okyanusun ruhuna karışmış sitemi serin rüzgarın özgürlüğündeydi. Yalnızdı ve öyle olmalıydı. Okyanus çok soğuktu ve o ağlıyordu. Çünkü korkmuyordu.. Çünkü tanımıştı sonsuzluğu.. Çünkü şimdiydi soluduğu. Çünkü aldırmıyordu daha fazla... Uzun saçlarında parıldayan kızıl altın sarısı güneş ışınlarıydı hayat ve okyanusun özgür kokusu. Bir müzik çalıyordu anılarında. Sesteydi yalnızlık ve sesteydi umudun maviliği. Yaşanan andaydı müziğin anlamı...ve ötesi...ve ötesi vardı...her zaman daha ötesi vardı...ve hep korktuğunu hatırladı. Nasıl savaş verdiğini zihnindeki meraka karşı...ve merak ölümsüzdü...ve yanıt yoktu...olmayacaktı... çünkü soru da yoktu.... Tanrı, sonsuzluğun hacker'ıydı. Sonsuzluğun kuanta anlarına yansıyordu gerçek. Atom altı evrenin sol duyusuna aşıktı o. Zihnin karmaşık çatal yolları arasında oynanan bir satranç maçıydı Nirvana yolculuğu. Kim bilir kaç zavallı insan Zugzwang oldu bu grifit düşünce cambazlığında. Ve ruhunu ortaya koyamayanlar her zaman açmazda kaldılar. Sadece birkaç sabırlı insandı sonsuzluk kapısından geçebilen... Onlar geriye döndüklerinde anlatmak için gerçeği kalanlara, anladılar ki söylenebilecek hiçbir şey yok. Öğrendikleri bilgi değildi ve bilmiyorlardı ve anlatamazlardı ve sustular...ve sustular. Tanrıya inanmıyorlardı. Çünkü çok daha fazlasını görmüşlerdi. Çok daha ötesi vardı... Her şey her şeyin bir parçası olabilirdi ancak... ve yaşam olağanüstü bir hologramdı... ve zaman sadece bir vızıltı...ölümsüz mavi yıldızların altında.... ve geriye kalan tek şeydi yalnızlık... ve gerçekten değişen bir şey yoktu, başka güneşlerin altında... biraz sonsuzluk, biraz kaos, biraz kozmos, biraz paradoks, biraz ışık, biraz sevgi, biraz yaşam, biraz ölüm...



Karanlıkta ışıldayan gözleri şimdi çok uzakta. Düşsüz bir rüya bu. Artık dünya çok uzakta. Sonsuzluk çekiyor ruhunu. Evrenin kalbinde bir mavi uyanış şimdi. Hiçbir zaman ait hissetmedi kendini buralara...Hiç unutamadı uzakların melodilerini...Bir küçük sonsuzluk anına sığdı her şey. Öteyi aradı. Öteyi sevdi. Öteyi özledi. Kızaran ufkun siluetine dalarken gözleri, geçmiş çok uzak, gelecek çok yakındı ve o gözler ağladı. Tüm dünyanın acısı bir derin mavilikte, okyanusun geniş ruhunda yankılandı ve insan bilmiyordu kim olduğunu. Ve ölüm korkuydu ve ışık yabancıydı. Artık çok uzaktaydı. Artık korkmuyordu. artık korkmuyordu. korkmuyordu. Hazırdı.



Ve sen!....bir sabah uyanacak olan. Yüzünde bir tebessüm. Yüreğinde sıcaklık, zihninde gökyüzü, gözlerinde yıldızlar. Bir sabah sonsuzluğa uyanacak olansın. Bir sabah her şey duracak...ve senin hayatın o zaman gerçekten başlayabilecek. Çünkü düşünceler sarıyor ruhunu ve sevgili dünyayı. Çünkü gerçeğin ifadesi yoktur. Çünkü soruyu sordun ve kaçış yoktur yanıttan. Çünkü bir sabah uyanacaksın sabahın beyaz güneşine ve yıkayacak o genç yıldız seni. Bir başka sabaha uyanacaksın... O sabah her şey buharlaşacak senin için... 7 boyutlu, 12 alt dereceli bir garip fizik formülünde karalanacak hayat, bir albüm kapağının arkasına... O zaman açılacak ancak gerçek dünyanın ve gerçek uzayın kapısı... Çünkü merak ölümsüzdür, fakat varoluş da!



Kimse mecbur değil sınırlılığa! Kimse yaşamak zorunda değil kokuşmuş kahrolası pislikte. Adil değil yaşamak hiçbir şey anlayamadan daha. Korkmak adil değil. Yabancı olmak dokunduğun ellere... Yaşamak değil her sabah özgürlüğünü zehirleyen tipsiz bir akrep ve sonsuzluk rüzgarlarını kovalayan isimsiz bir sıfat arasında ezilmek! Yaşamak değil uyuşturulmak kahkahayla... Sevmek zorunda değilsin bir rüyayı... sevmek zorunda değilsin....hiçbir zaman değildin....hiçbir zaman olmadın.



Oysa ancak kendi ruhunun sonsuzluğunda, zihninin ötesinde yaşayanlar sisteme gerçekten girebilirler. Sonsuzluğa ancak sonlu ne varsa geride bırakanlar ulaşabilirler. Her şeyin bilgisini ancak tüm bilgiyi reddedenler anlayabilirler. Sevgiyi ancak 'Seni Seviyorum' demeyenler gerçekten tanıyabilirler. Acıdan ancak hazları umursamayanlar kurtulabilir... ve gerçeği ancak hiç konuşmayanlar anlatabilir. Aslında asıl idealistler, hiçbir ideale saplanmayanlardır!



...ve hepsi de bu kadar değil....
 
Geri
Top