Bir Genç Kızın Hastane Notlarından..

BeReNN

Alyam?
Özel üye
Bir Genç Kızın Hastane Notlarından Alıntı Yapılarak Hazırlanan Kitaptan Son Gününe Dair İzlenimler...


Dönüp dolaşıp ölüme çıkıyor yollar...
Ölüm...
Ayrılık...

Annem gelip başucumdaki sandalyeye oturuyor.
Sıcacık elleriyle ellerimi tutuyor.

"-Ellerim soğuyuncaya dek ellerinde kalabilir mi anneciğim?"diyeceğim; ağlayacak...

Yine üzeceğim onu...
Buna hakkım yok...

Gözleri..
Ya şu yeşilinden yeşiller çaldığım gözleri..
Ardımdan ne kadar ağlayabilir ki?
Üç gün...Üç hafta...Üç ay...
Ya sonrası...

Benim için akıtılacak yaş bulunur mu gözpınarlarında? Bir damla..Bir damlacık daha...


Öldüğüm gün acılarımın bittiği gündür.

Tıpkı şu serumun damarımdan çekilmesi gibi..
Bir anda ağrı sızı kalmaz olur..

Belki acı da unutulur.

Üzerine atılan ilk toprak sonrası son bir bakış gökyüzüne...

Yürekten yukarı çıkamayan son çığlık..

mezarı çabuk çabuk terkeden,
nihayetinde geri dönmek üzere giden insanlardaki telaş ve korku...
Adımlarının güçlü akisleri...

Bomboş mezarlıkta yeni komşu...

Annemin gözyaşları ise
damardan akan kan gibi gitgide yavaşlar,pıhtılaşır.

Damardaki yara iyileşir.
Kan içeride akmaya başlar bu sefer..
Dışarı taşmadan...

Sevgimi, sevgini içinde taşı anneciğim..
N'olur ağlama..

Sen de babacığım, sen de...

Sevdiklerimle beraber olmak hayal mi ne?
Beraber olmak için beraber ölmek..

Yalnızlık problemini çözebilir mi bu denklem?..

Yok yok..

Öylesine rahatım ki..
Öylesine hafif...Ağrı sızı yok..
Kış ortasında yaz havası gibi.
Yaz havası...
Ama kış ortasında!
Kış ortasında..

Kapı gıcırdamıyor fakat biri giriyor içeri..
Ama kim?..

Bana yaklaşıyor...

Neden önce annemle babamla konuşmuyor da
dosdoğru bana geliyor.

Hacer ablanın yatağının köşesine oturuyor.

Yüzü ne kadar nurlu ve tatlı.
Baktıkça içim ısınıyor.
Utanıyorum..
Boynumu büküp yüzümü çeviriyorum.


Annem hâlâ elimi tutuyor ve babamla konuşuyor.

Kulaklarım!..
Kulaklarım duymuyor..
Hayıır! Olamaz!..
Duyamıyorum, duyamıyorum.
El kol hareketlerine,ağızlarının hareketlerine bakıyorum.
Konuşuyorlar.
Duyamıyorum...

Neler oluyor ALLAH'ım?
Neler oluyor?

Genç delikanlı
hâlâ tebessüm ederek yanımda oturmakta.

-Tanımadın mı beni Derya? diye soruyor.

Duyuyorum.Evet şimdi duyuyorum...

-Derya! diyor tatlı, sımsıcak sesiyle..

Korkuyla:
-Hayır! diyorum.

Duyuyorum ve konuşabiliyorum.

-Ben senin ağabeyi Ayhan!...

Neee?
Deli mi bu?..
Öyle olmalı!..

Sessiz sedasız odaya gir.
Annemi babamı hiçe sayıp gel başucuma otur,
ondan sonra "ağabeyinim" de.
Olacak iş mi bu?...

Oysa ağabeyim daha dokuz aylıkken ölmüş.
Hastalıktan.
Bir sabah ölü bulmuşlar onu yatakta..

O sahne gözümün önüne geliyor.
Annemin genç yüzü.
Tıpkı o döneme ait fotoğraflardaki gibi.

Şüphe dolu gözlerle yatağa yaklaşıyor.
Çocuğun neden hiç ağlamadığını düşünüyor olmalı
.Şefkatli kollarına alıp öpüyor.

Bir de bakıyor ki o minicik eller soğumuş..
Tıpkı şu anda benim ayaklarımın soğuduğu gibi..
bir çığlık kaplıyor ortalığı:

-Kemal yetiş...Kemaal...Ayhaann..Yavrum...

Benim için de böyle ağlayacak..
Sanki "iyice bak ben oyum" diyor bakışlarıyla..

Resimlerine ne kadar da çok benziyor.
Resimlerin biraz büyümüş hali.
Yüzü ne kadar nurlu ve bebek safiyetinde..

İnanıyorum bu o...

-Ama aramıza toprak girmişti? diyorum.
Annemle babama bakıyor.

Onlarla konuşamadığına üzülüyor besbelli..

-"Sana bir müjde getirdim diyor.

"Sefer Vakti Derya.."

Sen anlarsın ne demek istediğimi..

Aylardır düşündüğün,
ruhunu şu çürümüş bedenden kurtarmanın tek yolu..

Ben şimdi gidiyorum.
Birazdan yine geleceğim.

Anneme söyle temiz şeyler giydirsin,
temiz çarşaflar sersin..

Abdestini tazeleyip Kur'an okusun başında..

Sonra helalleş.

Diyeceğin varsa de...

Babama da söyle bu Cuma namazını İzmitte kılacak..

Her zamanki camii'de..."

Bana dönüp baka baka çıkıyor odadan...

Annem ve babam hâlâ konuşuyorlar.

Ziyaretçimin gelişinden ve gidişinden hiç haberleri olmadı anlaşılan..

Konuştuklarını hâlâ duyamıyorum.
Ya bir de konuşamazsam?.

Denemeliyim..

-Anne! diyorum
Annem alel acele bana dönüyor.
-Buyur yavrum
-Anne diyorum.Gelip öpün beni..Son kez..Baba sen de..
Anlamıyorlar beni..

Galiba saçmaladığımı düşünüyorlar..Yine de kırmıyorlar..

"Son Kez" deyince birbirlerine neden öyle baktılar acı acı..

-Az önce Ayhan ağabeyim geldi...

Yine birbirlerine bakıyorlar.Saçmalamıyorum ama!.

-Anne ayaklarımı tut.Eğer gerçekten soğumaya başladılarsa anlattıklarım tümüyle gerçek..

Kalkıp ayaklarıma dokunuyor babam.
Yine annemle gözgöze geliyorlar..
Gerçek..Evet gerçek.

-Bana bir haber getirmiş..
Annenlerle arana toprak girecek helalleş dedi..Üstünü de çarşafını da annem değiştirsin dedi.Sonra abdest alıp başucunda Kur'an okusun dedi.
Bir de babama söyle, bu Cuma namazını İzmitte kılacak dedi.

Babam saatine bakıyor..
Yanılmıyorsam zaman oldukça daralıyor..

Şu an yola çıksa bile yetişemeyeceğini düşünüyor olmalı
Annem kurulmuş robot gibi dediklerimi yapıyor alel acele..Üstüm başım değiştiriliyor..Tertemiz, mis gibi yeşil gecelik..Ak çarşaf..Benimle helalleşiliyor bir bir..


Hacer abla kalkıp başucuma geliyor.
-İyi değilsin hadi uyu biraz.Ben hakkımı helal ettim,sen de et, diyor.

-Herkese helal olsun diyorum.
Herkese..Son zerresine kadar.

Annem oturup Kur'an-ı Kerim okumaya başlıyor başucumda..
Ne tatlı sesi var..

Başımda herkes ağlaşırken ben gülüyorum, tebessüm ediyorum.

Ne güzel hem acılarımdan kurtulacağım
hem de annemlerin zindan hayatı bitecek.

Onları özlesem de yalnızlık çekmeyeceğim..
Ağabeyimle gideceğim. O yoldaşım olacak..

-Anne, benden herkese selam söyle..Herkese hakkımı helal ettim.Onlar da helal etsin, diyorum.

Kur'an-ı :Kerim'i okumaya devam edirken bir iç çekiyor.

Eli elimde, çok sıcak ama sıcaklığı elime geçmiyor nedense...

Ağabeyim giriyor içeri..Elinde iki valiz...
Biri daha büyük diğerinden..
Büyüğü yeşil, küçüğü kara..
Kapı dibinde beni bekliyor..

Annemlere bakıyorum yine farketmiyorlar..Yine görmüyorlar onu..

-Valizler de nereden çıktı, diye soruyorum.

-Senin,diyor.Çok mu dünyadan iki valiz götürmüşsün.
Küçük siyah çantaya eliyle dokunuyor.
Anlıyorum ki içi göründüğü gibi dolu değil..

-Şükret, diyor.
Şükret ki bu valizin dolu değil.
Şu haliyle bile kolumu ağrıtıyor.
Yeşil valize can kurban.
Ne kadar ağır olsa da taşıması kolaydır onu..

Anlamıyorum.

Anlıyor.Küçük siyah valizi göstererek:

-İçinde günahların var..Burada, vücudunda yanıp eridi bir çoğu..Onun ateşiydi seni yakan..

Kalk artık sefer vakti...

Kalkayım; ama nasıl?

Duvardan tutunarak kalkabilir miyim acaba?

Duvarlar..Çimen kaplanmış..Menekşelerle..O da mis gibi kokuyor..

Şimdiye dek neden görmedim tüm bunları..

Deniyorum kalkmayı..Olmuyor..
Ağabeyim gülümsüyor..

-"La ilahe illALLAH..MUHAMMEDürrasulullah" dersen kalkarsın.
Yalnız son bir kez daha bak bunu söylemeden önce dünyaya.

Az sonra öleceğim..

Ruhum kalkacak yataktan..

Elveda anam babam...

Elveda elim ayağım, gözüm kulağım...

Elveda maskesini düşüremediğim dünya..

Elveda can çekişen kalbim, aylar öncesinden ölen midem.

Elveda üç aydır beni bağrına gömen yatak...

Unut beni..

Elveda biraz sonra haberimi alacak kardeşlerim..

Bir kez daha göremediğim ablalarım, tatlı yüzlerinden, tombul yanaklarından öpemediğim yeğenlerim..

Elveda bir saat sonra cenazemde toplaşıp ağlaşacak kalabalık..

"Kapatmayı unutarak gideceğim gözlerime bakıp da ağlamayın sakın..

Kıpırdayamasa da bedenim,
çarpmasa da kalbim,
gözlerim sizi görecek...

Tâ ki
toprağın kapısından içeri girene dek..."
 
Top