• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Bİr Denİz Masali'ndan Mektuplar:

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
(1)

08 Haziran 2001, bu tarihi yaşadığım sürece unutmıyacağım; arkasından
bakakaldığım, uğruna hayatımı yaktığım, bir nehir olup ummanına aktığım, bir
gidiş gittin ki taptığım, belli değil neyaptığım!...
BİR DENİZ MASALI'nı yazmak, BURUKACI'yı yazmak, seni anmak, için için
yanmak, bir gün döneceğini sanmak, bir çocuk gibi ağlamak faydasız...

Gizemli bir sevi masalının derinliğinde, bir geceyarısı serinliğinde,
mavilerin sensizliğinde, sensizliğin kimsesizliğinde bir tuhaf oluyorum,
dolu dolu seninle yaşıyorum, nasıl olur diye şaşıyorum, her zaman yaptığım
gibi son noktayı koymak yerine, en baştan başlıyorum.

Ben çok güçlü biriyim, ancak odamın perdeleri solgun yüzlü, sana gelmek
istiyorum, karşıma çıkan yollar pürüzlü. Buruklaştı versiyonlar, bitmeyen
danslar şimdilerde daha bir hüzünlü... Hangi cennetten geldim bu cehenneme
bilemiyorum, "gitme kal, bitmesin bu masal," diyemiyorum; içimdeki derin
acılarla kabaran duyguselini dindiremiyorum, sensizliği sindiremiyorum...


(2)

Sen benim ağlayan martımsın, bitmeyen masalım, yarılanmış şarkım, burukacım,
pistteki sonsuz dansımsın...
Ancak bunlar neye yarar? Nereye kadar? Oysa yığın yığın laflar var içimde
sana anlatılacak!...

İnsan bir kez sever değil mi? Hep öyle derler; ben ikinizi de sevdim, hem de
ölesiye!...Birinizi diğerinizden ayırmadım; aynı anda iki kişi sevilir mi?
Sevilir elbet, hem de çıldırasıya...Ne yazık ki ikinizi de yitirdim,
içimdeki beni bitirdim...

Biriniz üç yıl önce bırakarak gittiniz, diğeriniz bugünlerde, hep
düşünüyorum, nerde hata yaptım ben nerde? Eğer düşmeseydim ayrılıklarla
derde, seninle çok mutlu olurdum, olur olmaz her yerde...

Ben son üç yıldır yaşadım mı? Yaşamadım, yaşadığımı sandım, bazı şeyleri
aşamadım...Ancak aynadaki gözlerimde gördüğüm, bir kördüğüm olmuş ki içim;
sorma içimdeki 'ben' ne biçim, birşey var bildiğim: Hala sizin için
ağlamaktayım; sizin için yanmaktayım, ben yaşıyorum ancak bir ben bilirim,
ben nasıl yaşamaktayım!...


(3)

Yarılanmış bir şarkıdır, bitmeyen bir danstır, bitmeyen bir masal;
yarılanmış özlemler yumağıdır aşkımız. Aynadaki gözlerimde gördüğüm; derin
acılar, tarifsiz kederler içinde olduğum, içim sanki kördüğüm...
Seninle yansam, tutuşsam, özlesem, sorma içimi sanki cehennem... Gözlerimde
acılarım, kaygılarım, yüreğimde sancılarım, sana doğru koşmaktayım.

Mavilerin sensizliğinde, yakamozlarla parıldayan denizin derinliğinde, bir
geceyarısı sessizliğinde, yokluğunda seninle olmak, seni duymak, seni
yaşamak bir tutkudur benim için, özlemlerin en koyusuyla sana sarılmak...

Şimdi kimbilir nerede, kimlerlesin; bir bilsen hep kulaklarımdadır bir
duyguseli olan sesin! Sen biricik Prensesim, bir sevgiseli olan sevdiğim;
uğruna hayatımı verdiğim; derin bir tutkuyla taptığım; yıllar var ki
beklediğim, yolunu gözlediğim, meleğim, nerdesin, kimlerlesin sevdiğim,
neredesin yıllar var ki beklediğim, yolunu gözlediğim, neredesin yıllar var
ki özlediğim sevdiğim?

Seni anmak, seninle yanmak, bir gün geleceğini sanmak değişmez kaderim oldu.
Sen benim biriciğim, sen benim unutulmazımsın, sana tek diyeceğim, sensin
benim tek sevdiceğim....

Kafam daraldı daraldı, hafızamda bir ismin kaldı, gözlerim karardı karardı,
karşımda bir resmin kaldı. Resmin bana bir duyguseli gibi bakarken, ben bir
sevgiseli olup sana doğru akarken, sen içimde kasırga gibi eserken, ben
saçımdan tırnağıma seninle doluyken, mutlu olabilir miyim sensizken?

Unutma, rüzgar eserse ve geceyse, yağmur yağıyorsa inceden, uykuların
bölünüyorsa usulca, bil ki çevreyanında ben varım. Yollar alır gider beni
dönemem, maviler yığılır üzerime; Uludağ'dan huzursuz akşamlar iner,
yalnızlık kopkoyu oturur yüreğime; caddedeki araçların motor gürültüsü
geceye meydan okur, gözlerimin önünde uçuşur şaşkın umutlarım. Uzaktan düğün
alayları geçer, küsüveririm sana şakacıktan...Bilemezsin, bilemiyeceksin,
ama unutma: Rüzgar eserse ve geceyse, yağmur yağıyorsa inceden, uykuların
bölünüyorsa usulca, bil ki çevreyanında ben varım...

Ne olur gitme kal,bitmesin gizemli masal....


(4)

Bir bitmeyen sevdasın esen başımda, bir gizemli masal, bir deniz rüyası, bir
burukacı, zaman zaman yüreğimde bir sancı, bir gelip bir giden dinmeyen acı.
Bir yarılanmış romansın, çok uzun sürmüş bir öykü, lirik bir şiir, üzerine
titrediğim, bir türlü bitiremediğim, bir ömür yettiremediğim derin bir iz,
bir gizsin çözemediğim...

Dalgaların kumları öptüğü yerde, senin gittiğin, benim dönmeni beklediğim
yerde, eğer düşmeseydim ayrılıklarla derde, inan seninle başka olurdum,
bütün bedenimle aşka olurdum ve eski günlerdeki gibi çocuk, eski günlerdeki
gibi mutlu olurdum, mutluluğun her aşamasında seni bulurdum...

Öyle yukarılarda durma, biraz aşağı in ki,anlaşılsın derinliği sevginin,
benimki ölçülere sığamaz, ama ölçütleri anlaşılsın senin ki; yukarılardan
bakıp ta vurma, kalbimi bir aç ta bak, anlarsın mutlak; dikkat et
kırılgandır savurma, mevsimsonu kırlangıçların gitme zamanıdır, bakarsın
dinmeyen fırtınalar başlar, yeryüzünde ağlar bütün aşklar; başlar içindeki
derin sızın ansızın, ne bir dostun kalır ne eski hızın, şimdi bende olanlar
sende de olur, uzun uzun bir hüzün....

Hülyalı gözleriyle bir aşık, bedenini sarmış rengarenk sarmaşık, bir mutlu,
bir hüzünlü karışık, ayrılıklara terkedilmelere alışık; gördüğü helezonik
bir ışık, ışığın sonunda sen, az ötede karanlıklarda bekleyen ben; ne olur
eskileri unut, bu karanlıkta uzanan ellerimi tut, beni yüreğinin en gizli
köşesine oturt, deniz altta kalsın üstümde bulut; tut ellerimi
çıkar,eskileri unut, acılar denizinde boğuluyorum, denizin derinliğinde bir
batıyorum, bir çıkıyorum, dalgalar beni aşıyor, tutunamıyorum, yazık, eyvah
çok yazık!... Boğulduğumu anlıyorum...


(5)

Denizlerde buldum sizi, denizlerde yaşadım sizlerle, biriniz bir denizde,
diğeriniz çok uzak öteki denizde...Denizin mavilerinde, akköpüklü dalgaların
kumları öptüğü yerde, kumsalda, martıların yanında hep ikinizle yaşadım;
martı kanatlarına adınızı, akköpüklü dalgalara yalnızlığımı yazdım, sonra
deniz masalları yazdım sizlere uzun uzun , içinde bir sürü hüzün vardı, bu
hüzünler yaşadığım hayat kadardı.
Ancak bu masallar hep kesintiye uğruyordu, mutluluk yoktu, olmuyordu...Mutlu
sonla bitmiyordu bir türlü, bir yerlerde birşeyler oluyordu, engellere
takılıyordu aşamadığımız, mutsuz olup acılarla yaşadığımız...Güzel
başladığımız seviler yitiyordu, masal bitiyordu. Siz benden uzak, ben sizden
uzak, cennetle cehennem arasındaki boşluğa doğru gidiyordu...

Gözleriniz vardı çok güzel, biriniz çim yeşiliydi, bakmaya kıyamazdım,
dayanamazdım, içim bir tuhaf olurdu, yitireceğimi anlar, ağlardım. Diğeriniz
kahvenin en güzeli, en soylusuydu, sevgimin en koyusuydu, bakınca gözlerine
duyduğum bir hüzün duygusuydu içimi kaplayan, beni sana bağlayan, bir
sevgiseli olup çağlayan, bakarken hüzünlenip ağlayan...Ne gözlerdi Allahım
ne biçim, tuhaflaşırdı içim...


(6)

Şimdi kimbilir kimlerlesiniz nerde? Eğer düşmeseydim ayrılıklarla derde, ben
bambaşka bir ben olurdum, başımdan aşağı sen olurdum, sende beni bulurdum.
Birgün herşeyin bittiğini, gidenlerin dönmediğini, öyle veya böyle mutlaka
yittiğini anlıyor insan. Uğruna canlar verilen seviler başkalarıyla
paylaşılıyor; herşeye karşın yaşam devam ediyor, bir anılar kalıyor
belleklerde, o zaman sana zayıflığım beliriyor; seni hala unutamadığımı,
sensiz yapamadığımı, bir yanımın noksan kaldığını anlıyorum.

Ne varsa yaşantımda en güzel, gittiler oldular el...

Yalnızlığın dayanılmaz yazgısını, cennetle cehennem arasındaki boşlukta
yaşıyorum. Tel örgüye takılanın ben olduğumu , yırtılanın benim pantolonum
olduğunu geç te olsa anlıyorum...

Ve öğreniyorum formülü: Aynanın arkasındaki sır, katranlı kağıtla kaplıdır,
formül bunda saklıdır...

Geceleri dünyayı aydınlatan ayın, gerçekte bir taş ve kum yığını olduğunu
artık ben de biliyorum. Yine de başaramıyorum, ikinizi de unutamıyorum...


(7)

Bitmek bilmiyen bir gecede doğmayan güneşi beklemek, cennetle cehennem
arasındaki boşlukta yaşamak, bir sevgiseliyken sevgisizler gölünde yüzmek,
mutlu olmak isterken acılar denizinde boğulmak, dışlanmak, itilmek, bitmek,
yitip gitmek, bir duyguseli olup sana doğru akmak ve yıllardır arkandan
bakmak nasıl bir duygudur bilir misin?
Dilimizden düşürmeyip andığımız, hiç bitmiyicek sandığımız, için için
yandığımız, hayat yalan, aşk yalan, sen ve ben yalan...Pembe bir tablodur
gördüğümüz, aslında çözülmez bir kördüğümüz; arkasından türlü dümen
döndürdüğümüz dünya yalan, insanlar yalan, sen ve ben yalan...

Gerçek sandığımız bugünler bittiğinde, alabildiğine maviler yittiğinde,
şimdi varolan seviler gittiğinde,akköpüklü dalgalar kumları öptüğünde,
yalnızlığım dalgaların med-cezir bileşkesinde basite indirgendiğinde, bu
gitgel olayında martı kanatlarına yazılı adımız silindiğinde, denizdeki
dalgaların arkasından duyulmazsa sesin, fesleğen kokmazsa nefesin, narçiçeği
dalından yere düşerse, tiryakisi olduğum dudakların sıcaklığını yitirirse ve
bu sevi biterse, bil ki ben de biterim...

Zirveye çıktıkça gürleşir ormanlar, dağ başlarında Tanrıya daha yakındır
insanlar...Ancak yine de mutlu olamaz insanlar, yaşadıkça insanlar...

Biribirimizi sever göründüğümüz, arkasından türlü dümen döndürdüğümüz, dünya
yalan, insanlar yalan, sen ve ben yalan...Bunlardan arta kalan bir çıkar
ilşkisi, bir talan...Gerisi yalan...


(8)

Sevgilerle acıların kesiştiği noktada BURUKACI başlar. Acıyı, tanımadığınız
kişilerden çekebilirsiniz, ancak burukacıyı sadece sevdiklerinizden
çekersiniz.
Sevilenin sevene ettiğini,ancak bir seven bilir...

Övülen, övene teşekkür eder, sevilen sevene eziyet eder...

Ölesiye sev, öylesine yan, yıllar yılı bağlan, koş git ardından, sonra bir
gün bakmışsın başkasının kolunda, sana bir dönüp bakmasın da gel de
ağlama...

Yıllar yılı çek ayrılığın acısını, çek sancısını, yıllardır sen çekerken
cefasını, birgün el sürüversin de sefasını gel de ağlama...

Uzun uzun bir hüzün içimde, kumsaldayım yine, dalgaların kumları öptüğü
yerde, martılar bir köşede sessizce duruyorlardı, denizde cıvıl cıvıl
oynaşan balıklar yoktu, dalgalar akköpüklü değildi, dalgaların arkasından
sesin duyulmuyordu...

Büyü bozulmuştu...

BİR DENİZ MASALI hep sürecek, asla bitmiyecekti... Masal bitmişti, herşeyimi
yitirmiştim, sen gitmiştin, kahrolası yaşamda yine birbaşıma kalmıştım...
Sana hep söylerdim, yine söylüyorum...

"GİTME KAL...BİTMESİN BU MASAL..."

ERDEN ERKİN
 
Top