Bilim, 'Sezgilerimize Güvenmeli miyiz?' Sorusunu Yanıtladı

Enda

Neylersin!!!
V.I.P
Rasyonel, analitik düşünce biçiminin ön plana çıktığı çağımızda, sezgiler deyim yerindeyse bir kenara itildi. Fakat duygusal tepkilerin zannedildiği kadar yanıltıcı olmadığına inanan önemli bir insan kitlesi de mevcut elbette.

Hayatımıza yön verecek olan önemli tercihler, sezgiden ziyade bilinçli, rasyonel ve ince eleyip sık dokunan bir süreçten sonra yapılmalıdır. Bilhassa son yıllarda analitik düşünce şeklinin teşvik edildiği batı toplumlarında, sezgilere güvenerek karar alma yöntemine olumlu bakılmıyor.

Birçoğumuz, bireylerin artık dogmatik düşünceden bilimsel düşünceye doğru evrildiğine inanırız. Bu sebeple de, duygu ve sezgileri insanı hataya sürükleyen araçlar olarak görürüz. Fakat bu tutum, bilişsel gelişmeye ilişkin birtakım mitler içeriyor.

Zira duygular her zaman göz ardı edilmesi ya da rasyonel bir biçimde düzeltilmesi icap eden gereksiz tepkiler değildir. Maruz kaldığınız bir olayın ya da düşüncenin değerlendirilmesi neticesinde meydana çıkarlar. Keza sezgiler de beyinde gerçekleşen işlemlerin bir sonucudur. Yapılan araştırmalar, beynin, gelen duyumsal bilgileri ve o anda yaşanan deneyimi hafızada kayıtlı daha önceki bilgi ve deneyimlerle devamlı kıyaslayarak geleceğe dair öngörülerde bulunan devasa bir makine olduğunu gösteriyor. Böylelikle, beynin, halihazırdaki durumla en etkin biçimde başa çıkmaya hazırlıklı olması sağlanıyor. Öngörü haricinde bir durumla karşılaşma halinde ise, beyindeki bilişsel modeller güncellenir.

guvebnej01.JPG


Analitik düşünme çok daha yavaş, mantıklı ve ince eleyip sık dokunan bir düşünme sürecidir. Geçmişte yaşanan olaylar neticesi oluşturulmuş modelle, şimdi yaşanan arasındaki kıyaslama yöntemiyle sonuç çıkarma hali otomatik ve bilinçaltı bir süreçtir. İşte sezgiler, bu kıyaslama esnasında beyin önemli bir uyum ya da uyumsuzluk saptadığında meydana çıkar. Fakat bu henüz bilince çıkmış değildir.

guvebnej02.JPG


Belli bir sahada fazla tecrübeniz varsa, beynin mevcut deneyimi kıyaslayacağı fazlaca bilgi depolanmıştır. Bu, sezgileri nispeten daha güvenilir kılar. Yani tıpkı yaratıcılık gibi, sezgileri de tecrübe ile geliştirmek mümkündür.

guvebnej03.JPG


Psikoloji literatüründe sezgi çoğunlukla iki genel düşünme şeklinden biri olarak açıklanır. Sezgisel düşünme otomatik, hızlı ve bilinçaltında gerçekleşir. Analitik düşünme ise yavaş, mantıklı, bilinçli ve kasıtlıdır. Pek çok insan, analitik ve sezgisel düşünmenin genel olarak birbirinin karşıtı olduğuna ve tahterevalli tarzında hareket ettiğine inanıyor. Ancak elde edilen birtakım yeni bulgular, bu iki düşünme biçiminin bağlantılı olmadığına ve aynı anda gerçekleşebildiğine işaret ediyor.

guvebnej04.JPG


Araba kullanırken aniden kenara yaklaşıp önümüze çıkan bir delikten kurtulduğumuz olmuştur; bunun sebebi, bilinçaltımızda, karşıdaki başka bir aracı benzer bir hamle yaparken görmüş olmamızdır.

Belli bir durumda, belli bir düşünme şeklinin (ki bu çoğunlukla analitik düşünme oluyor) baskın olduğu doğrudur. Fakat sezgisel düşünme bilinçaltı olduğu için ne zaman devreye girdiğini tam anlamıyla kestirmek zordur. Esasında gerçekten de bu iki düşünme şekli, birbirini tamamlayıcı bir tarzda gerçekleşiyor. Bilimsel araştırma alanında dahi sezgisel olarak ortaya atılan bir hipotez ya da yeni fikirler, daha sonra titiz araştırmalarla kanıtlanıyor.

guvebnej05.JPG


Sezgiler çoğunlukla dağınık ve yanlış olarak görülebiliyor; ancak analitik düşünme de karar alma sürecini engelleyici veya geciktirici yönde işlev görebiliyor. Kimi durumlarda ise analitik düşünce, sezgilere dayanan tercihlerin sonradan rasyonelleştirilmiş hali olabiliyor. Bu nedenle, kimileri analitik düşünceyi sezgilerin 'basın danışmanı' ya da 'iç avukatı' olarak isimlendiriyor. Bazen niçin tercih yaptığımızı bilmeyiz, ancak niçin o tercihi yaptığımıza ilişkin sebeplerimiz olsun isteriz.

guvebnej06.JPG


Peki karar alırken, yalnızca sezgilerimize güvenmek doğru mu? Sezgiler evrimsel manada daha eski, otomatik ve hızlı bir sürece dayandığı için yanılgı içermesi ve taraflı olması mümkündür. Üstelik bu hızlı süreç eski olduğundan, bazı zamanlarda gereksiz de olabilir. Mesela masada duran bir tabak tatlıyı yemek cazip gelebilir, fakat bu denli şeker ve yağa ihtiyacımız yoktur. Halbuki avcı ve toplayıcı gruplarda enerji depolamak akıllıca bir sezgi olarak işlev görüyordu.

Bu sebeple, tercih yapmayı gerektiren her durumda sezgilerimizin bizi bu çeşit tuzaklara sürükleme olasılığı olup olmadığına bakmak gerekir. Ancak sezgilere dair kötü yargılardan kurtulmak ve onu doğru şekilde değerlendirmek de şart; yani onun süratli, otomatik ve bilinçaltı bir değerlendirme olduğunu, bilinçli yapılan analitik düşünmenin sunamayacağı bilgiler içerdiğini kavramak ve sezgisel ve analitik düşünmenin aynı anda cereyan ettiğini ve zor karar alma süreçlerinde de birbiriyle kıyaslamak gerektiğini kabul etmek.
 
Top