Forumlar
Yeni Mesajlar
CerezExtra
EĞLENCE ↓
Şans Kurabiyesi
Renk Falınız
ÇerezRADYO
Sevgiliye Özel
ÇerezDERGİ
Hızlı Okuma Testleri
Pratik Çözümler
Yeniler
Yeni Mesajlar
Yeni ürünler
Yeni kaynaklar
Son Aktiviteler
İndir
En son incelemeler
Dükkan
Giriş
Kayıt
Yeniler
Yeni Mesajlar
Menu
Giriş
Kayıt
Uygulamayı yükle
Yükle
Forumlar
Güncel
Felsefe / Psikoloji
Sosyoloji
Bilim Olarak Sosyoloji
JavaScript devre dışı bırakıldı. Daha iyi bir deneyim için, devam etmeden önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
You are using an out of date browser. It may not display this or other websites correctly.
You should upgrade or use an
alternative browser
.
Konuya cevap yaz
Mesaj
<blockquote data-quote="ZeyNoO" data-source="post: 524747" data-attributes="member: 10904"><p><span style="color: #000000"><span style="color: #FF0000"><strong>Bilim Olarak Sosyoloji</strong></span></span></p><p><span style="color: #000000"></span></p><p><span style="color: #000000">Maurice Duverger Sosyolojinin gelisimi, toplumsal olaylarin da doga bilimlerinin kulandigi yöntemlerle incelenebilecegi temel düsüncesine baglidir. Comte'un baslangiçta kullandigi "toplumsal fizik" adinin olsun, toplumsal olaylari "birer nesne gibi" ele almak gerektigini söyleyen Durkheim'in formülünün olsun, kökeninde bu yatar. O dönemde sosyolojinin, doga bilimleri gibi, olaylari oldugu gibi betimleyebildigi ve böylece, "deger yargilari" yerine, "gerçek yargilari" gelistirebildigi oranda bir bilim olduguna inanilmaktaydi. Bu tutum, gerçek bir düsünsel devrim olusturmustur. Daha önceleri, birkaç ender olagan disi kisi bir yana birakilirsa 'Aristo, Makyavel, Jean Bodin ve özellikle Montesquieu) toplumsal olgular, esas olarak felsefi ve ahlaki açidan incelenmekteydi. Toplumun ne oldugu degil de, insan dogasina ve insan yasantisinin amacina, v.d. iliskin dinsel ve fizik ötesi birtakim inançlara göre toplumun ne olmasi gerektigi tanimlanmaya calisilmakta yani deger yargilarina varilmaktaydi. Insan ve toplumun, "birer nesne gibi" bilimsel sekilde incelenebilecegi düsüncesi bile, kutsal seylere karsi bir saygisizlik olarak görülmekteydi. Gerçekten de toplum bilimi düsüncesi ile insan özgürlügü arasinda mutlak bir çeliski oldugu kabul edilmekteydi. Bilim kavrami o zamanlar, kesin bir gerekircilige (determinizm) dayandirilmisti. Buna göre bir A öncülü her zaman bir B sonucu verecekti ve zaten bilimsel yasa da ikisi arasindaki bu baglantida ifadesini bulacakti. Bu, B'nin kaçinilmaz sekilde A'yi izlemesini engelleyecek herhangi bir gücün araya girmeyecegini varsaymaktadir. Bu anlamda sosyolojik yasa kavrami, insanin özgür olmadigini kabul eder. Özgürlük kavrami, geleneksel gerekercilige karsidir. Özgür olmak, kendi kendini, hiç degilse kismen belirleme olanagina sahip olmak yani bütünüyle disardan belirlenmis olmamak demektir. O halde geçen yüzyilin bilim adamlari, toplum bilimlerinin varligini olanakli kilmak için tümüyle aldatici saydiklari insan özgürlügünü yadsima yolunu seçmekteydiler. Bu sekilde bitmez tükenmez birtakim felsefi tartismalara girisilmekteydi. Bugün bunlar asilmistir. Artik gerekircilik bundan çok farkli bir biçimde, istatistik bir gerekircilik olarak anlasilmaktadir. Bu, özgürlük kavramini yadsimaz; yalnizca, somut kosullarin olasi sonuçlarini ifade eder ki özgürlük, bu kosullar içerisinde kullanilabilir. Parislilerin % 60'inin 15 Agustos'ta baskenti bosalttiklarini söylemek Parislilerin herbirinin o gün kentte kalmak ya da uzaklasmak özgürlügünü sinirlamamaktadir. Bu istatistik gözlem yalnizca, toplumsal aliskinliklarin Parislileri 15 Agustos'ta Paris'ten kaçmaya zorladigini ve insan istemlerinin içerisinde belirlendigi toplu kosullarda bir degisme olmadigi takdirde % 60'inin bu daha yüksek egilime karsi çikmak yerine onu izlemeyi seçme olasiliginin daha yüksek oldugunu söylemektedir. istatistik gerekircilik, olasilik terimleriyle toplu davranislari ifade ettiginden, bu topluluklari olusturan bireylerin belli özgürlüklere sahip olduklarini göz önünde bulundurmaktadir. Istatistik gerekircilik ilkin, toplum bilimlerine temel olmustur, sonradan fizik bilimlere de az çok yayilmistir. Artik burada da A unsurunun mutlak bir B unsurunun ortaya çikmasina yol açtigi söylenilmemekte, A'nin ardinda B'nin görülme olasiliginin su ya da bu kadar oldugu söylenilmektedir. Çogu durumda bu olasilik oldukça yüksektir ve karsit olasilik hemen hemen yok gibidir. Yine de atom düzeyinde durum biraz farklilik gösterir. Söyle ki, burada bi A faktörünün ardindan, her biri de bir hayli yüksek olasilikla (B, C, D, E) gibi birçok hipotezin gerçeklesmesi mümkündür. Böylece bugün XIX. y.y. sonuna göre, fizik ve toplum bilimleri karsilastirmasina degin görüsler tersine dönmüstür. Eskiden, toplum bilimleri, o zaman mutlak kabul edilen fizik gerekirciligin bulundugu varsayilarak, fizik bilimlere göre düzelenmekteydi. Bugün ise fizik gerekirciligin toplum bilimlerinin örnegini verdigi istatistik gerekircilik görüntüsüne uygun biçimde göreceli (relatif) oldugu kabul edilmektedir. </span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ZeyNoO, post: 524747, member: 10904"] [COLOR="#000000"][COLOR="#FF0000"][B]Bilim Olarak Sosyoloji[/B][/COLOR] Maurice Duverger Sosyolojinin gelisimi, toplumsal olaylarin da doga bilimlerinin kulandigi yöntemlerle incelenebilecegi temel düsüncesine baglidir. Comte'un baslangiçta kullandigi "toplumsal fizik" adinin olsun, toplumsal olaylari "birer nesne gibi" ele almak gerektigini söyleyen Durkheim'in formülünün olsun, kökeninde bu yatar. O dönemde sosyolojinin, doga bilimleri gibi, olaylari oldugu gibi betimleyebildigi ve böylece, "deger yargilari" yerine, "gerçek yargilari" gelistirebildigi oranda bir bilim olduguna inanilmaktaydi. Bu tutum, gerçek bir düsünsel devrim olusturmustur. Daha önceleri, birkaç ender olagan disi kisi bir yana birakilirsa 'Aristo, Makyavel, Jean Bodin ve özellikle Montesquieu) toplumsal olgular, esas olarak felsefi ve ahlaki açidan incelenmekteydi. Toplumun ne oldugu degil de, insan dogasina ve insan yasantisinin amacina, v.d. iliskin dinsel ve fizik ötesi birtakim inançlara göre toplumun ne olmasi gerektigi tanimlanmaya calisilmakta yani deger yargilarina varilmaktaydi. Insan ve toplumun, "birer nesne gibi" bilimsel sekilde incelenebilecegi düsüncesi bile, kutsal seylere karsi bir saygisizlik olarak görülmekteydi. Gerçekten de toplum bilimi düsüncesi ile insan özgürlügü arasinda mutlak bir çeliski oldugu kabul edilmekteydi. Bilim kavrami o zamanlar, kesin bir gerekircilige (determinizm) dayandirilmisti. Buna göre bir A öncülü her zaman bir B sonucu verecekti ve zaten bilimsel yasa da ikisi arasindaki bu baglantida ifadesini bulacakti. Bu, B'nin kaçinilmaz sekilde A'yi izlemesini engelleyecek herhangi bir gücün araya girmeyecegini varsaymaktadir. Bu anlamda sosyolojik yasa kavrami, insanin özgür olmadigini kabul eder. Özgürlük kavrami, geleneksel gerekercilige karsidir. Özgür olmak, kendi kendini, hiç degilse kismen belirleme olanagina sahip olmak yani bütünüyle disardan belirlenmis olmamak demektir. O halde geçen yüzyilin bilim adamlari, toplum bilimlerinin varligini olanakli kilmak için tümüyle aldatici saydiklari insan özgürlügünü yadsima yolunu seçmekteydiler. Bu sekilde bitmez tükenmez birtakim felsefi tartismalara girisilmekteydi. Bugün bunlar asilmistir. Artik gerekircilik bundan çok farkli bir biçimde, istatistik bir gerekircilik olarak anlasilmaktadir. Bu, özgürlük kavramini yadsimaz; yalnizca, somut kosullarin olasi sonuçlarini ifade eder ki özgürlük, bu kosullar içerisinde kullanilabilir. Parislilerin % 60'inin 15 Agustos'ta baskenti bosalttiklarini söylemek Parislilerin herbirinin o gün kentte kalmak ya da uzaklasmak özgürlügünü sinirlamamaktadir. Bu istatistik gözlem yalnizca, toplumsal aliskinliklarin Parislileri 15 Agustos'ta Paris'ten kaçmaya zorladigini ve insan istemlerinin içerisinde belirlendigi toplu kosullarda bir degisme olmadigi takdirde % 60'inin bu daha yüksek egilime karsi çikmak yerine onu izlemeyi seçme olasiliginin daha yüksek oldugunu söylemektedir. istatistik gerekircilik, olasilik terimleriyle toplu davranislari ifade ettiginden, bu topluluklari olusturan bireylerin belli özgürlüklere sahip olduklarini göz önünde bulundurmaktadir. Istatistik gerekircilik ilkin, toplum bilimlerine temel olmustur, sonradan fizik bilimlere de az çok yayilmistir. Artik burada da A unsurunun mutlak bir B unsurunun ortaya çikmasina yol açtigi söylenilmemekte, A'nin ardinda B'nin görülme olasiliginin su ya da bu kadar oldugu söylenilmektedir. Çogu durumda bu olasilik oldukça yüksektir ve karsit olasilik hemen hemen yok gibidir. Yine de atom düzeyinde durum biraz farklilik gösterir. Söyle ki, burada bi A faktörünün ardindan, her biri de bir hayli yüksek olasilikla (B, C, D, E) gibi birçok hipotezin gerçeklesmesi mümkündür. Böylece bugün XIX. y.y. sonuna göre, fizik ve toplum bilimleri karsilastirmasina degin görüsler tersine dönmüstür. Eskiden, toplum bilimleri, o zaman mutlak kabul edilen fizik gerekirciligin bulundugu varsayilarak, fizik bilimlere göre düzelenmekteydi. Bugün ise fizik gerekirciligin toplum bilimlerinin örnegini verdigi istatistik gerekircilik görüntüsüne uygun biçimde göreceli (relatif) oldugu kabul edilmektedir. [/COLOR] [/QUOTE]
Alıntıları ekle...
İsim
Spam kontrolü
En iyi yönetim şekli?
Cevapla
Forumlar
Güncel
Felsefe / Psikoloji
Sosyoloji
Bilim Olarak Sosyoloji
Top