• Merhaba Ziyaretçi.
    "Yapay Zeka Objektif " Fotoğraf Yarışması başladı. İlgili konuya  BURADAN  ulaşabilirsiniz. Sizi de bu yarışmada görmek isteriz...

Bilgi ve Praksis - Aöf Felsefe Dersleri

BeReNN

Alyam?
Özel üye
[h=2][/h]Diyalektikçi Platon, bilginin çeşitli formları ve bunların problemleri arasında bir bağlantı görüp, idealar teorisi ile devlet, etik ile estetik vb. öğretiler arasında katı bir ayrım yapmazken; analizci Aristo çeşitli disiplinleri birbirinden ayırmayı hedefler. Teorik, pratik ve poetik disiplinleri (sırasıyla theoria, praxis ve poiesis'e tekabül eder) birbirinden ayırmaya çalışır ki bu disiplinler bilgi (episteme), pratik bilgelik (phronesis) ve teknik beceri sanatı (techne) ile ilişkilidir. Teorik disiplinlerin hedefi hakikati tespit etmektir.

Aristo üç teorik disiplini dikkate alır: Doğa felsefesi, matematik ve fizik. Doğa felsefesi idrak edilebilir ve değişebilir şeyleri belirlemeye çalışır. Matematik değişmeyen, sayılabilir niteliklerin peşindedir. fizik ise bağımsız olarak var oldukça değişmeyen formları belirlemeye çalışır. Bu anlamda, doğa felsefesinden matematiğe, oradan da fiziğe ulaşan giderek artan bir soyutlama yoluyla konuşmaktadır. Pratik disiplinlerin hedefi kazanılmış, ahlakî yeterlik üzerinden akıllıca davranışlara ulaşmaktır. Böyle bir ahlakî yeterlik (phronesis) sadece çeşitli toplumsal durumlar içinde deneyim kazanmış, bu çeşitli durumlar karşısında vereceği tepkiyi bilen olgun insanların eşliğindeki kişisel deneyim sayesinde elde edilebilir. Bu duyusal deneyimden farklı bir deneyimdir.

Bu herkesin toplumsal olayları değerlendirebilme yeterliğini kazanmak için yaşaması gereken bir deneyimdir. Sonuç olarak, büyük ölçüde, tek başına önermelerle iletilemeyip, ancak insanların katılarak ve yaşayarak elde etmeleri anlamında "davranışsal bilgiden" söz edebiliriz. İlginçtir ki Aristo, ahlak felsefesi ve siyaseti "pratik" disiplinler olarak sınıflandırır. Siyasete gelince, Machiavelli ile başlayan Realpolitik fikrinde olduğu gibi, siyasetin sadece bir güç mücadelesi olduğu yönündeki görüşten kendini uzak tutar. Aristo'ya göre siyaset insanların birbirini yetiştireceği açık ve aydın bir etkileşim ile yapılmalıdır ve insanların problemlerine adil ve iyi çözümler bulmaya çalışmalıdır.

Aristo, ahlakî yeterliğin edinilmesinin önemini vurgular. Daha sonra göreceğimiz gibi ahlak felsefesini evrensel, ahlakî ilkelerin doğrulanması sorunuyla sınırlandıranlar (Kant'ın kategorik şartında olduğu gibi) ve onu bir yararın azamileştirilmesi sorunu olarak görenler (Bentham gibi yararcılarda olduğu gibi) bulunmaktadır. Praxis kavramıyla Aristo iyi işler yapma, ahlakî yargılarda bulunma yetisini edinme ihtiyacını kendisinin de kabul ettiğini göstermektedir ve bu bireyin başkalarıyla birlikte yetiştirilmesini içerir ve teorik meşrulaştırma ya da normların eleştirilmesi biçiminde öğreneceklerimizin ötesine geçmektedir.

Poetik disiplinlerin hedefi bir şeyler üretmektir. Bunlar yaratıcı (poetik) disiplinlerdir. Bu üretim, sanatsal yaratıcılık üzerinden gerçekleşebilir; işte bu yüzden şiir ve retorik burada dahil edilmiştir. Fakat, bu aynı zamanda teknik üretim üzerinde de gerçekleşebilir ve Aristo burada farklı türden sanatları düşünüyor.

Son olarak, şunu kaydetmeye değer ki Aristo, Mantığın Babası, mantığı bizatihi kendisini diğerlerinin yanında bir disiplin olmaksızın tüm disiplinlerin parçası olan bir araç (Yunanca: organon) olarak sınıflandırır. Bunu şöyle de söyleyebiliriz: Aristo, dili bir araştırma nesnesine dönüştürür ve gördüğü şeyi dilin iç yapısı olarak bulur: Mantıksal olarak doğru çıkarımlar (ispatlar). Dil bütün akademik disiplinlerin bir parçası olduğundan, mantıksal olarak doğru olan çıkarımların bir incelemesi, tüm disiplinlerde ortak olan bir şeyin incelemesi olacaktır.

Teorik disiplinler içerisinde, bu önermelerin iddia ettiğinin zorunlu olarak doğru olması anlamında mutlak biçimde kesin olan bilgiye Aristo'nun özel bir ilgisi vardır. Aristo, ontolojisinde olduğu gibi, bu tür bilgiyi farklı tözlerdeki asli niteliklerde arar. Öyleyse, geçerli argümanlar kullanarak, bu tür kesin bilgiyi (tözlerin genel nitelikleri) ifade edebilmek ve diğer eşit ölçüde kesin yargılara kayabilmek önemlidir. Mantık bir münakaşa teorisi ya da bir ispat teorisi olarak Aristo'da tam anlamıyla bu işi görür: Mantıksal olarak geçerli çıkarsamalarla bir dizi doğru ve kesin ifadeden diğer eşit ölçüde doğru ve kesin ifade dizisine geçebiliriz. Mantık bu geçişi güvence altına almaktadır. Aristo, mantıksal olarak geçerli çıkarsamaları ya da iki öncül ve bir sonuç içeren kıyaslar (syllogism) ki burada sonuç, öncüllerden bir mantıksal zorunlulukla çıkar - incelemiştir. İşte bir örnek:

1. öncül: Bütün insanlar ölümlüdür.
2. öncül: Sokrates bir insandır.
Sonuç: O halde Sokrates ölümlüdür.

Bir kıyasta üç terim vardır ("insan", "ölümlü" ve "Sokrates"); her bir öncülde ve sonuçta, iki terim vardır. İki öncülde ortak olan terim ("orta terim"), sonuçta görünmez. Aynı zamanda "bütün", "biraz" ya da "hiç" gibi terimler de vardır. Bu yolla, bazıları geçerli bazıları geçersiz çeşitli kıyaslar oluşturabiliriz. Önce iki geçerli çıkarsama:

1. öncül: Bütün M'ler P'dir.
2. öncül: Bütün S'ler M'dir.
Sonuç : Bütün S'ler P'dir.

öncül: Hiç bir M, P değildir.
öncül: Bütün S'ler M'dir.
Sonuç: Hiç bir S, P değildir.

Bu iki çıkarsamayı (geleneksel olarak Barbara ve Celerent diye adlandırılır) kümeler arasındaki ilişkiler halinde sunabiliri.

Şimdi geçersiz bir çıkarsama örneği verelim.

1. öncül: Bütün M'ler P'dir.
2. öncül: Bazı S'ler M'dir.
Sonuç : Bazı S'ler P'dir.

Geçerli bir çıkarsamamız fakat yanlış bir sonucumuz olabilir. İçindeki öncüllerden biri yanlış, çıkarsaması (Celarent) geçerli ve sonucu yanlış şu örneği ele alalım.

öncül : Hiçbir kuşun tüyü yoktur.
öncül : Bütün kargalar kuştur.
Sonuç : Hiçbir karganın tüyü yoktur.

Sadece her iki öncül de doğru olduğunda, geçerli bir çıkarsamanın doğru bir sonuç verebileceğinden emin olabiliriz; önemli olan bir çıkarım'ın geçerli olup olmadığı sorusunu ve öncüllerin doğru olup olmadığı sorusunu birbirinden ayırmak zorunda olmamızdır (Tüm öncüllerin savunulurluğunu kontrol etmemişsek, mantıklı olmamızın bir yararı olmayacaktır!).

Aristo, tüm mantıksal olarak doğru olan çıkarımların kanıtlanamayan ilkeleri öngördüğüne inanır; örnek verirsek çelişki ilkesi: Aynı şey, aynı nesnenin hem sıfatı olup hem de olmamayı, aynı zamanda ve aynı biçimde başaramaz. Bu, Aristo'ya göre ispatı mümkün olmayan ilk ilkedir; fakat bu ilke, dilin her türla rasyonel kullanımı için vazgeçilmezdir.


alıntı
 
Top