Beyaz Zambaklar Ülkesi'nde

yilmaz27

Ne Mutlu Türküm Diyene
Site Yetkilisi
Süper Moderatör
Bir ülke düşün. Kısa sürede çok yol kat etmiş, elinde avucunda ne varsa - toprak, insan, kaynak - sadece onunla zor zamanları atlatmış, refahı sağlamış, insanını yüceltmiş ve bastığı toprağı yaşanılır kılmış: Beyaz Zambaklar Ülkesi. Her milletin kendine 'Ne yapabiliriz?' hususunda pay çıkarabileceği bir masal yazmış olan bu ülke, aslında yabancı değil, günümüzde Avrupa'nın en gelişmiş ülkelerinden biri: Finlandiya. Grigory Petrov tarafından yazılmış olan bu kitap, çok da uzun olmayan bir zaman öncesinde, hem siyasi açıdan bağımsız olmayan hem de halkının Orta Çağ'dan kalma zorluklar içerisinde debelendiği Suomi'nin (Finler kendi ülkelerini böyle adlandırıyorlar.) uyanış ve yükselişini anlatıyor. Dilimize ilk tercümesi Mustafa Kemal Atatürk zamanında olan bu eser, okulların, özellikle de askeri okulların müfredatına alınmış. Bir toplumun el ele vererek neler başarabileceğinin belki de en sade tarifini bu eserde bulabiliriz. Aslında düşününce ne kadar mantıklı olduğuna kanaat geldiğimiz, ancak bir türlü hayata geçirilemeyen o fikirler bu ülke insanının birbirine sahip çıkması, yılmadan çalışmaları, aydınların kelimelerin gücünü kullanarak halkı yönlendirmesi ile bir yol olmuş ve Suomi'nin varış yerini tayin etmiş: Bizim tabirimizle 'muasır medeniyetler seviyesi'. Grigory Petrov bir süre kaldığı Finlandiya'yı gözlemlemiş ve kendi ülkesi Rusya'da, insanlara topraklarına hizmet etmenin, birlik olmanın, gelişmenin nasıl olabileceğini anlatmak istemiş. Aynı zamanda bir din adamı da olduğundan bu konuda vaazlar vermiş ve bu kitabı yazmış. Rus yazarın bilinçli olarak çok sade bir dille yazdığı bu eseri, farklı topraklarda doğup büyümüş bir genç olarak öz eleştiri yapmadan okumak imkansızdı tabi ki. Fin aydınlarının hem eğitimli insanlara hem de bu insanların bihaber olduğu halka yönelik konuşmaları, kullandıkları üslup ve çizdikleri yol, kendi ülkelerini bir adım ileri taşımak için yaktıkları ve gelecek nesillere emanet ettikleri bir meşale gibi. Tüm bunlar gerçekten gıpta edilesi bir sürecin basamakları. Yerel olmaktan çıkıp evrensel değerlere hizmet ederek bu basamakları adımlayan Fin halkı, bugün sistemleri ve yönetimleri ile medeni bir ülkeye sahiptir. Her ne kadar milletlerin karakterleri farklı olsa da insani değerler ortaktır, ve bizim de onların hikayesinden çıkaracağımız çok ders var. Yazarın anlatım dilinden öte, anlattıkları ve bizim anlamamız gerekenler ile, ben de bu eseri her vatandaşın -özellikle gençlerin- okuması gerektiği kanaatindeyim. Kitaptan bir alıntı ile yazımı sonlandırmak istiyorum.


"Şu hikayeyi hatırlıyor musunuz? Kabil kardeşi Habil'i öldürdü. Tanrı Kabil'de vicdanına: Kardeşin Habil nerede? diye sordu. Kabil cevap verdi: Bana ne Habil'den? Ben kardeşimin bekçisi miyim?"
 

yesim434

Hırçın Karadeniz Kızı Biricik Yeşim
AdminE
Bu Ayın Lideri
Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Mustafa Kemal Atatürk zamanında Türkçeye ilk kez çevrildi. Atatürk, kitabı okuduğunda bu destansı başarıya tek kelimeyle hayran olmuştu. Derhal kitabın ülkedeki okulların, özellikle askeri okulların müfredatına dahil edilmesini emretti. Türk askerleri ülkelerindeki “yaşamı yenilemek” için mutlaka bu kitabı okumalıydılar. O vakitler, kitap o kadar çok ilgi gördü ki, Kuran-ı Kerim’den sonra en çok okunan kitap haline geldi.

Bu kitap tüm yoksulluğa, imkansızlıklara ve elverişsiz doğa koşullarına rağmen, bir avuç aydının önderliğinde; askerlerden din adamlarına, profesörlerden öğretmenlere, doktorlardan işadamlarına kadar, her meslekten insanın omuz omuza bir dayanışma sergileyerek, Finlandiya’yı, ülkelerini geri kalmışlıktan kurtarmak için nasıl büyük bir mücadele verdiklerini, tüm insanlığa örnek olacak biçimde gözler önüne sermektedir.
 
Top